Kayıt Ol

Ölümsüz Hatıralar Salonu

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ölümsüz Hatıralar Salonu
« : 19 Temmuz 2011, 01:47:48 »

Tercihe bağlı eşlik şarkısı.


Yılların eskitemediği kahkahalar, rakslar, flörtler ve dedikodular balo salonunun tozu ve çürümüşlüğünün içinde bile hala canlıydı. Ne ellerini hafifçe ağzına kapatarak gülen dantelli eldivenli nazik hanımefendiler, ne de kusursuzluk abidesi fırfırlı gömlekleri ve fraklarıyla centilmen beylerden eser vardı şimdi. Ama yine de o ihtişamını kaybetmiş, sıvaları dökülmüş ve rutubetin salgın hastalık gibi dört bir yanını sardığı koca gövdesinde halen daha anılar taptazeydi. Şişman bir hanımın yağlı belindeki oval, pulları dökülmüş bir kuşak gibi sarmalıyordu ziyaretçilerini. Belki tavanlarındaki altın varaklar çalınmıştı, duvarlarındaki tablolar tanınmaz haldeydi ve hatta koca dans pistinde ölü hayvanların leşleri vardı; ne fark ederdi? Geçen zaman içinde muhafaza ettiği anılarını şimdi iki ziyaretçisine sergiliyordu balo salonu. Asillerin dedikodularını, centilmenlerin flörtlerini ve küçük hanımların kıkırdamalarını taşıyordu onlara. Yaşıyordu. Asla ölmemişti ki.

Dans pistinin ortasında kendi danslarını sergileyen çiftin gözleri birbirinden başkasını görmüyor gibiydi; ya da en azından erkek için bu böyleydi. Sıkıca kavradığı partnerini adeta pist boyunca taşıyordu. Dansı yöneten ve eşiyle bir bütün olmuş adımlarını hızla, kendinden emin biçimde atıyordu. Kadını her dizine doğru yatırdığında koyu renk saçları ölü dalgalar gibi yere dökülüyor ve kadının gözleri kısık şekilde tavana odaklanıyordu. Hızla birlikte atılan geriye doğru adımlarla tekrar birlikte olunuyor ve müziğin efsunlu yapısıyla anılarla dolu dans pistinde, salonun onlara getirdiği hayalet kahkahalar ve fısıltılar arasında kendi aşklarını vücut dilleriyle sergiliyorlardı. Kendi etraflarında dönerlerken geriye doğru atılan başları ve durduklarında adamın kadını göğsüne bastırışındaki sahiplenme değildi de neydi? O, Tanrıçası’na tapan aciz bir kuldan başka bir şey değildi.

Dans bitti, müzik kesildi. Adam, eşini fare pisliği dolu salondaki tek masaya götürüp nazikçe oturmasına yardım etti. Ardından her beyefendinin yapacağı şeyi yapıp orkestrayı canı gönülden alkışladı. Sevgilisinin yanına otururken onu ilk defa gördüğündeki kadar heyecanlıydı. Kırık ve tozlu kadehe, üzerindeki markası silinmiş bir şişeden şarabı koyarken gözlerini ondan alamıyordu. Durmadan konuşuyordu. Salonun hayaletimsi varlıklarını inkâr edip yaşayanların reddedilemez benliklerini hatırlatmak için konuşuyordu. Sevgilisi de onun gibi bu anı doyasıya yaşasın diye konuşuyordu. Hatta belki de, ondan ufacık bir tepki görmek için bunca anlamsız sözü dilinde şekillendirip kadının boş bakışlarına doğru meltemler gibi yolluyordu. Ama sözleri sadece kadının ifadesiz yüzünü yalayıp geçmekle kalıyordu. Adam pes etmedi.

