Kayıt Ol

Karlı Gece

Çevrimdışı zaujas

  • **
  • 204
  • Rom: 3
  • "Gölgesiz Bulut"
    • Profili Görüntüle
    • Kenan Demir Blog
Karlı Gece
« : 15 Haziran 2015, 00:13:03 »
Taş duvarlı küçük kulübe kasabanın biraz uzağında dağın yamacındaki görkemli çam ormanının ortasına kurulmuştu, yaz kış bacasından duman tüterdi. Küçük tahta kapaklı pencereleri ve perçinli demir şeritlerle birbirine tutturulmuş, ahşap kısımları artık aşınmaya başlamış, sürekli açık duran bir kapısı vardı. Kapının önündeki küçük düzlükte taburesinde oturan iri yarı adam, patikadan ona doğru gelen delikanlıyı görünce gülümsedi ve yavaşça yerinden kalktı, içeriye girdi. Ocağın yanında körüklerin asılı olduğu yerdeki küçük dolabı açtı. Sabah kilerden çıkarttığı peynirle birlikte bir parçada soğan aldı ve masaya oturdu. Taş duvarın ortasındaki küçük pencereden dışarıyı izlemeye başladı, kışın sonlarıydı ama Anu dağlarından kar hiç eksik olmazdı, ovada kurulmuş olan Kinna şehri bir sisin içindeydi sanki, tüm evlerin bacaları tütüyordu.
 
 
Az önce patikadaki delikanlı şimdi kapının önündeydi.
Tam içeriye girerken adam delikanlıya seslendi:
 
 
- Tabureyi de getir Ran.
 
 
Ran tabureyle birlikte içeriye girdi, çantasındaki ekmeği çıkartıp masaya koydu.
Üşüyen ellerini ovuşturdu:
 
 
- Kulübe yine sıcacık, ekmekte öyleydi ama soğuktan buz gibi olmuş, dedi ve ekmeği bir kaç parçaya bölüp masaya koydu.
 
 
- Nirda ordugâhta mıydı?
- Evet, kılıcı çok beğendi. Yaşlı Dalare'nin yaptığı en iyi kılıç bu olmalı dedi.
- Çünkü "Ruhkesen"i görmedi, dedi ve gülümsedi Dalare.
- Nure Sufi'nin kılıcı öyle değil mi? Knowa çeliğinden dövdüğün kılıç.
- Knowa çeliği çok kırılgandır, ben onu Dermu demiriyle birleştirmiştim. Bu dünyadaki en iyi demir cevherleri kesinlikle o izbe kasabada çıkıyor. Ama kılıçları efsane yapan ne yapıldığı cevher ne de maharetli demircilerdir. Bir kılıcı efsane yapan onu tutan eldir.
- Çelik tek başına kırılgan, demir tek başına ağır. İkisi birleşince hem daha hafif hem daha dayanıklı bir kılıç oluyor, diyerek meraklı gözlerle Dalare'ye baktı Ran.
 
 
Dalare gülümsedi, kalktı ve ateşe bir tane daha odun attı. Elini hala masada oturan Ran'ın omuzuna koydu:
 
 
- Ben bir simyacı değilim evlat. Bu benim keşfim de değil, bu Tanrı'nın ilmi, dedi ve ateşin başına geçti, yarım bıraktığı kılıcı tekrar korların arasına sokup, körükle yellemeye başladı:
 
 
- Kadim bilginler demirin gökten geldiğini söyler. Belki de Tanrı daha iyi kılıçlar yapabilmemiz için göndermiştir. Daha iyi kılıçlar yapıp, daha çok kan akıtabilmemiz için.
 
