Kayıt Ol

Karanlığın Kuşatması Forum FRP

Çevrimdışı Falathar

  • *
  • 4
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Karanlığın Kuşatması Forum FRP
« : 14 Aralık 2012, 15:44:38 »
“Bir varmış bir yokmuş;

Evvel zaman içinde gökyüzünün ötesinde, bulutların pipo dumanından kaynaklandığı, dağların devlerin yastığı olduğu bir diyarda, ak mermerden sayısız kuleler bulunan bir şehirde soylu ve onurlu bir kral ile güzelliği dillere destan, teni kuzeyin engin tundraları kadar beyaz, saçları gazabın karasından da kara vakur bir kraliçe yaşarmış. Bir dağdan hallice olan saraylarını mithril zırhlarıyla, örülü sakallarıyla kuzgun kanatlı miğferleriyle gururlu muhafızlar korur, gülümsemesi bir alevin kıvrak güzelliğinden daha güzel kızlarına tüm diyarların en meşhur bilgeleri ders verirmiş. Genç kıza bakan onun dokunduğunuzda yapraklarını döküveren bir çiçekten daha narin olduğunu düşünür, onun masumiyetine ilk anda vurulurmuş. Nice yiğit kahramanlar gelip onun uğruna sıra dışı bir şeyler başarma gayesiyle sefere gidip dönmemiş, nice bilgeler onu etkilemek için hiç duyulmadık şeyler ararken geçmişin gizemleri arasında akıllarını yitirmiş. Ancak prensesin istediği farklıymış, öyle ki onu kendisi bile düşünemiyormuş.

İşte günler böyle geçer, talipçileri prenses için tüm arzu ve ihtiraslarından vazgeçerken şehre bir gezgin gelmiş. Bu yolcu tüm diyarları gezip hayatın her türlü gizemini çözmüş, bir bilmeceyle karşılaşınca yanıtını bulmak için yüzlerce fersah yol almaya çekinmemiş bir filozofmuş. Filozofumuz şehre gelir gelmez saraya davet edilmiş, orada kraliyet ailesi ile tanışmış. Ancak hiç beklenmedik bir şey oluvermiş filozof prenses ile tanıştığında, birkaç adım geri çekilerek irkilmiş ve şehrin felaketini bildiren bir kehanette bulunmuş. Dediğine göre bir ejderha gelecek, diyara büyük zararlar verecek ve mutlu günlerin sonsuza kadar yitip gitmesine neden olacakmış.

Elbette soylu kralımız bilgeliğiyle de meşhurmuş ama krallığının görkemi bir anlığına gözlerini köreltmiş ve filozofu aşağılamış. Filozof vakur krala ve aynı gururla ona tepeden bakan kraliçeyi son bir kez uyardıktan sonra çekip gitmiş. Gel zaman git zaman, filozofun ziyareti geçmişte kalan komik bir hatıraya dönmüş ve günlerden bir gün göklerde bir iblis belirmiş. Gölgesi korku, nefesi cehennem, pençesi ölüm, bakışı dehşet; Ölüm’ün cisimlenmiş hali gibi şehre saldırmış. Sayısız yiğit savaşçı onun gazabı karşısında can vermiş ve ejderha sonunda şehirden uzaklara kanat çırparken geride harap olmuş bir krallık bırakmış, karşılığında kutlu prensesi pençelerine hapsedip götürmüş.

Kral derhal her yana haberciler yollamış ve tüm diyarlardan kahramanları, en cesurları ve en bilgeleri prensesi kurtarıp ejderhayı öldürmek için çağırmış. Kimse ejderhanın yarattığı dehşeti gördükten sonra ileri gidememiş, ta ki beklenmedik bir yolcu daha çıkagelene kadar.

İşte o yolcu, sizsiniz."


Merhaba Rıhtım'da gezinen yolcular, hepinizi kucak dolusu sevgi ve saygıyla selamlıyorum.


İnsanlar hoş vakit geçirmek için birçok şey yapar ama bunlardan en temelidir oyun oynamak. Her şey evcilik ya da saklambaç gibi basit oyunlarla başlar, yaş büyüdükçe bunlara koyduğumuz kurallar ve zorluklar artar. Bir zaman sonra bu tür oyunlar yetersiz gelmeye başlar. Kolay kazandığınız bir oyundan sıkılmanız çok kolaydır, bizi daha çok zorlayacak şeyler isteriz. Bu sayede başardığımızda hissettiğimiz gurur geçirdiğimiz vakti anlamlı ve eğlenceli kılar. Bir halı saha maçını düşünün mesela. İlkokulda vurulacak her şeyler yaptığımız maçlara pek benzemez. Arkadaşlar da önemlidir tabii; ‘birlikte’ ve ‘birbirimize karşı’ bir şeyler başarıyor olmak... Sadece bu bile işin hiç de basit olmadığının kanıtıdır.

