Shopenhauer'ın dediği gibi, özgün ol. Bunun sırrı yazarken düşünmek değil, düşündükten sonra yazmaktır. Çok düşün, ama amacından sapma kurguda ki metinlerinde bütünlük olsun.
Diğer hususlarsa, senin kültürüne ve potansiyeline bağlı.
Bu konuda farklı bir fikrim var benim. Şahsen, günlerce düşünüp elimde yine hiçbir şeyle kalıyorken, klavyenin başına oturduğumda veya elime kalem kağıt alıp sayfaya ne var ne yok girişerek yazmaya başladığımda, ilk düşündüğümle alakasız ama çok daha içime yatan şeyler ürettiğimi görüyorum. Kimilerine göre, ve ben buna katılıyorum, günde 1000, 2000 kelime -en az- yazmalıyız ki kendimizi geliştirebilelim.
Amaçtan sapmamak için her paragrafın sonunda, 'bu yazdığım ne işe yaradı, yazdığım hikayeye, kurguya, konuya nasıl bir katkı sağladı?' diye kendi kendime sorarım ben mesela. Tavsiye ederim.
Yazış stilimiz ve yazdığımız şey farklıdır, değil mi?(Aslında bir bütün, ama yazarın niyetini, aklındakileri belirtirkenki niyeti tamamen stilden anlaşılır.)
Eğer oturup direkt olarak yazarsanız anlattığınız şeyin yakın zaman gözlemi(kesinlikle geniş bir zamanda yapılmamış) olduğunu ve yoğunluğunun pek olmadığını görebiliriz. Aklınızda bulunmayan fikri varmış gibi göstermek için fikir oluşana kadar süslü ve gereksiz cümleleri kullanarak okuyucuyu kandırmaya çalışırsınız. Eğer o an yazıyorsanız etrafınızda bulunan olayların sizi direkt olarak etkilediğini, bilinç altınızda okuduğunuz şeylerin de bu etkilere dahil olduğunu kabul edersiniz. Düşünce oluşurken ve bu fikrin yoğunluğu yayılmamışken bilinçaltı doğrudan etkiler.
E o zaman, yazdığınız şeyin özgün(Tamamen özgün veya biraz özgün diyemeyiz. Bir yazı ya kişinin beynine özgüdür, ya değildir.) olduğunu nasıl iddia edebilirsiniz Tabii size ettiniz demiyorum, sadece havada bırakılacak bir soru bu.
Ama durum böyleyken, ki benim de bunu yapmışlığım var; insanlara gidip de bu benim yazım demek ne kadar aciz ve yüzsüz olduğumu gösterir. Ahmet, Mehmet, Ayşe, Cenk, Fadime, Asil; biri beyninizde bir etki uyandırdı gittiniz yazdınız, bu sizin hikayeniz mi, katkıda bulunan sizin düşünce yetiniz mi? Ee oturunca başka ne düşüneceksiniz ki sizin dünyanız etrafınızdaki insanlar ve yazarlar. Tabii size kalmış karar. 
Son olarak, iyi yazarların sadece oturup da fikir bulup, bu şekilde dünyaca ünlü olduğunu düşünmekse bu insanların yoğun anlatımlarına saygısızlık olur. Düşünce zamanla oluşan ve gelişen bir şeydir.
Ayrıca yeniden Shopenhauer'den alıntı yapmak istiyorum, belki size bir referans olur;
Bir düşünçe ancak sözcükler dizisi halini alana kadar gerçekten yaşar; o anda taş kesilir ve oracıkta ölür; lâkin tıpkı eski çağlarda yaşamış ve fosilleşmiş bitki ve hayvanlar kadar kalıcı hal alır. Gerçekten de anlık olan düşüncenin varlığı bir kristalin kristalize olduğu an ile kıyaslanabilir.
Bir düşünce sözcüklere dönüştüğü andan itibaren artık ne içimizdeki varlığını sürdürebilir ne de ciddiyetinin derinliğini muhafaza edebilir.
Başkalarının da haberdar olacağı bir şekle büründüğünde içimizdeki varlığı son bulur; tıpkı annesinin doğurduğu bir çocuğun dünyadaki varlığı başladığında annesinin içindeki varlığının sona ermesi gibi.