 
Cümlesinin sonunda, artık iyice ısınmış kılıca elindeki çekiçle sert bir darbe indirdi, çıkan kıvılcımlar havaya saçıldı. Ran çekicin sesiyle irkilerek ayağa kalktı ve masayı toplamaya başladı. Kalan peyniri tekrar dolaba kaldırıp, etrafı toparlayınca körüğün başına geçerek,  Dalare'nin işaretiyle ateşi körüklemeye başladı. Körükledikçe ateşten savrulan parıltılar, emektar ocağın bacasında kayboluyor ve bacadan tüten dumanlar yılın son karıyla birlikte çam ormanının üzerinde dağılıyordu. Kulübeyi çevreleyen çam ormanı sırtını Anu dağlarının uzantısı olan Runi geçidine dayamıştı. Kasabaya güneyden yalnızca bu geçitle ulaşılabilirdi, geçidin iki yanına kurulmuş küçük kalelerden izinsiz yaban geyikleri bile geçemez denirdi bu geçitten.
 
 
Artık hava kararmaya başlamıştı ama yılın son karı hala yağmaya devam ediyordu. Kalenin kapısından sırtında çuvalıyla birlikte bir asker çıktı. Kalede nöbet tutan diğer asker seslendi.
 
 
- Kai, kasabadaki fahişelere dikkat et dostum, insanın iflahını kesiyorlar.
- Atın ölümü arpadan olsun, diyerek ormanda yankılanan bir kahkaha attı ve ormana girerek gözden kayboldu.
 
 
Karanlık çökmüştü, uzun bir süredir yürüyordu. Sırtındaki çuvalın iyice ağırlaştığını ve ellerinin soğuktan uyuştuğunu hisseti. Patikanın kenarındaki ağacın dibine çöktü ve biraz soluklandı.
Kalan yolu çok uzun değildi ama bir an önce kalkması gerekiyordu. Yol çok bayır ve kardan dolayı da çok kaygandı. Ayağa kalktı, ellerini nefesiyle ısıtıp, ovuşturdu ve çuvalı tekrar sırtına vurdu. Bu kez çuvaldan kan sızmaya başlamıştı. Eliyle çuvalı yokladı ve eline bulaşan kanı gördü. Tam bu sırada ormanın derinliklerinden bir kurt sesi yükseldi.
 
 
-Ne akşam ama, diye kendi kendine söylendi Kai.
 
 
Kanın kurtları çekeceğini iyi biliyordu. Adımlarını hızlandırarak, nefes nefese yürümeye devam etti. Çuvaldan akan kanı artık eliyle dokunmadan da hissedebiliyordu sırtında. Terlemeye de başlamıştı ve bu hiçte hayra alamet değildi. Patikanın ilerisindeki küçük kulübeyi artık görebiliyordu ama oraya kadar gidebileceğinden emin değildi. Kurt sesleri artık çok yakından geliyordu.
 
 
Çuvaldan akan kan üzerinde donmaya başlamıştı. Aslında zor kısmını aşmıştı, ormanın bundan sonraki kısmı daha düzdü, artık gücünün kalmadığını hissetti, çuvalı yavaşca sırtından indirdi ve yayını eline aldı. Sürekli korkulu gözlerle etrafını kolaçan ediyor ve çaresizce kurtların saldıracağı anı bekliyordu. Karanlığın ortasında onu izlediklerini hissediyordu ve bazen siluetlerini görüyordu.
 
 
-Biri bana yardım etsin! kimse yok mu! diye bir anda bağırmaya başladı.
 
 
Bağırması kurtları harekete geçirmişti, kurtlar Kai'yi yere yıkmak için bir anda sağlı sollu saldırmaya başlamıştı. İlk iki kurdu okuyla haklamayı başarmıştı ama gelmeye devam ediyorlardı. Arkasından saldıran kurdu son anda fark ederek aniden eğildi ve kurdun onu ıskalamasını sağladı. Yayıyla havadaki kurda vurmaya çalıştı ama kurda vuramadığı gibi elinden çıkan yayıda tekrar alamayacağı kadar uzağa fırlatmış oldu. Bu kez tam karşısında bir kurt belirdi, Kai elini kılıcına attı ama kını boştu, aklına kullanmadığı oklar geldi sırtındaki sadağı eliyle yokladı. İki eline de birer ok alarak kurdun ona saldırmasını bekleyecekti. Bir an yolun sonuna geldiğini düşündü, aptallık etmişti; kısa gibi görünen bu yol, kar, kurtlar ve sırtındaki çuval işin içine girince çok çetin bir maceraya dönüşmüştü onun için.
 
