Kayıt Ol

Eski Bir Hayat, Yeni Bir Gün

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Eski Bir Hayat, Yeni Bir Gün
« : 10 Şubat 2012, 00:18:31 »
Yıllardır olduğu gibi saatler 08:00'i gösterdiğine acı acı ağlamaya başladı alarm. Kadir Bey'in gözleri sanki kirpiklerine kurşundan bir ağırlık bağlanmış gibi ağır ağır açıldı. Yatağında yavaşça doğrulup da, el yordamıyla bulduğu yatağının başucundaki gözlüğünü taktığında, saat halen çalıyordu. Emektar saatin bir iki dakika daha çalmasına izin verdikten sonra onu susturdu. Oldukça eski bir saatti bu; üzerinde dijital rakamlar olmayacak kadar eski fakat hareket eden horoz başını bulundurmayacak kadar modern bir saat.

Yataktan yavaşça kalkıp terliklerini giydikten sonra mutfağa yönelen Kadir Bey'i mutfakta kendisini Rıdvan bekliyordu. Rıdvan, uzunca bir süredir Kadir Bey'in hayatındaydı ve Kadir Bey, Rıdvan'dan nefret ederdi. Evliliklerinin son yıllarında karısının Kadir Bey'e bağırmak dışında bir işi olsun diye aldığı bir kedi olan Rıdvan'ın eskiden adı Melek'ti. Kadir Bey'in eşi Ayşe Hanım'a göre kedi, kar gibi beyaz tüyleriyle bir meleği andırıyordu ve adı da buna oldukça uygundu. Ayşe Hanım kansere yenik düşüp de bu evden ve dünyadan göçüp gidince Kadir Bey'in yaptığı ilk şeylerden birisi Melek'in adını Rıdvan olarak değiştirmek oldu. Kadir Bey'e göre bu, kediye daha uygun bir isimdi. Bu küçük şeytandan nefret ediyordu Kadir Bey ve şimdi, mutfaktaki kedi mamasının bulunduğu dolabın önünde yatan Rıdvan, aynı nefretle Kadir Bey'e bakıyordu. Kedi belki de Kadir Bey'in kendisine karşı olan hislerini biliyordu ya da belki de eski sahibesini özlüyor, aynı evde yaşamak zorunda olduğu Kadir Bey'in ona karşı iyi davranmadığını düşünüyordu.

Kediler böyledir işte; onları beslersiniz, temizlersiniz, ilgi gösterir ve oyunlar oynarsınız. Ama kedi, keyfi yerindeyse, belki, kendisini size sevdirir. Rıdvan'ın Ayşe Hanım'la bir çok ortak yönü vardı, bu yüzden bu kadar iyi dostlardı. Ama Ayşe Hanım artık yoktu. Keşke Rıdvan da olmasaydı.

"Merhaba."

Kadir Bey'in elinden geldiğince sevecen selamına öfkeli bir tıslamayla cevap veren Rıdvan, patisiyle dolabın kapağına vurdu. Kedi açtı. Kadir Bey kediyi ayağıyla kenara itip dolaptan mama poşetini çıkarttı ve kedinin mama kabını doldurdu. Kedi teşekkür bile etmeden kaba atıldı ve afiyetle kahvaltısını yapmaya başladı. İşte o an Kadir Bey kediyi camdan atmak istedi. Bu ve benzeri eylemleri bir çok kez yapmayı düşünmüş ama hepsinden vazgeçmişti. Neden bilmiyordu ama Kadir Bey, Rıdvan'dan kurtulmuyordu.

Sabah sabah Rıdvan'a bir kez daha öfke duyan Kadir Bey tuvalete gidip dakikalarca küçük abdestini yapmaya çalıştı. Önce Rıdvan, şimdi de büyümüş prostatı Kadir Bey'e sabahı zehir etmeye and içmişler gibi görünüyordu.

Saat 9 civarında Kadir Bey her zamanki gibi Karşıyaka İskelesine ulaşmıştı. Vapurdaki boş yerlerden birine oturup vapura binenleri izlemeye başladı. Bir kaç öğrenci, paltosuna sarılmış bir hamile kadın, sayısız işsiz, üç polis memuru ve annesinin elini sıkı sıkı tutan bir çocuk, Kadir Bey ile beraber vapurun açık kısmında oturuyorlardı. Kadir Bey bir süre öğrencilere baktı. Giyimleri, saçları, tavırları ve okula gidiş saatleri öğrenci olmadıklarını söylese de, isyankâr ruhlarına nispet sırtlarında onları yumruk kaldırdıkları sisteme bağlayan çantaları gerçek kimliklerini açık ediyordu. Yanlarındaki düşünceli hamileye nazaran pek düşüncesiz duruyorlar, yüksek sesle kahkahalar atıp yaşlarından büyük konular konuşuyorlardı ki Kadir Bey'in gözleri küçük çocuğa kaydı. Çocuk ve annesi tam karşısında oturuyorlardı. Kadın, Michelangelo'yu kıskandıracak bir şekilde hareketsiz duruyordu. Çocuk ise tersine, kıpır kıpırdı ve heyecanlıydı. Vapur hareket edip de dalgalarla boğuşa boğuşa ilerlemeye başlayınca çocuk daha da heyecanlandı ve beyaz köpükler savuran denizi zevkle izlemeye başladı.