Bilgisayar oyunlarını ele alalım. Gerçekçi görüntüler, akıcı bir kurgu, özgünlük ve özgürlük bizi bir anda farklı diyarlara götürmez mi? Beton bloklar arasında at süreceğimiz yemyeşil çayırlar bulabilme şansı sunarlar bize, sürükleyici bir maceranın içinde buluruz kendimizi ve tıpkı romanlar gibi hiç aklımıza gelmemiş şeyler yaşarız. Eskinin özgür insanları gibi sınır olmadan yaşamak, daha önce benzeri görülmemiş başarılar kazanmak gibi.

Elbette edebiyat da bu konuda etkili bir faktördür. Üstte verdiğim bilgisayar oyunlarını sevme nedenlerimiz edebiyat anlayışımızla büyük oranda örtüşür. Bunun tek bir nedeni var temelde, insan her alanda bunlara kavuşmak ister. Zihnimize bu tür şeylerin girmesi, hayal kurmakla ilgilidir. Basit zevklerimiz de var ama… Sonuçta ben fantastik edebiyatla, sınırları kaldıran şeylerle ilgilenen kesime sesleniyorum.

İnsanlar olarak biz, daha iyisinin varlığında kötüsüyle yetinmeyiz. Hayal dünyamızı, bilinçaltımızın, yani öz benliğimizin en temel yansıması olan şeyi etkileyen konularda da aynısı geçerlidir. Daha fazla ve çok yönlü mücadele etmemiz gereken, daha çok şaşırtan, daha çok gurur ve mutluluk veren şeyler… İşte FRP bu şekilde başladı fakat bir yerlere oturup ‘bu yaştan sonra’ bu tarz bir şeyle uğraşmak? Birçoklarının aklına bile gelmez, ta ki bir kez yapana kadar. Her roman, yeni çıkan her oyun, yaptığımız her oyun bize nasıl yeni heyecanlar yaşatır, yeni tecrübeler kazandırırsa FRP de bu türden bir maceradır.

Nedeni ve nasılı ayrı konular. Peki bir FRP bize nasıl şeyler sunabilir? Sınırsız özgürlük? İlgi çekici, sürükleyici, gizemli, insanın kendini bir kaçışın ya da kovalamanın, seferin ya da kuşatmanın, çölün ya da ormanın içinde bulabileceği bir kurgu? Görmediği, göremeyeceği şeylerin betimlendiği, sürekli gelişen bir diyarda ‘yaşamak’, oraları görmek, orada nefes almak ve hayatta kalmak, ‘kendi belirlediği’ amaçlara ulaşmak için savaşmak? Peki bir değil, beş değil, yüz zihin tarafından kurulan bir hayal dünyası nasıl şeyler sunar? İşte forum FRP’nin sunduğu derinlik ve özgürlüğün formülü budur. Forum FRP bu uzun soluklu bir macera ortamı sunar ve uzun soluklu maceralardır kendimizi tam olarak anlatabildiğimiz ve bulabildiğimiz yolculuklar.
Sözün özüne gelirsek;
Oyunumuzun adı Karanlığın Kuşatması. Orta Dünya’nın 4. Çağ’ında geçiyor. Kurgu, oyun sistemi ve işleyişi üç yılda yüzlerce kişinin yorum, gözlem ve eleştirileri ile oluşturuldu. Temel amaç oyunun dinamik ve görülmemiş şeyler vermesiydi: Tolkien’in dediklerine asla karşı çıkmadan, Orta Dünya’nın büyülü atmosferini BOZMADAN ama çok kullanılan bu diyara farklı, daha olgun, daha ‘zorlu’ bir bakış açısı getirmek. Hiç akla gelmemiş şeyleri kullanmak ve her türlü oyuncuya kucak açan, düşmelerine ve yükselmelerine olanak sağlayan bir evren yaratmak. Başardık mı? Gelin birlikte görelim.

Siz de Orta Dünya’ya, bir Orta Dünya ferdi olarak adım atmak ve ‘gerçekten’ orada olmak ister misiniz? O halde aramıza hoş geldiniz.


Spoiler: Göster
 1- Sitenin linki www.beyazkule.org ana forum, henüz haddimize olmadığından henüz açık değildir. Diğer oyunlar ilerleyen vakitlerde aktif hale gelecektir, bir süre için açık tek oyun K.K.'dır.
2- İlk andan itibaren kafanız karışmasın diye, sırasıyla ne yapmanız gerektiğini söyleyen rehber
3- Oyunun ana kurgusu. Feci derecede önemli not: Kurgu metni 'bilinenleri' içerir. Yalan ve yanlış bilinenlerle doludur.
4- Başvurular
merak edenler için not: Hayır, gelenek olduğundan değil mümkün olduğunca çok kişi gelsin de eğlenceli ve görülmemiş bir FRP yapalım diye sizi çağırıyorum. Gelirseniz, harbiden mutlu oluruz.




Sorularınızı, yorumlarınızı, her türlü eleştirinizi bekliyorum, bu konu altına yorum yaparak ya da facebook üzerinden Emir Aykut Çelik yazarak bana ulaşabilirsiniz.

sevgiler. saygılar.

