"Seninkiyle işler nasıl? Konuşmuyor benimkisi. Beni belaya sokmaktan başka bir şey yaptığı da yok.
"Benimkinin canı cehenneme diyeceğim de -hıck!- muhtemelen zaten oradan gelmiştir." dedi Andy, nefesini kişnermiş gibi dışarı vererek gülerken.
"Para konusundan bahsetmiştin ya hani, sadece bilgin olsun diye söylüyorum, hemen karşımızda bir banka var. Pek korunmuyor gibi. Hem en kötüsü ölürüz canım."
Andrew başını geriye atıp gür bir kahkaha attı. Sonra da sandalyesinden düşüp yuvarlanmamak için son anda masaya tutundu. Neyse ki gerçek olanına hamle yapmıştı.
"Alt tarafı ölürüz!" dedi yüzünde ablak bir gülümsemeyle. "Bu-bunu... Bunu sevdim." dedi işaret parmağını Marde'ye doğru sallar ve oturduğu yerde bir ileri bir geri sallanırken. "Ve şu anda damarlarımızda kan yerine alkol aktığını düşünürsek -hıck!- ölme olasılığımız feci derecede fazla."
Sonra gülümseyişi yavaşça yerini ciddi bir ifadeye bıraktı. "Aslına bakarsan haklısın." dedi sarı saçlarını düşünceli bir şekilde kaşırken. "Şehri geç, bu otelde bile bizim gibi birileri vardır bahse girerim. Ne dersin? Arayalım mı? Belki de hatun çıkar."