Kayıt Ol

Black Sails

Çevrimdışı oguzkaan

  • **
  • 92
  • Rom: 11
    • Profili Görüntüle
Black Sails
« : 23 Mart 2014, 00:33:28 »
Tarih 1715...Korsanlığın altın çağıdır. New Providence kanunsuzların, hırsızların, fahişelerin kol gezdiği korsanların ülkesi konumundadır. Ve bu korsanların içinde en korkulanı, Kaptan Flint...
İngilizlerin adalarını almak için geri dönüşlerinin ayak sesleri duyulurken Flint ve adanın yasadışı mallarını satan tüccar Eleanor, zorlu bir vurgun için plan yaparlar.


Disney Karayip Korsanları ile insanları korsanların sevilebilir karakterler olabileceği bir evren sundu. Denizde dolaşan bu kanunsuzlar iyi insanlar değiller. Dünyayı kurtarmak gibi bir dertleride yok. İstedikleri para, kadın, güç... Medeniyetin köşeye ittiği korsanlar onun ayak seslerinden kaçıyorlar.

Dizi tam benim istediğim aksiyon dozuna sahip şekilde ilerledi. Assassins Creed Black Flag oyununu oynayacak sisteme sahip olmamam ve "Define Adası"nın hafızamdan silinmesi ile konu olarakta beni yer yer şaşırttı. Politik oyunlar, ihanetler, çıkarlar, ölümler vs. vs.

Ayrıca, Bear McCreary'ye Galactica'dan beri hayranlığımın katlanarak arttıyor. Black Sails'in müzikleri konusunda da harika bir iş çıkardığını söylemeliyim. Son söz, Black Sails şans verilmesi gereken bir dizi...


Çevrimdışı Denaro Forbin

  • *****
  • 2114
  • Rom: 54
    • Profili Görüntüle
    • Bilimkurgu Kulübü
Ynt: Black Sails
« Yanıtla #1 : 24 Mart 2014, 23:11:21 »
Birkaç gündür konuyu ha açtım ha açacağım derken oguzkaan benden önce davranmış, kendisine teşekkür ediyorum. Şimdi ben de kendi yazdığım tanıtım yazısını ekleyeyim buraya.

IMDb Puanı: 8.2

Yorumum: Spartacus, Da Vinci's Demons, The White Queen gibi tarihi dizilerle son dönemde adından sıkça söz ettiren Starz kanalının yeni dizisi Black Sails. Dizinin adı en baştan kendini biraz ele veriyor gibi. Afişe de şöyle bir baktığımızda, konusunu bilmesek dahi, "tamamdır, korsanlarla ilgili bir dizi," diyebiliriz rahatlıkla.

Black Sails, insanların zihinlerindeki korsan algısını değiştiren Karayip Korsanları'nın aksine, sert ve acımasız korsanların hüküm sürdüğü yıllara götürüyor bizleri. Sinemada yeni bir çığır açan Kaptan Jack Sparrow ve tayfası eğlenceli korsan kimlikleriyle hitap ettiler izleyenlere, fakat artık "korsan"ın kelime anlamını öğrenmenin vakti geldi. Black Sails işte tam da bunu yapmayı hedefleyen bir dizi.


Dizinin yapımcısı, Transformers serisinin yönetmeni olarak tanıdığımız Michael Bay. Dizinin arkasında böylesine sağlam bir isim ve Starz kanalı olunca insan ister istemez kaliteli bir şeyler bekliyor ve bana kalırsa bu beklenti layıkıyla karşılanıyor. En azından ben sevdim diziyi ve ilk sezonun tüm bölümleri yayınlanmışken bir çırpıda izleyip bitirdim.

Bölümlerin süreleri bir saate çok yakın ve dolu dolu sekiz bölüm izliyoruz. İlk dört bölümün temposunun yavaşlığından şikayet etse de ekşi'ci dostlar ve diğer başka sitelerde okuduğum yorumların sahipleri, bence öyle değil. Olması gerektiği gibi başladı dizi. Yavaş tempodan hızlı tempoya geçiş kademeli gerçekleşti. Bu da senaristlerin tecrübeli olduğunu gösterir. Karakterler o kadar güzel tanıtıldı ki, sanki dört sezondur Black Sails izliyormuşum gibi hissettim.

Konuya gelecek olursam eğer, kısaca, korsanlara eski itibarlarını kazandıran bir yapım Black Sails, bunu izlediğinizde siz de fark edeceksiniz. Karayip Korsanları'nı hepimiz seviyoruz, fantastik unsurlar da olunca seride çok daha çekici bir hale geliyor çünkü. Şimdi işin gerçek boyutuna, İskoçyazar Robert Louis Setevenson'ın ünlü romanı Define Adası'nın yirmi yıl kadar öncesini anlatan o devre konuk olma vakti.

