Kayıt Ol

Ozan Beedle'in Masalları Merakla Beklenen Masalları

Çevrimdışı brave_prens_1988

  • **
  • 380
  • Rom: 2
  • dürüstlük yoksa arkadaslıgında anlamı yoktur
    • Profili Görüntüle
Ozan Beedle'dan 1. masal: Büyücü ve Zıplayan Kazan

Amazon, geçenlerde açık artırmaya girerek yaklaşık 4 milyon dolara (yaklaşık 2 milyon sterlin (pound)  satın aldığı J.K. Rowling'in Ozan Beedle’dan Masallar (The Tales of Beedle the Bard) adlı kitabındaki masallar hakkındaki görüşlerini yazdı. Büyük ihtimalle bırakın okumayı, görme şansını bile bulamayacağımız için yazının spoiler içermesi herhalde kimse için sorun olmayacaktır ;)

 

J.K. Rowling'in Ozan Beedle’dan Masallar (The Tales of Beedle the Bard) adlı kitabını görmek, tutmak ya da okumak öyle bir deneyim ki, tarif etmenin kolay bir yolu yok, o yüzden tek bir kelimeyle başlayalım: “Vay canına!” Varlığı bile büyülü bir gerçek (bir romandan çıkarılan bir eşya), tüm dünyada sadece 7 kopyasının bulunması ve daha önce kimsenin anlatmadığı masalların JK Rowling’in elyazısıyla yazılmış ve resimlenmiş (ve daha ilk sayfalardan resme yeteneği olduğu anlaşılıyor) olmasından bahsetmiyorum bile. Rowling'in elyazısı en sevdiğiniz teyzenizin tanıdık karalamaları gibi –okunaksız değil ama dikkat istiyor – böylece yavaş yavaş okuyarak her kelimedeki gizemin tadını çıkarabiliyorsunuz.

Peki kapağını açmakla en büyük keyfi yaşadığınız bir kitabı nasıl incelersiniz? Sadece sayfaları çevirip hikayelerin birbiri ardına akmaya bırakırsınız. Okuduğunuz basit masalları Ezop’un fablları gibi içinize çeker ve serinin temasını tekrarlarsınız; Rowling'in elyazısındaki her köşeyi ve kıvrımı takip eder ve kitabı benzersiz kılan her ayrıntının keyfini çıkarırsınız –bu harf biraz koyu, yazı burada neredeyse sayfadan taşacakmış. Bütün bunları görür ve asla hakkını veremeyeceğinizi bilerek canlandırmaya çalışırsınız. Bunu bilerek, haydi kitaba dalalım ve başlayalım, benimle gelir misiniz?--Daphne Durham




1. " The Wizard and the Hopping Pot (Büyücü ve Zıplayan Kazan)

Harry Potter serisinde olduğu gibi, ilk masal olan Büyücü ve Zıplayan Kazan'ın da ilk sayfasının üstünü bir çizim süslüyor –bu kez şaşırtıcı şekilde iyi çizilmiş bir ayağın üzerinde duran yuvarlak bir kazan var (merak edenleriniz varsa, ayak 5 parmaklı, ve merak edenler olduğunu biliyoruz). Bu masal yeterince neşeli başlıyor, kısaca tanıştığımız bir “neşeli yaşlı büyücü” ile, fakat bize fazlasıyla sevgili Dumbledore’umuzu hatırlatıyor ve durup içimizi çekmek zorunda kalıyoruz.

Bu "çok sevilen adam" sihrini asıl olarak komşularının iyiliği için kullanıyor, “şanslı tencerem” dediği kazanda onlar için iksirler ve panzehirler hazırlıyor. Bu nazik ve cömert adamla tanıştıktan çok kısa bir süre sonra, adam ölüyor (epey ileri bir yaşta) ve her şeyi tek oğluna bırakıyor. Ne yazık ki, oğlu babasına hiç benzemiyor (ve tamamen bir Malfoy’a benziyor). Babası ölünce kazanı keşfediyor ve içinde (oldukça gizemli bir şekilde) tek bir terlik ve babasının bıraktığı bir notu buluyor, "Saf bir umutla, sevgili oğlum, buna asla ihtiyacın olmamasını diliyorum." Çoğu peri masalında olduğu gibi, bu andan sonra işler ters gitmeye başlıyor...

Adına bir kazandan başka bir şey bırakılmamış olmasına içerleyen ve sihir yapamayan insanlarla hiç ilgisi olmayan oğlan, kasabaya dönüyor ve komşularına kapısını kapatıyor. İlk olarak kız torunu bir siğil istilasına uğrayan yaşlı bir kadın geliyor. Oğlan kadının yüzüne kapıyı çarptığı zaman, anında mutfakta yüksek bir şangırtı duyuyor. Babasının eski kazanından bir ayak çıkmış ve üstü feci siğillerle dolu. Komik, fakat iğrenç. Bir Rowling klasiği. Yaptığı hiçbir büyü işe yaramıyor ve onu (yatağında bile) takip eden zıplayan, siğilli kazandan kaçamıyor. Ertesi gün oğlan kapıyı eşeğini kaybeden yaşlı bir adama açıyor. Onun yardımı olmadan kasabaya mal götüremiyor ve ailesi aç kalacak. (anlaşılan o ki hiç peri masalı okumamış olan) Oğlan kapıyı yaşlı adamın yüzüne kapatıyor. Elbette siğilli ayağı olan şangırdayan kazan artık anırmaya ve açlık gurultuları çıkarmaya da başlıyor. [Dikkat spoiler var!] Gerçek bir peri masalında olduğu gibi, oğlanın daha birçok ziyaretçisi oluyor ve sonunda sorumluluğunu, yani babasının bıraktığı asıl mirası kabul edinceye kadar biraz gözyaşı, biraz kusmuk ve ağlayan bir köpek geçiyor konudan. Bencilliği bırakıp her taraftaki kasaba sakinlerini ondan yardım istemeye çağırıyor. Birer birer onların hastalıklarını iyileştiriyor ve böylece kazan boşalıyor. En sonunda kazanımız gizemli terliği de atıyor içinden, bu terlik artık sessiz olan kazanımızın ayağına pek güzel uyuyor ve ikisi batan güneşe doğru yürüyor (ve hopluyorlar).

