Kayıt Ol

Post-Apokaliptik (Kıyamet Sonrası) Sanat

Çevrimdışı Dúrgonath

  • ***
  • 680
  • Rom: 13
    • Profili Görüntüle
Post-Apokaliptik (Kıyamet Sonrası) Sanat
« : 07 Haziran 2011, 17:30:58 »

Bilim kurgunun bir alt dalı olan post-apokaliptik kurgu, nükleer savaş, salgın veya bir felaket sonucu var olan toplumların ve sistemlerin çöküşünü ve çöküş sonrasını konu alır. Genelde felaket sonrasını konu alan bu tür eserler, 19. yy'da Mary Shelley’nin "The Last Man" (Son Adam) adlı romanıyla var olmuştur. Ancak patlamaları ve dikkat çekmeleri II. Dünya Savaşı'ndan sonra silah teknolojisinin ilerlemesi, nükleer enerjinin kitle imhada kullanılması sonucu yaygınlaşmıştır.

Post-apokaliptik kurgunun temelinde insan yatar. Yani; insanın açgözlülüğü, doyumsuzluğu, güç gösterisi sonucu savaş patlak verir ve medeniyetin sonu gelir. İnsanın temelinde yatan bu saldırganlık bu edebiyatın temelidir. Bu saldırganlık felaketle bitmez. Felaket sonrasında da şiddet kendine büyük bir yer edinir. Paylaşılamayan yiyecekler, kaynaklar ve kadınların erkekler tarafından kullanılması gibi örneklerle, medeniyet sonrası yaşamı bize taşır. Bunun kaçınılmaz olduğunu hissettirir. Bir çok post-apokaliptik kurguda irdelenen budur.

Bu tarz genel olarak Amerikan odaklı olsa da, İngiliz, Fransız ve Alman edebiyatında yer edinmiştir. Ama kurguların geneli Amerika’yı merkez alır. Nevil Shute "On the Beach" (Kumsalda) isimli kitabında merkezi Avustralya yapmış ve savaşı bize daha derin yansıtmıştır. Çocuklarını öldürmek zorunda kalan aile, aşkından vazgeçen komutan ile dramı bu tarza giydirmiştir. Nevil Shute'ın bu kitapta Avustralya'yı kullanma nedeni teoride herhangi bir savaştan en son etkilenecek ülke olmasıdır.

Ancak tek dram örneğini bu kitaptan vermek yetersizdir. Pek tarzı olmasa da Stephen King "Cep" isimli kitabında drama yer vermiştir. Oğlunu kurtarmak için uğraşan babanın akıbeti belli değildir. Fakat yine bu kitapta da tarzın vazgeçilmezi söz konusudur; insan. İnsanın yarattığı bir şey olan ve artık hemen hemen herkesin kullandığı cep telefonundan kaynaklanır kıyamet.

Bu türün içinde din olgusu önemli bir yer tutar. Bunu “İnandık ne oldu?”, “Tanrının bir planı var.” ve “Tanrının gazabına uğradık.” cümleleri ile daha net bir şekilde anlatabilirim. Ancak dinlerin değiştiği ve yeni dinlerin ortaya çıktığı post-apokaliptik kurgular da mevcuttur. Dinin bu türde irdelenmesi pek tercih edilmez ama alt metinlerde din ve inanç konusu yer alır. Bazı kurgularda yaşanan felaket bir kıyamet öngürüsüdür.

Post-apokaliptik kurgu ile en çok haşır neşir olan sanat sinemadır. Bu konuda çekilen filmler büyük beğeni toplamaktadır. Sinemanın bu türü benimsemesinin en büyük nedeni, insanoğlunun yok olma korkusudur. Post-apokaliptik sinema, elindekileri kaybetmekten korkan insanoğlunun aklına gelen “Nasıl kaybedeceğim?” sorusuna verilen yanıtların bütünüdür. Ancak sinemanın eleştirisi genelde bakış açısı kaybetmek değil, doyumsuzluğa, sistemlerin açıklarına, insanoğlunun öldürme güdüsüne bir eleştiridir. Örneğin 1979’da George Miller tarafından çekilen “Mad Max” filminde petrol gibi enerji kaynaklarının kıtlığı nedeniyle fantastik bir dünya savaşından bahsedilir. Bu savaşın sonucu medeniyet kendi sonunu getirir. Devam filmlerinde ise yok olan medeniyetin hala güç peşinde olduğu, bu enerji kaynakları için öldürmeye devam ettiği anlatılır. Yine Nevil Shute gibi bu örnekte de Avustralya kullanılmıştır. Ancak Nevil Shute'ın aksine bu ülkenin kullanılma nedeni başrol oyuncusunun Avustralya'lı oluşudur. Daha eskiye bakacak olursak 1951’de Robert Wise tarafından çekilen “The Day The Earth Stood Still” filminde ise dünyanın yok oluşuna sebep olan insanlık olsa da yok eden insan değildir. Dünya dışından gelen bir varlık, insanlığın dünyayı hak etmediği düşüncesi ile dünyayı yok etme eylemine başlar. Genel anlamda sinema bu tarzın temeline insanı oturtsa da farklı felaketleri konu alan post-apokaliptik kurgular mevcuttur. “Deep Impact”, “The Day After Tomorrow” gibi filmler de doğal afetler veya dünya dışından gelen tehditler sonucu yok oluş senaryosunu önümüze koyar.

Özellikle son yıllarda artan kıtlık, küresel ısınma, savaşlar ve doğal felaketlerin etkisi ile sinema bu durumdan payını almakta gecikmez. 2000 yılından sonra bu tarza pek düşkün olan sinema, çok kısa sürede ürünün sinemada tıkanmasına neden olur. Çok fazla tüketilmiş, birbirinin kopyası filmler çıkmıştır. Özellikle 2012 Marduk temalı filmler peş peşe çekilerek işin tadını kaçırdı. Sinema sanatında ölen bu tür, kendisini bilgisayar ortamlarına bırakarak oyun sanatında var olmaya devam ediyor.

Arabölge'den alıntıdır, düzenlemeler yapılmıştır.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Post-Apokaliptik (Kıyamet Sonrası) Sanat
« Yanıtla #1 : 07 Haziran 2011, 18:21:19 »
Felaket temalı kurgular nedense çok ilgimi çekmiştir yıllardır. Mad Max ilk çıktığında deliler gibi izlemiştim filmini. İkincisi daha da bir güzeldi, doyamamıştım seyretmeye.

Bu konuya verilebilecek en güzel iki örnekten birincisi Interplay'in unutulmaz klasiği, Fallout serisi. İnsanlar hala unutamadı bu başyapıtı ve yeni oyunları da gelmeye devam ediyor. İkincisi ise Richard Matheson'un kitabı; I am legend. Filmi de çekilmişti hatırlarsanız, baş rolünü de Will Smith üstlenmişti.

Yine post-apokaliptik bir dünyada geçen Metro 2033 isimli roman (ve oyun) da bu aralar hayli revaçta.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.