"Merhaba."

Kadir Bey'in selamını onun yıllardır tanık olmadığı masumiyeti taşıyan bir gülümseme karşıladı. Çocuk denizi izlemeye devam etmeye başladığında Kadir Bey koltuğunun altına sıkıştırdığı gazeteyi çıkartıp ana sayfaya hızlıca göz attı.

Vapur, Alsancak limanına yanaşırken gazete tekrar sıkıştığı yere girmiş, çocuk ve annesi vapur'un ön kısmına ilerlemişti. Kadir Bey vapurun tamamen durduğuna emin olduktan sonra ayağa kalktı ve vapurdan ayrılarak kalabalığa karıştı. Kalabalık birer birer duraklara, dükkanlara ya da kafelere ayrılırken Kadir Bey bir ara sokağa girdi ve tarih kokan binaların arasındaki taze ekmek kokan fırına girdi.

"Merhaba."

Kadir Bey'in selamı az önce fırından çıkan ekmekler kadar sıcak bir gülümsemeyle buluştu. Kadir Bey elini cebine atmadan, fırıncının çırağı bir simidi poşetleyip Kadir Bey'in eline tutuşturdu. Ödemeyi yapıp çırağın cebine harçlık sıkıştırdıktan sonra fırından çıkan Kadir Bey, bir iki sokak ötedeki, tarihi binaların arasında mantar gibi türemiş modern mekanların arasında sıkışmış, kahvehaneden dönme bir kafeye gitti. Kafe, yıllara meydan okuyan bir binanın giriş katındaydı ve içindeki kişiler de aynı kendisi gibi yıllara meydan okuyordu. Sahibi Kemal Usta, yaşını kabul etmeyen bir giyimle masaların arasında dolaşıyor ve siparişleri alıyordu. Köşede oturan Rikkat Hanım, kısılmış gözleriyle etrafı süzüyor, kim bilir ne planlar yapıyordu.

İçerisi yaşanmışlık, pişmanlıklar ve toz kokuyordu. Kadir Bey bir masaya geçip simidini poşetten çıkartırken, bu toz kokusunun mekandan mı yoksa artık bitiş çizgisine yaklaşan bu yorgun topluluktan mı geliyordu, emin olamadı.

"Merhaba!"

Cana yakın, kalın sesli Kemal Usta, tavşan kanı çayı Kadir Bey'in masasına bırakıp Kadir Bey'in omzuna bir kez vurduktan sonra başka bir masaya doğru ilerledi. Kadir Bey'in selamına karşılık başıyla verdiği kısa selamı muhtemelen görmemişti ama bu garip değildi. Kemal Usta selam almaz, selam verirdi. Bu onun yaşam şekliydi adeta. Onu böylesine sinir bozucu derecede iyi yapan bir yaşam şekliydi bu. Kadir Bey'in asla anlamadığı bir yaşam şekli.

Çaylar, simit ve gazete bittiğinde vakit öğleni geçmişti. Hesabını ödeyip mekandan ayrılırken Kemal Usta arkasından "Elveda!" diye bağırdığında Kadir Bey biraz duraksadı.

Bu kelime ona niye bu kadar garip gelmişti ki durup dururken? Yıllardır duyuduğu "Görüşürüz"ün yerini aldığı için mi yoksa yıllardır Kadir Bey'in bilinçaltına yerleşmiş bir şeyin ortaya çıkmasını tetiklediği için mi? Kadir Bey kaşları çatık bir şekilde Kemal Usta'nın Kahvesi'nden ayrıldı ve deniz kenarına doğru yürüdü. Normalde bir kaç saat deniz kenarına dizilmiş banklardan birisine oturur ve güneşin batışını izlerdi ama bugün canı sıkkındı. Bu yüzden doğruca iskeleye gidip vapura bindi.