Rowling daima hem akıllı hem de komik öyküler yazar ve Büyücü ve Zıplayan Kazan da bunun istisnası değil; köyün tüm siğilli hastalıklarını üzerinde toplayan ve bencil bir büyücünün ardında zıplayarak dolaşan tek ayaklı kazan bunun iyi bir örneği. Fakat bu kitabın ve özellikle de bu masalın gerçek sihri, sadece yazım tarzında saklı değil, kazanın “şangır, şungur” seslerini vurgulaması ve öykü ivme kazanırken elyazısının da karışmaya başlaması, sanki okuyucuyla birlikte onun da acele ettiğini gösteriyor. Bu dokunuşlar öyküyü benzersiz bir şekilde Rowling’e ait kılıyor ve bu masal özellikle öyle.


ALINTIDIR...   LUNATİC.BLOGCU.COM   dan alınmıştır. izin istemek isterdim ama  ulaşamadım. en azından kimden olduğunu söylemenin  yükü hafifleteceğini düşündüm
8.kitaba  başladık  bilipte okumayan, okuyupta yorum yapmayan bizden değildirr :D


z anka yoldaşlıgı   FRED WEASLEY
ölüm yiyen    REGULUS  BLACK

Çevrimdışı brave_prens_1988

  • **
  • 380
  • Rom: 2
  • dürüstlük yoksa arkadaslıgında anlamı yoktur
    • Profili Görüntüle
Ozan Beedle'in Masalları 2. Masal
« Yanıtla #1 : 25 Mart 2008, 10:22:34 »
Ozan Beedle'dan 2. masal: İyi Şans Çeşmesi

2. "İyi Şans Çeşmesi - The Fountain of Fair Fortune"
En sevdiğiniz masallardan biri olmaya aday olan bu masal, sayfanın tepesinde pırıl pırıl, suyu akan bir çeşme resmiyle başlıyor. Şimdi kitabın 30. sayfasındayız ve Rowling’in yıldızlar ve kıvılcımlar çizmeyi sevdiğini (ve bunu oldukça iyi yapıyor) açıkça anlamış bulunuyoruz. Hemen her masalın başı ve sonu peri tozuna bulanmış gibi (Peter Pan tarzı – hayranları Rowling’in cinperilerinin böyle hoş şeyler yapmaktan uzak olduğunu bilirler) (cinperilerle 2. kitapta tanışmıştık, Lockhart’ın KSKS sınıfına dalıp ortalığı dağıtmış ve filmde Neville’i avizeye asmışlardı). Öykünün ilk sayfasında metnin altında aynı zamanda bir de küçük gül ağacı var. Oldukça sevimli ve gül çizmeyi deneyen herkesin bildiği üzere, kolay bir iş değil – bu da Rowling’in bunu bir hatayı kapatmak için çizmiş olması olasılığını azaltıyor (bazılarımız böyle yapıyor olabilir). Başlamak için çok gösterişli bir tarz ve "İyi Şans Çeşmesi”ne epey canlılık katıyor. Belki de bu yüzden, öykü çok görkemli başlıyor ve son derece gösterişli ve gizemli bir peri masalı olarak devam ediyor: “Güçlü bir büyü” ile korunan sihirli ve kapalı bir bahçe var. Yılda bir kez, “talihsiz” birinin çeşmenin yolunu bulmasına, orada yıkanmasına ve “sonsuza dek iyi şans” bulmasına izin veriliyor. Ahhhh, tam Harry Potter hayranlarının hayal edeceği gibi. Aslında bu masal en sevdiğimiz bölüm olarak öne çıkıyor, çünkü hayranları olan bizlerin onun romanlarında hayran olduğumuz ve hala bulmak istediğimiz macera tadına sahip.

 

Bunun muhtemelen hayatları boyunca karşılarına çıkacak tek fırsat olduğunu bilen (büyücü olan ve olmayan) insanlar, çok uzaklardan gelip bahçeye girmeye çalışıyorlar. Bu noktada üç cadı karşılaşıp birbirlerine acıklı öykülerini anlatıyor. Birincisi Asha, “hiç bir Şifacının iyileştiremediği” bir hastalığı var ve çeşmenin onu sağlığına kavuşturacağını umuyor. İkinci cadı Altheda, bir büyücü tarafından soyulmuş ve küçük düşürülmüş. Çeşmenin onun çaresizlik duygusunu gidermesini ve onu yoksulluktan kurtarmasını umuyor. Üçüncü cadı olan Amata, sevgilisi tarafından terk edilmiş ve çeşmenin onun “matem ve özlemini” gidermesini umuyor. Rowling sadece birkaç sayfada, sadece mükemmel bir peri masalı dramı yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda ilginç bir çatışma da oluşturuyor –genç ve yaşlı okurlar Asha, Altheda ve Amata’nın (ve bu isimler ne kadar müthiş değil mi?) yaşadığı acılardan en azından biriyle kendini özdeşleştirecektir, peki hangisinin kazanacağını seçebilir misiniz? Cadılar (en sevdiğimiz serideki karakterlere çok benziyorlar) üç akıl bir taneden iyidir diyerek çeşmeyi birlikte bulmaya çalışıyorlar. İlk ışıkta duvarda bir çatlak beliriyor ve bahçeden sürünerek çıkan sarmaşıklar ilk cadı olan Asha’nın etrafını sarıyor. Asha Altheda’nın kolunu yakalıyor, o da Amata’ya sarılıyor. Fakat Amata bir şövalyenin zırhına takıldığı ve sarmaşıklar Asha’yı içeri çektiği için, üç cadı şövalyeyle birlikte duvardan içeriye çekiliyor ve kendilerini bahçede buluyorlar.

Çeşmede sadece birinin banyo yapmasına izin verileceği için, ilk iki cadı Amata’nın bir davetsiz misafir, yani yeni bir rakip getirmesine kızıyorlar. Kadınların cadı olduğunu anlayan ve adına pek güzel uyan (Lord Şanssız) şövalye, sihirli güçleri olmadığı için bu yarışmaya girmek istemediğini açıklıyor. Amata birden vazgeçtiği için onu azarlıyor ve gruba katılmasını istiyor. Rowling’in Potter kitaplarına damgasını vurmuş olan dostluk ve arkadaşlık temalarına sarılmaya devam ettiğini görmek insanı yüreklendiriyor, güçlü, akıllı kadın karakterler yazmaktaki yeteneğinden bahsetmeye bile gerek yok. Harry’nin yardıma ihtiyaç duymasının ve arkadaşlarının onu desteklemesinin doğal olduğunu öğrenmesi için 7 kitap geçti, sorumluluğu ve yükü paylaşma hakkındaki aynı düşünce bu masalda da kuvvetle hakim.