Çevrimdışı Falathar

  • *
  • 4
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlığın Kuşatması Forum FRP
« Yanıtla #1 : 14 Aralık 2012, 16:53:52 »
hatta sizi uğraştırmayayım. üç yıldan uzun süre önce yazılmış, üzerine bir evren kurulmuş kurgumuz. çok şey değişti ve çok şey gizem içinde kaldı.
Spoiler: Göster
Elessar oğlu Eldarion çoktan göçmüş, Rohanlı beylerin devri kapanmış, Sauron’un melun hizmetkârları Yabaneller’de toplanmaya başlamışken, Manwë olacakları gördü.

“Son neslin hayatlarına ulaşacak gerçek lanet,
Kaybederlerse Karanlık olacak hâkim,
Kazanırlarsa Karanlığın başına melanet.”


Elf ozanları bu dizeleri Aman'da kulaktan kulağa yaydılar ve Noldor arasında huzursuzluklar tekrar başladı.


Elf beyi Glorfindel hala Imladris’te kalan çok az bir Elf nüfusunu idare ediyordu. Imladris’in dışında Emyn-nu-Fuin'in eteklerinde de bir Elf topluluğu bulunuyordu. Artık Endor, uzun süren savaşlardan dolayı yorgundu ve içindekiler gittikçe azalmıştı. Mordor’un çöküşünden kurtulan ork güruhu, başlarında kudretli bir ork komutan ile Kuyutorman’ın orta yörelerinde toplanıyorlardı. Puslu Dağlar’da hayatta kalmayı başaran orklar da bu bölgeye göç etmeye başladılar. Sonunda karanlığın gücü toplanmaya başlamıştı. Güç delisi bir hükümdar olan, Eldarion’un üçüncü kuşaktan torunu Elentirmo, çeşitli büyüler yaptırarak Sauron’u geri çağırdı.


Eski gücünden uzak olsa da yine de kudretliydi Sauron ve Orodruin’e indi, alevler arasında yüzerek güç buldu ve Kuyutorman’a, hizmetkârlarının diyarına gitti. Nazgûl tekrar toplanmalıydı. 337’de Sauron, büyük büyüler yaparak Yüzüktayfları’nı tekrar uyandırdı ve elli bin kişilik bir orduyu Khamul’un yanına katarak Lórien diyarına gönderdi. Caras Galadhon ve Cerin Amroth’u yakıp yıkan ork orduları, Celebrant’ın kuzeyine yerleştiler. Khamul burada yurdunu kurdu. Sauron ise Eski Orman Yolu’nu aşarak Emyn-nu-Fuin’e ulaştı ve buradaki Sindar ile Nandor’un çoğunu katletti. Kurtulabilenler, Puslu Dağlar’ı aşarak Imladris’e kaçtılar. Puslu Dağlar artık güvenliydi, ama Elflerin güzel diyarı Lórien’de artık ork garnizonları vardı. Sekiz yıl sonra Khamul, ordusunu Celebrant üzerinden Rohan’a gönderdi. I. Batı Emnet Savaşı’nda, Rohanlılar ağır bir yenilgiye uğrayarak Isen Geçidi’ne kadar kaçtılar. Burada, Déor isimli cesur bir Rohan subayı tekrar kuvvetlerini toplayarak Batı Emnet’e taarruza geçti ve Batı Emnet’i üç aylığına ele geçirmeye muvaffak oldu. Onlarca haberci göndererek, Minas Tirith’teki Elentirmo’ya yardım etmesi için yalvardı. Ama Elentirmo’nun kalbi karanlığa düşmüştü ve ordusuyla Doğu Emnet’e girerek bölgedeki Rohan ahalisini kılıçtan geçirdi. Durmadan yol alarak Entsuyu’na vardılar ve Gondor ordusu Batı Emnet’e saldırarak Rohan ordusunu bozdu. Ork ordusu bu karışıklığı fırsat bilerek Gondor ordusuna saldırdı ve II. Batı Emnet Savaşı, birçok ölü ve deli bir kralın Khamul’e sunduğu bir zaferle sona erdi. Déor ve emrindeki yorgun süvariler Isengard’a çekilerek Arnor’dan yardım istediler. Bir ay sonra Dol Baran’ın üzerinde parlayan mızraklar göründü ve Arnor ordusu ile Kral Alcarin Batı Emnet’e girdiler ve hızla Edoras’a ulaştılar. Arnor ve Rohan ordusu Altın Konak’ı kuşattıklarında içeride Elentirmo’da vardı. Alcarin, kuzenine teslim olması için çağrı yaptı. Ama gözünü hırs bürüyen Elentirmo düşmanla işbirliği yapmıştı ve ork orduları tepelerden akarak Arnor ordusunu Dunharrow’a kadar sürdüler. Alcarin artık Düşman’ın döndüğünü ve Nazgûl’ün uyandırıldığını anlamıştı. İki hafta Dunharrow’da konakladıktan sonra Rohanlılar ve kendi ordusuyla birlikte Adorn Nehri’nin kıyısına kadar çekildi.