Şarabı koyduktan sonra şişeyi özenle masanın altına koyarken, yerdeki tozdan lime lime olmuş dantelli gömlek manşetlerini özenle sakındı. Yer yer dikişleri sökülmüş cekedinin kollarını dikkatle çekiştirdi ve kadehini tüm salona kaldırdı. İnsanların hayaletimsi yüzleri ona gülümsüyor, herkes ona ve sevgilisine hayranlıkla bakıyordu. Ama adam ne kadar mutlu olmaya çalışırsa çalışsın, aciz kulu olduğu tanrıçası onun duygularını paylaşmıyordu. Kalbi yeterince kırılmıştı. Dizleri üzerine çöküp kadının derin yırtıklar bulunan kabarık eteğine kapandı.

"Sevgilim, sana yalvarıyorum böyle yapma. Neden mutlu değilsin bir tanem? Neden sen de benim gibi mutlu olmayı denemiyorsun?"

Ama kadın gözlerini tavana dikmiş, ona cevap vermeyi reddediyordu.

"O dolgun dudaklarında neden adım şekillenmiyor hayatım? Neden nefesinle o eşsiz sesin birleşip 'Faust' diye kulaklarıma çalınmıyor?"

Kadın buna da cevabını tepkisizliğiyle vermişti. O eskiden de burayı sevmezdi. Buranın bir kibir yuvası, çirkinliklerini süslü giysilerle saklayan asillerin günah sarayı olduğunu söylerdi. Adam hatayı kendinde aradı. Başını olumsuzca iki yana salladı.

"Sen bilirsin bir tanem. İstiyorsan şimdi gidebiliriz, biliyorsun." Ardından kadının üzerine doğru eğilip ölüm kadar soğuk dudaklarına bir öpücük kondurdu. Öpücüğüne karşılık gelmedi; ancak aşkı fazla ağır gelmiş olacak ki kadın oturduğu sandalyeden hareketsizce kayıp yere düştü.

Adam yine başını iki yana salladı ve kadını sandalyeye geri oturttu. Sevgilisinin boş, manasız gözleri şimdi öne düşmüş kafasının altından ayaklarına dikilmişti. Adam yılmadı, başını yukarıya doğru kaldırdı ve yine düşmesin diye eliyle çenesini kavrayarak sordu:

"Bir dansa daha ne dersin?"

 


Çevrimdışı grikunduz

  • **
  • 368
  • Rom: 6
  • Est solarus oth mithas
    • Profili Görüntüle
    • HayalGezer
Ynt: Ölümsüz Hatıralar Salonu
« Yanıtla #1 : 19 Temmuz 2011, 08:20:01 »
Evet yorum yazmak istedim. Ama neredeyse yazamayacak kadar da etkilendim diyebilirim. Kızın ölü olmasına rağmen duygulara sahip olması ile sanki evet fizik kurallarına aykırı, ama ben böyle yazmak istiyorum diye bağırıyorsun. Ve en son da bir dansa daha  ne dersin diyerek adamın sonsuza kadar -ölmüş de olsa- Tanrıçasına tapınmaya devam edeceği mesajını verip bitiriyorsun. Tabi daha iyi anlamak için Faust'u okumak gerek galiba.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölümsüz Hatıralar Salonu
« Yanıtla #2 : 19 Temmuz 2011, 16:33:55 »
Aslında durum tam olarak düşündüğünüz gibi değil. Ama bazı okuyucular okuyup kendileri keşfetmek isteyebileceğinden açıklamamı spoiler kutusuna alıyorum:

Spoiler: Göster
Kadın ölü olmasına rağmen duygulara sahip değil. O hep ölü, donuk gözlerle kafasının çevrili olduğu tarafa bakmakta. Duyguları varmış ya da bir şeyler yapıyormuş gibi durmasının nedeni adamın onu öyle görmesi. Zaten son satırlarda anlaşıldığı gibi sevdiği kadının ölü olduğunun farkında değil ya da kabullenmemiş halde. Hatta şu cümleye bir bakalım: "Sıkıca kavradığı partnerini adeta pist boyunca taşıyordu". Burada da görüleceği gibi aslında dans ettikleri bile yok. Adam ölü sevgilisini kollarında taşıyarak onunla dans etmesini sağlıyor. Eh, kendi dünyasında bu durumu böyle görmüyor bile.

