EŞEK ARISI
Karanlıkta gözlerini açtı. Ne zamandır uyuduğunu bilmiyordu. Anımsadığı, bilinmeyen galaksi sisteminin bir hayli dışında bir gezegene zorunlu iniş yapma gereksinimi duyduğuydu. Sonra acil yardım sinyalini göndermiş ve "Nasıl olursa beni arayacaklardır" diyerek kendini derin uyku konumuna getirmişti. Ama görünen o ki ne arayanı vardı ne soranı.
Yattığı kabinden doğruldu. Hemen önündeki zayıf ışıklı düğmeye dokununca kendisini tanımadığı gezegenin yüzeyine taşıyan mekiğide uyanmıştı sanki. Önündeki kontrol panelinin ışıkları yanıp sönmeye başladı. Karşıda beliren küçük monitörde veriler hızla akmaya başladı. Yeterince beklediğine inandığında mekiğini çalıştırdı. Zaman zaman yapı itibarıyla daha yumuşak yüzeyli gezegenlere de inmişti. Bu yüzden indiği gezegendeki yüzey dokusunun daha sert olması aracını zorlamıştı. Yine de gemisinin otomatik kontrol sistemi yüzeyde kalmayı uygun bulmamış kalan yedek enejiyi de kullanarak güvenli bir derinliğe inmişti. Şimdi de korunma için daldığı derinliklerden yukarı gezegenin yüzeyine çıkmalıydı. Yavaşça çalıştırdı mekiğini, önce hafif bir titreşim duyuldu ardından küçük sarstılar. Nötr durumdaki enerjisini kullanan mekik bir kaç saniye sonrasında yüzeydeydi.
Göstergeler indiği gezegenin atmosferinin biraz nitrojen ağırlıklı olduğunu belirtiyordu. Yine de yaşam desteği olmadan soluk alabilirdi. Yavaşça başındaki koruyucu maskı çıkardı, havalandırmayı açtı. İçeriye bir anda ciğerlerini hafifçe yakan taze hava doldurdu. Bir iki denemeden sonra vücudunun solunum sistemi bulunduğu atmosfere iyice uyum sağlamıştı. Sorunların birini hallettiğine göre diğer önemli sorunun çözümüne geçebilirdi artık. Açlık. Uzun süren uyku boyunca mekiğindeki tüm sıvı yiyeceğini damla damla tüketmişti. Taze sıvılara gereksini mi vardı.
Ağır hareketlerle kendisini uzun süredir koruyan ve saklayan mekiğinden çıktı. Mekik karanlık, kapalı bir mekana çıkmıştı. İlk yaklaştığında aldığı verilerden çok farklı bir yerde olduğunu anlamıştı. Oldukça uzun süren uykusunda, düştüğü gezegende uygarlık bir hayli ilerlemiş olmalıydı. Uzun sürecek bekleyiş uykusuna yatmadan önce acil iniş yaptığı yerin boş arazi olduğunu anımsıyordu. Gezegenin atmosferindeyken yaptığı analizlerden aldığı veriler gezegende ilkel bir yaşam sürüldüğü yönündeydi. İki ayağının üzerinde dikilebilen canlılar olabileceğini düşünüyordu. Şimdi ise kocaman binalar yapacak kadar ilerlemiş olmalıydı gezegenin canlıları. Bir an içinden derinlerden çıktığı gibi içinde bulunduğu binadan da çıkmayı geçirdi aklından ama çabuk vazgeçti. Kendisini nelerin beklediğini bilemiyordu. Üstelik mekiğinin enerjisi gezegenin kurtulma hızına ulaşmasına yetmeyebilirdi. Bu nedenle mekiği kendini şarj edesiye kadar çevreyi dolaşmalı açlık sorununa acil çözüm bulmalıydı.
Tıpkı kendi yiyeceklerini depoladıkları konutları gibi uzun sıralarla doluydu çıktığı bina. Tek fark kendi binalarında tüm sıraların dolu olması buradaki kutuların ise boş olmasıydı. Bulunduğu ortamdan yükseldi. Tavandan izledi durumu. Üç ya da dört yem vardı. Bu da ancak yemek öncesi aperatif sayılabilirdi. Yine de sessizce, gözüne kestirdiği ilk kurbanına yaklaştı. Bir saniye sonra ana damarı kesmiş yeminin tüm yaşam sıvısını içmeye başlamıştı. Ilık sıvı uzun sindirim borusunda inerken aldığı haz sonsuzdu. İlk kurbanının tüm sıvısını tükettiğinde diğerine geçti. Ancak ikinciden sonra biraz olsun karnını doyurmuştu. O zaman içinde bulunduğu Karanlık salonu ve karşı duvarda oynayan renkleri ve ışıkları fark etti.
Genç kız arkadaşının küçük bir çığlık attığını duydu yalnızca. Başını çevirip baktığındaysa yalnızca boynunda bir leke vardı. Küçük kırmızı bir leke. "Seda, diye seslendiğinde bir yanıt alamayınca korktu. Leke bir sızıntıya dönüşmüş, bir kaç milimetre aşağıya akmaya başlamıştı. İşte o an tavandan kendisine yaklaşan gölgeyi gördü. Kocaman kanatlı bir gölge aileden gizli yapılan kaçak sinema macerasının sonu olmuştu.
Tam bir katliamdı yaşanan. Sinemanın makinisti ve yer göstericisi dahil herkes bu katliamdan nasibini almıştı. Yalnızca dışarı çıkan, kızların küçük kardeşi kurtulmuştu. Onun anlattıklarına da kimse inanmadı. O kadar büyük eşek arısı olamazdı zaten.
Haber gazetelerin üçüncü sayfasında yer aldı. Polis araştırmasını soruşturmasını yaptı ama herhangi bir sonuca ulaşamadı. Katilden ne bir işaret kalmıştı ne de bir iz. Olaydan sonra Anadolu’nun o kuytu ilinde sinema salonu kapatıldı. Bir kaç gün sonra düşen yıldırımla sinema salonu da yıkıldı. Görgü tanıklarına göre yıldırım bulutlardan yere doğru değil de yerden bulutlara doğru yükselmişti. Olayı yerinde incelemeye gelen, İlin meteoroloji müdürüyse bunun meteorolojik olarak mümkün olduğunu söyledi karşısına özenle geçtiği kameralara.
Şimdileri o sinema salonun enkazına yaklaşan dahi olmuyor. Her gördükleri yerde içme alışkanlığı olan şarapçılar bile uğramıyor. Uğursuz bir anıt gibi ücra ilde öylece duruyor.