Kayıt Ol

Anatolya Günlükleri 2 - Ak Ana'nın Doğuşu

Çevrimdışı Buzmavisi

  • **
  • 136
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Anatolya Günlükleri 2 - Ak Ana'nın Doğuşu
« : 09 Mart 2012, 23:44:17 »
Anatolya Günlükleri 2
Ak Ana'nın Doğuşu


“Tolya!”

Küçük kız yer yatağından kalkmak istemiyordu. Bu yüzden sesi duymazlıktan geldi.

“Tolya! Uyan artık! Gitmek zorundayız.”

Artık daha fazla saklanmanın anlamı yoktu. Tapınağa gidip günlük ibadete başlamalıydılar yoksa başları belaya girerdi. "Haraç," diyordu Elçi. "Sizi hayatta tutan tanrılarınıza olan borcunuzu ancak bu şekilde ödeyebilirsiniz."

Genç kız kirli ve delik deşik olmuş battaniyesini üzerinden atınca annesini çadırın içinde harıl harıl koşuştururken gördü. Kadın eski kazağını ve kirden rengi griye dönmüş olan uzun eteğini giymişti. Bu giysileri de yine Elçi'den almışlardı.

Tolya uykulu gözlerle çevresine bakınarak hemen ayağa kalktı. Karnı gurulduyordu. Bu zaten normal bir durumdu. Asla karnı doymazdı. Hep açtı.

Bu düşüncesini bastırıp ayaklandı. Onun giyinmesine gerek yoktu. Tolya çocukluğundan beri hep aynı hırpani beyaz kumaştan dikilmiş giysiyi giyerdi. Zaten ondan başka bir bildiği de yoktu. Bütün çocuklar da onun gibiydi.

Hayatları ibadet ve tanrılara yakarmakla geçiyordu. Tolya bunun sebebini anlamıyordu. O, tanrıları hiç görmemişti. Neden onlara yalvararak bütün gününü alnı yere değecek şekilde dua ederek geçirmesi gerektiğine de anlam veremiyordu. O yalnızca bir parça kuru ekmek yemek umuduyla tüm bunlara katlanıyordu.

Tolya doğmadan evvel, babası ormanda geyik avlamaya çalışırken yakalanmıştı. Duyduğuna göre Tanrılar'ın Eli onu köy meydanında öldürene kadar acımasızca kırbaçlatmış, annesinin yüzünün yarısını ise büyü ile yakmıştı. Zira hiç kimse tanrıların vermediği yiyeceği yiyemezdi, tanrıların izin vermediği giysiyi giyemezdi. Hayat sadece tanrıların izin verdiği ölçüde olmalıydı, onun dışında yapılanlar günahtı ve inancın dışına çıkanlar ya cezalandırılır ya da öldürülürdü.

Tolya da birkaç kere Elçi tarafından cezalandırılmıştı. Herhangi bir şey yapmamıştı aslında, Elçi'nin söylediğine bakılırsa insan sadece varoluşuyla bile tanrılara karşı günah işliyordu. Tanrılar'ın görkemini unutmamaları için herkesin  belirli aralıklarla cezalandırılması, acı çekmesi gerekiyordu. Bu doğup yaşayan herkesin boynunun borcuydu.

Tolya Tanrılar'ın Eli'ni hiç görmemişti. Onlar hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Zaten insanlar büyük bir korku içinde olduklarından dolayı genelde konuşmazlardı. Biri söylediklerini duyup Elçi'ye gammazlayabilirdi. Elçi de tanrıların yüceliğinin, haşmetinin dışındaki konuşmaları duyduğu zaman o kişileri "Uzun Açlık," denilen cezaya çarptırırdı. İnsanları toprağın içine kazdıkları bir kuyuya atarlar ve günlerce güneşin altında aç ve susuz bırakırlardı.

Elçi Hâşim Efendi öğle sıcağında Uğuldayan Tepe'nin üstündeki dev kayın ağacının gölgesinde vaazına başlarken Tolya'nın susuzluğu, açlığının önüne geçmişti. Elçi gölgede konuşmasına devam etti, insanlar ise güneşin kavurucu sıcağını sırtlarında hissettikleri halde alınlarını yerden kaldırmadılar.