Evet, Dr. Jekyll ve Mr.Hyde gibi kült olmuş bir bilimkurgu romanının da sahibi olan Setevenson bu. Zaten en bilinen kitapları da bu ikisi. Define Adası'nda definenin sahibi, etrafına korku salan karizmatik kaptan Flint'i izleme fırsatı buluyoruz dizide. Sadece Flint değil üstelik, Joh Silver, Billy Bones, Charles Vane gibi kitabın diğer önemli karakterleri de bir bir selamlıyorlar bizi. Yirmi yıl sonra olacaklar kitapta mevcut olsa da, biz tüm bunların başlangıcına gidiyoruz ve kitapta geçen senaryodan yıllar öncesini izliyoruz. Hem belki dizi devam ettikçe Define Adası'ndaki olaylara dek izleme fırsatı buluruz. Güzel de olur. Bunun için beklemememiz gerekiyor ama. Şimdi mevcut senaryonun tadını çıkarmak gerekir.

Bir yandan denize açılan korsanlar eşliğinde bilindik korsan savaşlarına tanıklık ediyor, bir yandan da olayların geçtiği yer olan suç kenti Nassau'daki taht kavgalarını seyrediyor olmak son derece keyifli. Bu şehir korsanlarla, katillerle, fahişelerle, kölelerle ve daha bir çok değişik insanla dolu bir yer.

Şimdi biraz da karakterlerden bahsedeyim.

Kaptan Flint: Toby Stephens'ın canlandırdığı, dönemin güçlü simalarından biri. Karizmatik simasının altında korkutucu bir kimliğe sahip. Altın Çağ olarak anılan dönemde Korsan gemisi Walrus'un kaptanıdır. Flint'i izlediğim her sahneden gözümde Game of Thrones'dan tanıdığımız Sör Jorah Mormont'un canlanması da ayrı bir olay tabii. Çok benziyorlar.

John Silver: Otoritelere karşı bir karakter Silver. Fırsatçı ve zeki. Yolu Kaptan Flint'le kesiştikten sonra hayatı bir daha eskisi gibi olmayacak.

Kaptan Charles Vane: Dizide Flint'den daha karizmatik biri varsa o Vane'dir. Ve yine güç dengesinde Flint'e karşı gelebilecek cesarette olan sayılı kişilerdendir. Kaptanlık konusunda bir şöhrete sahiptir. Diğer ilgi alanları ise para kazanmak ve kadınlar. Vane'in olduğu her sahnede de Spartacus'ün yenilmez gladyatörü Gannicus aklıma geliyor. Bir benzerlik söz konusu.

Eleanor Guthrie: Korsanlarla yakın ilişkiler içerisinde olan Eleanor, kendisine babasından kalan karaborsacılık mesleğini devam ettiriyor. Güzel bir kadın oluşu da onu sık sık tehlikeye düşürüyor. Nassau'da sözü geçen bir kadın.

Billy Bones: Flint'in tayfasında genç ve yakışıklı bir korsan. Flint'e yakınlığı onun birçok olayda başrol oynamasını sağlıyor. Sadık biri olarak görünse de, her an ne yapacağı belli olmayan türden biri.

Gates: Flint'in gemisi Walrus'ta ikinci adam konumunda olan Gates, sinsi bir kimliğe sahip. Çıkarları için yapmayacağı şey yok bu gözü kara korsanın.

Bay Scott: Eleanor'un sağ kolu konumundaki Scott, eskiden Richard Guthrie'nin kölelerinden biriydi. Aileye son derece sadık biri ve Nassau'da işleri yoluna koymak için çabalıyor.

Rackham: Kaptan Vane'in gemisi Ranger'in ikinci adamı. Deli dolu ve kurnaz biri Rackham, her taşın altından çıkıyor fakat her zaman bir şekilde yırtıyor, şanslı bir korsan. Revolution dizisindeki Miles Matheson karakteri canlanıyor zihnimde Rackham'ı izlerken, bu ikisini de benzetiyorum.

Anne Bonny: Rackham'ın sevgilisi konumundaki Bonny, güzel olmasının yanı sıra dizideki en karizmatik kadın karakter. Soğuk ve delici bakışlarını, psikopat kimliği tamamlıyor. Umarım dizideki rolü daha da fazlalaşır da doya doya izleriz.

Max: Abarttığımı sanacaksınız ama yine güzel bir kadın. Hatta dizideki en güzel kadın. Nassau'da bir fahişe Max ve Eleanor'a ilgi duyuyor. Zeki bir karakter ve çıkarları söz konusu olduğunda asla taviz vermez.

Korsanlara sempati duyanlara önerimdir.

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
Ynt: Black Sails
« Yanıtla #2 : 29 Mart 2015, 02:21:30 »
İlk sezonu izlemiştim ve kati surette ikinci sezonu izlemeyi düşünmüyordum. Çevre baskısından dolayı devam ettim lakin ikinci sezon altıncı bölümü de izledikten sonra düşündüm de Atuan Mezarlarında bir Chandria'lının bulunma olasılığı ne derece olanaklıysa benim de diziye dönme ihtimalim o derecede. Yani bitti gitti, artık izlemem.