Bu sırada Glorfindel’de olanlardan haberdardı ve bir Elf ordusu toplayarak güneye doğru yola çıktı.Belegost Cüceleri ise Alcarin’nin ordusuna katılmışlardı. Sonunda dev bir ordu Isen Geçidi’nden hızla girdi ve Miğfer Dibi’ni hızla aşarak Edoras’ı tekrar kuşattı. Elentirmo pes etmeye niyetli değildi ve emrindeki orklarla birlikte dışarı çıkarak çarpıştı. Glorfindel, Asfaloth’u hızla sürdü ve Elentirmo’nun kellesini uçurdu. Elentirmo düştükten sonra ork ordusu fazla mukavemet gösteremedi ve çekilmek zorunda kaldılar. Orkları Erech’te kıstırdılar ve hepsini kılıçtan geçirerek büyük bir zafer kazandılar. Rohan tekrar güvendeydi. Ama Sauron dönmüş ve yeniden bedene bürünmüştü.


Bu zaferden bir yıl sonra Alcarin, Minas Tirith’e doğru yola çıkıyordu. Bütün ülke onun emri altındaydı ve yönetmek zor bir işti. Fırtınabaşı yakınlarında Khamul ve ordusunun saldırısına uğradı ve kahraman kral Alcarin, Khamul ile kılıç kılıca dövüşürken Morgul bıçağının etkisiyle can verdi. Khamul ve ordusu hızla Buzlupınar’ı aştılar ve Imladris’i kuşattılar.


Valar tehlikeyi önceden öngörmüştü ve Orta Dünya’da olanların söylentisi Aman’da hızla yayılıyordu. Noldor bir kez daha öfkeyle alev alev yanıyordu, soydaşları orada kıyıma uğrarken onlar rahatça yaşayamazlardı. Tirion’da Galadriel çok etkileyici bir konuşma yaptı ve Elrond, Finarfin, Angrod, Pınarlı Ecthelion oğlu Alcarinque oğlu Telaon gibi kudretli Elf beyleri ile seksen bin kişilik bir topluluk hiddet ve intikam duygusunun verdiği coşkunlukla Galadriel’in peşinde hızla yola koyularak Orta Dünya’ya dönüş yolculuğuna başladılar.


Alqualondë’ye gelindiğinde Elf beyleri tekrar bir konuşma yaptılar ve Teleri’de Noldor’un sözlerine kulak verdi. Teleri ve Noldor büyük bir hızla işe koyuldu, Deniz Elfleri gemiler yapmaya, Derinlik Elfleri ise korkunç silahlar dövmeye başladılar. Sonunda kadınlı erkekli, tepeden tırnağa silahlanmış sayısız Elf ve yüzlerce gemi ile Orta Dünya’ya doğru yola koyuldu.


Bu kafilenin arasında kimler yoktu ki? Başlarında hayatta kalan en yaşlı Noldor liderleri, sayısız eski savaşçı vardı. Vanyar’dan da birçok savaşçı geliyordu.Finarfin, Orta Dünya’yı görmek istiyordu.Finwe’nin birçok torunu denizin doğusunda ölmüştü ve yaşlı kral geldiği yerleri gezmek istiyordu.Binlerce yıl aynı yerde yaşayınca bir elf bile sıkılabilirdi.
Valar bir kez daha bu kalabalık topluluğu engellemek istemedi, ancak Ulmo buna dayanamazdı ve Elfyurdu’nu aşarak Belegaer’e açıldıklarında karşılarına çıktı.


“Son Savaş yaklaşıyor, sabredin. Günü geldiğinde intikamınız alınacak. Bu yolculuğunuzda da Valar size yardımcı olmayacak, ama size engel de olunmayacak. Buraya kendi isteğinizle, yok olmak üzereyken geldiniz ve kendi isteğinizle, yok oluşa doğru gidiyorsunuz. Siz Elf beyleri, Angrod, Elrond, Finarfin, Celeborn ve niceleri. Eğer halkınızın iyiliğini istiyorsanız geri dönün.”


Elrond, Ulmo’ya değil Deniz’e doğru baktı ve artık eski gücünü taşımayan Vilya’yı gökyüzüne kaldırarak başını itaatkâr bir tavırla eğdi. “Ey kudretliler kudretlisi! Ey engin denizlerdeki her şeyin hâkimi olan! Biz, yapmamız gerekeni yapıyoruz, lütfen bizi anla. Son Savaş günü gelene dek ne kadar can kurtaracağız kim bilir? Soydaşlarımızın kanı dökülüyor, nefretimiz size değil o aciz köleyedir. Lütfen, izin ver de geçelim, lütfen.”


