İlginç Bir Macera
-
Kralın Dönüşüyle birlikte toplanan konsey sonunda bir karara vardı.
İki Kuleden de gönderilen elçiler, bu kararı tüm krallıklara duyurmak üzere yollara düştüler. Olan bitenden bihaber olan
Küçük Prens ileride başına geleceklerden habersiz oynayıp duruyordu şatonun avlusunda. En kuzeydeki soğuk krallıktan en güneydeki sıcak topraklara kadar her yerde söylenmeye başladı
Buz Ve Ateşin Şarkısı.
Zaman Çarkı işlemeye devam ettikçe prens büyüdü ve kuvvetli bir delikanlı oldu. Hasta babasını kurtarabilmek için
Unutulmuş Diyarlara uzun ve zorlu bir göreve çıkması gerekiyordu.
Prensin yanına krallığın en iyi yedi şövalyesini verdiler. Hepsi de bu görev için gönüllü olanlardan seçilmişlerdi. Yalnız bu ırak diyarlarda uzun zamandır süre gelen bir lanet vardı. Halk arasında
Miras Döngüsü olarak adlandırılan bu lanet, unutulmuş bu diyarlarda gezeleyen herkesin zihninde bir şeytanlık peyda eder ve bir servet hastalığı içini yakıp kavurana kadar o kişiyi
Deliliğin Dağlarında ölüme terk edermiş. Çok sevdiği babası için tüm riskleri göze alan prens yola koyulmuş adamlarıyla.
Körler Ülkesinden geçmişler ve
Kralların Yolundan.
Bir gün dinlenmek için ormanda bir tepeye kurulmuşlar. Şövalyelerden birisi sadakatini göstermek için hemen atılmış ve "
Gece Nöbeti benim" demiş. Bir diğeri ateşi yakmış ve en tıfıl olanları da bir hikaye anlatmaya başlamış.
Kayıp Kıtanın Özgürlüğü için yapılan savaşı hatırlayıp kederlenmişler o gece ve karınlarını doyurup uyumuşlar iyice. Prens o gece rüyasında ziyaret edilmiş kadim tanrılarca ve ona gösterilmiş
Kıyamet Gösterisi.
Ertesi gün zaman kaybetmeden yola koyulmuşlar.
Yerdenizde
Ejder Gemilerini görmüşler ve üzerlerinde
Ejderha Mızrağı savaşçılarının ihtişamına tanık olmuşlar. Yolların birinde, kendine
Bozadam diyen yaşlı bir kaçıkla karşılaşmışlar. Güneyin
Son Hanedan Büyücüsü olduğunu iddaa eden bu yaşlı bunağı arkalarında bırakıp yollarına devam etmişler.
Fener Balığının Kayıp Işığını aramışlar yerdenizde.
Ölüm Kapısından geçmişler ve
Ötekiler Arasında adı bile duyulmamış zalim bir
Cadıbulanın elinden zor kurtulmuşlar. Ve
Gölgelerin Yolunu yarılamışlar.
Yolun Sonundaki Okyanusa varmadan doğuya sapmışlar ve
Şamanlar Diyarına varmışlar bitap düşmüş atları, bedenleri ve zihinleriyle. Burada, şamanların lideri onlara
Karanlığın Sol Elini beklemeleri ve biraz da dinlenmeleri için izin vermiş. Prens ve adamları burada güçlerini toparlayıp
Ozanın Şarkısının eşliğinde ayrılmışlar bu diyardan.
Avalon'un Sislerini aşıp varmışlar sonunda unutulmuş diyarların hudutlarına.
Ateş Rüzgarı eserken kum tepelerinin ardından, aç ve susuz kalmışlar günlerce. Kudretli şövalyelerinin bazılarını çöle kurban vermişler lakin sonunda çölün diğer ucundaki efsunlu vahaya ulaşmayı başarmışlar. Prens ve adamlar burada yıkanıp vahanın suyundan içmişler ve onun iyileştirici etkisine şahit olmuşlar. Geri dönüşü hiç gözüne kestiremeyen prens ve geriye kalan son iki adamının imdadına
Kılıçlar Adasından gelen bir gezgin yetişmiş.
Evcil ejderhasıyla prens ve adamlarını evlerine kadar götürmüş. Hatta inanmazsınız bir ara bulutların arasında bir kız çocuğu bile görmüşler. Kız onlara yanlış yolda olduklarını söyleyip, doğru yolu öğütlemiş. Eve döndüklerinde prens babasına vahadan getirdiği suyu içirmiş. O günden sonra Prens
Arthur'un Serüvenleri tüm diyarlarda anlatılır olmuş.
Derler ki prens babasını iyileştirdikten sonra krallıktan temelli ayrılmış.
- Peki nereye gitmiş dersin?
- O öğlen ejderhanın sırtındayken ratladıkları
Gökyüzüne Düşen Kızı arayıp durmuş.
- Peki bulabilmiş mi?
- Kim bilir? Bir bira daha ister misin?