TETİK
Yağmur sanki gökten boşanırcasına şiddetle yağıyordu. Gecenin karanlığında yağmurun damlaları çok az görülse de damlaları adamın yüzünden ve deri ceketinden aşağıya doğru akıyorken hissediliyordu. Soğuk, dondurucu bir yağmurdu yağan.
Adam elindeki zifiri siyahlığındaki tabancasını bir kadının kafasına doğru doğrultmuştu. Adam iki bina arasına sıkıştırmıştı kadını. Ve şimdi kadının kahverengi gözlerinden aşağıya doğru ince bir yaş süzülüyordu. Fakat yüz ifadesinden ağlamasının üzüntüden değil sinirden olduğu anlaşılıyordu. Nefret dolu bir bakış.
Kadın sağa doğru hareket etmeye yeltendi fakat adam tam oraya yöneleceğini tahmin etmiş olmalıydı ki tabancasını tam da ayağının uç kısmının biraz önüne ateşledi. Kadın donakaldı. Ve anladı. Kaçış yoktu. Sonu burada olacaktı.
‘ ‘Yanlış bir harekette bulunma.’ demiştim sana. Dinlemedin. Şimdi tüm bu yaptıklarına değdi mi ? ‘ dedi adam hafif soğuk ve kinci bir sesle.
‘ Sana uyacağıma cehenneme bile giderim ! ‘ dedi kadın bağırarak. Ama yüzüne baktığınızda hafif bir korku görebilirdiniz. Ölüm korkusu onu da sarmıştı.
Kadını daha fazla konuşturmamalıydı çünkü tehlike arz ediyordu. Tabancasını kadının kafasına doğrulttu. Ve kurşun silahtan çıktı..
***
Yoluna çıkan herkesi temizlemişti peki bu eline ne kazancı getirmişti ? Hiçbir şey. Sadece bataklığın derinliklerine daha da fazla saplanmıştı.
Adam kadının kafasından akan koyu kırmızı kanı seyretti. Kan, yağan yağmurun sularıyla birlikte süzülüyor ve kanalizasyon deliğinden aşağıya doğru akıyordu. Yolunu kesen herkesin sonu işte bu kadın gibiydi. Ölümle.
Fakat artık yaşamanın anlamı yoktu. Yaşasa bile hep suçlu olarak yaşamına devam edecek ve eziyet görecekti. Dört duvar arasında ömrünü bitirmektense burada, kesin bir şekilde son verirdi yaşamına.
Silahına son kez baktı adam. Ve yavaş yavaş şakağına götürüp doğrulttu silahını. Gözlerini sımsıkı kapattı.
Ve..