Bence oturup da öylesine yazan bir insan, bildiği düşünce ve fikirleri, sentezler kafasına göre yazar. Bu hoş değildir ve özgünlükten söz edilemez. Yazarın sadece yazmanın hoş olacağını düşündüğü, böyle bulduğu düşünceleri yazmasıyla karman çorman bir yazar halini alması bir olur. Zira ben böyle bir yazar tanımam, yazar dediklerime saygısızlık olur.
Sanırım yeterince açık olmadım, beni anlamamanız dolayısıyla anlaşılabilir bir durum. Karşımdaki kişinin anlattıklarımı, belirli rasyonel sınırlar dahilinde idrak edeceği varsayımı altında konuştuğum zaman böyle olabiliyor.
Oturup direkt yazmaktan kastım, sıfır birikim ve/veya sıfır bilgiyle klavyenin başına geçip "dıugıoşfsdjfsdfsdşogıdh" şeklinde tuşlara saldırmak, ardından da aralarında anlam taşıyan rastgele kelimeler bir araya getirip onlardan anlam çıkarmaya çalışmak değildi. Süslü ve gereksiz cümleler kurmakla ilgili söylediklerinizi birkaç defa okumak zorunda kaldıysam da (

) bu tür anlatımları hiçbir zaman sevmeyen ve kullanmayan biri olarak sizinle hemfikir olduğumu belirtmek istedim.
Daha önce kimsenin düşünmediği bir şeyi düşünmeye çalışmaktan ziyade, herkesin düşündüğü bir şeyi en iyi şekilde aktarmak gibi bir şey de vardır. Aynı fikri her insan farklı şekillerde söyleyebilir, ancak yalnızca birkaçı bunu bize duyurup kabul ettirebilmiştir. Bir gün öleceğimiz düşüncesini ilk defa düşünen mi bize bunu daha iyi aşılamıştır, yoksa bunu daha iyi anlatabilen mi? Tabii ki de daha iyi anlatabilen.
Ergo, özgünlüğü fikirde değil, üslupta aramak kanımca daha mantıklı olan yoldur. Ama bu öznel bir konu şu anda. (Normalde değil, ancak tartışmamızın hatrına öyle diyelim.)
"Hiç düşünmeyin, sadece yazın!" dediğimi düşünmeniz biraz üzücü olmuş. Benim demek istediğim, düşüncelerimi elle tutulur malzemelerle destekleyip düzenlemezsem yazmak bitmeyen bir sürece dönüşecektir.
Çevremde düşünürlerden alıntı yapan, yazmak dışında yazarlığa dair her şeyi yapan insanları çok görüyorum. O tür kişilere, hiç yazmadan sadece düşünerek kafalarında bir romanı bitirip tek seferde oturup yazmalarının mümkün olup olmadığını sorduğumda ise, yine bir düşünürden bir referans duyuyorum ve konu birden Kierkegaard'a falan kayıyor. Hepimiz lisede felsefe gördük sonuçta. Ha, 'şekil' falan oluyorlar orası ayrı konu.
Dolayısıyla size de aynı şeyi soracağım. Yazmak, emek işidir. Hem düşünmek hem de yazmak gerektirir. Sadece düşünerek kafanızda bir roman yazdığınız gün, (kafanızda olduğunun tıpkısının aynısı şeklinde basıldığında veya yazmayı bitirdiğinizde yani) haklılığınızı kabul ederim. Elinizi öperim. Kapınızda yatarım.
Benim saygımı hak edecek kişi, bana çok düşündüğünü söyleyen kişi olmayacaktır dolayısıyla. Çabalayan, üreten, ürettiğini geliştirmeye çalışan, yazdıklarını insanlara gösterip "b*k gibi olmuş" cevabını aldığında eksiklerini sorgulayan, yılmayan, Beşiktaş-Fatih arası otobüste Radiohead dinlerken birkaç ulvi şey düşünmekten öteye gidip gerçekten bir şeyler yazan kişiye olacaktır.
Animeden tiksinirim, ancak denk gelip izlediğim bir bölümden örnek vereyim; Rock Lee gibi birine yani.
Şimdi uyumadan önce 2000 kelime yazmak gibi daha verimli bir şey yapacağım. Esenlikle kalın.