Dizinin bence ilgi çekici tek bir karakteri vardı o da John Silver. Geriye kalan karakterler o kadar yapmacıktı ki izleyiciye kafayı yedirebilir. Bir Eleanor Guthrie vardır ki tam bir işkence makinesi. Kaptan Flint ise kuru sıkı, kalas, çakma filozof, yandan yemiş Raoden, sivrisinek çeker ve daha ne kadar boş nitelik varsa hepsini bünyede muhafaza etmekte.

Görüntü olarak bence iyiydi yalnız dizinin akış sorunu vardı, akmıyordu. Mesela üç bölüm izliyorsunuz ama yok olaylar bir türlü ilerlemiyor, konuşmalar nerede başlıyor nereye yol alıyor nerede bitiyor tam bir muamma. Diyeceksiniz ki şimdi zaten bu dizi ağır tarzı böyle, ama katılmıyorum. Ağır temposu derinliğinden veya detaylarından değil neyi nasıl anlatacağını bilmeyen budalalığından dolayı felakete dönüşüyor.

Spoiler: Göster
Koskoca Kaptanı da eşcinsel yaptılar işte bu tam oldu. Yanlış anlaşılmasın bu tarz ilişkilere karşı değilimdir. Fakat eşcinsellerin de toplumda var olduğu, onlarında herkes gibi sıradan insan olduğu falan filan böyle güzellemelerle her dizi, film veya ortamdan eşcinsel düşüyor ya sizce de çok saçma değil mi?


Bu bir korsan dizisi değildir. Akasya Durağını alın, işleyişteki tempoyu Rastgele Balthazar seviyesine çekin, müzikleri de Kurtlar Vadisi'nden çalın, üstüne bir de şu oyunculuğu ekleyin. Ahanda size Black Sails.

Rastgele Balthazar çok iyi, arşivlik bir filmdir bu arada. Örnek teşkil etsin diye verdim.

Çevrimdışı Denaro Forbin

  • *****
  • 2114
  • Rom: 54
    • Profili Görüntüle
    • Bilimkurgu Kulübü
Ynt: Black Sails
« Yanıtla #3 : 29 Mart 2015, 02:29:59 »
Ben ilk sezonu sevmiştim. Rosemary'nin yorumu da kişiseldir sonuçta, saygı duyarım. İkinci sezonu biriktirip izlemeyi düşünüyorum.

Ayrıca introsu enfestir.

Çevrimdışı oguzkaan

  • **
  • 92
  • Rom: 11
    • Profili Görüntüle
Ynt: Black Sails
« Yanıtla #4 : 30 Mart 2015, 18:38:21 »
Ben son iki bölümü izlememiş olmama rağmen bu sezon hakkındaki düşüncelerim oldukça pozitif sayılır. Flint'in geçmişini öğrenmek ve kişiliğinin şekillenme yolunu öğrenmek adına iyi bir sezon oldu diyebilirim. Silver'in geri planda kalmış gibi gözükmesine rağmen bir akıl ustası edasıyla ortalıkta dolanmasını da eğlenceli bulmamak elde değil. Hele sezon ortasında ortaya çıkan bir bilgi birçok kişiyi ters köşe yapmıştır. Dizi bu sezon iyi gerilim biriktirdi ve hikayesini daha da genişletti. Sezonu bitirince bir güncelleme yaparım.

Çevrimdışı milenya

  • **
  • 260
  • Rom: 6
  • Belki de Tanrı bize inanmıyor!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Black Sails
« Yanıtla #5 : 24 Eylül 2016, 17:57:36 »
  Doğrudan konuya gireyim. Diziyi açtık izliyoruz, Spartacus diyoruz ve sonra, bir müddet geçiyor dizinin rotası değişiyor, yelkenlere abanan o seyir rüzgarı ile kendimizi durduramıyor sezondan sezona atlıyoruz ve son dediğimiz şey ‘Spartacus’ olmuyor. Bu, ‘Black Sails’, diyoruz.
 
  İlk sezon bizi kadına ve kavgaya doyuruyor. Deniz aradığınız bir dizide daha çok yatak sahnesi bulunca üzülüyor ama sonra dizi rüzgarı yakalıyor olsa gerek, tam bir korsan hikayesine dönüşüyor. Kılıçlar, çakmaklı tabancalar, siyah flamalar ve tüm bunların merkezinde bir korsanlar cumhuriyeti New Providence adası. Kaptan Flint’in hırslarına ortak olup, açık denizde savrulur gibi kendimizi diziye bırakıyoruz.
 
  Dizi hakkında yukarıda güzel yorumlar var ama ben bu kısa yazımda bahsettiğim gibi en önemli kısmın bir iki bölüm ya da ilk sezon çerçevesinde değil, dizinin tamamı etrafında bir yargıya varılması gerektiğini ve dizinin ilk ve son hali arasındaki farkı iyice görebilmenizi öğütlüyorum.
Spoiler: Göster