Çeşmeye yolculukları sırasında bu uyumsuz grup, üç engelle karşılaşıyor. Burada tanıdık peri masalı bölgesindeyiz, ama güçlü, basit betimlemeler ("şişen, kör, dev beyaz solucan") ve karakterlerin başarıya ulaşmak için birlikte çalışmaları öyküye okuma zenginliği ve saf Rowling tarzını katıyor. İlk olarak “acılarının kanıtını” isteyen solucanla karşılaşıyorlar. Sihirle ve diğer yollarla birkaç başarısız saldırıda bulunduktan sonra, Asha'nın hayal kırıklığıyla döktüğü gözyaşları solucanı ikna ediyor ve dördünün geçmesine izin veriliyor. Sırada çok dik bir yokuş var ve onlardan “alınlarının teriyle” geçmeleri isteniyor. Defalarca tepeye tırmanmaya çalışıyorlar ama saatler süren çabaları sonuç vermiyor. En sonunda, arkadaşlarını cesaretlendirmeye çalışan Altheda’nın çabaları (özellikle kaşından damlayan bir damla ter) bu engeli de aşmalarını sağlıyor. En sonunda yollarına bir dere çıkıyor ve “geçmişlerinin bedelini ödemeleri” isteniyor. Yüzerek ya da atlayarak geçme denemeleri başarısız oluyor, ta ki Amata asasını kullanmayı akıl edip onu tek eden sevgilisinin anılarını zihninden çıkarıp suya atana kadar (selam Düşünseli!). Suda atlama taşları beliriyor ve dördü de çeşmeye ulaşıyorlar, burada hangisinin çeşmede yıkanacağına karar vermeleri gerekiyor.

[Spoiler!] Asha yorgunluktan yere yığılıyor ve ölmek üzere. O kadar çok ağrısı var ki çeşmeye ulaşamıyor ve üç arkadaşına onu kımıldatmamaları için yalvarıyor. Altheda onu canlandırmak amacıyla hemen güçlü bir iksir yapıyor ve bu karışım Asha’nın hastalığını geçiriyor, böylece artık çeşmeye ihtiyacı kalmıyor. (Bu işin nereye gideceğini anlayanlarınız olmuştur ama okumaya devam edin –Rowling’in bohçasında daha çok sürpriz var.) Altheda, Asha’yı iyileştirince başkalarını iyileştirme gücüne sahip olduğunu anlıyor ve bu da para kazanmak demek. Artık “güçsüzlüğünü ve yoksulluğunu” giderecek bir çeşmeye ihtiyacı kalmıyor. Üçüncü cadı, Amata aşığı için duyduğu pişmanlığı suya atınca, onun gerçek yüzünü görebildiğini (“zalim ve vefasız”) fark ediyor ve artık çeşmeye ihtiyacı kalmıyor. Lord Şanssız’a dönüyor ve cesaretinin ödülü olarak çeşmede onun yıkanmasını teklif ediyor. Şansına inanamayan Şövalye, çeşmede yıkanıyor ve birden kendini “paslanmış zırhı içinde” (işte Rowling’in dehası—tek bir kelimeyle zihnimize baştan aşağıya zırh giymiş bir şövalyenin çeşmede banyo yaptığı görüntüsünü yerleştiriyor) Amata’nın ayakları dibine atıyor ve ona “elini ve kalbini” vermesi için yalvarıyor. Her bir cadının hayalleri gerçek oluyor, şanssız bir şövalye cesaretiyle tanışıyor ve ona inanan tek cadı olan Amata, “onu hak eden bir erkek” bulduğunu fark ediyor. Masal şen grubumuz için müthiş bir “sonsuza kadar mutlu yaşadılar” durumuyla bitiyor, hepsi kol kola ayrılıyorlar (burada yazı özellikle hoş, kol-kola kelimelerini ayıran tire birbirine sarılmış kollar şeklinde yazılmış). Fakat öykü Rowling’in son dakika golü olmadan bitmeyecek: 4 arkadaşın “çeşmenin hiçbir büyüsünün olmadığını” asla fark etmeden uzun ve mutlu bir hayat yaşadığını öğreniyoruz. Olabilecek en iyi son.

Rowling romanlarında olduğu gibi, gerçek gücün sadece bir asada ve zihinde değil, aslında yürekte bulunduğunu vurguluyor. Sadakat, güven, sevgi onun karakterlerine önlerindeki engellerle mücadele etmeleri için güç veriyor. Okurlarına vaaz vermiyor fakat mesaj kesinlikle orada: eğer kendinize başkalarını sevme ve onlara güvenme şansını tanırsanız, zaten sahip olduğunuz gücü kullanabilirsiniz. Çocuklar (ve yetişkinler) için öğrenilecek çok güzel bir mesaj, sevimli ve unutulmaz bir paket içinde!


LUNATİC.BLOGCU.COM dan alıntıdır.
8.kitaba  başladık  bilipte okumayan, okuyupta yorum yapmayan bizden değildirr :D


z anka yoldaşlıgı   FRED WEASLEY
ölüm yiyen    REGULUS  BLACK

Çevrimdışı brave_prens_1988

  • **
  • 380
  • Rom: 2
  • dürüstlük yoksa arkadaslıgında anlamı yoktur
    • Profili Görüntüle
Ozan Beedle'in Masalları 3. Masal
« Yanıtla #2 : 25 Mart 2008, 10:23:32 »
Ozan Beedle'dan 3. masal: Büyücünün Kıllı Kalbi

3. "Büyücünün Kıllı Kalbi -The Warlock's Hairy Heart"
Dikkatli olun sevgili okurlar: Rowling üçüncü ve en karanlık peri masalında Grimm kardeşlere bir gönderme yapıyor. "Büyücünün Kıllı Kalbi"nde çok az gülümseme var ve macera yok, sadece bir sihirbazın ruhunun karanlık derinliklerine giden bir yolculuk bekliyor bizi. Bu korkunç ilk sayfada peri tozu falan yok, onun yerine kaba kıllarla kaplanmış, kanlar damlayan bir kalp görüyoruz (bir kez daha, kapakçıklarıyla ve her şeyiyle gerçek bir kalbi çizmek hiç kolay değildir, fakat Rowling bunu başarıyor – kaba kılları ve geri kalan hepsini). Metnin altında üstünde 3 halka bulunan ve bir kan gölü içinde yatan eski moda bir anahtar var ve diğerlerinden farklı bir masalla karşı karşıya olduğumuzu açıkça gösteriyor. Sizi uyarmadığımızı söylemeyin....

