Kayıt Ol

Seçkide Üçüncü Yıl

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Seçkide Üçüncü Yıl
« : 09 Haziran 2012, 23:44:12 »
Çizim: Ethem Onur Bilgiç

     Selam Sana, Yolcu

     Bizi, “Selam sana, Yolcu,” diye karşılayan Kayıp Rıhtım, Aylık Öykü Seçkisi’nin üçüncü yılını yazarlarıyla kutluyor. Bu yıl, seçtikleri ana tema “Rıhtım”. Yazarlar da, bazen bu kavramın etrafında dolaşan, bazen onu merkezine alan, bazen de onunla koşut giden öyküler yazmış. Lafın kısası, öykücülük internet üzerinde de devam ediyor.

     Aslında bu seçkideki hikâyeleri okumanın bizim için bir şans olduğunu düşünüyorum. Zaten Kayıp Rıhtım her zaman fantastik edebiyatın takipçisi olmuştur. Burada da fantazya hüküm sürüyor.

     Türkiye’de bu türün önde gelen adı olan Barış Müstecaplıoğlu’nun hikâyesine adını veren “Kayıp Rıhtım”, yıllar önce limanın üzerine çöküp hiç kalkmamış sis nedeniyle ıssızlaşmış, uğrak yeri olmaktan çıkmış. Bana hemen yeni kitabı “Şamanlar Diyarı”nın denizlerini, gemilerini ve kaptanlarını hatırlattı.

     Mustafa Samsunlu’nun “Cemile”sinin kahramanı Cem ise, hikâyesine eve dönme derdindeki “Sel gibi bir insan kalabalığı”nın olduğu Galata Köprüsü’nde başlıyor. Önce gemiye binip, sonra karaya çıkıyor ve aşkla çarpılıyor. Dilinde eski bir şarkı: “Rıhtımda boynun büküp, bana mendil salladın.

     Aşkın Güngör, “Geceyle Gelen”i anlatmaya “Bir kayıp rıhtımda hiç gelmeyecek ölü yolcularını bekleyen yolcu gemisi”yle başlıyor. Köpek Burhan’a, “içinde kurtadamların, vampirlerin, zombilerin dört döndüğü korku dolu öykülere dek bir yığın hezeyan, bir yığın safsata” naklediyor.

     Altay Öktem’in “Kılıçbalığı”nda çok ciddi soruları var. “Benim o gemiden inmemiş olma ihtimalim… Daha doğrusu, o geminin buraya yanaşmamış olma ihtimali var mı?” Yok. Öyleyse gemisi nasıl kayboldu? Hızlı adımlarla rıhtıma yürüyüp de bakınca, rıhtımın da olması gerektiği yerde olmadığını keşfediyor. Eh, ne de olsa kayıp rıhtım.

     Hamit Çağlar ÖzdağKıyamet”te, Göktengri’nin insanlara öfkesiyle uğraşmış. Gel deyince, kayıkçı çıkıyor meydana. Kayıkçı ezeli, kadim, mengü. “Önünde yeryüzü koskoca bir rıhtım, dev bir liman. Rıhtımda dizi dizi ruhlar. Hepsi hain, hepsi nankör, hepsi insan.

     Funda Özlem Şeran’ın yazdığı “Rıhtım”da kürek çekmeye mahkum Edip Efendi, yolu bilen kişi olan iriyarı ağzı bozuk Haydar’a, “Yani bana o rıhtımı hiçbir zaman bulamayacağız gibi geliyor; hatta o rıhtımı bırak, bir daha karaya adım atabileceğimden bile şüpheliyim!” diyor. Hedefleri, yıllardır kayıp bir rıhtımda bir başına onları bekleyen bir adam.