Vapur yorgun argın Karşıyaka İskelesi'ne ulaşıp da kıyıya yanaştığında, vapurdan son ayrılan Kadir Bey'di. Sabah iskelenin önündeki büfeden aldığı gazeteyi, vapurun boşalmasından sorumlu görevliye uzatıp "Elveda" dedikten sonra arkasında şaşkın bakışlı bir görevli ve emektar vapuru geride bırakıp geniş caddeye girdi.

Saat iş çıkışı saatiydi ve bu, zaten tıklım tıklım dolu olan geniş caddenin daha da bir kalabalık olması demekti. Kadir Bey, az önce indiği vapur gibi yorgun argın, boğuşa boğuşa insan denizini geçerek ara sokaklardan birisine daldı. Sokak boylu boyunca kırmızı-yeşil tabelalara sahip dükkanlarla doluydu. Kadir Bey'in durağı ise isim olarak da renk olarak da içerik olarak da diğer yerlerden farklı duran buna rağmen hiç de ilgi çekici olmayan Yorgo'nun Yeri'ydi.

Yorgo öleli yıllar olmuştu. İşin komiği burayı işletenlerin Yorgo'yla hiç bir akrabalığının olmamasıydı. Yabancı Yorgo, mekanını bir başka yabancıların eline bırakmıştı belki ama adı bu dünyaya kazık çakmıştı. Bu, öyle kimseye nasip olmayan ve Kadir Bey'in, fonda Müzeyyen Senar çalarken içtiği rakısına meze olan düşüncelerinin ana konusuydu.

Gece 11'e kadar Yorgo'ya eşlik etti Kadir Bey. Masalarına ara ara Orhan Gencebay, Volkan Konak, Arap Şükrü, Kör Niko ve daha niceleri oturup kalktı. Milyon yıllık insanlık tarihinde bir türlü ulaşılamayan dünya barışına ulaşılmıştı adeta.

"Fakat her şeyin bir sonu vardır." diyerek masadan kalktı Kadir Bey ve böylece ülkenin dört bir yanından gelmiş ama hemen hemen aynı şeyi söyleyen o gönül insanlarını ve tabi ki Yorgo'yu masada bıraktı. Bir hayat, gerçek gibi, ağır ağır solmuş ve sona ermişti. Yorgo'ya da, rakı masasına da olan buydu. Dünya barışı, tek bir kelimeyle bozulmuştu.

"Elveda."

Kadir Bey eve girdiğinde hafif sarhoştu ama bu Rıdvan'ın hiç umrunda değildi. Evin girişindeki yerini almış Kadir Bey'i öfkeyle bekliyordu. Bu görüntü Kadir Bey'in aklına rahmetli eşini getirmişti. Bu yüzden kedi ona "Nerde kaldın ayyaş herif, yemeğe bile gelmedin!" dercesine bakarken o hiç istifini bozmadı ve mutfağa girip çoktan boşalmış kedi maması kabını doldurdu.

Rıdvan yavaşça, sanki hala ona sinirli olduğunu belli edercesine tıslaya tıslaya kabına doğru ilerledi. Bir kaç lokmayı afiyetle midesine indirdikten sonra, "Bu konu daha kapanmadı." dercesine Kadir Bey'e bir bakış attı. Kadir Bey'in cevabı kısaydı;

"Elveda."

Pijamalarını giyip de sıcacık yatağına giren Kadir Bey, elini saate doğru uzattığında duraksadı ve omuz silkti. Yıllar sonra ilk defa bu gece, alarmı kurmak içinden gelmemişti. Gözlüğünü her zamanki yerine çıkartıp başını yastığa koyduğunda gözleri sanki kirpiklerine kurşundan bir ağırlık bağlanmış gibi ağır ağır kapandı.

Elveda.

Spoiler: Göster
Not: İmla hataları, esinlenmeler, metaforlar ve anaforlar içeriyor olabilir. Affola.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı Marius

  • ****
  • 1109
  • Rom: 31
  • poor misguided fool
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eski Bir Hayat, Yeni Bir Gün
« Yanıtla #1 : 10 Şubat 2012, 00:55:39 »
Muhammed Ali'yi tekrar ringde görmek gibiydi.
After I count down, three rounds, in hell I'll be in good company.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Eski Bir Hayat, Yeni Bir Gün
« Yanıtla #2 : 10 Şubat 2012, 10:29:55 »
Merhaba!