 
Bir anda arkasında sıcaklık hissetti ve etrafının aydınlandığını fark etti. Sanki cehennemin kapısı onun için açılmıştı. Dönüp baktığında elinde meşalesiyle Dalare'yi ve çırağı Ran'ı gördü.
Kai o kadar yorulmuştu ki kendini öylece karların içine bıraktı, hala oklar sımsıkı bir şekilde elindeydi. Kafasını kaldırıp baktığında, meşaleleri gören kurtların kaçıştığını ve okla hakladığı iki kurdun boylu boyuncu uzandığını gördü, bu hoşuna gitmişti:
 
 
- Şimdi kardeşlerinizi yiyebilirsiniz, sizi pire torbaları!
 
 
Elini yanına gelen Dalare'ye uzattı ve ondan destek alarak güçlükle yerden kalktı.
 
 
- Bu mevsimde, akşamları meşalesiz ormana girilmeyeceğini bir çocuk bile bilir Kai. Beni sıcak yatağımdan kaldırdın.
 
 
- Alay et bakalım ihtiyar. Sırtımda ki oğlak olmasaydı şimdi kerhanede iri göğüslü bir fahişeyle düzüşüyor olurdum.
 
 
- Ama buna değecek Kai, sana görüp görebileceğin en sağlam kılıcı yaptım gerçi onu almak için bir oğlak daha getirmelisin, düşündüğümden daha şatafatlı oldu doğrusu.
 
 
- Ne iki oğlak mı! Tanrı gökten inse beni bu ormandan sırtımda bir oğlakla geçiremez tekrar. Bir daha hiç şarap içemeyeceğimi sandım.
 
 
Dalare sadece her zamanki babacan tavrıyla gülümsedi ve başıyla Ran'a yerdeki çuvalı almasını işaret etti. Ran çuvalı sırtladı ve hep birlikte kulübeye doğru yürümeye başladılar. Biraz ilerledikten sonra Ran aklındaki soruyu cevaplamak istercesine, durdu ve kurtların olduğu yere doğru baktı. Gördüğü manzara onu ürkütmüştü, Kai haklıydı kurtlar ölü kardeşlerini afiyetle mideye indiriyordu. Kurtlardan biri uzaktan da olsa Ran'ın bakışlarını fark etti ve hırlayarak ona bir bakış fırlattı sonra onları rahatsız etmeyeceğine karar vermiş olmalı ki önündeki leşi yemeye devam etti. Az önce Kai'yi yemek için ortak bir mücadele veren kurtlar şimdi kardeşlerini yemek için birbirleriyle yarışıyordu. Belki de insanla hayvanlar arasındaki en büyük fark bu, diye düşündü Ran. Hayvanlar sadece amaçları için bir topluluk olabiliyordu ama insanlar gerçek kader birlikleri yapabiliyordu. Kar artık yağmıyor gibiydi ve gökyüzü açıktı.
 
 
İlk önce yaşlı Dalare kulübeden içeriye girdi ardından da Kai:
 
 
- Cehennemin dipsiz kuyularından bile daha sıcak burası
- Bak kılıcın orada, diyerek kılıcın yerini gösterdi Dalare.
 
 
Kai kılıcın olduğu yere gitti ve heyecanla eline aldı. Kılıçtan bir an bile gözünü almadan:
 
 
- İhtiyar, bu meret nasıl bu kadar hafif olabiliyor, malzemeden çalmadın umarım. Bu yanımda olsaydı o kurtların hepsini haklayabilirdim yemin ederim. Bu akşam oğlak değil de kurt çevirirdik ateşte.