     Hakan Bıçakcı ise, “Sessiz Dans”ta rıhtımdaki otelin düğün konuğu. Geç kalmış bir konuk, çünkü cebindeki yarım altınla köprü trafiğine takılmış. Hem de en iyi arkadaşının düğünü... Sonunda denizi aşıp erişiyor. “On bir buçuk gibi rıhtıma vardım. Denizin üzerindeki devasa otel binası göründü. Kocaman, açık renk bir kaya parçası gibiydi.” İçinde ise insanlar sessizlik içinde dans ediyorlar.

     Sadık Yemni’nin “Son Demirzâr”ındaki rıhtım, “denizin tuzunun, güneşin ve zamanın aşındırdığı tahtalarla inşa edilmiş...” Dört masalık bir kır kahvesinin bir masasına oturmuş onu bekleyen dört kişi, “Tam zamanında belirdiniz rıhtımın üzerinde” diyorlar. Orada da devasa bir otel var ve başın dertteyse dalgaların üst üste bindiği anları kollamak yeterli.

     Gülşah Elikbank’ın, “Şövalyeler ve İnsanlar”daki kahramanı, kullandığı gemi rıhtıma yaklaşır yaklaşmaz ahşap direklerini ateşe veriyor, bir daha kimse binemesin diye. Burada da geçit rıhtımda. Hep öyle değil midir zaten? Rıhtım bir geçit, sanki bir köprü değil midir? “Yüz yıl önce oraya demirlemiş bir korsan gemisinin içinde.”

     Göktuğ Canbaba imzalı “Evrenin Şarkısı”nda, Kayıp Rıhtım’ı ise sadece kaderinde olanlar görebiliyor. Kahramanı, evrenin şarkısını dinlemek için, “efsanelerde göğe en yakın yerdeki rıhtım, diye bahsedilen Kayıp Rıhtım’a” ulaşmaya çalışıyor. “Sonrasında ise Kayıp Rıhtım’ın kalbindeki iskelenin üzerinde, yaşlı evren beni tekrar kucakladı ve ay bitmeyen şarkısına tekrar başladı.

     Şebnem Pişkin, “Ve çıkarttım ayakkabılarımı” adlı öyküsünde, baktığı her yerde aşkını görerek rıhtımda ilerliyor. “Ve incecik rıhtım yolu tıpkı hayat yolu gibi uzanıyor önümde, belirsizce… Gemiler yanaşıyor rıhtıma, gemiler ayrılıyor rıhtımdan. Tıpkı dünyaya gelenler ve dünyadan ayrılıp gidenler gibi.” Ve yalınayak yürüyor rıhtımın yollarında...

     Ayfer Kafkas ise, “Sedefzade Hüseyin Bey’in Meselesi” adlı polisiye öyküsünü, Ebüssüreyya Sami’nin “Amanvermez Avni’nin Serüvenleri” dizisine övgü olarak yazmış. Ziyaeddin Hüsrev Paşa’nın İzmir Akyokuş’taki Zerdeçal Konağı’nda Cuma içtimaları ile başlıyoruz ve tüccar Sedefzade Hüseyin Bey’in önemli sorunu rıhtımda, daha doğrusu denizde çözülüyor.

     Erbuğ Kaya’nın “İrna”sı, kendini kabul edecek bir rıhtım arayan güçlü, özgür bir kadın. Bir zamanlar, kocası Nidra’yı onu kabul eden rıhtım olarak görmüş. Olmamış ama. Onu “fırtınalı havada, kabarmış dalgaların üstünde yol alan bir yelkenli”ye benzeten arkadaşı Mishle, “O kadar özgür ruhun vardı ki,” diyor, “bir gün bunun olabileceğini biliyordum. Bağlandığın o rıhtım bile seni uzun süre tutamadı.” Çünkü “Halatlarını bağladığı tüm rıhtımlar bu şehirde paramparça olup kaybolmuş.