Faust'u okumak gerekir mi, hımm. Faust sade bir göndermeydi. Bu duruma pek cevap veremeyeceğim sanırım.


Bu şekilde etki bırakabilmemden ötürü mutluyum doğrusu. Yorumunuz için teşekkür ederim.

Çevrimdışı Victoria

  • **
  • 316
  • Rom: 3
  • Peynir!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölümsüz Hatıralar Salonu
« Yanıtla #3 : 19 Temmuz 2011, 19:51:03 »
Okurken sanki bende o balo salonunda onları izliyormuşum gibi bir izlebime kapıldım. Hatta her şey gözlerimin önündeydi sanki.

Eskiden kalma ağır parfümlerin koltukların ve sandalyelerin üzerine sinmesi. Havada ki toz tanecikleri, soyulmuş, küflenmiş duvar kağıtları, yerdeki kırık vazo parçacıkları, ölü kızın donuk göz bebekleri bla bla. Gördüğüm buydu işte.

Uzun lafın kısası; beğendim. Kalemine sağlık.
Spoiler: Göster

''I do not suffer from insanity, I enjoy every minute of it."
- Edgar Allan Poe

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Ölümsüz Hatıralar Salonu
« Yanıtla #4 : 20 Temmuz 2011, 14:23:51 »
Öncelikle betimleme ve benzetmelerine bayıldığımı söylemek isterim. Daha önceki hikayelerinde de vardı bu özellik ama burada daha da ön plana çıkmış gibi geldi bana. O salon, dans eden çift... Hepsi gözümün önünde rahatça canlandı.

Anlatımın ise daha bir harika. Hikayenin ortasında kadının ölü olduğunu çözsek bile konunun çekiciliği bozulmuyor.

Kalemine ve hayal gücüne sağlık...
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölümsüz Hatıralar Salonu
« Yanıtla #5 : 20 Temmuz 2011, 22:36:37 »
Teşekkürler İhsan abi.

İlginç bir ruh halimde, en az onun kadar tanımlayamadığım yukarıdaki şarkıyı her dinleyişimde gözümün önüne gelen sahneyi dilim döndüğünce anlatmaya çalışmıştım. Sanırım bu yazıda en çok sevdiğim şey, uğraşınca kısa şeyler yazabildiğimi görmek oldu.

Betimlemeler ve benzetmeler anlatılanları gözünün önüne getirebiliyorsa ne mutlu bana. Kısa olmasının en tehlikeli yanı da vuruculuğun daha yoğun ve daha erken gelmesi gerektiğiydi. Ama bayılman bu etkiyi başarabildiğime işaret sanırım :).

Tekrar teşekkür ederim güzel yorumun için.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölümsüz Hatıralar Salonu
« Yanıtla #6 : 21 Temmuz 2011, 12:22:33 »
Anlatım, olay ve durumun çarpıcılığı fevkaladeydi. Bir kısa hikayede olması gereken herşey vardı kısaca. Mekanın o eski püskü tozlu havasını çok iyi betimlediğini düşünüyorum. Ellerine sağlık keyifle okudum.

Çok ufak bir ayrıntıyla ilgili bir eleştirim olacak. Hikayede raks kelimesinin geçtiği yerlere vals yazarsan daha iyi olacak gibi. Raks daha çok bireysel yapılan danslar ve sevinçli durumlar için kullanılır.

Çevrimdışı elroy

  • **
  • 91
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölümsüz Hatıralar Salonu
« Yanıtla #7 : 22 Temmuz 2011, 18:05:57 »
Sanki bir kitaptan alıntıymış gibi okudum.Hikaye adamın aşkını anlatan betimlemeler(aslında herkesin dediği gibi bütün betimlemeler) çok güzeldi.

Ve adamın sevdiğinin ölümünü kabullenmeyip hep bitmek bilmeyen bir umutla karşılık beklemesi bence çok acıklı ve duygusal.Bence bu hikaye Tim Burton vari çok güzel bir animasyon olabilirdi.