Kahkaha sesleri kulübenin içinde yankılanıyorken, hala ormandan kurt sesleri yükseliyordu.
Söz sessizlikte, ışık karanlıkta...

Çevrimdışı azizhayri

  • ***
  • 581
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karlı Gece
« Yanıtla #1 : 15 Haziran 2015, 17:27:59 »
Güzel bir başlangıç olmuş. Devamı gelecek sanıyorum, merakla bekliyorum...
"İnsanlığın en büyük trajedilerinden biri ahlakın din tarafından ele geçirilmesidir." Sir Arthur Charles Clark

Çevrimdışı zaujas

  • **
  • 204
  • Rom: 3
  • "Gölgesiz Bulut"
    • Profili Görüntüle
    • Kenan Demir Blog
Ynt: Karlı Gece
« Yanıtla #2 : 15 Haziran 2015, 17:47:23 »
Okuduğun için teşekkürler. Maalesef devamı yok :)
Söz sessizlikte, ışık karanlıkta...

Çevrimdışı azizhayri

  • ***
  • 581
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karlı Gece
« Yanıtla #3 : 16 Haziran 2015, 08:02:59 »
Olsun gene de güzel, en azından uzun soluklu bir şeyler çıkabileceğinin işaretini taşıyor. Eline sağlık...
"İnsanlığın en büyük trajedilerinden biri ahlakın din tarafından ele geçirilmesidir." Sir Arthur Charles Clark

Çevrimdışı zaujas

  • **
  • 204
  • Rom: 3
  • "Gölgesiz Bulut"
    • Profili Görüntüle
    • Kenan Demir Blog
Ynt: Karlı Gece
« Yanıtla #4 : 16 Haziran 2015, 09:24:41 »
Aslında hikayedeki karakterlerin anlatılacak çok macerası var ve Kartalın Ruhu adlı hikayeyle bu karakterlerin hikayesi birleşiyor, tabii kafamda :) Belki Kartalın Ruhu'nu yazmaya devam edersem bu okuduğun kısa hikayeninde devamı gelir.

Söz sessizlikte, ışık karanlıkta...

Çevrimdışı

  • ***
  • 403
  • Rom: 7
  • ☆★
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karlı Gece
« Yanıtla #5 : 30 Haziran 2015, 15:07:06 »
Selamlar;

Kurgu güzel yalnız çok fazla yazım ve noktalama hatası var. Onlara daha fazla dikkat etmelisin. Onun dışında diyaloglarda karışıklık olmuş gibime geldi. Kim ne konuşuyor felan derken karakterler birbirine giriyor. İlk başta Ran'ın kimin çırağı olduğunu anlayamadım bile. Kurguyu ve betimlemeleri sevdim, özenildiği takdirde gerçekten çok hoş bir hikaye olur :).
İt was one of those March days.
When the sun shines hot,
And the wind blows cold.
When the summer in the light,
And winter in the shade.

Çevrimdışı zaujas

  • **
  • 204
  • Rom: 3
  • "Gölgesiz Bulut"
    • Profili Görüntüle
    • Kenan Demir Blog
Ynt: Karlı Gece
« Yanıtla #6 : 30 Haziran 2015, 15:23:44 »
Okuduğun ve yorumladığın için teşekkürler,

Yazım ve imla hatalarımı elimden geldiğince düzeltmeye çalışıyorum. Bunların dışında, Ran'la ilgili yorumun beni şaşırttı çünkü hikayenin ilk kısmında kimin çırağı olduğu gayet net bir şekilde belli ediyor kendini. Diyaloglar konusunda haklı olabilirsin biraz daha ayrıştırmak iyi olabilir.
Söz sessizlikte, ışık karanlıkta...

Çevrimdışı

  • ***
  • 403
  • Rom: 7
  • ☆★
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karlı Gece
« Yanıtla #7 : 30 Haziran 2015, 15:27:30 »
"Bir anda arkasında sıcaklık hissetti ve etrafının aydınlandığını fark etti. Sanki cehennemin kapısı onun için açılmıştı. Dönüp baktığında elinde meşalesiyle Dalare'yi ve çırağı Ran'ı gördü."

