Emirhan Burak Aydın - MacGuffin Diye Bir Şey YokturEmirhan Burak Aydın’ın öykülerini sayısız dergide ve fanzinde okudum. Birçoğu aklımda yer etti. Bazılarını tekrar okudum. Uzun soluklu işlerine de aşinaydım ve onları da seviyordum. Ancak bir öyküsü var ki aklıma gelince bile heyecanlanıyorum: MacGuffin Diye Bir Şey Yoktur.
Kayıp Rıhtım Aylık Öykü Seçkisi’nin 1. Yıl Özel Sayısı için kaleme aldığı bu öykü, benim gerçeklik algımı şiddetli bir şekilde kırmıştı. O öyküyü okuduktan sonra bir kovboy hikâyesi yazmaya karar vermiştim. Ama hiç fırsatım olmadı. MacGuffin diye bir şey olmamasını seviyorum.
http://oykuseckisi.com/macguffin-diye-bir-sey-yoktur-emirhan-burak-aydin/Füruzan - Edirne’nin KöprüleriFüruzan’ı bu yaşıma kadar neden ve nasıl okumadım bilmiyorum. Parasız Yatılı kitabında yer alan bu öykü yüreğimi kabarttı. Memet Fuat’ın,
“Orhan Kemal’in kahramanı olan kızlardan biri yazmaya başladı.” yorumu o kadar gerçek ki, üstüne daha ne denir bilemiyorum. Hala Adile sanki aklımın bir köşesinde daima benimle olacakmış gibi hissediyorum, bu bir çeşit aşk.
Stephen King - Siyah Giysili AdamKaranlık Öyküler kitabında yer alan bu öyküyü ilk dinlediğimde -o yaşlarda aşırı korktuğum için King öykülerini anneme okutturuyordum- günlerce kâbus görmüştüm. Öyküde bir çocuk, ormanda siyah giysili bir adamla karşılaşıyordu. Şeytan ona annesinin bir arı tarafından sokularak öldürüleceğini söylüyordu. O korkuyu dün gibi hatırlıyorum. Çünkü “o arıyla” bir gün boyunca evde mahsur kalmıştım.
Aynı arı olduğundan eminim. Dehşet dolu dakikalar yaşadım. Bu unutulmaz anı için Siyah Giysili Adam’a âşığım.
Stephen King - N.Bir başka Stephen King öyküsüyle devam etmek istiyorum. Karanlık Çökünce kitabından “N.” aşklarımdan biridir. Obsesif Kompulsif Bozukluk tanısıyla ilk defa bu öyküde karşılaşmıştım. Öykünün dış dünyaya açılan ve içinde dehşet barındıran gedikleri bir yana, beni daha çok bu tanım germişti. Kendimi daha iyi tanımama sebep olan, çok kıymetli ve muazzam bir öykü bu.
Stephen King – Maple Sokağı’ndaki EvTamam, bu son King öyküsü ilan-ı aşkım. Ama Rüyalar ve Karabasanlar’ın ilk cildinde yayınlanan bu öyküyü atlasaydım eksik hissederdim. King’in yine bütün sınırları kaldırdığı, akıllara “bir şey olacak” hissini kazıdığı, aşırı yaratıcı ve bence eşi benzeri olmayan bir öykü. Üstelik Bradbury çocuklarının başına gelenleri anlatıyor. Nasıl âşık olunmaz? “Bir şey olacak” hissi hayatımın önemli bir kısmında hep benimleydi. Yine dünyayı tanımanın en harika yolusun King.
Oğuz Atay – Demiryolu HikâyecileriKorkuyu Beklerken’de yer alan Demiryolu Hikâyecileri uzun yıllar bir ütopyaydı benim için. Bir dağ kasabası istasyonunda üç hikâyeci… Trendeki yolculara hikâyelerini satarak geçiniyorlar. Ötesi var mı? Seviyorum.
Ayfer Tunç – Kar YolcusuKemal Varol’un derlediği “Demiryolu Öyküleri” kitabında yer alan çoğu öyküye objektif yaklaşmamış olabilirim. Hepsi benim bebeğim gibiydi. Ama Ayfer Tunç dağların arasında öyle huzursuz bir çember çizmişti ki âşık olmamak elde değildi. Yanan sobanın ıslak çoraplardan çıkarttığı dumanları görebiliyorum. Kurtlar olmasa kendisini yokmuş gibi sanacak Eşber’e sayfalar boyu yarenlik ettim. Yine ederim, hiç sıkılmam. Çünkü seviyorum.
Bahri Vardarlılar – İlahi Bugs Bunny Komedyası’na İki Ciltlik Metro BiletiBahri Vardarlılar ile tanıştığım İlahi Bugs Bunny Komedyası’na İki Ciltlik Metro Bileti adlı öykü kitabının aynı adlı öyküsüne vurulmamak için çok çabaladım ama olmadı. O kaosu, o çözülemedikçe delirten esrarları bir türlü unutamıyorum. Hem dünyasıyla hem diliyle benim için yeni bir kapıydı. Zihnim açıldı, gönlüm hızlı hızlı atmaya başladı. Sevdim işte seni.