Ama Noldor’un öfkesi patlamak üzere olan bir yanardağ gibiydi ve sonunda hepsi intikam çığlıkları atmaya başladı. “Hatırlayın,” diye haykırdı Angrod. “Çağlar önce Finwë oğlu Fëanor’a da hata yaptığı söylenmişti. Ama biz gittik ve imparatorluklar kurduk, kendi dünyamızı yönettik. Sonrasında İnsanları getirip Númenor’a yerleştirdiler, ama oradaki halkımızı kaderine terk ettiler.” Kılıcını çekti ve Ulmo’nun gözlerinin derinliklerine cesurca baktı. “Biz sizin yapamadığınızı yapmaya gidiyoruz Denizler Efendisi! Biz umudun ötesine gidiyoruz!”


Elrond hayret ve üzüntüyle Angrod’a baktı. Böylesine büyük bir Elf beyinin öfkesine yenik düşmesi ne kadar acıydı. Sadece Angrod değil, bütün gemilerdeki Noldor kılıçlarını çekmişler, isyankâr haykırışlarla kükrüyorlardı. Teleri artık sinmişti ve korkuyla dualar ediyorlardı, ama kaçış yoktu, geri dönmek isteyenler denize atıldı, diğerleri kalmayı tercih ettiler.

Ulmo, Noldor’a bir ders vermeyi diledi ama Manwë onu geri çağırıyordu. Sonunda suların derinliklerine gömülerek gözden kayboldu ve Elf gemileri tekrar yola koyuldu.



Güneşli ve bol rüzgârlı bir yolculuktan sonra, bir ayda Forlindon kıyılarına vardılar. Oradaki ahali Elf ordusunu görkemli kutlamalarla karşıladı ve kadim bir şarkı tekrar söylendi.


Gil-galad bir Elf Kralı’ydı.
Ozanlar hüzünle söyler olanları:
son kraldı o, Dağ ve Deniz arasında,
hükmederdi adil ve özgür bir krallığa.


Uzundu kılıcı, mızrağı sivri,
uzaklardan seçilirdi parlayan miğferi;
sayısız yıldız, göklerin tarlasında
görünürdü gümüş kalkanının aynasında.



Ama ayrıldı gitti uzun zaman önce,
kimse bilmez şimdi nerede;
çünkü düştü yıldızı karanlıklara
gölgelerin hükmettiği Mordor’a.

Ve hepsi, Noldor olsun, Vanyar olsun, Teleri olsun hepsi gururla ve umutla söyledi.


A Elbereth Gilthoniel
silivren penna míriel
o menel aglar elenath!
Na-chaered palan-díriel
o galadhremmin ennorath,
Fanuilos, le linnathon
nef aear, sí nef aearon!

A Elbereth Gilthoniel
o menel palan-díriel,
le nallon sí di'-nguruthos!
A tíro nin, Fanuilos!

A! Elbereth Gilthoniel!
silivren penna míriel
o menel aglar elenath,
Gilthoniel, A! Elbereth!




Elf ordusu hızla harekete geçti ve bir haftada Trolbükü’nün kıyısındaki düşman birliklerinin yakınına ulaştılar. Ordu komutanı Finarfin haberciler göndererek Glorfindel’e Ayrıkvadi’yi boşaltmasını emretti. Glorfindel, halkı Puslu Dağlar’dan kaçırarak Yüksek Geçit’e sığındı.



Sonunda intikam zamanı gelmişti. Khamul ve ordusu Ayrıkvadi’ye girerek Elrond ve halkının çağlar boyu güzelleştirdikleri diyarı yakıp yıktılar. Ama felaketlerinin yaklaştıklarından habersizlerdi. Batıdan gerçek kıyametleri gelmişti, öfkeyle dolu bir Elf ordusu…



Finarfin’in işaretiyle Elf ordusu harekete geçti. Çağlardır savaşsız yaşadıkları için vahşileşmişlerdi ve içlerinde Morgoth devrinden beri biriken nefreti kusma zamanı gelmişti. Khamul ve ordusu, karşılarında en fazla on bin Elf bulmayı umarken, gözlerinde Valinor ışığı titreşen on binlerce Elf askerini buldular. Orduda Beleriand’da nice orkun canına kıyan efsanevi elf beylerinin bulunduğu haberi ork birliklerinde hızla yayıldı ve arkalarına bakmadan kuzeye, Ettenavlakları’na doğru korkuyla kaçıştılar. Özellikle Angrod ve Elrond’un kahramanlıklarıyla Ayrıkvadi yeniden kurtarıldı ve düşman kuvvetleri büyük kayıplar vererek kuzeye kaçtılar.



Ancak Sauron bunlar olurken uyumuyordu, asıl kuvvetini Lórien’de bulunduruyordu ve emri altında iki kudretli kölesi vardı. Hayal edilemeyecek kadar güçlü köleler… Elrond oğullar Elladan ve Elrohir. Onları, yokluğunda Doğu Lorien denilen Güney Kuyutorman’ı alırken bulmuştu ve ikizleri çeşitli büyülerle kendine bağlamıştı. Khamul ve ordusunun bozguna uğradığı haberi Lórien’e geldiğinde Sauron, Elladan ve Elrohir’i Ayrıkvadi’ye yolladı. Elrond çok büyük bir kötülükle karşı karşıyaydı, Sauron’u yok ettiğinde oğulları da öleceklerdi, çünkü üçünün hayatı birbirine bağlanmıştı artık.