Öykünün başında arkadaşlarının aşık olunca yaptığı aptallıklardan utanç duyan, yakışıklı, yetenekli ve zengin bir büyücüyle tanışıyoruz (Rowling burada "gambolling/hoplayıp zıplamak" terimini kullanıyor—okurlarını asla küçümsemediğini gösteren mükemmel bir örnek). Asla böyle bir “zayıflık” göstermeme isteği öylesine güçlü ki, genç büyücü asla aşık olmamak için “Karanlık Sanatlar”a başvuruyor. Potter hayranları burada ikaz edici bir öykünün başladığını fark edecektir -- Rowling gençliğin verdiği cüretkarlıkla ve böyle bir gücün gençlerin elinde bulunmasının oluşturacağı tehlikelerle ilgili birçok ders vermişti.

Büyücünün kendisini aşık olmaktan korumak için ne kadar ileri gittiğinden habersiz olan ailesi ise onun aşktan kaçma çabalarını gülerek izliyor ve doğru kızla karşılaştığında fikrinin değişeceğini düşünüyorlar. Fakat burnu büyük büyücü kendi zekasından emin ve tamamen kayıtsız kalmayı başaracak güce sahip olduğunu düşünüyor. Zaman geçip de bizim büyücü arkadaşlarının evlenip kendi ailelerini kurduğunu gördüğünde bile halinden ve verdiği karardan gayet memnun olmaya devam ediyor, diğerlerinin kalbinden kazınıp sökülmesi gerektiğine inandığı duygusal yükten kurtulduğu için çok akıllı olduğunu düşünüyor. Büyücünün yaşlanan anne-babası öldüğü zaman, yas tutacağına, “huzur bulduğunu” hissediyor. Metnin bu noktasında, Rowling’in elyazısı biraz değişiyor ve kağıt üzerindeki mürekkep biraz koyulaşıyor. Belki biraz daha bastırarak yazıyordur – o da genç büyücüsünden bizim gibi korkup hayal kırıklığına mı uğradı yoksa? Sol sayfada neredeyse tüm cümleler kitabın ortasına kadar uzanıyor, bu sırada biz büyücünün ölen ebeveynlerinin evinde nasıl keyfine baktığını ve “en değerli hazinesini” onların zindanlarına taşıdığını okuyoruz. Karşısındaki sayfada, büyücünün “muhteşem” ve mükemmel yalnızlığından ötürü insanların ona gıpta ettiğini düşündüğünü öğrendiğimiz zaman, Rowling’in yazısının ilk kez teklediğini görüyoruz. Sanki doğru olmadığı açıkça ortada olduğundan muhteşem kelimesini yazmaya dayanamamış gibi. Büyücü yanılıyor, iki uşağın hakkında dedikodu yaptığını duyduğu zaman sinirleri tepesine çıkıyor – biri ona acıyor, diğeri ise evlenecek bir kadın bulamadığı için onunla alay ediyor. Büyücü bir an önce bir “eş” bulmaya karar veriyor, tahminen “herkesi kıskandıracak” en güzel, en zengin ve en yetenekli kadını bulacak.

Şansına, hemen ertesi gün büyücü güzel, becerikli, zengin bir cadıyla karşılaşıyor. Onu kendi ganimeti olarak gören büyücü, kadının peşine düşüyor, onu tanıyanları değiştiğine ikna ediyor. Fakat ondan hem çok etkilenen hem de itici bulan genç cadı, şatosundaki bir ziyafete katılmayı kabul etmesine rağmen, hala onun uzaklığını hissediyor. Partide zengin sofranın ortasında, soytarılar gösteriler yaparken büyücü cadıya kur yapıyor. Sonunda, cadı onunla yüzleşiyor ve onun hoş sözlerine ancak büyücünün “bir kalbi olduğuna” inanırsa güveneceğini söylüyor. [Spoiler alarmı!] Büyücü gülümseyerek (ve hala mağrur) genç kızı zindanlara götürüyor ve içinde kendi “atan kalbinin” bulunduğu sihirli kristal bir mücevher kutusunu gösteriyor ona. Size bunun karanlık bir masal olacağını söylemiştik, değil mi?

Cadı, vücuttan çıkarıldığı için küçülen ve kıllarla kaplanan kalbe bakınca dehşete düşüyor ve büyücüye “onu geri koyması” için yalvarıyor. Cadıyı kendisine daha fazla bağlayacağını bildiği için, büyücü asasıyla göğsünü “açarak” “kıllı kalbi” içine yerleştiriyor. Büyücünün artık sevgi duyabileceğini düşünerek heyecanlanan cadı ona sarılıyor (şaşırtıcı, çünkü biz şu anda “ondan uzak dur” diye çığlık atıyorduk) ve onun cildinin güzelliği ve saçının kokusu korkunç kalbi “deliyor”. Vücudundan uzun süredir uzak olduğu için "garipleşen" kalp, artık “kör” ve “kötü huylu” ve vahşice saldırıya geçiyor. Öyküyü burada bitirip sizi genç cadıyla kıllı kalpli büyücünün akıbetini merak etmeye bırakabilirdik, fakat Rowling öyküye devam ediyor, çünkü ziyafetteki konuklar evsahiplerini merak ediyorlar. Saatler sonra, şatoyu arayıp onları zindanda buluyorlar. Yerde göğsü kesilip açılmış olan ölü genç kız yatıyor. Yanına çömelmiş olan “çılgın büyücü” ise elinde onun “parlayan kıpkızıl kalbini” tutuyor, sevip okşuyor, yalıyor ve kendi kalbiyle değiştirmeyi planlıyor. Fakat onun kalbi güçlü ve vücudunu terk etmeyi reddediyor. Büyücü asla kalbinin onun “efendisi” olmayacağına yemin ederek bir hançer kapıyor ve kalbini göğsünden kesip çıkarıyor, bu kısa zaferden sonra “kanlı ellerinin her birinde” birer kalple genç kızın üzerine düşüp ölüyor. Büyücünün ölümünü tarif eden son paragraf düzensiz görünen ilk paragraf – elyazısı yukarıya ve sağa doğru zor fark edilecek şekilde kayıyor ve öykünün sonunu daha ani ve rahatsız edici gösteriyor.