Mevsim Yenice – Tilkiler Aç mı Kalsın?Post Öykü’nün Mart – Nisan 2016 tarihli sayısında karşıma çıkan bu öykü, Mevsim Yenice ile ilk karşılaşmam olması adına da çok önemliydi. Öyküyü okuduğumda bitirip tekrar okudum. Sonra yanımdaki arkadaşıma uzatıp ona da okuttum. Üzerine dakikalarca konuştuk. Bir dergide karşıma çıkan en güzel şeylerden biri olduğunu daha ilk anda anlamıştım. Bence Mevsim Yenice’nin adını ve kalemini önümüzdeki yıllarda çokça duyacağız. Evvelden keşfedip kalemine âşık olma fırsatı bulduğum için kendimi şanslı hissediyorum.
Karin Tidbeck - Augusta PrimaBu listeye başlarken Tidbeck’in Zeplin adlı derlemesinden bir öykü söyleyeceğimden emindim. Hangisine âşıktım, bunu kestirmek için biraz düşünmem gerekti. Kitabın tamamına ilan-ı aşk edemediğim için ilk defa gerildim. Ama sonunda diğer öykülerin arasından bir milimle öne çıkan Augusta Prima’yı gördüm. Zamanın oraya ait olmadığı ve tiksindirici bir şey olarak kabul edildiği o acayip yer. Sabır isteyen, insanı zamanın dışına çıkartan bir öykü. Tam âşık olmalık.
Kelly Link - Karanfil, Zambak, Zambak, GülTuhaf Şeyler Oluyor yine benim için çok özel bir yere sahip kitaplardan. Sanırım bazı hisler var, onlara erişince otomatikman âşık oluyorum. Bu listeyi yazarken fark ettim ki Stephen King’in Maple Sokağı’ndaki Ev öyküsündeki “belirsizlik” hissi, yine karşıma çıkmış da haberim yok. Hatta beni vuran satırların altını çizmişim, aynen alıntılıyorum:
“Geçen hafta boyunca sürekli bir şeyler olacakmış gibi hissettim, içimde kelebekler uçuşuyordu âdeta. Bir şey olacaktı. Derslerimi anlattım, eve gelip yatağa girdim, bütün hafta olacak o şeyi bekledim ve derken cuma günü öldüm.”Bir şey olacak diye beklerken âşık oldum.
Roald Dahl - Dilek“Son Perde”, Roald Dahl ile tanıştığım şahane bir öykü derlemesi. “Dilek” adlı öykü ise başlı başına bir mutluluk sebebi. Çocukluğa dönüş. Bir halıya karşı verilen ölüm kalım savaşı. Nasıl âşık olunmaz ki?
J.D. Salinger – Muz Balığı İçin Mükemmel Bir GünSalinger’ın Dokuz Öykü adlı kitabında yer alan mükemmel bir hikâye. Sadece ismi bile âşık olmanıza yetecekken Glass Ailesi’yle tanışmak için de harika bir fırsat. Kumsalda geçirilen bir tatil öyküsü, çarpıcı finaliyle ancak bu kadar yürek burkabilirdi. Muz balıkları hâlâ aklımın sularında yüzüyor.
Sait Faik Abasıyanık - Öyle Bir Hikâye“Alemdağ’da Var Bir Yılan”da yer alan hikâye okuduğum en fantastik şeylerden biri. Lisede neden Sait Faik’ten bu kadar sıkıldığımı hatırlayamıyorum bile. Paltosunun cebine cinayet işlediğini iddia eden bir deliyi saklayan kahramanımızla tanıştığımda heyecandan aklım çıkmıştı. Bu sınırsızlık beni de özgür hissettirdi. Ve âşık tabii. Bu öyküden sonra Sait Faik’le yeni baştan tanıştım diyebilirim. E öyle olunca da insanın dünyası değişiyor. Nasıl değişmesin?
Raymond Carver – TüylerCarver’ın “Katedral” adlı kitabının ilk öyküsü “Tüyler”. Bence Carver ile tanışmak için harika bir fırsat. Gözle görülmeyen gerilimler beni hep çekmiştir. Yine mi şu “bir şey olacak” hissi, demeyin. Bu öyküde ötesi de var. Ve bir tavus kuşu. Gel de âşık olma.
Ahmet Hamdi Tanpınar – Abdullah Efendi’nin RüyalarıYanılmayı çok seviyorum. Aynı yanılgıyı Sait Faik’te de yaşamıştım. Yıllar sonra dönüp âşık olduğum yazarlardan Ahmet Hamdi Tanpınar. “Hikayeler” adlı Dergâh yayınlarından çıkan toplu derleme bir çeşit edebiyat dersi gibi. Abdullah Efendi’nin Rüyaları ise bambaşka bir dünya. Üstüne kelime söylemek haddim değil. Sadece âşığım. Bilin istedim.