"Onlara olan sevgiden başka büyük bir tutku var mı sanki? Başka bir aşk, başka bir şevk, imanın ötesine geçebilir mi? Onlar ki, bizi yaratılışımızla kutsamışlar, onlar ki, hayatımızı inancın dışındaki yollardan, safsatalardan kurtarmışlar. Onlardan büyük var mı?"

Elçi yine havasındaydı, kutsal yazıtlardan alıntılar yapmayı sürdürüyordu. O yazıtları Elçi'den başkası okuyamazdı çünkü kimse okumayı bilmiyordu. Zaten okumak, tanrılara iman için gerekli olmayan diğer birçok şey gibi yasaklanmıştı.

"İman eden hiç mi nefsinin bozgununa uğramadı? Hayır, elbette o da her günahkâr gibi tanrıların arzusuna karşı geldi ve Araf'ın Efendisi'nin karanlık fısıltılarını dinledi. Tanrılar ona, "Sana vermediğimizi yeme," dedi. "Zira diğer kardeşlerin, diğer yoldaşların aç kalacak." O yine de bencilce yedi, başkalarını hiç düşünmedi. Tanrılar ona, "Sana yapma dediğimi yapma" dedi. O yine sadece kendini düşündü ve tanrılarına karşı geldi. Lakin en sonunda günahkâr, hatalarının bütün ailesinin yok olmasına yol açtığını görünce tövbe etti.

Ey tövbe edenler! Bilin ki tanrılar sadece gönülden gelen pişmanlığı kabul eder. Ancak o zaman Yüce Erlik sizi Araf'tan kurtararak Tanrılar'ın Şehri Seherkent'e uğurlar."

Tolya kafasını kalabalık arasından fazla kaldırmadan çevreye göz attı. Kuruyan dudaklarını birbirine bastırırken bir anlığına yanlış bir şey gördüğünü sanarak afalladı. Az kalsın duanın son sözlerini kalabalıkla birlikte söyleyemeyecekti. "Kadimler kutsasın!"

Kutsal ağacın küfle kaplı gövdesine yaslanmış ayakta duran siyahlı bir kadın vardı. Kukuletasının altındaki koyu bukleli saçları ırmak gibiydi. Karanlık gözleriyle yerlere kapanmış olan insanları seyrediyordu. İpeksi bir kumaştan yapılmış, arsız yel ile dalgalanan elbisesi oldukça yeni ve zarifti. Tolya onun kim olduğunu bilmiyordu. Beyaz cüppe giymiş olan Elçi'nin etrafında ise bellerinde hilal biçimli baltalar taşıyan elli kadar adamı daha önceleri de görmüştü. Onlara haris deniyordu. Bu boylu poslu, vücutlarının üst kısmı çıplak olan heybetli adamlar Elçi'nin hizmetindelerdi. Elçi'nin günahkâr diye öne sürdüğü kişileri cezalandırmakla, kaçan olursa yakalayıp kellesini uçurmakla görevlilerdi. İnsanlar öldürüleceklerini bildiklerinden kimse kaçmaya kalkışmazdı.

"İman edenler!" dedi Hâşim Efendi. "Hepiniz bana bakın!"

İnsanlar korkuyla başlarını kaldırdılar. Bu iyiye işaret değildi. Elçi bir sorun olmadığı sürece insanlara bu şekilde hitap etmezdi.

Devam edecek...
Yepyeni bir fantastik serüvene hazır mısınız?
Anatolya Efsaneleri İlk iki bölüm pdf:http://www.mediafire.com/?uadhvz1vcgmqkct

Yeni Töre'nin ikinci yasası:
Umutlar, inançlar ve dilekler içlerinde bir parça mantık barındırmıyorlarsa hayatları kolayca mahveden boş yalanlara dönüşürler.

Çevrimdışı Ulubatli

  • *
  • 38
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Anatolya Günlükleri 2 - Ak Ana'nın Doğuşu
« Yanıtla #1 : 12 Mart 2012, 14:17:14 »
Kısa yazmışsınız serhan bey. Yine de güzel olacak gibi. Ak Ana'nın hayatını tamamen yazmayı mı düşünüyorsunuz yoksa? O güzel olurdu, deli tanrılara karşı mücadelesi falan.