Okuma esnasında, yukarıdaki cümleden sonra insanın kafası karışıyor. Sanki Ran, Kai'nin çırağıymış gibi bir anlam çıkıyor. Yoksa kimin çırağı olduğu tabii ki belli :).
İt was one of those March days.
When the sun shines hot,
And the wind blows cold.
When the summer in the light,
And winter in the shade.

Çevrimdışı zaujas

  • **
  • 204
  • Rom: 3
  • "Gölgesiz Bulut"
    • Profili Görüntüle
    • Kenan Demir Blog
Ynt: Karlı Gece
« Yanıtla #8 : 30 Haziran 2015, 15:32:12 »
Anladım evet o cümlede öyle bir anlam karmaşası var. Senin yorumundan ilk baştan itibaren anlayamadığını zannettim :)
Söz sessizlikte, ışık karanlıkta...

Çevrimdışı kargasiz

  • ***
  • 428
  • Rom: 7
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karlı Gece
« Yanıtla #9 : 01 Temmuz 2015, 13:56:29 »
Devam edecek gibi görünen güzel bir hikaye olmuş. Devam etmeyeceğini söylemişsiniz tabi ki :)

Çevrimdışı zaujas

  • **
  • 204
  • Rom: 3
  • "Gölgesiz Bulut"
    • Profili Görüntüle
    • Kenan Demir Blog
Ynt: Karlı Gece
« Yanıtla #10 : 01 Temmuz 2015, 14:09:30 »
Evet devam etmeyecek,
esasında bu hikayeyi yazacaktım Kartalın Ruhu yerine. O hikayedeki karakterlerden birinin geçmişini kurgularken kendimi bir anda Kartalın Ruhu hikayesinin içinde buldum.

Bir süre uzun hikaye yazmayı düşünmüyorum. Aklımda bir kaç tane kısa hikaye var.
Söz sessizlikte, ışık karanlıkta...

Çevrimdışı seabiscuitxx

  • **
  • 60
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karlı Gece
« Yanıtla #11 : 27 Temmuz 2015, 22:43:15 »
geçidin iki yanına kurulmuş küçük kalelerden izinsiz yaban geyikleri bile geçemez denirdi bu geçitten. cümlesinde bu geçitten kısmı fazla.

Hikaye anlatımı iyi. Bence güzel bir konu bul ve uzun soluklu bir roman yaz. Tadına vardığında yazmayı bırakamayacaksın.
Ölüm sadece başlangıçtır.

Çevrimdışı zaujas

  • **
  • 204
  • Rom: 3
  • "Gölgesiz Bulut"
    • Profili Görüntüle
    • Kenan Demir Blog
Ynt: Karlı Gece
« Yanıtla #12 : 27 Temmuz 2015, 23:54:43 »
geçidin iki yanına kurulmuş küçük kalelerden izinsiz yaban geyikleri bile geçemez denirdi bu geçitten. cümlesinde bu geçitten kısmı fazla.
Yorumuna katılıyorum, tekrar okuyunca bana da fazla geldi.

Uzun hikaye konusuna gelirsek, aslına bakarsan bende uzun hikaye yazmayı seviyorum ama herkes uzun yazabilir, bu yüzden bir süre kısa hikaye yazarak kurgu tekniğimi geliştirmek istiyorum.
Söz sessizlikte, ışık karanlıkta...

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karlı Gece
« Yanıtla #13 : 07 Ağustos 2015, 22:31:17 »
Selamlar, biraz acı tatlı bir yorumla geldim.

Olumlu yönleri genelde söylenmiş, birkaç eleştiri de olmuş. Bunlarda bahsedilen şeyleri yorumumdan çıkararak gözüme çarpan birkaç şey söylemek istiyorum.

