Kayıt Ol

Ufuktaki İhtiyar

Çevrimdışı sibot

  • *
  • 7
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ufuktaki İhtiyar
« : 25 Eylül 2015, 01:57:04 »
 Saman kağıttan yaptığı gemisini bıraktı denize. Gözleri,sanki küçük geminin hiç batmayacağına inanıyormuş gibiydi. Yüzünü artık ele geçirmiş olan çizgilerden bir yol çizip sakallarına doğru inen gözyaşını titreyen parmaklarıyla sildi. Bir saman kağıt parçasının onu bunca duygulandırmasına anlam veremiyordu. Ellerini yüzüne kapatıp  bir müddet öylece durdu. Derin bir nefes aldı ve yüzünü gökyüzüne çevirdi.

 Bulutlar asık çehreleriyle kaplamışlardı sonsuz maviliği. Bugün denize çıkamayacağını anlamak canını sıkmıştı. Kıyıda olmayı çaresizlik olarak görüyordu. Sanki hayalleri ufuk çizgisinin ardındaydı,kıyıda olmak hayallerine uzak kalmaktı. Ufuk çizgisi ne kadar sonsuzda gözükürse gözüksün,kendi hayalleri ne kadar uzak olabilirdi  titrek ellerine? Hele bir küreği çekmeye başlasa...

 Bugünü sevemeyeceği aşikardı. Baba yadigarı "Umut"unu kıyıya çekmek için küreklerine asıldı. Yaşlı omuzları artık şikayet edercesine kıtırdarken "Umut" kıyıya kendini atmıştı bile. Kürekleri bırakıp kafasını geriye doğru yasladı .Eski radyosunun düğmesini çevirdi. Bu havada yapılabilecek en güzel şey buydu. Radyo,ihtiyarın omuz eklemleri kadar şikayetçi olmasa da cızırdamayı ihmal etmiyordu. Cızırtıların arasından yükselen ses sanat güneşinindi.Çok eskilerden gelen bir yakarıştı bu:

      "Belki bir gemi güvertesinde, 
       Sen beni unutmuş için kupkuru.. 
       Benim gönlümde hâlâ o arzu, 
       Sevgilim, ne zaman kavuşacağız..
"

 Saman geminin ardından dolan gözleri tekrar ıslandı. Birden doğrulup o eski günlerini düşündü. O zamanla bu zaman arasında ne fark vardı? "Yıllar..." dedi sessizce. "Ne dizlerimde güç,ne kalbimde inanç... Hoş,onlar olsa bile kavuşacak bir gemi güvertemiz bile yok." Sitemle "Umut"un yıllanmış tahta gövdesine bir yumruk indirdi. Şu andan beri ufuk çizgisi daha uzak,hayalleri daha ulaşılmazdı.

 "Elbet bir gün buluşacağız" diye devam ediyordu hala sanat güneşi. Küskün bir çocuk gibi radyoya baktı. Kafasını iki yana sallayarak radyoyu kapattı. Artık kararını vermişti. Ya ufuk çizgisini ellerinin arasına alıp umuduna sarılacaktı,ya da deniz olacaktı. Son bir gayret küreklerine sarıldı. Gittikçe kara yüzünü gösteren bulutlar her yeri siyaha boyuyordu. Denize vuran göğün gölgesi bile siyahtı. Omuzlarını silkti,yola çıktı. Ufuk çizgisine doğru yaşlı omuzlarıyla kürek çekmeye devam etti. Artık gücü kalmamıştı.

 Dudaklarından son iki mısra düşüverdi.Nazım'dandı:

      "Deniz olunmalı, oğlum, 
       bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla."


24.09.2015


 

Çevrimdışı Müstehzi

  • *
  • 38
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ufuktaki İhtiyar
« Yanıtla #1 : 29 Şubat 2016, 22:34:47 »
"Radyo,ihtiyarın omuz eklemleri kadar şikayetçi olmasa da cızırdamayı ihmal etmiyordu." Bu cümle çok hoşuma gitti. Yaptığın alıntılarla da öyküne renk katmışsın. Gözüme çarpan şeylerden biri virgülden sonra boşluk bırakmaman oldu. Eğer boşluk bırakırsan gözlerimize güzel bir jest yapmış olursun :).
"Bir saman kağıt parçasının onu bunca duygulandırmasına anlam veremiyordu." cümlesindeki "saman" gereksiz göründü gözüme bilmem katılır mısın? Bence cümlede kulak tırmalayan bir durumu var.
Bunlar haricinde sade bir yitiş öyküsüydü ve güzel bir tat bıraktı. Belki ihtiyarın iç dünyasına yapılacak daha derin yolculuklarla farklı bir çehreye bürünebilirdi öykü. Tabii bu haliyle de kendini okutuyor. Eline sağlık.
“Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum.”
- Fernando Pessoa