Müziğide ayrıca çok beğendim hikayeyi tamamlamış.
He's there in the dark
 He's there in my heart
 He waits in the wings
 He's gotta play a part
 Trouble is a friend yeah trouble is a friend of mine...

Çevrimdışı Gilderoy

  • ***
  • 416
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
    • Kuyutorman
Ynt: Ölümsüz Hatıralar Salonu
« Yanıtla #8 : 22 Temmuz 2011, 19:18:16 »
Nihayet okudum. Diğer yazılarında olduğu gibi betimlemeler güzel ve yerinde olmuş. Okurken rahatça gözlerimde canlandırabildim balo salonunu.

Faust ismini görünce ister istemez farklı bir kurgu, olay örgüsü geldi aklıma. Arka plandaki müziğe gelirsek, daha farklı bir şarkıyı tercih olarak sunabilirdin. Mesela daha bir romantik, o dansın ruhunu yansıtabilen bir ezgi. Hatta bir dansın ezgisi olabilirdi. Ama bu da iyi olmuş.

Emeğine sağlık Fırtınakıran. Yansımalar/Yanılsamalar adlı yazında olduğu gibi burada da söylemek istiyorum: Umarım bu tür girişimlerin devamı gelir. Çünkü yazıya oldukça hoş bir hava katabiliyor. :)
to see world in a grain of sand
and a heaven in a wild flower
hold infinity in the palm of your hand
and eternity in an hour
-William Blake

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Ynt: Ölümsüz Hatıralar Salonu
« Yanıtla #9 : 22 Temmuz 2011, 23:57:59 »
Çok fena yutkundum bitirdiğimde. "Keiji" ile okuyunca iyice vurucu oluyor sanki. Buruk bir tat bıraktı bende. Aslına bakarsan ablacık, böyle yazılarının arkasını daha fazla bekliyorum. Öyle iki taneyle kurtulamazsın!

Uzun uzun övmek istiyorum; fakat ne bileyim. Böyle iyi ya. "Olmuş mu?" dersen bence: "Şahane olmuş!"

Kalemine sağlık.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölümsüz Hatıralar Salonu
« Yanıtla #10 : 23 Temmuz 2011, 00:59:42 »
@Malkavian;

Açıkçası yazarken ben de raks ile vals arasında kalmıştım. Dans kelimesini aynı cümle içinde tekrar tekrar kullanmamak için bunu tercih ederken hangisi daha doğru olur karar verememiştim. Bu dediğini aklımda bulunduracağım.

Yorumun için çok teşekkür ederim :).

@chuck;

Tim Burton vari? Bu güzel bir övgü. Beğenileriniz ve yorumlarınız için teşekkürler.

@Gilderoy;

Başka bir şarkıyı bu yazıya daha uygun bulamıyorum. Hatta bu yazıyı yazmadan önce de ne zaman bu şarkıyı dinlesem gözümün önüne gelen sahne bu oluyordu :). Teşekkürler.

@Darly Opus;

Olmuş mu o kadar :)? Sen diyorsan olmuştur yahu. Beğenmene çok sevindim. Sanırım sende de istediğim etkiyi uyandırabilmişim. Eh, o zaman ne mutlu bana :).

Herkese tekrardan okuduğu ve dahası, yorumladığı için teşekkürler.

Ynt: Ölümsüz Hatıralar Salonu
« Yanıtla #11 : 23 Temmuz 2011, 13:44:22 »
Faust adlı karakterin  hayatını kaybetmiş olan sevgilisinden bir mutluluk belirtisini çaresizlikle beklediği ve umutla ona bakarak ufak bir tebessüm görme isteğini çok iyi hissettirmişsiniz.
Karakterin ,etrafta ki her şeyin cansız, bitmiş , ölü olmasına rağmen ve en önemlisi sevgilisi nefes almıyor olmasına rağmen bitmez bir ümitle yeniden bir canlılık kıpırtısı bir göz ışıltısı bulma arzusu, sizin kaleminizle ruh bulmuş. Elinize sağlık.  :)

