Kayıt Ol

Şafağın Gözyaşları

Çevrimdışı bells_lestrange

  • *
  • 18
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Şafağın Gözyaşları
« : 23 Şubat 2008, 22:24:25 »
ilk yaızmı da paylaşıyım dedim :P sonuncuyu burda yayınlamıştım bu da benm ilk yazım olarak nitelendirdğim yazı işte.. o günden beri gelişme va rmı yok mu size bırakıyorum :)

  Evanescence ft. Seether - Broken eşliğinde okunması tavsiye edilir.
___________________________________________________________________________________
  Sabahın ilk saatleri… “Koruyucum” olarak nitelendirdiğim gecenin zamanı dolmak üzere. Ancak ruhumu sıkan bir şeyler var. Belki de tam aksine; ruhumu huzura kavuşturan şeyler… İçeride boğucu bir sıcaklık var, bunu hissedebiliyorum; ancak ben üşüyorum. Vücudum ani titremelerle sarsılıyor. Buna inat pencereyi açıyorum. “Koruyucum”un nefesinin içeri dolmasına izin veriyorum. Sonra… Sonrasını anlatmak imkansız.
  
  Tek bildiğim, o şekilde yatağımda kıvrılarak yatıp saatlerce ağlamak. Ve ağlamamın sebebi her zamanki gibi yine aynı. Onu düşlüyorum ve onu düşünüyorum. Bunu yaparken de gözyaşlarıma hakim olamıyor, hepsinin birer inci tanesi büyüklüğünde yağmur damlaları gibi yastığıma düşmelerini izliyorum. Ve saatler sonra kendime geliyorum. Saate bakmak için başımı çevirdiğim anda beni şoka uğratan zamanı görüyorum: 05.05. Gecenin bitmesine az kaldı, sadece dakikalar… Artık uyuyamayacağımı anlayınca kalkıp giyiniyorum. Niyetim çok açık. Sessizce koridora yöneliyor, ve ses çıkarmamak için ayaklarımın ucuna basarak yürüyorum. Birkaç saniye içinde mutfağa ulaşıyor, ve balkon kapısını sessizce aralayıp kendimi dışarı atıyorum. Hüküm süren artık gece değil. Sol tarafıma dönüp balkonun ucuna doğru yürümeye başlıyorum. Soğuk mermer çıplak ayaklarımı dondursa da titremelerimden eser yok. Sabahın ilk ve o en soğuk saatlerinde bile… İçimdeki ateş tüm benliğimi ele geçirmiş. Önümde duran görüntüye bakıp hayran kalıyorum. Bulutların hepsi, aynı renk ahenkliğine uyabilmek için doğacak olan güneşe akın etmiş gibi. Hepsi ilk ışıklarla aydınlanmış, pespembe. O bulutların arasındaysa küçücük bir boşluk var altın renginde. Daha gözükmüyor ama, ben “gelen”i biliyorum ve bugün onu ben karşılayacağım. “O ahenge ben de katılmak istiyorum.” ve başarıyorum. Yüreğimdeki ateş azgın dalgalara dönüşüp beni kıyıya fırlatmış ve ben nereye gideceğimi bilmiyorum. Gözlerimde küçük pırlantalar parlayıp yavaşça yüzümden kayarken onu düşünüyorum; “yeni gelen”e  “Merhaba!” deyip karşılarken onu düşünüyorum; sessizliğin tek hakimi olup bunu bozan kuş cıvıltıları kulağıma dolarken onu düşünüyorum;  beynimde dün, gün boyunca dinlediğim şarkının melodileri yankılanırken onu düşünüyorum; rüzgâr uzun saçlarımı tüm ahenge eşlik edecek biçimde dalgalandırırken onu düşünüyorum…
  
  Hava gittikçe aydınlanıyor. Ve bu kez korkmuyorum! Daha önce de korkmadığımı düşündüm; ama o zaman “koruyucum” olarak geceyi seçtim. Karanlığın bir parçası olup saklanmayı düşledim ve “Korkmuyorum!” dedim. Ne kadar da yanılmışım… Şimdiyse böyle değil. Yüzümü güneşe dönüp fısıldıyorum: “Saklanmak istemiyorum!”
  
