Nihayet Arkham City'ye başlayabildim.
Yoğun iş temposu nedeniyle günde en fazla 1 ya da 2 saatimi oyunlara ayırabiliyorum (ve Baal gibi "1 ayda 5 oyun bitirdim" diyenlere dişlerimi gıcırdatarak, bıçaklarımı bileyerek ve aşağı+sağ çapraz+sağ+yumruk tuşlarına basarak bakıyorum.) ama bu oyunun başına "şöyle bir bakayım" diye oturmamla saatin gece 1:30'u göstermesi bir oldu!
İlk oyunu sevdiniz mi? İyi çünkü buna aşık olacaksınız. İlk oyunun mekanikleri aynen korunduğu gibi bir de üzerine yeni şeyler eklenmiş. Dövüşler ilk oyundaki kadar akıcı, Riddler yine bize sarmış durumda, Joker yine büyük bir şeyin peşinde, İki-Surat ve Penguen kozlarını paylaşmak için ensemizde...
Şöyle anlatayım. Ana görevi takip ederken sivri kulaklarıma bir imdat çığlığı çalındı. Ne oluyor diye şöyle bir etrafıma baktığımda birkaç azılı suçlunun birini köşeye sıkıştırdığını ve fena halde patakladığını gördüm. Hemen kalabalığın ortasına kahramanca bir dalış yapıp ufak bir okşama seansından sonra adamı kurtardım. Böylece "Politik suçluları koru" diye bir yan görev açıldı. Tam tekrar çatılara dönecektim ki ankesörlü bir telefon çalmaya başladı. Hattın diğer ucundaki kişi Zsass'dı ve hemen şehrin diğer ucunda çalan bir başka telefona yetişmezsem bir rehinesini öldüreceğini söylüyordu. Kan ter içinde denileni yaptım ve rehineyi -şimdilik- ölümün pençesinden kurtardım. Bu da bir başka yan görevi açtı. Derken o meşum yeşil soru işaretlerinden birini gördüm ve kırk saat onun üzerinde kafa patlattım. Saat 1:30'u gösterdiğinde ana göreve dair tek bir adım bile atmamış ama deli gibi eğlenmiştim.
İşin en güzel tarafı ne biliyor musunuz? Kardeşim de benden sonra oyunu oynadı ve bu anlattıklarımın hiç birine rastlamamış ve tamamen farklı bir deneyim yaşamış! Onun karşısına çıkanlar da Bane ve Calendar man olmuş.
Bir de "Batman'in Kedi Kadın'ı kurtarmak için Arkham City'ye girdiği" hikayesi kocaman bir balon. İçiniz rahat olsun, senaryo oldukça sağlam. Ah, bir de Korkuluk olsaydı...