Çevrimdışı Buzmavisi

  • **
  • 136
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Anatolya Günlükleri 2 - Ak Ana'nın Doğuşu
« Yanıtla #2 : 13 Mart 2012, 22:51:10 »
Hayır tamamı değil, sadece mücadelesinin nasıl başladığını yazıyorum.
Yepyeni bir fantastik serüvene hazır mısınız?
Anatolya Efsaneleri İlk iki bölüm pdf:http://www.mediafire.com/?uadhvz1vcgmqkct

Yeni Töre'nin ikinci yasası:
Umutlar, inançlar ve dilekler içlerinde bir parça mantık barındırmıyorlarsa hayatları kolayca mahveden boş yalanlara dönüşürler.

Çevrimdışı Buzmavisi

  • **
  • 136
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Anatolya Günlükleri 2 - devamı...
« Yanıtla #3 : 13 Mart 2012, 22:52:02 »
Devamı:

Savaşçılardan en irisi bir şeyi sürükleyerek kalabalığın önüne getirdi. Tolya biraz daha doğrulduğu zaman bunun ölü bir hayvanın derisi olduğunu fark etti.

Adam onların önünde durup deriyi öndeki yaşlı kadının yanına çarptırdı.

"Bunu ormanda çalıların arasına saklanmış halde bulduk. Bu ceylanı birisi öldürüp derisini yüzmüş, benzer yerde böğürtlenlerin koparıldığını gördük. İman edenlerin içinde gizlenmiş bir kâfir var."

"Tanrılar'ın Eli karşısında saklanmaya çalışmanın bir anlamı yok," dedi Elçi ağaca yaslanmış bekleyen kara kadını göstererek. "Onu kandırmazsınız. O, tanrılar tarafından kutsandığı için..."

"Bu kadar yeterli," dedi kadın ağaç dalının çatırdamasını andıran sesiyle. İnsani tınıdan eser yoktu. Yüzü kukuletanın altında seçilemiyordu. "Buradan itibaren ben hallederim."

Savaşçıya doğru bakınca adamın eli ayağına dolandı, az daha yere düşüyordu. Hemen geri çekildi.
"Demek içinizden biri tanrılara karşı geldi," dedi kadın tamahkâr bakışlarını haristen alarak. "Bundan seneler önce buraya geldiğimi hatırlıyorum. Benzer sebepten ötürü içinizden birinizin canını almıştım." Tolya, annesinin yaralı yüzünü kapattığı örtünün altından yaşlar döküldüğünü görebiliyordu. O günün hatırası hâlâ onunlaydı.Kadının mavi gözlerinden birisi ölmüş ve kararmıştı.

"İşte orada," diye tısladı El. Tolya'nın annesine doğru sabitlenmişti karanlık gözler. "Eşinin işlediği günaha karşı çıkamayan kadın da burada, onun suç ortağı."

Annesi başını eğerek ağlamaya devam ederken Tanrılar'ın Eli kollarını elbisesinin kollarına soktu. İnsanların önünde volta atmaya başladı.

"Bunu yapan her kimse ona tek bir fırsat veriyorum, öne çıksın. Yoksa burada hiç iyi şeyler olmayacak. Bunu yapan şu an ortaya çıkıp günahını itiraf ederek gönülden merhamet dilerse sadece birkaç gün açlık çekecek. Onun dışında bir ceza vermeyeceğimize Tanrılar adına yemin ediyorum. Lakin bu kişiyi kendim bulursam veya başka biri onun kimliğini bana söylerse..." Lafını bilerek tamamlamadı. İnsanlar o kişiye neler olacağını çok iyi biliyordu. Kadının Tolya'yı tiksindiren gülümsemesi kukuletasının altında görünen tek yeri olan dudaklarını kendisine mesken eylemişti.
Yepyeni bir fantastik serüvene hazır mısınız?
Anatolya Efsaneleri İlk iki bölüm pdf:http://www.mediafire.com/?uadhvz1vcgmqkct

Yeni Töre'nin ikinci yasası:
Umutlar, inançlar ve dilekler içlerinde bir parça mantık barındırmıyorlarsa hayatları kolayca mahveden boş yalanlara dönüşürler.

Çevrimdışı Ulubatli

  • *
  • 38
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Anatolya Günlükleri 2 - Ak Ana'nın Doğuşu
« Yanıtla #4 : 15 Nisan 2012, 09:25:19 »
Hani devamı nerede? Bekliyoruz!!!