Çevrimdışı Kanashii Uchiha

  • **
  • 99
  • Rom: 9
  • Melek sesli iblis ve kan damlaları...
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölümsüz Hatıralar Salonu
« Yanıtla #12 : 14 Ağustos 2011, 16:26:07 »
Bu kadar kısa anlatımda bu kadar derin bir bütünü verebilmen,sonrasında toparlamayı başarabilmen.Bu hikayeyi çok beğenmemde ki en etken unsur oldu.Betimlemeler kolay anlaşılır ama bir o kadar da kırılgan ve narindiler.
Konunun içine gizlenen trajik yan ve verilmek istenen hüzün ince nüanslarla birleşmişti.Soundrackt seçimi ise kıymeti bilinesiydi.

Kısamıydı? Evet! Çünkü tadı güzeldi.
Başlangıçtaki illüstrasyon daha yazı başlamadan iyi bir atıştırmalığa hazır olmamız konusunda, biz okuyucuyu uyarıyordu.
Ön yargılı olup, eleştiri olarak; şöyle yapmalı, böyle de olmalıydı gibi bir şeyler katmayı uygun bulmadım. Yeteri derecede kendini veriyordu zaten seçilen konu.Dilerim bu tarzda başka hikayelerinle de karşılaşırım.
Ellerine Sağlık. ^^

Tutunabilecek her şeyin yok olduğunda var olursun...Gerisi sadece suretlerin karmaşası!

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölümsüz Hatıralar Salonu
« Yanıtla #13 : 25 Ocak 2012, 12:51:14 »
Şu an yapacağım şey epey ilginç olacak sanırım, ancak ben bu son 2 yorumun ne zaman geldiğini görmedim o.O. Kanashi Uchiha'nın şuradaki yorumunu okurken eski hikayelerime bakmak geldi aklıma. İyi ki yorumunu okumuşum da bu yorumları görebildim.

Faust adlı karakterin  hayatını kaybetmiş olan sevgilisinden bir mutluluk belirtisini çaresizlikle beklediği ve umutla ona bakarak ufak bir tebessüm görme isteğini çok iyi hissettirmişsiniz.
Karakterin ,etrafta ki her şeyin cansız, bitmiş , ölü olmasına rağmen ve en önemlisi sevgilisi nefes almıyor olmasına rağmen bitmez bir ümitle yeniden bir canlılık kıpırtısı bir göz ışıltısı bulma arzusu, sizin kaleminizle ruh bulmuş. Elinize sağlık.  :)

Öncelikle aylar sonra gelen cevap için kusura bakmayın. Gerçekten farkında bile değilim.

Beğenileriniz için çok teşekkürler. Tam olarak vermek istediğim şeyi bu kısa yorumunuzda özetlemişsiniz. Eğer bu duyguları, dediğiniz gibi, başarıyla aktarabildiysem gerçekten çok mutlu oldum ^^. Bir anlık esinle yazılmış, yazının başındaki şarkıyı dinlerken aklımda canlanmış bir öyküdür bu yazı.

Hani derler ya, can çıkmadıkça umut tükenmez, sanırım bilinçaltım bu söze ironik bir doğruluk vermeye çalıştı :). Tekrar teşekkür ederim.

Bu kadar kısa anlatımda bu kadar derin bir bütünü verebilmen,sonrasında toparlamayı başarabilmen.Bu hikayeyi çok beğenmemde ki en etken unsur oldu.Betimlemeler kolay anlaşılır ama bir o kadar da kırılgan ve narindiler.
Konunun içine gizlenen trajik yan ve verilmek istenen hüzün ince nüanslarla birleşmişti.Soundrackt seçimi ise kıymeti bilinesiydi.