Avari Elfleri, Doğudölleri ve Haradrim’den oluşan düşman ordusu, Gölgelidere Vadisi ve Ferah Nehir’i aşarak Eski Sığlık’a ulaştılar. Burada öncü kuvvetler, Glorfindel’in Elfleri’ni kuşattılar ve Carrock civarında savaşları başladı. Elladan ve Elrohir’in birlikleri de Ayrıkvadi’den buraya gelen bütün geçitleri kapamışlardı. Sauron’un gerçek birliği Kuyutorman’dan yola çıktı, aralarında eski Dokuzlar’ın kalan yedi tanesi de vardı. Eregion’u geçerek Nehir Geçidi’nden Ayrıkvadi’yi kuşattılar.

On binlerce Elf Ayrıkvadi’de kapana kısılmıştı. Khamul ve emrindeki orklar geri dönmüşler ve kuzeyden onları kuşatmışlardı. İkizlerin emrindeki seksen bin kişilik ordu ise doğudaki geçitler üzerinden Ayrıkvadi’yi kuşatmışlardı. Güneyden gelen Eregion ordusu ise daha da büyük bir birlikti. Elfler ya savaşacaklar, ya da Trolbükü’ne doğru çekileceklerdi.


Finarfin bir divan toplayarak Elf beylerine fikirlerini sordu. Angrod ve birçok elf beyi savaşmaktan yanaydılar, ama Elrond ve Celeborn çekilmenin daha uygun olacağını düşünüyorlardı. Düşman orduları elçiler göndererek Ayrıkvadi’yi boşaltmalarını istediler, aynı zamanda Carrock’ta akrabalarının kıstırıldığını da söylemeyi unutmadılar.


Bir anda hepsi hayal kırıklığına uğradı. Kurtarmak için geldikleri akrabaları doğuda kapana kısılmıştı. Angrod ve büyük Noldor beyleri divanı terk ederek otuz bin asker ile doğu yönünde ilerlediler ve Elladan ile Elrohir’in birlikleriyle çok kanlı bir savaşa giriştiler.


Finarfin, Elrond ve Celeborn tam bir gün boyunca bulundukları salonda oturdular. Sonunda güneş doğarken Finarfin ayağa kalktı ve Konak’ın balkonundan bir konuşma yaparak herkesten sakin olmalarını istedi.Kendisi hep sakin olmuştu.


Angrod ve Noldor beylerinin birlikleri doğudaki geçitlere varmışlardı. Nefretlerinden aldıkları güçle ilerliyorlardı ama karşılarındaki ordu çok kalabalıktı. Orkların öncü kuvvetleri Carrock’ta kıstırdıkları Elfleri katletmişler ve savaşa katılmışlardı. Sauron, Ferah Çayırlar üzerinden kalan güçlerini de destek olarak gönderdi. O sırada eğer İnsan orduları Lórien’e saldırmış olsalardı, korunmasız Sauron’dan eser kalmayacaktı ve Arda kötülükten arınacaktı ama İnsanlar korkuyla Annúminas’a ve Ithilien’e sığınmışlardı.Rohanlılar ise Dunlular ile uğraşıyordu.


Ay, o gece doğmamıştı. Soğuk yıldızların altında Elf ordusu, Puslu Dağlar’ın dar geçitlerinden ilerledi ve Yüksek Geçit denilen bölgenin üzerinde kamp kurdular. Ama Yüksek Geçit’teki gürültünün ve kamp ateşlerinin ışığıyla harekete geçen düşman ordusu Puslu Dağlar’ın geçitlerinden geçerek kamp daha tam kurulmadan ve savunma hazırlıkları yapılamadan, aniden Elflere saldırdı ve orada, Kuzey’in gri düzlüklerinde Noldor Elfleri ile Avari Elflerinin savaşı başladı. Umutsuzluk Muharebesi diye adlandırıldı ve Noldor bu savaş hakkında şarkılar söylemedi, çünkü çok büyük kayıplar verdiler. Sayıca fazla olan ve sürekli tetikte bekleyen Avari çabucak zafer kazandı, çünkü Elladan ve Elrohir gibi komutanları vardı, güçlü ve hızlıydılar, öfkeleri acımasız, kılıçları parlak birer ölüm gibiydi. Korkusuz Noldor Elfleri önlerinden kaçışarak kılıçtan geçirildiler, Yüksek Geçit’ten sürülüp Ferah Nehir boyunca izlenerek öldürüldüler. Savaş yirmi gün sürdü ve Angrod ve diğer Noldor beylerinin öfkesinin kurbanı, otuz bin Noldor askeri oldu. Ama kazanılan bu zafere rağmen büyülenmiş ikizlerin duraklamaya niyetleri yoktu. Soydaş oldukları askerlere kılıçlarını savururken ürpertici kahkahalar atıyorlar, ölüm saçan gözlerle Angrod’u arıyorlardı. Sonunda Elladan ve Elrohir şiddetli öfkelerinin kurbanı olarak ana ordudan ayrıldılar ve Angrod’un birliklerinin tuzağına düştüler. Elrohir ilk çarpışmada Pınarlı Telaon tarafından öldürüldü. Ama Elladan uzun süre dövüştü, sayısız yara almasına rağmen her seferinde Sauron’un büyüsünden aldığı güçle ayağa kalktı. Yanında birkaç muhafızı kalana dek çarpıştı.Angrod, Elledan ile kılıç kılıca dövüşürken atı hedefsiz bir okla vuruldu ve debelenen atının attığı bir tekmeyle bayıldı. Elladan’ın birlikleri yetişerek Noldor askerlerini tekrar öldürdüler. Elledan kardeşinin ölümünden en küçük acı duymadan Gölgelidere Vadisi’ne çekildi.