  Sanki beni duyup anlamış gibi yavaş yavaş yükseldiğini görüyorum. Gözlerimdeki yaşlarla karşısında dimdik duruyorum. Ruhum o kadar huzurlu ki. Ah bir de bilse… Ve o anda 2 ayrı mucizeye tanıklık ediyorum: güneşin doğması ve bir insanın sevgisi, benim sevgim…
 
  Tenim soğuktan donmuş gibi; ama ruhum yanıyor. Benliğimde bütün zıtlıkları aynı bu şekilde barındırıyorum işte: senden nefret ederken seviyorum. Hep böyleydi hâlâ da öyle.
  
 “Taşıdığım ne kadar büyük bir yük?” Ancak onun içinde yok olup gitmeyeceğimi biliyorum. Yine de yardım istiyorum. “Bana yardım et, lütfen…” Yüzüm güneşe dönük ve gözlerim gökyüzünü tararken bunları söylüyorum.
  
  Son gözyaşlarımı dökerken de saatlerdir yaptığım gibi onu düşünüyorum. Şarkının sözleri beynimde hâlâ yankılanırken son kez derin bir nefes alıyorum. Nedenini bilmeden çok daha huzurlu olduğumu hissediyorum. Zamanın geldiğini biliyor ve aynı sessiz, aynı yumuşak adımlarla yeniden içeri giriyorum. Boy aynasının yanından geçerken durup kendime bakıyorum. Saatlerce ağlamama rağmen kızarmak yerine hâlâ inanılmaz derecede beyaz duran ve gözyaşlarımın etkisiyle ışık saçan gözlerimle rüzgârın dağıttığı uzun saçlarımla oluşan görüntü beni oldukça etkiliyor. Sessizce yoluma devam ediyorum. Odama girince derin bir nefes alıyor ve açlığımı bastırabilmek için defterimle kalemime sarılıyorum. İhtiyacım olan tek şeyin yazmak olduğunu biliyorum çünkü. Bitirdiğimde etrafa bir göz atıyorum ve saati görüyorum: 07.07…


Çevrimdışı nymph

  • ***
  • 412
  • Rom: 1
  • <3 Murtagh <3
    • Profili Görüntüle
Ynt: Şafağın Gözyaşları
« Yanıtla #1 : 23 Şubat 2008, 22:36:41 »
çok güzel olmuşşş (=  arada ben de yapardımm parmak uçlarına basarak yürümek balkona çıkıp güneşin doğmasını beklemek falan =) ellerine sağlıkk (=
kimse yaLnız kaLmak isteMez
beLki beNde sırf bu yüzdeN iNnmak istedim saNa
kimse Mutsuz oLmak istemez
biLmem ki sen sebebtiN çok yaLan söyLedin baNa..
[/u]

Çevrimdışı bells_lestrange

  • *
  • 18
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Şafağın Gözyaşları
« Yanıtla #2 : 23 Şubat 2008, 23:31:21 »
evet zevkli bi şey aslında.. insanın içinde yeniden bi umudun doğması gibi.. =)

Çevrimdışı nymph

  • ***
  • 412
  • Rom: 1
  • <3 Murtagh <3
    • Profili Görüntüle
Ynt: Şafağın Gözyaşları
« Yanıtla #3 : 23 Şubat 2008, 23:50:00 »
kesinlikle süper bir şeyy bazen sabahlara kadar otururum sırf onu seyredebilmek için (=
kimse yaLnız kaLmak isteMez
beLki beNde sırf bu yüzdeN iNnmak istedim saNa
kimse Mutsuz oLmak istemez
biLmem ki sen sebebtiN çok yaLan söyLedin baNa..
[/u]