Ayrıca arka kapakta başka yazarların o eser hakkındaki beğeni dolu sözlerine yer verilmesi de pek estetik gelmiyor bana.
Ben o arka kapak övgülerinden nefret ediyorum. Öyle sözler söylüyorlar ki beni bunalıma sokuyor. Birincisi beklentiyi bazen o kadar yükseltiyor ki kitaba başlayınca ben mi göremiyorum bunun güzelliğini diye kendinizi sorgulatıyor. İkincisi kişisel bir problem, yine yazara öyle güzel methiyeler düzüyorlar ki kendi kendime "Hiç bu kadar iyi olamayacağım." dememe neden oluyor.
Hayran olduğu yazarlar konusuna hiç sizin gözünüzle bakmamıştım. Yeni bir bakış açısı.
Dipnot: Beğendiğimiz özgeçmişleri paylaşıp, hangi noktaların iyi olduğunu belirtebiliriz. Örneklerle pekiştirmeyi hep daha verimli bulmuşumdur.
Ben başlayayım: Albert Camus - Tersi ve Yüzü'nün arka kapağındaki kendi paragrafı.
"Brice Parain, sık sık, yazdıklarımın en iyisini bu küçük kitabın içerdiğini ileri sürer.
Hayır aldanıyor. Çünkü insan, yirmi iki yaşında yazı yazmasını pek bilmez. Ama Parain'in söylemek istediğini anlıyorum. Bu acemice sayfalarda sonradan yazdıklarımdakinden daha çok gerçek aşk bulunduğunu söylemek istiyor. Haksız da değil. Bu sayfaların yazıldığı zamandan beri yaşlandım, çok şeyler görüp geçirdim...". Devam ediyor ama benim değineceğim nokta burayı kapsıyor.
Altı çizili cümleyi birkaç sene önce okumama rağmen hala kafamda yankılanır. Bana da umut verir. Yazarın ne kadar alçak gönüllü davrandığını belirtmeye gerek bile yok. Alçak gönüllü insanları hep sevmişimdir.
Bu bir özgeçmiş örneği olmasa da okurun ilk bakacağı arka kapaktaki yazıdır. Konudan sapmış gibi olmuş ama neyse. Daha güzel örnekler bulunabilir.