Elladan, yakaladığı esirleri lordu Sauron’a götürmüştü. İçlerinden iki tanesi dışında hepsi öldürüldü. Bu ikili Sauron’un konağına götürüldü. Pek soylulardı ve Sauron kim olduklarını çok iyi biliyordu. “Finarfin oğlu Angrod ve Pınar’ın Lordu Ecthelion oğlu Alcarinque oğlu Telaon! Uzun yıllar başarıyla savaştıktan sonra, Fëanor’un cesaretine benzeyen aptalca bir cesaret ve intikam hırsı yüzünden esir düşmek ne güzel değil mi? Akrabalarınızın çoğu öldü ama siz ölmeyeceksiniz, ağırlanacaksınız.” Angrod yaptığı hatayı anladı ve öfkesini dizginledi, ama Telaon geri adım atacak birisi değildi ve Sauron’a hakaretler yağdırarak ona saldırmaya yeltendi. Sauron korkunç gözlerle ona baktı, ancak yine de yıldıramadı, sonunda Sauron konuştu. “Sen, Pınarlı Telaon, sen cesaretinin kurbanı oldun. Seninle işim bittiğinde silik bir hayalet olarak merhamet için ayaklarıma kapanacaksın.” Sonra muhafızlarına emir verdi ve Lórien’in derinliklerinde kurduğu hapishanelerde Angrod ve Telaon’un işkenceleri başladı.İki soylu esir sonsuz ıstırap içinde tutuklu kaldı.Denir ki, o korkunç işkencelere dayanmalarını sağlayan tek şey, eski günlerden konuşup Valinor’u düşünmeleriymiş.Telaon’un işkencecilerle dalga geçmesi hakkında nice şarkı yazılacaktır.


Glorfindel, halkına yapılan katliamdan kurtularak Uzunkaynak ve Greylin arasındaki İnsanlara sığınmıştı. İntikam yeminleri ağırdı ve geri dönmeye niyeti yoktu. Sonunda gücünü toplayarak harekete geçti ve Lórien’e kadar girdi. Karşısına çıkan orkları birer birer devirdi ve Cerin Amroth’a ulaştı. Elbereth’e yakararak saldırıyor ve hiçbirine acımıyordu. Her tarafından oluk oluk kan akmasına ve sayısız yara almasına rağmen hala savaşmaya devam ediyordu. Cerin Amroth’ta öldürdüğü orklardan bir tepecik oluşmuştu ve artık yanına yaklaşmaya cesaret edemiyorlardı. Beyaz bir siluet Sauron’un konağına daldı ve tahtında uyuklayan Sauron’un göğsüne kılıcını dayadı. “Aptalların aptalı, kölelerin kölesi, hayaletler hükümdarı yalancı! Halkımın intikamını alacağım senden. Her biri için bir yara açacağım vücudunda.” Glorfindel tanımlanamaz bir güçle dolmuştu ve Sauron oturduğu yerde korkuyla titredi. Valar Glorfindel’in yanındaydı.


Glorfindel zindanlara inip Angrod ile kardeşi kadar sevdiği Ecthelion oğlu Telaon’u kurtardığında kılıcından kara kanlar damlıyordu. Yüzü yorgundu, saçları karışmıştı, ama gözlerinden zafer ve gurur okunuyordu. Telaon onun koluna girerek ağır ağır yürümeye başladı. Bir zamanların korkusuz kahramanı, bir haftada on binlerce yıl geçirmiş kadar yorgun düşmüştü. Yine de Lórien’den kaçtılar ve Ayrıkvadi’ye doğudan girdiler.


Ama Elladan ölmemişti. O artık çok güçlüydü...


