"Burada bu kadar uzun süre bulunmamız güvenli mi?"
Mark hemen kaşlarını çattı. En az Evelyn kadar kuşkuluydu o da. “İyi ki bir bakla sordum, hemen sınırı aştı.” dedi oldukça kısık bir sesle. Marc, hiç kuşkusuz, Evelyn’den daha kuşkulu bir karakterdi. Şu an için tek güvendiği kadının yaşıydı. Bu kadından bir zarar geleceğini sanmıyordu, fakat davetsiz bir misafir – mesela polis – her şeyi mahvedebilirdi. Biraz daha gevşemeye çalışarak, “kahveyi içip şu fal olayı neymiş öğrendikten sonra, hemen buradan gideceğiz.” dedi.
Kadın, Evelyn’in bilmediği dilde bir şarkıyı ağzına dolamış, – ki kabul edilmeliydi ki hem melodi, hem şarkı, hem de kadının sesi mükemmeldi ve şarkının rahatlatıcı bir ezgisi vardı – bir yandan da kahveyi yavaşça karıştırmaktaydı ki, sonunda makine görevini tamamladı. Çok geçmeden, 3 sıcak kahve, yuvarlak masanın üzerinde simetrik bir şekilde yerleştirilmiş, baklalar masanın ortasına konmuş ve kadın sandalyelerden boşta kalana oturmuştu.
Önce kahvesinden bir yudum aldı. Hemen sonra Marc’a dönerek, “baklaları elinde iyice dolaştırmanı istiyorum” dedi. “Hepsine elinin değmesi gerekiyor. Bunu yaparken, içinden bir şey düşünmelisin. Ama sadece tek bir şey. Sonra bana baklaları ver ve ben de sana içinde düşündüğün o tek şeyin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini söyleyeceğim.”
Marc baklaları eline alıp her birini iyice elinde doladıktan sonra, kadına uzattı. “Evet, aklımda tuttum” demeyi de unutmamıştı. Kadın zarifçe baklaları aldı ve elinde üç kez çalkaladıktan sonra, masaya yavaşça fırlattı. Üç saniyelik bir bekleme süresinin ardından Marc’a şüpheli bir bakış atarak, konuşmaya devam etti:
“Olmadı. Aynı işlemi tekrarlaman gerekiyor. İçinde tuttuğun şeyde, “keşke” kelimesi mi vardı?”
Marc, bozguna uğramış ve şaşırmış bir ifadeyle, önce kadına, sonra baklalara baktı. “Evet” dedi kırık bir ses tonuyla. Baklaları yeniden eline aldı, yeniden avucunda gezdirerek kadına uzattı. Baklaları dikkatlice aldı kadın ve o da aynı şeyi tekrarlayarak baklaları masaya attı.
Bu kez daha uzun bir süre inceledi baklaları. “Korkmaya gerek yok” dedi. “İçinden düşündüğün o şey her neyse, gerçekleşmeyeceğinden emin olabilirsin.
Marc gerçekten afallamıştı, fakat sevinmişti de. İlginç olan, kadının, Marc’ın aklında düşündüğü şeyin gerçekleşmesini istemediğini anlamasıydı. Belki de gerçekleşmesini istediği bir şeyi tutmuştu aklından? Kadın bunu nasıl bilebilmişti? Kahvesinden bir yudum daha aldı ve dünyada pek çok mucizenin olabileceğine sonsuz inandı. Kaldı ki, fala inanacak dünyadaki son insandı.
“Başka bir şey için de falıma bakabilir misin?” dedi Marc yumuşak bir ses tonuyla.
“Hayır. Bir kişi için günde bir kez yapılabiliyor.” diye yanıtladı kadın ve Evelyn’e döndü. “İstiyorsan eğer, sıra sende” dedi.