"Dublörün Dilemması ilginç, heyecanlı, eğlenceli, derinlikli... bir roman. Ama galiba en önemli özelliği, bize sözcüklerin gücünü hatırlatması. Hiperaktif bir zekanın ürünü, bu baş döndürücü macerayı okumak büyük keyif! Ben sevdim eller alsın"- Alper Canıgüz
İhsan Oktay Anar ile Türk edebiyatının gücüne hayran olup, Alper Canıgüz ile hicvin tadına vardıktan sonra son durağım Murat Menteş'ti.
Dublörün Dilemması, yazarın ilk kitabı. Söylenene göre ikinci kitabı olan Korkma Ben Varım çok daha güzelmiş. Ama ben bu kitaptan bu kadar keyif alırken, henüz diğerine geçmek için acele etmiyorum.
Konuya girmeden önce, kitabın güzelliklerinden bahsetmek istiyorum. Öncelikle isim seçimleri gerçekten harika! Her biri ayrı bir gönderme dolu ve karakterlerle oldukça örtüşüyor. Ana kahraman Nuh Tufan'dan, Umur Samaz ve eşi Su Samaz'a, İbrahim Kurban'dan Ruhi Bebe'ye kadar türlü türlü isim ve karakterlerle karşılaşıyoruz. Kitabın bir başka güzelliği ise, sadece anlattığı olayla kalmıyor ve her bölümün başında çeşitli filozof, tarihi kişiler veya filmlerden ve kitaplardan yapılan alıntılara kadar pek çok alıntı söz konusu. Hatta bunlardan biri
Büyü İçin Gereken Enerji adlı başlıklı bölümde yapılan Yüzüklerin Efendisi alıntısıydı ve gerçekten o bölüme ancak o söz uyardı sanırım:
"Yaşlı bir adamı bastonundan mı ayıracaksın?"- Gandalf Tüm bunların yanı sıra, anlatım dili de bir o kadar "beni oku!" diye haykırıyor. Kelimelerle adeta raks ederek okuyorsunuz ve yazarın kelime haznesi ve onları kullanışına hayran olmamak elde değil. Gerçekten ifadelerini, özellikle ana karakter Nuh Tufan'ın sözlerini ince eleyip sık dokuyarak kaleme almış.
Peki nedir bu kitabın konusu?
Nuh Tufan, atipik şizofreni ve aynı zamanda albinodur. Ama durun, bu onun için hiç sorun değil. Atipik şizofrenisini hiç dert etmiyor, sadece birkaç halüsinasyon gördüğünü düşünerek gayet mutlu. Ortalığı velveye vermiyor. Bir şey gördüğünde bakıyor ki kimsede tepki yok, eh diyor o zaman gerçek değil ve görmezden geliyor. Kendisi güzel sanatlar fakültesinde tiyatro öğrencisi ama gerçekten de okuması çok zevkli bir karakter. Zehir gibi bir aklı ve yılanı deliğinden çıkartacak sözleri ve bir o kadar sivri iğnelemeleri var. Nuh Tufan'ı pek çok iş ile görüyoruz. Şant-ajans adında bir şantaj ajansı, Çöplük adında bir dükkan ve en son, en yakın arkadaşı İbrahim Kurban ile yaptıkları iş olan başkalarının yerine geçme. Hikayemizin ana konusu da bu son iş oluyor. Zenginlerin kılığına girerek onların yapmak istemediği sıkıcı işleri yapıyorlar ve İbrahim'de kendi geliştirdiği gerçeğe çok benzeyen maskelerle bu durumu sağlıyor. Ancak, Ferruh Ferman adında bir bebek bezi imparatorunun yerinde geçtiği günler, Nuh'un başına giderek daha fazla iş açıyor. Peşindeki mafya babaları, hayatına giren ve Ferruh Ferman'a aşık (ama Nuh'un deli gibi sevdiği) Dilara Dilemma, gizli servisten bir ajan ve İbrahim Kurban'ın arkadaşı için verdiği uğraş ile aksiyonu, eğlencesi ve lezzeti bol bir hikaye çıkıyor ortaya.
Konu size klişe gelmiş olabilir. Ama kitabı okursanız aslında klişe olmaktan çok uzak bir hikaye ile karşı karşıya kalacaksınız!
Son olarak, kitap 4 bölümden oluşuyor. İki bölüm Nuh'un ağızından anlatılırken, diğer iki bölüm biri İbrahim Kurban biri de bir ajan tarafından dile getiriliyor ki bu da kitaba ayrı bir özgünlük katmış. Olayın ana kahramanlarının duruma müdahalelerini ve bakış açılarını görmek ve olaya dair daha fazla şey öğrenmek açısından güzel bir düşünce.
Son sözüm, mutlaka okuyun olsun

.
Forumda aradım, taradım, tüm sayfalarda tek tek gezindim ama tanıtımını bulamadım. Buna rağmen gözden kaçtıysa affola.