Vincent yavaşça ayağa kalktı ve eliyle başının arkasını yokladı. Hiç bir şey yoktu.
Üstünü silkip etrafına bakındı ve az önce olanları düşündü. Bu bir rüya mıydı? Acı oldukça gerçekti. Düşüp bayılmış da olamazdı, sorguladığı adamın sandalyesi ve bağlı olduğu ip karşısındaydı. Hatırladıkları şeyler, gerçekten de yaşanmıştı.
Nedenini henüz bilmese de, Vincent'a ikinci bir şans verilmişti.
Kendisini çok garip hissediyordu. Ölmemenin verdiği mutlulukla hayata daha farklı bir bakış açısına sahip olmanın verdiği rahatsızlık hissi birbirine karışıyor, midesini bulandırıyordu. Vincent, anlam verebildiği konular üzerinde düşünmeye karar verdi.
Amcasına dönüp durumu anlatsa, amcası onu kurşuna dizerdi, bundan emindi. Amcasının lakabı "Centilmen"di, "Affeden" değil. Kendisi bile tam olarak inanamıyorken, ölümden dönme kısmına inanacağını hiç sanmıyordu. Onun gözünde tüm bu durum bir başarısızlıktı, sorgulanan adamı elden kaçırmıştı.
Sahi, nasıl olmuştu o? Kurşun arkasından gelmişti, sorguladığı pislik onu öldürmüş olamazdı. O pisliğin bir arkadaşı, onu kurtarmak için gelmiş olmalıydı. Fakat bu durumda kapıdaki aygırı geçmiş olması gerekiyordu ki bu neredeyse imkansızdı.
Vincent bir an eli başında öylece kaldı. Kapıdaki aygır, tabi ya. Vincent tam emin değildi ama tetiği çekeni ve ölüm fermanını kimin imzaladığını biliyordu.
Paltosunu kapıp dışarı çıktı.