     Seçki’nin kıdemli yazarı M. İhsan Tatari ise, “Geçmişin Gölgesi, Geleceğin Laneti”nde yüzyıllar arasında gidip gelerek gemi şirketlerinin rekabetini, kazanmı hırsı yüzünden ihmal edilen güvenlik önlemlerini yeni bir Titanik hikâyesiyle anlatıyor. Rıhtım ise burada, doğrudan yana olan kişinin sonsuzluğa uçuşunun mekânı.

     Rıhtım esaret de olabilir, özgürlük de. Yelkenleri savuran rüzgârlara orada bırakırsın kendini, ya da özgürlüğün için, bir insan olarak hakların için mücadele edersin. Bazen aşkı bulursun, bazen kavgayı. Bazen “Rıhtımlar Üzerinde”sindir, “bazen de “Yalnızlar Rıhtımı” seni çepeçevre kuşatır. Aylık Öykü Seçkisi’nin rıhtımları bizi öykünün sihirli koridorlarında dolaştırıyor.

     Sevin Okyay
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Seçkide Üçüncü Yıl
« Yanıtla #1 : 09 Haziran 2012, 23:47:36 »
Ne ara 3.yıl oldu? Öyle bir dalmışım ki Seçki'nin 2.yaşını kutluyoruz diye bakıyordum. Yazıları falan görmemişim artık, o derece.

Sanırım en iddialı, en güzel seçkimiz bu yılki olacak. Bizi kırmayan yazarlarımıza, çizimiyle seçkiye bir hava katan İthaki'nin harika kapaklarından tanıdığımız Ethem Onur Bilgiç'e ve son olarak önsözü yazan değerli büyüğümüz Sevin Okyay'a sonsuz teşekkürler!

Rıhtım büyüyor diyip duruyoruz ama, bunun en güzel kanıtı böyle güzel insanlardan gelen desteklerle ortaya çıkıyor.

Çevrimdışı emuk

  • **
  • 226
  • Rom: 3
    • Profili Görüntüle
Ynt: Seçkide Üçüncü Yıl
« Yanıtla #2 : 10 Haziran 2012, 00:05:21 »
Tanrı insanı yarattı ve "Vay be" dedi.
"A.Ö. 352 yılında, Mishamont ayının yirmi altıncı günü, Neraka şehrindeki Takhisis tapınağı yıkıldı. Ejderha kraliçe dünyadan sürüldü, orduları yenilgiye uğratıldı.

Bu zaferin onurunun büyük bir kısmı, ışığın güçleri için cesurca savaşmış olan mızrak kahramanlarına verildi. Ancak tarih kaydetmelidir ki; karanlıkta yürümeyi seçmiş bir adam olmasaydı, ışık kaybetmeye mahkum olurdu."

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Seçkide Üçüncü Yıl
« Yanıtla #3 : 10 Haziran 2012, 00:24:38 »
Bu gerçek bir all star olmuş yahu. Seçki sayfasına şöyle bir bakmak insanın ağzını kapama yetisini elinden alıveriyor. Yazar tanıtımlarından müthiş çizime, öykülerden seçki sayfasının düzenine kadar her şeyiyle müthiş bir çalışma olmuş. Bunca tanınmış ve usta yazarın öykülerini paylaşması çok büyük bir olay. Her şeyiyle saygı duyulası, hayran olunası bir çalışma olmuş. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık, yazarlara sonsuz teşekkürler.

Şimdiiii, nereden başlasak ki acaba? *-*
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Fiddler

  • ***
  • 565
  • Rom: 32
  • Bazen Herkes Duysun Diye..
    • Profili Görüntüle
    • A. Orçun CAN
Ynt: Seçkide Üçüncü Yıl
« Yanıtla #4 : 10 Haziran 2012, 00:36:44 »
Yavaş yavaş başladım okumaya. İnsan nereden başlayacağını bilemiyor resmen. Her şeyden önce en kıskandığım öykü seçkisi oldu herhalde bu. Tüm o adları yan yana görünce, elde değil. Çizim başlı başına mükemmel. Sevin Okyay'ın önsözü harika, öyküler (henüz okuduklarım) ağız sulandırıcı. Daha ne isterim?
Saatleri Ayarlama Enstitüsü okuyalım..

