mit,
İlk kitap, açıkçası bende de biraz hayal kırıklığı yarattıydı. Hele ki Yüzüklerin Efendisi'nden sonra... Yalnız... 'deus ex machina' denen olayı R. A. Salvatore kadar olmasa da M. Weis ve T. Hickman ikilisi de kullanıyor, bunu hatırlatmamda fayda var. Hani beklemediğiniz anda beklemediğiniz şekilde bir mucize gerçekleşebilir o 'ısındığınız ama yok oluveren karakterler' açısından.

Spoiler vermeden ne kadar açıklayabilirim bilmiyorum.

Haplo'yu daha adam akıllı tanıyamıyorsunuz bile, zira ilk kitapta kendisi çok sonra ortaya çıkıyor. İlerlerseniz seveceğinizden eminim. (Çok iddialı oldu ama ne yapayım, favori karakterlerimden biridir. Pek objektif bakamıyorum.

)
Daha önceki yorumumda da söylediğim üzere, ırkların sosyal yaşamları, özellikleri, bölünen her dünyada birbirinden çok farklı. Cüceler hakkındaki hayal kırıklığınızın giderileceğini ve 'geg'lerin kendilerinin 'cüce' olduklarını hatırlayacağını söyleyeyim.

Bunların dışında, benim favorim Abarrach'ın -toprak dünyasının- ziyaret edildiği üçüncü kitap Ateş Denizi'dir. Gerçi ikinci kitaptan itibaren kaba tabiriyle 'Lan! N'apmış bunlar!' demeye başlıyorsunuz.
İkinci kitapta sizi bir de sürpriz bir karakter beklemekte! Niran Elçi'nin esprisi yüksek çevirisiyle tabir edersem 'deyyus eksi makine'leriyle, metinler arası bağlantıları kullanarak yaptığı monolog-diyaloglarıyla ve en önemlisi 'deliliğiyle' size çok yakın gelecek, önceden tanıdığınız bir karaktere çok benzeyen bir karakter bu...

Eğer okumayı azıcık bile istiyorsanız devam edin derim.