İlk olarak paragrafların görevi çok iyi yapamadığını söylemeliyim. Bazı noktalarda ("Cümlesinin sonunda, artık iyice ısınmış kılıca elindeki çekiçle sert bir darbe indirdi," diye başlayan paragrafta özellikle) paragrafın içerisinde iki farklı konudan bahsediliyor. Bu durum cümleler ardı ardına sıralandığı için kişi/mekan ayrımının yapılmasını zorlaştırıyor. Hikayenin bir noktasından başka bir noktasına geçerken ya da konuyu değiştirirken paragraf kullanılması kafa karışıklığını gideriyor, buna daha fazla dikkat etmek hikayenin akıcılığı açısından önemli.

İkinci olarak diyaloglarda biraz zorlama var gibi. Fazla samimi olma çabası karakterleri yapmacıklaştırmış. Karakterlerin belli kişilerle karşılaştıklarında -mazileri de hesaba katılarak- esprili bir dil kullanmaları ya da belli göndermeler yapmaları diyaloglara doğallık katar elbette ama bu hikayede göndermelerin ve imalı konuşmaların dozu biraz kaçmış gibi geldi bana. Konuşmalarda biraz daha sıradanlık onları daha gerçekçi hale getirecektir.

Yazım yanlışları elbette olabilir, bunlar kolayca düzeltilebilecek şeyler olduğu için çok değinmiyorum. Fakat özellikle noktalama işaretlerinin (en önemlisi de virgül) yanlış kullanılması ya da kullanılmaması cümlelerde tökezlemeye, hatta bazen anlamın kaymasına yol açıp hikayenin sadece yapısını değil akıcılığını da etkiliyor. O yüzden ekstra özen gösterilmeli. Hikayenin genelinde imla iyiydi ama tabi düzeltilmesi gereken yerler var.

Son olarak hikayenin akışı gerçekten bir devamı olacakmış gibi fakat bir yandan da tam bir başlangıç izlenimi vermiyor. Sanki daha büyük bir şeyin parçası olması gerekiyor ama o şeyin ne olduğu henüz tam oturmamış... Benim daha çok aklıma takılan nokta ise mekanların, olayların ve diyalogların birbirleriyle olan kopuklukları oldu. Gidişat çok sallantılı; giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinin neredeyse hiç dengesi yok. Tabi bu eleştiriyi bir kısa hikaye bazında yaptığımı da belirtmeliyim zira bunu daha çok bir yazma egzersizi olarak yaptığını düşünüyorum. Aklındaki karakterleri, olayları, mekanları yazıya geçirmek için yazılmış bir yazı gibi. Bunun değeri de tam bir kısa hikayeden az değil, sadece benim eleştirimin girişi, gelişmesi ve sonucu belli kısa hikayelere yönelik olduğunu belirtmek istedim.

Ellerine sağlık ve yazmaya devam!
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı zaujas

  • **
  • 204
  • Rom: 3
  • "Gölgesiz Bulut"
    • Profili Görüntüle
    • Kenan Demir Blog
Ynt: Karlı Gece
« Yanıtla #14 : 08 Ağustos 2015, 10:20:04 »
Zaman ayırıp okuduğun ve detaylı yorumun için teşekkür ederim. Bu hikayeye kısa bir hikaye yazayım diye başlamadım, aklımda uzun soluklu bir hikaye vardı. Ama sonrasında devamını getirmedim ve kısa bir hikayeye dönüştürdüm.

Diyalog konusunda Dalare ve Ran'ın konuşmaları bana hala normal geliyor. Kai biraz daha rahat ve espirili bir karakter olsun istedim. Son kısımlarda Kai'nin düştüğü duruma karşı alaycı bir tavrı var Dalare'nin.

İki karakterle başlayıp, sonra farklı bir karakterle devam ettiği için bazı kopukluklar olduğu konusunda haklısın.

Bakalım sonraki hikayelerimde daha iyi bir kurgu oluşturabilecekmiyim :)
Söz sessizlikte, ışık karanlıkta...