"Seni aradım, ama cevap vermedin. Neden beni uyandırmadın?"
''Bir kez olsun kahvaltını ayağına getirmek istemiştim aslına bakarsan, sanırım bu işlerde pek iyi değilim.''
Bir yandan gülerken bir yandan da söylediğim şeydeki doğruluk payının aklımı kemirdiğini fark ettim. Gerçekten, bu tarz şeylerde iyi değildim.
"Kahve almıyor musun? Buranın kahvesi çok güzeldir. Bana daha önce Andre tavsiye etmişti."
Andre mi?
"Şey Andre, yani Andrea'yı hatırlıyorsun değil mi? Yan komuşumuz, üç oğlu vardı hani. Birkaç kez bize yemeğe gelmişlerdi. İlk kez onunla gelmiştim buraya."
Andrea. Ah, tabi ya, şu erkekten bozma kadın. Paranoyaklaşıyorsun Valerio, Nina'nın böyle bir gaf yapacağını düşündüğüne inanamıyorum.
Hatırladığımı belli edercesine kafamı sallarken yapmacık bir şekilde gülümsemeye çalıştım fakat başarılı olduğumdan emin değilim. Bu yüzdendir ki kafamı çevirip sözü edilen kahveye uzanarak yüzümün görülmesini engelledim. Eh, artık ona daha çok güvenmem gerekiyordu.
''İki tane kahve, pekala. Nina, kahvaltıdan sonra toparlanalım diyorum. Burada yetericne kaldık, artık bu kasvetli şehirde durmamızı gerektiren bir şey olduğunu sanmıyorum.''
Gülümsedim. Bu kez içten...
''Sana sözünü verdiğim şu tatili sonunda yapabileceğiz sanırım.''