Rowling, gerçekten büyük masal yazarlarının çoğu gibi, “ahlaksız” olana acımıyor. Öykünün başından beri gurur ve bencillikle hareket eden, kendini tüm duygulardan izole eden ve katılaştıran büyücü, kendini çıldırmaya hazırlıyor ve sonra da masum birinin canını alıp bu arada kendini de yok ediyor (tanıdığımız bir başka kötü adamı hatırlattı sanki, değil mi?). Okuduğumuz diğer masallar gibi, işin sırrı betimlemede, hem gerçek hem de hayal ürünü şeyler için (özellikle ilk sayfadaki çizimleri gördüğümüz zaman). Kanlı kalbi yalayan çıldırmış büyücünün rahatsız edici ve belleğimize kazınan görüntüsü, Grimm kardeşlerin en karanlık öyküleriyle yarışır. Bu öyküyü (ve eninde sonunda hepsini) genç büyücüler ve cadılar için bir fabl kitabı gibi düşünürsek, bu durum Rowling’in Karanlık Sanatların yanlış kullanılması hakkındaki en korkunç ve en az rahatlatıcı masalı yazmasına uyuyor. Biz hayranların çok iyi bildiği üzere, Karanlık Sanatlar ile oynamaya gelmez – asla.



LUNATİC.BLOGCU.COM dan alıntıdır.
8.kitaba  başladık  bilipte okumayan, okuyupta yorum yapmayan bizden değildirr :D


z anka yoldaşlıgı   FRED WEASLEY
ölüm yiyen    REGULUS  BLACK

Çevrimdışı brave_prens_1988

  • **
  • 380
  • Rom: 2
  • dürüstlük yoksa arkadaslıgında anlamı yoktur
    • Profili Görüntüle
Ozan Beedle'in Masalları 4. Masal
« Yanıtla #3 : 25 Mart 2008, 10:24:27 »
4. "Tavşan Babbitty ve Gıdaklayan Kütüğü"

Rowling’in 4. ve en uzun masalının ilk sayfasının üstüne kesilmiş büyük bir ağacın toprakta kalan kütüğü (20 büyüme halkası var – saydık) kurulmuş. Kütükten çıkan dokunaç benzeri 5 kök, çimen ve karahindiba çiçeğiyle kaplı zemine gömülüyor. Kütüğün ortasında karanlık bir çatlak var ve küçük gözlere benzeyen iki beyaz halkasıyla sanki okura bakıyor gibi. Metnin altında minik bir pençe izi var (4 parmaklı). Son öyküdeki kanlı, kıllı kalp kadar korkutucu değil (ve bu kez ön sayfada parlak peri tozunu görüyoruz), fakat bu ağaç kökünün görünümünü hiç sevmedik.

"Tavşan Babbitty ve Gıdaklayan Kütüğü" (çoğu iyi masalın başladığı üzere) uzun zaman önce ve çok uzak bir ülkede başlıyor. Açgözlü ve “budala bir kral” sihri tümüyle kendine saklamak istediğine karar veriyor. Ama önünde iki sorun var: İlk olarak, tüm mevcut büyücü ve cadıları toplatması gerekiyor; ikincisi, gerçekten büyü yapmayı öğrenmesi gerekiyor. Vahşi kara köpeklerle donatılmış “Cadı Avcıları Bölüğü”ne kumanda ederken, aynı zamanda bir “Sihir Öğretmeni”ne ihtiyacı olduğunu ilan ediyor (pek parlak bir fikir değil, sevgili kralımız). Akıllı büyücüler ve cadılar onun çağrısını dikkate almak yerine saklanmayı seçiyorlar, fakat hiç sihir yeteneği olmayan "kurnaz bir dolandırıcı" birkaç basit hileyle bu rolü üstlenmek için blöf yapıyor.

Baş büyücü ve Kral’ın özel öğretmeni olarak atandıktan sonra, dolandırıcı sihirli eşyalar için altın, büyü yapmak için yakut ve iksirler için gümüş kupalar istiyor. Dolandırıcı bu değerli maddeleri saraya götürmek yerine kendi evinde biriktiriyor, fakat Kral’ın eski çamaşırcısı Babbity’nin onu gördüğünden haberi yok. Kadın falcıyı bir ağacın sürgünlerini çekip kopardıktan sonra Kral’a asa olarak takdim ettiğini görüyor. Kurnaz dolandırıcı, Kral’a asasının “Kral onu hak edinceye kadar” çalışmayacağını da eklemeyi unutmuyor.

Kral ve dolandırıcı her gün “sihir” çalışıyorlar (Rowling burada parlıyor, gülünç Kral’ın elindeki sürgünü sallayarak “havaya doğru anlamsız sözcükler haykıran” bir portresini çizmiş), fakat bir sabah kahkahalar duyuyorlar ve onları kulübesinden izleyen Babbity’nin gülmekten yerlere yattığını görüyorlar. Aşağılanan Kral büyük bir hüsran ve sabırsızlıkla hemen ertesi gün tebaasının önünde ona gerçek bir sihir gösterisi yapılmasını istiyor. Umutsuz dolandırıcı uzun bir yolculuğa çıkacağı için krallıktan ayrılmak zorunda olduğunu, bu yüzden bunun imkansız olduğunu söyleyince, artık ondan kuşkulanan Kral ardından Bölüğü göndermekle tehdit ediyor. Öfkeden kuduran Kral, ayrıca eğer “bir kişi daha ona gülerse” dolandırıcının kafasının kesilmesini de emrediyor. Ve böylece, bizim budala, açgözlü, sihirsiz Kral’ımız aynı zamanda ne kadar mağrur ve acınacak derecede güvensiz olduğunu da ortaya koymuş oluyor – bu kısa, basit masallarda bile, Rowling karmaşık, ilginç karakterler yaratmayı başarıyor.

Hayal kırıklığını ve öfkesini çıkaracak yer arayan kurnaz dolandırıcı, doğru Babbitty’nin evine gidiyor. Pencereden dikkatle bakınca “küçük yaşlı kadının” çarşaflar küvette “kendi kendilerine yıkanırken” bir masada oturmuş asasını temizlediğini görüyor. Onun gerçek bir cadı olduğunu ve sorunlarının hem kaynağı hem de çözümü olduğunu görerek, kendisine yardım etmezse onu Bölüğe teslim etmekle tehdit ediyor. Hikayenin bu güçlü dönüm noktasını tam olarak anlatmak güç (ve aslında bu masallardan herhangi biri için de aynı şeyi söyleyebiliriz). Rowling'in romanlarının zenginliğini hatırlamaya çalışın ve onun canlı görüntülerle ve belli belirsiz hissedilen karakter nüanslarıyla dolu bu minicik masalların içine bunları nasıl yerleştirdiğini hayal edin.