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Seçkide Üçüncü Yıl
« Yanıtla #5 : 10 Haziran 2012, 00:59:13 »
İnsanın en yoğun olduğu dönemde yapılan böyle bir seçki çok ayıptır ama :) Şaka bir yana birbirinden değerli yazarları aynı bünyede buluşturmuşsunuz yine. Eline sağlık emeği geçen herkesin.

Çevrimdışı LegalMc

  • ****
  • 1215
  • Rom: 33
  • Unimpressed was his default state.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Seçkide Üçüncü Yıl
« Yanıtla #6 : 10 Haziran 2012, 10:19:54 »
Türkiye'nin fantastik dalında önde gelen yazarları[*]bir iki kişi yok onlar alınmasın[/*] yine Aylık Öykü Seçkisi çatısının altında toplanmış ve harikalar yaratmış. Henüz sadece bir tanesini okuyabildim, zaman buldukça daha da çok okuyacağım. Ustaların elinden çıkan hikayelere bir de Sevin Okyay'ın önsözü eklenince  ortaya müthiş bir şey çıkmış.

Eğer hâlâ "Türkler fantastik yazamıyor abi." gibi ön yargılar yıkılmadıysa -ki çoktan yıkılmış olması gerekir- bunu okutmak lazım.
Yaşasın!
Ne kadar da ideolojik yaklaşıyoruz birbirimize.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Seçkide Üçüncü Yıl
« Yanıtla #7 : 10 Haziran 2012, 14:53:49 »
Bu kadar değerli insanların arasında yer alabilmek benim için inanılmaz bir mutluluk ve şaşkınlık kaynağı oldu. Son ana kadar benim dışımda kimlerin katıldığından bihaberdim çünkü. Bilseydim daha iyi hazırlanır, daha ciddi bir öyküyle katılırdım. Neyse...

Buradan hepsine tek tek teşekkür ediyorum değerli katkıları için. Ayrıca muhteşem görseli için de bir teşekkür sayın Ethem Onur Bilgiç'e gidiyor.

Sizlerden ricam okuduğunuz öykülere ufak da olsa bir yorum yapmanız. Bu kıymetli şahıslar için edebileceğimiz en büyük teşekkür bu olur şüphesiz.

Nice yıllara Aylık Öykü Seçkisi...
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Berre

  • ****
  • 1340
  • Rom: 34
  • Güle güle fermuar!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Seçkide Üçüncü Yıl
« Yanıtla #8 : 10 Haziran 2012, 15:26:52 »
Görselle karşılaşmam ve ardından sayfayı aşağı kaydırarak gördüğüm isimler ağzımın sonuna dek açılmasına sebep oldu. Henüz hiçbir hikayeyi okumaya başlamamış olduğum halde hepsinin birbirinden güzel olduğuna kefil olabilirim.

Emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. Bölünerek çoğalıyor, katlanarak büyüyoruz!

Nice yıllara!

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Ynt: Seçkide Üçüncü Yıl
« Yanıtla #9 : 10 Haziran 2012, 23:55:26 »
Çok yoğun bir emeğin sonucunu böyle harika bir iş -hayır, bu defa mütevazılık yok!- ile almak gerçekten gurur verici. İçinde bu yazarların öykülerini içeren bir kitap olsa, sanırım koşa koşa almaya giderdi pek çoğumuz. Ama işte şimdi, hepsi bir tık ötede ve bu gerçekten muhteşem bir şey.

Ethem Onur Bilgiç'e efsane olmaya aday çizimi için, Sevin Okyay'a bizi kırmayıp bizim için çok değerli olan bir önsöz yazdığı için ve bütün yazarlarımıza birbirinden harika öykülerle bizlerle oldukları için teşekkürü borç bilirim.

Seçki'nin yeni yaşı kutlu olsun!