Sahilindeydim düş kırıklıklarının,
Gökyüzünün yansımasıydı gözlerin..
Şimdi mavi sanacaklar gözlerini...
Değildi sevgilim...
Ne mavi ne de ardımda bıraktığım,
Hayallerinde filizlenmiş orman gibi, yeşildi...
Kahveydi sevgilim...
Kahve...
Hani şu kırk yıl hatrı olan, keskin kokulu, köpüklü kahve gibiydi...
Acıydı bakışların evet...
Ben böylesine gözlerine dalmışken,
Ayaklarım sahiline vuran yaşlarında ıslanıyordu...
Ağlıyor muydun sevdiğim?
Üstüme düşen bu damlalar da neyin nesiydi?
Her yanı kapalı bir hapishaneydi, zihnin...
Ve ben bıkmadan usanmadan geçmişinden beri yaşıyordum seni...
Evet sevdiğim tam tahmin ettiğin gibi...
Düşüncelerinde geziyordu benliğim...
Yorulmuştum; ilk bulduğum söğüt ağacının dibine attım kendimi...
Gökyüzünün üstünde geziyorken gözlerin, bir sigara yaktım...
Efkarlı efkarlı çekiyordum zehri içime..
O anda sendeki en güzel şeyi fark ettim...
Gülümsüyordun...
Coşkun bir şelale gibi içime akıyordu mutluluğun,
Sonra gülüşünün ardındaki kalbini gördüm...
Ve işte o an bin defa çarptı yüreğim...
Sadece senin için...