Bu taleplerden etkilenmeyen Babbity (eh, sonuçta o bir cadı), gülümsüyor ve yardım etmek için “gücünün yettiği her şeyi” yapacağını söylüyor (eğer daha önceki bir ipucunu kaçırmadıysak, bu kaçamaklı bir cevap). Dolandırıcı ona çalılıklara saklanıp Kral’ın yerine büyüleri yapmasını söylüyor. Babbitty kabul ediyor, fakat eğer Kral imkânsız bir büyü yapmak isterse ne olacağını merak ettiğini söylüyor. Kendi akıllılığından ve başkalarının aptallığından son derece emin olan falcı, onun endişelerine gülüyor, Babbitty'e sihrin kesinlikle “bu salağın hayal edebileceği” her şeyden daha güçlü olduğunu iddia ediyor.

Ertesi sabah, saray halkı Kral’ın sihir yapmasına tanıklık etmek üzere bir araya geliyor. Kral ve dolandırıcı bir sahne üzerinde ilk sihir hareketlerini icra ediyorlar—bir kadının şapkasını yok ediyorlar. Kalabalık büyülenmiş ve şaşakalmış durumda, büyüyü yapanın bir çalılıkta saklanan Babbity olduğunu asla hayal bile edemiyorlar. Bir sonraki gösterisi için, Kral “ince dalı” (bunun her tanımı bizi gülmekten yerlere yatırıyor) atına doğrultup onu havaya kaldırıyor. Üçüncü büyüsü için daha da iyi bir fikir bulmak amacıyla etrafına bakınırken, Bölük’ün Yüzbaşısı Kral’ın gösterisini bölüyor, kucağında bölüğün köpeklerinden biri ölü olarak yatıyor (zehirli bir mantar yemiş). Kral’a köpeği “canlandırması” için yalvarıyor, ama Kral elindeki dalı köpeğe doğrultunca hiçbir şey olmuyor. Babbitty saklandığı yerde gülümsüyor, büyü yapmayı denemiyor bile, çünkü “hiçbir büyünün ölüyü diriltemeyeceğini” (en azından bu öyküde) biliyor. İlk iki büyünün sadece birer hile olduğundan şüphelenen kalabalık gülmeye başlıyor. Kral öfkeden çılgına dönüyor ve büyüsünün neden işe yaramadığını sorunca, kurnaz ve hain dolandırıcı Babbitty'nin saklandığı yeri işaret ederek “hain bir cadının” büyüleri engellediğini haykırıyor. Babbitty çalılıktan çıkıp koşmaya başlıyor, Cadı Avcıları onun ardından av köpeklerini salınca ortadan kayboluyor ve köpekleri “havlayarak” eski bir ağacın gövdesini “tırmalıyor” halde ortada bırakıyor. Artık tamamen umutsuz olan dolandırıcı cadının kendini bir “yaban elmasına” çevirdiğini haykırıyor (bu gergin ve dramatik anda bile mizah saklı). Babbitty’nin tekrar kadın haline dönüp kendisinin gerçek kimliğini açıklamasından korkan dolandırıcı, ağacın kesilmesini emrediyor – çünkü “kötü cadılara böyle yapılır”. Bu oldukça güçlü bir sahne, sadece “kafasını kesin” draması yüzünden değil, aynı zamanda dolandırıcının tüm gerçek cadılık duruşmalarında olduğu gibi kalabalığı galeyana getirebilmesi yüzünden de. Dram kurulurken Rowling’in yazısı hafifçe bozulmaya başlıyor – kelimeler arasındaki boşluklar uzuyor ve sanki öykünün hızına yetişmek istercesine kelimeleri elinden gelen en hızlı şekilde yazdığı hissini veriyor.

[Spoiler!] Ağaç kesiliyor, fakat kalabalık sevinç gürültüleriyle saraya dönerken birden kesilen ağacın kökünden gelen “yüksek sesle gıdaklar gibi bir kahkaha” duyuluyor. Akıllı cadı Babbitty, cadı ve büyücülerin ikiye bölünerek öldürülemeyeceğini ve bunu kanıtlamak için Kral’ın öğretmenini “ikiye bölmelerini” söylüyor. Bu anda dolandırıcı merhamet için yalvarmaya başlayıp yaptıklarını itiraf ediyor. Onu zindana atıyorlar, ama Babbitty’nin budala kralıyla işi daha bitmedi. Hala ağacın kökünden gelen sesi, Kral’ın yaptıklarının Krallığın üstüne bir lanet inmesine neden olduğunu ve bu yüzden kral ne zaman bir cadıya ya da büyücüye zarar verse kendisinin de son derece büyük bir acı duyacağını ve ölmeyi o acıya tercih edeceğini açıklıyor. Artık umutsuz olan Kral dizlerinin üstüne çöküp topraklarındaki tüm büyücü ve cadıları korumaya yemin ediyor ve zarar görmeden büyü yapmalarına izin verdiğini açıklıyor. Memnun olan ama henüz tatmin olmayan kütük, tekrar gıdaklıyor ve Kral’a “kendi aptallığını” hatırlatması için Babbity’nin bir heykelinin yapılmasını istiyor. “Utanç içindeki Kral” bir heykeltıraşa altından bir heykel yaptırmaya söz veriyor ve tebaasıyla saraya dönüyor. En sonunda dişlerinin arasında bir asa tutan "yaşlı ve şişman bir tavşan", kökün altındaki bir delikten dışarı zıplıyor (aha! O minik beyaz gözlerin sahibi oymuş) ve krallığı terk ediyor. Kökün üzerine yerleştirilen altın heykel sonsuza dek orada duruyor ve o krallıkta cadılar ve büyücülerin bir daha asla peşlerine düşülmüyor.

"Tavşan Babbitty ve Gıdaklayan Kütüğü" yaşlı cadının pırıldayan zekâsına dikkati çekiyor –hayranlarına bilinen bir bilge ve becerikli büyücüyü hatırlatması gerekiyor – ve yaşlı Babbitty’nin genç cadı ve büyücüler için nasıl bir halk kahramanı olduğunu hayal edebilirsiniz. Fakat yaşlı bir cadının zafer öyküsü olmanın ötesinde, masal insanların açgözlülük, kibir, bencillik ve ikiyüzlülük adlı zayıflıklarına dikkati çekiyor ve bu hatalı (fakat kötü değil) karakterlerin hatalarını kendi yollarıyla öğrendiklerini gösteriyor. Rowling’in daima üzerinde durduğu ve çılgın büyücüyle vurguladığı kendini bilmenin öneminden hemen sonra gelen bu masalın özü şu, Babbitty Kral’ın kibirli ve açgözlü olduğunu anlamasını sağlıyor, tıpkı Zıplayan Kazan’ın büyücünün bencilliğini ve Çeşme’nin üç cadıyla bir şövalyenin içinde saklı güçleri ortaya çıkardığı gibi. İlk 4 masalında sadece kıllı kalpli büyücünün sonu gerçekten korkunç oluyor, çünkü affedilmez Karanlık Sanatlar’a bulaşıyor ve gerçek benliğinin onu kurtarabileceğini kabul etmeyi reddediyor.