Kısamıydı? Evet! Çünkü tadı güzeldi.
Başlangıçtaki illüstrasyon daha yazı başlamadan iyi bir atıştırmalığa hazır olmamız konusunda, biz okuyucuyu uyarıyordu.
Ön yargılı olup, eleştiri olarak; şöyle yapmalı, böyle de olmalıydı gibi bir şeyler katmayı uygun bulmadım. Yeteri derecede kendini veriyordu zaten seçilen konu.Dilerim bu tarzda başka hikayelerinle de karşılaşırım.
Ellerine Sağlık. ^^

Bir başka aylar sonra gelen cevap. Affınıza sığınıyorum.

Müzikten midir, yoksa ilham perilerinin beni o an dürtmesinin vakti geldiğinden mi bilinmez, ancak ilk defa böyle kısa bir yazı yazabildim ben de. Normalde böyle kısa yazamıyorum çünkü -_-'. Bu yazının "kısalık" anlamında bana bir ilki yaşatması söz konusu.

Baştaki illüstrasyonu çok aradım açıkçası :). Bulunca da suyun kaldırma kuvvetini keşfetmişçesine sevindim. Herhalde başka bir resim istediğim etkiyi veremezdi; siz de yorumunuzla bunu destekler nitelikte şeyler söylemişsiniz.

Kısa ama vurucu olabilmek bence çok zor. Eğer bunu yapabildiysem gerçekten mutluyum.

Şöyle olsaydı, böyle olsaydı dediğiniz yerler hala varsa bunları özellikle dinlemek isterim. Sanırım anlık esinler bazen böyle beğenilen yazılarda ciddi anlamda etkili oluyor :D. Belki o an fikri bekletip, birkaç gün sonraya atsam sizlerde bu etkileri yaratmayacak, ben de kafamdakileri net şekilde aktaramayacaktım.

Çok teşekkür ederim.

Çevrimdışı Buzmavisi

  • **
  • 136
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölümsüz Hatıralar Salonu
« Yanıtla #14 : 31 Ocak 2012, 23:50:50 »
Bu sahne bana çok az da olsa zaman çarkı'nın ilk kitabının en başını anımsattı. Şu açıdan: adam hafızasını kaybetmiş sevdiği kadını arıyor, aslında kadın yerde yatıyordu. Bunun da öyle olacağını sandım, yani adam hafızasını yitirmiş sandım.

Oldukça güzel tasvirlerle süslenmiş bir hikâye. Bazı yerlerde okumakta zorlandım fakat o benden kaynaklanıyordur, uykum var çünkü. Yine de size yazının akışını bozan birkaç cümle göstereceğim.

Hızla atılan birlikte geriye doğru adımlarla tekrar birlikte olunuyor - bu cümlede akışı bozan unsurlar var. İki defa aynı kelimenin kullanılması mesela(birlikte).

Bir de -hızla atılan birlikte- demeniz kötü olmuş. Cümle devrik ötesi olmuş böyle:)

"Geriye doğru birlikte atılan hızlı adımlarla tekrar tek vücut olunuyor." gibi olabilirdi.

Dizleri-nin üzerine çöküp kadının, (üzerinde-olmayabilir) derin yırtıklar(la dolu) bulunan kabarık eteğine kapandı.

Kadını her dizine doğru yatırdığında - Kadını dizine doğru her yatırdığında... gibi.

Neyse bunlar öneridir sonuçta. Yazıyı daha akıcı hâle getirmek içindir.

Bu tür aksaklıklar dışında oldukça beğendiğimi söylemeliyim. Keyifle okudum. Zihinsel bir gösteriden farksızdı, insanı oraya götürüyor. Bir cümleden sonra diğerini arattırıyor. Tebrik ederim.
Yepyeni bir fantastik serüvene hazır mısınız?
Anatolya Efsaneleri İlk iki bölüm pdf:http://www.mediafire.com/?uadhvz1vcgmqkct

Yeni Töre'nin ikinci yasası:
Umutlar, inançlar ve dilekler içlerinde bir parça mantık barındırmıyorlarsa hayatları kolayca mahveden boş yalanlara dönüşürler.