Saradis’ in Ordusu
Kalkanlar yukarı!
Oklar yağmur gibi yağmaya başladığında Lord Saradis ilk emrini vermişti ordusuna. Gerçi buna ordu diyebilmek de büyük cesaret isterdi doğrusu. Saradis’ in ordusu toplamda 50 eğitimsiz cüceden oluşuyordu. Böyle bir ordunun komutanı olmak hayatının en utanç verici şeyi değilmiş gibi şimdi de bir grup vahşi insan tarafından kuşatmaya alınmışlardı. Şans bu ki ilk talimde kalkan kullanmasını öğretmişti onlara. Yoksa anında ölebilirlerdi.
Okların vızıltısı eşliğinde vahşilerin sayısını öğrenmeye çalışıyordu. Sanırım onları 3 yönden kuşatmışlardı. Düşmana kısaca göz attı ve yaklaşık 40 kişi saydı. Tabi bir grup çaylak cüceye bu şekilde az adamla ve dikkatsizce saldırmaları kendilerine olan güvenlerini ortaya koyuyordu.
Saradis savaş için çok büyük eğitimler almış özel bir liderdi. Onun liderliğinde her ordu savaş meydanından sürülmüştü. Ama bu cücelerle pek de fazla şansı olmadığını düşünüyordu.
Cüceler! Birbirinize iyice sokulun!
Beceriksizce emirleri yerine getirmeye çalışan cüceler bir süre sonra birbirlerine iyice sokulmuş ve kalkanları daha da sıkı tutmaya başlamışlardı.
İnsanlar okları hemen ilerideki bir tepeden üç yönden gönderiyorlardı. Bu durumda yapılması gereken bu düzeni bozmadan vahşilerin ortasına kadar girip iğneleme taktiği uygulamaktı. Bu taktik bu tarz deneyimsiz orduların yapabileceği en iyi taktikti. Kalkanların arasından saplanan mızraklar vahşilerin güçsüz zırhlarını anında delebilirdi.
En öndekiler kalkanları sıkı tutun. Orta saf mızrakları elinize alın. Düzeni bozmadan ilerlemeye başlayın!
Grubun en arkasında olan Saradis cücelerin düzeni bozmaması için dua ediyordu. Gördüğü kadarıyla en öndekiler kalkanları sabit tutamıyordu ve uygun adımda yürümüyorlardı. Mesafe gitgide azalıyordu. Bunu yapabilirlerdi.
Oklar bir kez daha gönderildiğinde telaşa kapılan bir cüce düzeni bozmuş ve kalkanını düşürdüğü anda karnına isabet eden bir okla yere devrilmişti. Grup iyice telaşa kapılmıştı.
Bir sonraki ok yağmuruyla birlikte en ön grup artık kalkanları tutamaz hale gelmişti ve 3 cüce daha vahşilerin okuyla düşmüştü.
En öndekiler durun! Orta grup öndekilerle yer değiştirin. Acele edin, düzeni bozmayın!
Böyle bir emri düzgün bir şekilde yapmalarını beklemeyen Saradis cüceler emri yerine getirdiğinde şaşırmıştı doğrusu. Daha ilk talimde bu hareketi yapmak hem zor hem de çok tehlikeliydi. Düzen değiştiğinde ön grup artık daha sağlamdı ve gitgide vahşilere yaklaşmışlardı.
Artık düşmanla burun buruna olan Saradis’ in ordusu son emri bekliyor ve iyice heyecanlanıyordu.
Orta grup mızrakları alın. Kalkanları aralayın. Şişleyin şu lanet vahşileri!
Bir anda şaha kalkan ordu büyük bir heyecanla mızrakları savurmaya başlamıştı. Elinde yakın dövüş için hançerden başka bir şeyi olmayan vahşiler teker teker yere devriliyordu. Kalkanları tekmeliyor, mızrakların doldurduğu boşluklara hançerlerini saplamaya çalışıyordu. Yaklaşık 15 kişi daha savaştan düştüğünde yapacak bir şeylerinin olmadığını fark eden vahşiler kaçmaya başlamıştı bile. Lord Saradis de savaş alanına girdiğinde geride kalan birkaç vahşi Saradis’ in keskin kılıcı tarafından öldürülmüştü.
Bu hikaye yıllardır her talimde cücelere anlatılır. Umudunuzu kaybetmeden birlik içinde savaşmalısınız denir cücelere. Yanında savaştığın kardeşine güvenirsen eğer savaşı kazanamaman için bir sebep yok! Eğer şu tepeden yıllar önce olduğu gibi bir vahşi grubu gelir ve bize oklar yağdırmaya başlarsa artık ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz!
-SON-
Ah Bu Anneler...
Bir sağıma bir de soluma baktım. Pufuna gömülmüş duran ablamdan da, odun sobasının dibindeki mindere kurulmuş babamdan da hızlı davranmalıydım. Vücudumun tüm kasları gerilmiş vaziyette, patlamaya hazır bekliyordu. Her şey buna bağlıydı.
Televizyonun kumandası sol çaprazımdaki üçgen sehpanın üzerinde duruyordu. Bu da ablama daha yakın demekti. Çok dikkatli olmalıydım. Ablam her ne kadar oldukça tehlikeli de olsa, babam en büyük rakibimdi. On beş dakika sonra Galatasaray - Fenerbahçe derbisi başlayacağından gözlerini kumandaya dikmiş, bir Road Runner edasıyla pis pis sırıtıyordu. Benim için Avatar vardı ve ablam da delisi olduğu Medcezir’ i izlemek için çırpınıyordu. Bir yandan zihnimde olasılıkları ölçerken, diğer yandan da rakiplerimi izlemekle meşguldüm. İkisi de gayet rahat, sanki ortada bir şey yokmuş gibi görünmeye çalışıyorlardı.
Kumandayla ablamın arasında, küçük kız kardeşimin yere saçılmış oyuncakları duruyordu. Ablam onlara basmamak için çabalarken, ben o arada kumandayı kapıverecektim. Planım buydu. Sonra babamın uzun boyunu hesaba katmadığımı fark ettim. Eğer kumandaya atıldığım sırada sırtımın altındaki yastığı sobaya fırlatabilirsem, babam yastık yanmasın diye uğraşırken ben yine kumandayı kapabilirdim.
Bu her ne kadar biraz hain bir plan olsa da, tek şansım gibi görünüyordu. Babam esneme bahanesiyle biraz doğrulur gibi oldu ve ablam da hemen, beli ağrımışta oturma pozisyonunu değiştiriyormuş edasıyla pufuna gömülmüş halinden kurtuldu. Zaman durmuş gibiydi, elimden geldiğince onlara belli etmemeye çalışarak sırtımın altındaki yastığı çekiştirip kucağıma aldım.
İşte tam o sırada kafamın arkasında patlayan pervasız bir tokat, neye uğradığını şaşıran bana ve evin diğer ahalisine yatmam gerektiğini hatırlattı. Çünkü yarın asla kaçırmamam gereken bir deneme sınavım vardı. Zonklayan başım ve buğulu gözlerimle doğruca odama gidip yumuşak yatağıma yattım. Ama üzülmüyorum, çünkü annem beni odama gönderdikten sonra, benim yerime oturup kumandayı da alarak Lezzet Haritası’ nı açmış ve izlemeye başlamış. Zaten benim arkama ablamla babam da yatmışlar, sabah öğrendim.
-SON-