LUNATİC.BLOGCU.COM dan alıntıdır
8.kitaba  başladık  bilipte okumayan, okuyupta yorum yapmayan bizden değildirr :D


z anka yoldaşlıgı   FRED WEASLEY
ölüm yiyen    REGULUS  BLACK

Çevrimdışı brave_prens_1988

  • **
  • 380
  • Rom: 2
  • dürüstlük yoksa arkadaslıgında anlamı yoktur
    • Profili Görüntüle
Ozan Beedle'in Masalları 5. Masal
« Yanıtla #4 : 25 Mart 2008, 10:25:23 »
5. "Üç Erkek Kardeşin Öyküsü"
Eğer siz de bizim gibi “Üç Erkek Kardeşin Öyküsü”nü ilk okuduğunuzda kitabın sonunu bir an önce öğrenmek için acele ettiyseniz, o zaman güzel bir masalı kaçırmışsınız demektir (bizce Ezop’un en iyileri arasında kendine yer bulabilir). Neyse ki şanslısınız, elinizdeki Harry Potter ve Ölüm Yadigarları’nın 21. bölümünü açıp istediğiniz zaman tekrar okuyabilirsiniz. Eğer henüz Rowling’in serisinin son kitabını okumadıysanız (ve sizi gerçek bir şölen bekliyor), bu eleştiriyi okumak istemeyebilirsiniz... şimdilik. Kendinize masalı önce kitaptan okuma şansını tanıyın. Hayal kırıklığına uğramayacaksınız.

5 masalın sonuncusunun (ah keşke düzinelerce daha olsaydı) tepesinde dişleri olan üç kafatası bulunuyor. Ortadakinin alnına bir sembol kazınmış – bir üçgenin içinde yer alan bir dairenin ortasındaki dik bir çizgi. Metnin altında bir kumaş yığını var, üzerinde bir asa (bir kıvılcımlar girdabı fışkırtıyor) ve küçük bir taşa benzeyen bir nesne bulunuyor.

Bu ürkütücü masal, üç erkek kardeş, üç seçim ve beni yüksek sesle oku diye yalvaran üç farklı kader hakkında -- aslında, biz bu üç kardeşle ilk kez Hermione masalı Harry ile Ron’a (ve Xenophilius’a) okurken karşılaşmıştık. Üç kardeş “alacakaranlıkta” (Mrs. Weasley bu masalı “geceyarısı” diye anlatıyor) ıssız bir yolda giderlerken yollarına geçmeleri mümkün olmayan “tehlikeli ve ürkütücü” bir nehir çıkıyor. Çok deneyimli büyücüler oldukları için nehrin üzerine büyüyle bir köprü inşa ediyorlar. Yolun yarısında “kapüşonlu bir gölge” yollarını kesiyor. Ölüm öfkeli ve kardeşlere diyor ki (Ölüm Yadigarları’ndaki komik bir an, Harry öyküyü keserek "Pardon ama, Ölüm onlarla konuşuyor mu yani?" diyor) yaptıkları dalavereyle onun “yeni kurbanlar” kazanmasını önlemişler, çünkü genellikle insanlar nehri geçmeye çalışırken boğulurlarmış. Fakat Ölüm kurnaz ve onlara kendisinden “kaçabilecek” kadar (ince ayrıntılara meraklı olanlar için, 7. kitapta ölümden kurtulacak - evade - diyordu ama elimizdeki kitapta kaçmak - e s c a p e - sözcüğü kullanılmış) kadar akıllı oldukları için onları ödüllendirmeyi teklif ediyor. En sevdiğimiz masallarda bu “kaderini seç” teması vardır – tek bir seçimle bir karakter hakkında çok şey öğrenebilirsiniz ve en iyi öyküler, mesela bu öykü, sizi düşündüğünüzden farklı ve hiç beklemediğiniz bir sona götürür.

“Hırçın ve kavgacı” bir adam olan en büyük kardeş yaratılmış olan en kudretli asayı ister – sahibinin her düelloyu kazanacağı bir asa, “Ölümü yenen” bir büyücüye yakışacak bir asa. Ve böylece Ölüm bir “Mürver ağacından” (kitabımızda büyük harfle yazılmış) bu (kaderi tayin eden) asayı yaratarak onu kavgacı, kendini beğenmiş kardeşe verir. “Küstah bir adam” olan ortanca kardeş, ölümü daha da küçük düşürmeye kararlıdır ve ölen insanları geri çağırma gücünü talep eder. Yerden bir taş alan Ölüm, ortanca kardeşe onun ölüleri geri getirme gücüne sahip olduğunu söyler. Üçlerinde en alçakgönüllüsü ve akıllısı olan en küçük kardeş, “Ölüme güvenmez” ve “Ölümün onu takip etmesini” engelleyecek bir hediyeyle oradan ayrılmak ister. Yenilgiye uğramış olabileceğini bilen Ölüm, “kendi” görünmezlik pelerinini “çok kaba bir jestle” (7. kitapta “çok isteksizce” denilmişti) verir. Her bir kardeşin seçimi motivasyonlarını da açıkça ortaya koyuyor: En büyük olan kendisini herkesten güçlü kılacak olan Mürver Asa’yı istiyor; ortanca kardeş Ölümden güçlü olmak istiyor; en küçük olansa Ölümü arkasında bırakıp sağ salim gitmek istiyor.

