Kayıt Ol

Bilinmeyen Bir Tanrıya - John Steinbeck

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
Bilinmeyen Bir Tanrıya - John Steinbeck
« : 15 Haziran 2015, 02:10:51 »

Alıntı
O’dur insana nefes veren, güç O’nun armağanıdır bize.
En büyük Tanrılar bile boyun eğer O’nun emirlerine.
Yaşamdır O’nun gölgesi, ölümdür O’nun gölgesi;
Uğruna kurbanlar sunacağımız bu Tanrı kim?

There for try on aberration what love luscious yourself still right felt execution claim to be whee care nothing filled how darkness that the most stillborn going to be polish tends decay guilt from providence gonna repair wanna epiphany let them come when asylum deicide bent to somehow caligula you fucked soul feeble.

Sanırım yukarıdaki paragraftan hiçbir şey anlamadınız. Sorun yok, ben de aklıma gelen kelimeleri rastgele yazdım zaten. Bir dili iyi bilmemize rağmen kelimeler rastgele sıralandığında maalesef ki çok bir anlam ifade etmiyor. İnsan ruhu da birçok parçadan oluşan bir bütündür ve onu anlayabilmek için gerçekten tanımanız ve özünü görebilmeniz gerekir. Öyle ki insan ruhu her daim rastgele parçaların oluşturduğu kompleks bir bütündür. Onunla aynı dili konuşmanız veya aynı havayı solumanız yetmez. Bir kalabalığın içerisinde dahi ufak bir ipucu tüm niyeti belirtebilir lakin her bakan göz bunu göremez.

Steinbeck'in hayat verdiği karakterleri ve dünyayı okurken, insanları yeterince tanımadığımı fark etmekle birlikte doğaya çok sığ baktığımı kavradım doğrusu. Duygulara bu denli derinlemesine bakmak belki de insanların deliliğine vakıf olmakla eşdeğerdir. Evet, Steinbeck masumiyetini koruyarak bu deliliğe şahit olmuştur.

Konu olarak, Kaliforniya’ya giderek yaklaşık 60 dönümlük toprak parçasını alıp, büyük meşe ağacının altına yaşayacağı evi inşa eden Joseph Wayne, mülkiyet kavramının getirmiş olduğu güvenle adeta duygusuz bir kişiye dönüşmüş olup, doğanın gönüllü bir hizmetkârı haline geldikten sonra ona itaat ederek isteklerini yerine getirmiştir.

Ölen babasının ruhunun büyük ağaçta yeşerdiğine inana Joseph, zamanla yaptığı tüm şeyi ağaçla paylaşır. Bir süre sonra ise 3 erkek kardeşi yanına taşınarak aynı ölçüde toprak alır ve birlikte büyük bir çiftlik kurarlar. Joseph, bu süreçte evlenmek ister ve evlenir. Fakat bunu sadece varlığını devam ettirebilmek ve doğanın işleyişine katkıda bulunmak için yapar. Artık yabancı biridir o, yabancılaşmıştır. İnsanların duyguları kendisine tesir etmez, duyar fakat anlamaz, görür ve faydalanır.

Topraktır onun tanrısı, kendisine ihtiyaç duyduğu her şeyi sağladığından. Kaderi belirleyen de topraktır. Canlar alır, yeni umutlar verir. Joseph onu sorgulamaz. Joseph onun sahibidir aynı zamanda kulu.

Alıntı
İnsanlar mutluydu. Daha önce kuyular kurumuştu sinyor. Tepeler kül gibi bembeyazdı. Yağmur yağınca insanlar mutlu oldu. Bu kadar mutluluğu kaldıramadılar ve kötü şeyler yaptılar. İnsanlar fazla mutlu olduklarında her zaman kötü şeyler yaparlar.

Doğa güçtür. Toprak, yağmur, ağaçlar, hayvanlar, aletler. Peki, doğa insan yaşamı için faydasız olmaya yüz tuttuğu vakit, işte o zaman gerçekten nedir? Despot bir çoban ya da yumuşak kalpli bir tiran ya da sorgulanmaması gereken bir bilmece. Eğer toprak parçası ya da daha doğrusu doğa bir Tanrı idiyse, Joseph onun en ateşli savunucusuydu. Tıpkı İsa gibi kendini tahta parçasına hapsetti. Bunun gerçekleşmesinin nedeni ise bilgeliğinden ötürü bencilliği ve cehaleti idi. Burada suçlanması gereken Joseph mi o zaman? Bence değil. Tıpkı yazarın da bahsettiği gibi yaşam büyük bir döngüdür. Durmadan, değişerek ve yinelenerek devam eder. Bu yüzden ille de bir suçlu arayacak olursak karşımıza çıkacak olan yine bu kutsal döngüdür.

Joseph bir bakıma Legends of the Fall filmindeki Tristan gibidir. Doğru zamanlar da hatalı tutkular ve bunun sonucunda yıkımın bütüne sirayet etmesi.

Alıntı
Ve kayayı çok sevdim. Açıklaması zor. Kayayı senden, bebekten ya da kendimden daha çok sevdim. Bunu söylemek daha da zor; orada otururken kayayla bütünleştim. Küçük dere benden çıkıyordu, ben kayaydım ve kaya da... Bilemiyorum. Kaya, dünyadaki en güçlü, en güzel şeydi.

Bu kitapta doğayla insan hesaplaşıyor. İnsanlar kendilerine amaç ve hedef biçiyor lakin kader denilen hızlı yaratık bunların önüne geçerek yine bildiğini okuyor. İnsanın hırslarını konu alıyor, doğanın işleyişini. Sonunda kazanan hangisi mi oluyor? Bunu biliyor olmalısınız.

Öteki Steinbeck kitapları gibi politik bir alt metne sahip olmaktan öte mitolojik ve dini göndermelerle beraber insan üzerine odaklanan ve insanın bir anlamda kendiyle mücadelesini anlatan devasa bir kitap. Konu ve işleyiş olarak ağır olduğundan yazarın temel kitaplarını okumanızdan sonra bu esere yönelmenizi öneririm.

Çeviri olarak da gayet güzel bir okuma sunuyor kitap. Çevirmen Ayşe Başcı’nın ellerine sağlık. Yalnızca ufak tefek harf eksikliklerinin olduğunu belirteyim.

Bir de yalnız bende mi oluyor bilmiyorum ama Remzi Kitabevi’nden çıkmış olan hangi kitabı okusam ciltte yırtılmalar meydana geliyor. Oysaki kitabı 60 derecelik açıdan fazla açmıyorum. Umarım bu sorunla yalnızca ben karşılaşıyorumdur.

Evet, hâlâ ne diye duruyorsunuz? Alsanıza bir Steinbeck kitabı elinize.

Çevrimdışı Blonde

  • *
  • 27
  • Rom: 0
  • Hobbit+Lotr+HP
    • Profili Görüntüle
    • Blog'um
Ynt: Bilinmeyen Bir Tanrıya - John Steinbeck
« Yanıtla #1 : 01 Temmuz 2015, 16:45:10 »
Güzele benziyor. :) Teşekkürler ^^
.may we meet again