Soul Searching Sıkı bir video oyunu meraklısı değilim. Hayatta kalma tarzı oyunlara yabancıyım. Oyun yapımcılarının esinlendikleri Ursula K. Le Guin'in Yerdeniz Serisini de Pi'nin Yaşamı'nı da okuyamadım. Yine de, kısa oynanış deneyimime rağmen oyunu beğendim. Bir buçuk saatlik oyun deneyimime dayanarak kısa yorumum şöyle:
Oyun adalardan oluşan bir harita üstünde geçiyor. Siz de, adasından ruh arayıcısı olarak ayrılıyorsunuz. Göreviniz için ada ada dolaşıyorsunuz. Yolculuk esnasında bazı hayaller gördüğünüz de oluyor. Bulduğunuz harita parçaları sayesinde yeni adaları keşfediyorsunuz. Tekne ve araç gereç alabiliyorsunuz. Oyunda büyü de yapılabiliniyormuş. Belirttiğim gibi oyunun çok ama çok başlarındayım. Oralara kadar gelemedim. Büyü öğrenebilmek için birini bulmanız gerek. Bu da harita parçaları ve ada ada dolaşıp gezmeniz gerekliliğini doğuruyor.
Piksel estetiği basit ve etkili biçimde kullanılmış. Bu da, oyuna yaşayan bir atmosfer kazandırmış. Gece gündüz döngüsündeki değişimler vasıtasıyla hoş manzaralar oluşuyor. Kuşlar, balıklar, hayvanlar, kelebekler dolanıyor. Bulutlar geçiyor karakterimizin üstünden. Kumsallı, ağaçlıklı, karlı, değişik değişik adalar bulunuyor. Dev kuşlar, katil balinalar, ejderhalar bu yolculukta size engel olmaya çalışıyorlar.
Karakterimizin yolculuğu esnasında karşılaştıklarının anlattıkları ilgi çekici. Dramatiklik ile karamsarlık arasında giderken arada bir yüzüme buruk bir gülümseme yerleştirdiği oldu. Örnek mesela: Karamsarların kol gezdiği Meşgul Adası'ndaki hanın önünde bir karakter var. Onunla konuşunca benim karaktere ilk dediği "Ben aslında süper kahramanım." oluyor. Ekranın karşısında adanın delisi diyorum kendi kendime. Sonra konuşmasınj devam ettiriyorum. İkinci cümlesi "Bunu kimse bilmiyor ama." diyor. Ben de ekranın karşısında "Tabii bilmezler!" diyorum. Bu konuşmanın sonu nasıl bitecek diye merakta ediyorum. Son cümlesi "Gece çöktüğü zaman depresyonla savaşıyorum." oluyor. Ben şok!
Karakterlerle konuşma dedim de, oynadığımız karakter konuşmuyor. Yaşanan, diğer karakterler konuşuyor biz de dinliyoruz durumu. Hanlardaki hancılar da gevezelikleri sırasında bizim karakterin konuşmamasına vurgu yapıyorlar. Aslında konuşmamak en iyisi gibi laflar geveliyorlar. Bir şey anlatacak gibi yapıp fazla şey anlatmamalarına hayran kaldım doğrusu. Çeneleriyle sizi meşgul edip harcama yaptıryorlar

Oyun açlık, susuzluk ve enerji olmak üzere dikkat edilmesi gereken üç şey var. Enerji uyuyarak yükseliyor. Su adalardaki kuyulardan sağlanıyor. Açlık adalarda toplanan meyvelerden veya tutulan balıklardan sağlanıyor. Dördüncü olarak yüzerken ihtiyaç duyduğunuz nefes de eklenebilir. Bunlar bitince karakteriniz ölüyor. Oyun uğradığınız son adadaki son kayıttan başlıyor. Tekneden karaya indiğinizde ya da karadan tekneye geçişte oyun otomatik olarak kayıt ediyor. Tehlikelere geri döneyim. Denizdeyken katil balinaya yem olmanızı da beşinciden sayabilirim belki. Oyunu biraz daha oynarsam bu listeye daha fazla tehlike ekleyebilirim. Mesela yıldırımlara veya ejderha alevine henüz maruz kalmadım. Yanmadan(!) geçmeye kastığım için bunları kurcalamaktan kaçındım(!) Karakterimizin karşısındaki zorluklar genel olarak zamanını tükettirmesi üstüne kurulu. Haritaya bakarken bile, hayatının bağlı olduğu o üç bar azalmaya devam ediyor.
Değinmediğim bir iki ayrıntı daha var. Yazma hevesim tükenir ve başlığın amacını çoktan aşılmışken yazıya son veriyorum

19 Şubat 2017 Editi:
Hikaye modunu bitirdim. Kısaydı zaten. Oyun mekanikleri değişmediği için bunj pek dert etmedim de. Hikayenin sonu, sahteyle gerçek arasındaki ilişki açısından gayet tadındaydı. Bir adayı kaçırdığımdan dolayı galiba, büyü yapmayı öğrenemeden oyunu bitirdim. Tek içime dert olan sadece bu oldu. Rastgele moda da bulaşırım.