Senden değişik tarzda bir şeyler okumak güzeldi. Adamın hislerini, yaşadıklarını ve betimlemeleri oldukça hünerli bir şekilde kaleme almışsın. İzmir'de geçmesi benim için ayrı bir keyif oldu elbette. Vapuru, suda çıkan köpükleri, sokakları çok daha iyi canlandırabildim zihnimde. Tek eleştirim Kadir Bey ismini çok fazla kullanman olabilir. Arka arkaya devamlı aynı şeyi okumak akıcılığı biraz baltalıyor zira. 'Yaşlı adam, adam, ihtiyar' gibi çeşitlemelere giderek bundan sıyrılabilirsin. Bir de...  Daha sık yaz. :)

Görüşmek üzere!
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Kanashii Uchiha

  • **
  • 99
  • Rom: 9
  • Melek sesli iblis ve kan damlaları...
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eski Bir Hayat, Yeni Bir Gün
« Yanıtla #3 : 11 Şubat 2012, 16:55:20 »
İzmir'de geçmesi benim için ayrı bir keyif oldu elbette.

İzmir'i ne kadar özlediğimi fark ettim. Yosun kokusu vardı satırlarda.
Zorlasam martı çığlıklarını da duyardım muhtemelen. Çok güzeldi.

Ayrıca Rıdvan ve yaşlı adamın ilişkisi, o ilişkideki ironi...
Rıdvan'ın varlığı her şeyi yerli yerine oturtmuştu. Sıradanlığı ortadan kaldırmıştı. Çok çok hoşuma gitti.
Eline sağlık.

Tutunabilecek her şeyin yok olduğunda var olursun...Gerisi sadece suretlerin karmaşası!

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eski Bir Hayat, Yeni Bir Gün
« Yanıtla #4 : 07 Mart 2012, 22:40:34 »
Muhammed Ali'yi tekrar ringde görmek gibiydi.

Ringlere dönmek değil de, hayrına bir iki maça çıkan emekli boksör gibi hissediyorum kendimi.

Merhaba!

Senden değişik tarzda bir şeyler okumak güzeldi. Adamın hislerini, yaşadıklarını ve betimlemeleri oldukça hünerli bir şekilde kaleme almışsın. İzmir'de geçmesi benim için ayrı bir keyif oldu elbette. Vapuru, suda çıkan köpükleri, sokakları çok daha iyi canlandırabildim zihnimde. Tek eleştirim Kadir Bey ismini çok fazla kullanman olabilir. Arka arkaya devamlı aynı şeyi okumak akıcılığı biraz baltalıyor zira. 'Yaşlı adam, adam, ihtiyar' gibi çeşitlemelere giderek bundan sıyrılabilirsin. Bir de...  Daha sık yaz. :)

Görüşmek üzere!

Teşekkür ediyorum abi. Tekrarlamalar konusunda garip bir takıntım var, hoşuma gidiyor tekrarlama yapmak. Ama okumayı baltalıyordur muhtemelen dediğin gibi, haklısın. Daha sık yazmak konusunda, pehey.

Alıntı
İzmir'de geçmesi benim için ayrı bir keyif oldu elbette.

İzmir'i ne kadar özlediğimi fark ettim. Yosun kokusu vardı satırlarda.
Zorlasam martı çığlıklarını da duyardım muhtemelen. Çok güzeldi.

Ayrıca Rıdvan ve yaşlı adamın ilişkisi, o ilişkideki ironi...
Rıdvan'ın varlığı her şeyi yerli yerine oturtmuştu. Sıradanlığı ortadan kaldırmıştı. Çok çok hoşuma gitti.
Eline sağlık.



İzmir candır. Rıdvan canandır.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı Galaxie

  • **
  • 375
  • Rom: 17
    • Profili Görüntüle
Ynt: Eski Bir Hayat, Yeni Bir Gün
« Yanıtla #5 : 18 Mayıs 2012, 02:51:52 »
Çok güzeldi, tebrik ederim. Adım adım "Elveda"ları son "Elveda"ya kadar zevkle okudum. Sadece şunun gibi birkaç şey gördüm;

Alıntı
Yataktan yavaşça kalkıp terliklerini giydikten sonra mutfağa yönelen Kadir Bey'i mutfakta kendisini Rıdvan bekliyordu.

Hem "Kadir Bey"i, hem de "kendisini" kullanmışsın.  İkisinden birini atsaydın ya da "Kadir Bey'i"nden sonra virgül gelseydi ve "Kadir Bey'i, mutfakta kendisini bekleyen Rıdvan karşıladı." olsaydı kanımca daha rahat okunurdu. Çünkü ben bu cümleyi birkaç kez okudum anlamak için.

Ama bu çok ufak bir şey tabi. Yazı genel olarak çok güzel. İzmir'i görmememe rağmen kafamda canlandırabildim. Devamını beklerim.