Finarfin, Elrond ve Celeborn, Ecthelion’un gelişine çok sevinmişlerdi. Ama Glorfindel çok… Değişmişti. Finarfin bile önünde eğilme isteği duyuyordu. Son kez divanı topladı yaşlı kral. “Artık geçti,” dedi Glorfindel berrak sesiyle. “Nasıl yani?” diye sordu Finarfin. “Sauron’u öldürdüm.” Herkes hayretle Glorfindel’e baktı. “Lakin asıl tehlike kapıda.Bauglir Morgoth,” bu ismi duyan herkesin yüzü hayret ve öfkeyle çarpıldı. Glorfindel devam etti. “Morgoth, Forodwaith’e indi. Sauron bir İnsan formuna bürünmüştü ve onu halletmek kolaydı. Ama bir sorun daha var, hem de çok büyük, Efendi Elrond’un duyması gerek özellikle.” Herkes merakla Glorfindel’e baktı ve Glorfindel devam etti. “Elladan ve Elrohir… Karanlığa düştüler.” Elrond duyduklarıyla şok oldu. Bir anda her şeyi bir kenara bıraktı; ideallerini, bilgeliğini, bütün sevdiklerini… Kılıcını çekerek kapıya koştu ve batı yönünde kayboldu.


Elrond hakkında bir şeyler anlatılmadı, Trolbükü’ndeki binlerce orkun arasına daldığı ve kahramanca öldüğü söylenir. Cesedi Son Köprü’nün ebedi bekçisi olacaktı.


Elfler artık hayattan bezmişlerdi. Bir yıldır kuşatma altındaydılar ve Finarfin hala düşünüyordu. Sonunda Glorfindel saldırmaları gerektiğini öğütledi ve Finarfin elinde olmadan kabul etti. Bir yaz sabahı Elf ordusu Rhudaur’a girdi ve ork ordularını yok etti. Elflerin kayıpları büyük oldu; Finarfin, Angrod ve Telaon bu savaşta kahramanca can verdiler. Glorfindel, gururlu ordusuyla Ayrıkvadi’ye döndü ancak Kuzey artık güvenli değildi…


Morthond ve batı kıyılarına kadar olan Gondor toprakları artık Noldor Elfleri’nin yeni yurtlarıydı. Minas Tirith’te Alcarin'in ne kadar cesur olsa da yeteneksiz oğlu Túrin tahttaydı. Elladan da binlerce orku da yanlarına alarak kadim Mordor Krallığı’nı yeniden yükseltmişti. Sırlar artık açığa çıkıyordu, Fëanor oğlu Maglor denizlerin derinliklerindeki Silmaril’i bulmuştu ve Elledan Silmaril'i ele geçirmişti. Silmaril’in gücüyle Elladan Mordor’u yeniden kurmuştu ve Bauglir Morgoth’u bekliyordu.


Gondor’da tuhaf olaylar oluyordu ve Ithilien Prensi, Gondor Süvarileri Komutanı Galandil de bunlardan hiç hoşnut değildi. Ithilien bölgesi onun sorumluluğu altındaydı ve burada yaşayan bir sürü insan kılıçtan geçirilebilirdi. Ithilien beldesi tamamen boşaltıldı ve Yıldızların Hisarı Osgiliath’ta bir garnizon kurularak Galandil’in emrine verildi. Yirmi bir yaşındaki Túrin, her ne kadar iyi niyetli biri ve Telcontar hanedanından da olsa ülkenin çöküşüne engel olamıyordu ve Galandil ile emrindeki ordu isyan ederek bağımsız Ithilien devletini kurdular. Ithilien’in sınırları Sarn Gebir, kuzeyde Ölü Bataklık, doğuda Minas Ithil ve güneyde Poros Irmağı’na kadardı. Galandil’in ülkedeki nüfuzu ne kadar fazla olsa da, karışıklık çıkmaması için Minas Tirith’e girmedi. Celos ve Edhellond arasındaki beyler de Ithilien’e katıldıklarını bildirdiler ve Gondor’un gücü gittikçe zayıfladı. Galandil denilen adam aslında Vekilharç soyundan geliyordu ama cesareti ve adalet duygusu, insanların onu takip etmesini sağlıyordu.



Artık gölgelerin karşısında metanetle durabilecek tek İnsan ülkesi Ithilien’di. Sonunda Túrin, Anórien hariç bütün bölgeleri Ithilien’e bıraktığını açıkladı ve Rohan’ın kuzey sınırlarından Minas Tirith’e kadar topraklarla yetinmeyi bildi.Bir süre sonra ise tüm Gondor topraklarını Galandil'e bıraktığını ilan ederek tacı ona verdi.



Orta Dünya artık sonsuza kadar değişecekti...

Çevrimdışı Ejderfelaketi

  • **
  • 359
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlığın Kuşatması Forum FRP
« Yanıtla #2 : 29 Ocak 2013, 20:29:54 »
Ben de burada çok severek Frp oynuyorum. Yüzüklerin Efendisi ve forumda rol yapma oyunları sevenler için Beyazkule Frp'yi şiddetle tavsiye ederim.
Kumarı sadece oynatanlar kazanır sadece oynatanlar