Geçen sene bu kitabın okunma sayısında bir patlama oldu. Liselerdeki edebiyat öğretmenleri okunmasını zorunlu tutmuşlardı çünkü, müfredat bu şekildeydi. Okunması zorunlu tutulan kitapları sevmem. Kitap okumak içten gelen, severek yapılan bir şeydir, tüm insanlar kitap okumaktan aynı zevki almaz. Böylesi güzel kitapların değerini de zaten az çok okuma geçmişi olan kişiler anlayabilir. Zorunlu tutmaktansa önermek daha iyi olacaktır.
Hemen her gün, normal yaşantımda olsun, sanalda olsun rastlıyordum kitaba. Bu durum beni ister istemez kitaptan soğutmuştu. Facebook'ta, twitter'da alıntılarına rastlamaktan gına gelmişti artık. Popüler olan şeylere karşı içimde karşı koyamadığım bir tepki uyanıyor, elimde değil. Bir şey popüler, halk tabiriyle "ortalık malı" olduğu zaman ondan soğuyorum.
Ama bir yanım da kitabı okumak istiyordu. Bu yüzden gidip kitabı almış ve kitaplığıma bırakmıştım. Aradan bir seneye yakın zaman geçti sanırım ve ben kitabı anca okuyabildim. Bu kadar geç okuduğum için de ister istemez kendime kızdım.
Kürk Mantolu Madonna, bugüne dek okuduğum tüm kitaplar arasında beni en çok etkileyeni oldu. Gerçekten abartısız bir şekilde bunu söyleyebilirim. Anlatılan aşk hikayesi beni o kadar çok etkiledi ki, kitabın son beş sayfasına girerken, bir kenara bırakıp, elimi yüzümü yıkadıktan sonra devam ettim. Son iki sayfaya girdiğimdeyse gözlerimden süzülen birkaç damla yaşa engel olamadım.
Sabahattin Ali, gerçek olduğunu hissettirdiği bu kurgusuyla adeta ruhuma işledi. Raif Efendi ve Maria Puder, asla unut(a)mayacağım karakterler olarak hafızamda yer etti. Özellikle Raif Efendi... Zaman zaman kendimden de bir şeyler buldum Raif Efendi'de.
Son sayfayı da kapattıktan sonra göğsüme bir yumru oturdu ve kalkmaya da niyeti yok sanırım. Bu kitap, herkesi etkilemez tabii ki. İnsanın ruh hali ve yaşadıkları önemli rol oynuyor. Sabahattin Ali iyi ki bir zamanlar yaşamış da bu kitabı kaleme almış. Türk Edebiyatı'nın aslında ne kadar güçlü olduğunu fark ediyor insan.
Çok iyiydi.