[Spoiler!] Sonunda kardeşler hediyelerini alıp ayrı ayrı yollarına, çok farklı kaderlere doğru ilerliyorlar. Birincisi “malum bir köye” gidiyor (7. kitapta “uzak bir köy” denilmişti) ve “kaybetmesi mümkün olmayan” bir düelloya davet etmek üzere daha önce kavga etmiş olduğu bir büyücünün peşine düşüyor. Düşmanını öldürdükten sonra bir handa konaklıyor ve Mürver asa ile övünüp duruyor, onu nasıl “Ölümün ta kendisinden” kazanmış, asa onu nasıl herkesten güçlü kılıyormuş. O gece bir büyücü sinsice yaklaşıp asasını çalıyor ve “ek olarak” boğazını da kesiveriyor. Rowling’in Ölüm’ün en büyük kardeşi “kendisi için” aldığını anlattığı tekrar bölümü akıllara kazınıyor ve hem öyküyü uyarıcı bir masal haline getirip hem de ölümün kaçınılmazlığı hakkında bir ders veriyor. Bu masaldaki en önemli mesajlardan biri, ve özellikle bu kardeşle ilgili olan mesaj, gücü iyiye kullanma kavramı.

Ortanca kardeş boş evine geliyor, taşı elinde üç defadan fazla çeviriyor (kitapta üç kez diyordu), onu “Öleni geri getirmek” için kullanıyor (metinde büyük harfle yazılmış). Bir zamanlar evlenmek istediği kızın geri gelmesi karşısında heyecanla titriyor, fakat kız “sessiz ve soğuk” (7. kitapta "hüzünlü" diyordu),ve acı çekiyor, çünkü artık “fani dünya”ya ait değil. “Umutsuz bir özlemle” dolu olan çaresiz ortanca kardeş, kıza katılabilmek için kendini öldürüyor ve böylece Ölüm ikinci kurbanını da alıyor.

En küçük kardeş “Görünmezlik Pelerini”ni “çok ileri bir yaşa” gelinceye kadar Ölüm’den saklanmak için kullanıyor (7. kitabı okumamış olanlarınız bile artık bunun tamamen bir masal olmayabileceğini anlamış olmalı) ve sonra onu çıkarıp oğluna veriyor. Sonra Ölüm’ü “memnuniyetle” ve “eski bir dost olarak” karşılayarak “bu hayattan ayrılıyor”. Bu masal için o kadar tatmin edici bir son ki – ikinci kez okuduktan sonra bile insanı sarıp sarmalıyor. Basit, güçlü ve dokunaklı olan "Üç Erkek Kardeşin Öyküsü" gücü kullanmak ve kötüye kullanmakla ilgili teoriler ortaya atıyor (Potter serisinde de güçlü bir temaydı) ve yaşam ve ölümle ilgili önemli mesajları paylaşıyor. Bu masal birçok açıdan Harry Potter ve Ölüm Yadigarları hakkında bilgi veriyor ve onu güzelleştiriyor (meraklılar 25. bölümü -"King's Cross"- tekrar okuyup tartışmalı), fakat bizim en sevdiğimiz kısım Dumbledore’un Harry’e Ölüm’ü kabul etmek ve yaşamı benimsemek hakkında verdiği mesajda vurgulanıyor: "Ölene acıma, Harry. Yaşayana ve her şeyden önce, sevgisiz yaşayanlara acı." En küçük kardeş Ölüm’ü aldatmaya ya da gücüyle başkalarına zarar vermeye çalışmadı; bunun yerine hediyesini sadece yaşamak ve ölümden korkmamak için kullandı, böylece uzun ve mutlu bir hayatın sonunda bu dünyadan kendi isteğiyle ayrıldı.

Rowling'in yeteneği sayesinde, yazdığı masallar bu kadar güçlü mesajlar taşımasına rağmen, asla vaaz veren ya da aşırı öğretici değiller (kitaplarında bu özellik iki katıyla var ve bu yüzden çok özeller). Ozan Beedle’dan Masallar (The Tales of Beedle the Bard) Harry Potter serisiyle birçok ortak mesaja sahip ve öyküler Dumbledore'un "doğru olanla kolay olan arasında" seçim yapmakla ilgili uyarısını yansıtıyor. İster kibir ve hırsa karşı uyarsın, ister büyük bir gücün getireceği sorumlulukları ortaya koysun, isterse sevginin ve insanın kendine inanmasının önemini yüceltsin, Rowling'in sınırsız hayal gücü ve usta öykü anlatma yeteneği onun sadık hayranlarının (genç ve yaşlı) bir sonraki derse daha da hevesli olarak gelmesini sağlıyor.




LUNATİC.BLOGCU.COM dan alıntıdır.
8.kitaba  başladık  bilipte okumayan, okuyupta yorum yapmayan bizden değildirr :D


z anka yoldaşlıgı   FRED WEASLEY
ölüm yiyen    REGULUS  BLACK

Çevrimdışı brave_prens_1988

  • **
  • 380
  • Rom: 2
  • dürüstlük yoksa arkadaslıgında anlamı yoktur
    • Profili Görüntüle
Ynt: OZAN BEEDLE IN MASALLARI MERAKLA BEKLENEN MASALLARIN İLKİ
« Yanıtla #5 : 25 Mart 2008, 10:29:39 »
öncelikle  bunu aldığım site sahibine  ulaşamadım  umarım sorun çıkmaz. alıntı oldugunu vurgulayalım.

hikayeye ilk yorumu ben yapayım.  çok merak etmiştim dünyada sadece 7 tane basılan  kitabı acaba okuyabilecekmiyiz diye. ama bu da oldu işte. kimlerin emeği geçti bilmiorum ama bunların çevriminde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

ilk masalımız  anladığım kadarıyla  klasik bir öğüt verici hikaye. dikkatimi çeken  rowling in uslubu. sadece el yazısıyla yazmış ve  anlatıldıgı üzere  harika betimlemelerden oluşuyor.

bu kadın gün geçtikçe gözümde daha da büyüyor.  ( genç olsaydın olmaz mıydı ve ablacığım :D )
8.kitaba  başladık  bilipte okumayan, okuyupta yorum yapmayan bizden değildirr :D


z anka yoldaşlıgı   FRED WEASLEY
ölüm yiyen    REGULUS  BLACK

Çevrimdışı brave_prens_1988

  • **
  • 380
  • Rom: 2
  • dürüstlük yoksa arkadaslıgında anlamı yoktur
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ozan Beedle'in Masalları 2. Masal
« Yanıtla #6 : 25 Mart 2008, 10:36:33 »
yine harika betimlemelerle dolu olan bu masalda da  jk bizi farklı boyutlara taşıyor

bana biras ölümsüzlükle alakalı hikayeleri hatırlattı.  ölümsüzlüğe ulaşmak için  çırpınıp dururlar ama asıl aradıkları şeyin kendilerinin değil  isimlerinin ölümsüz olması( truva daki gibi ) gerektiğini anlamaları  en sonunda anlaşılır  ( ne cümle be ben bile anlamadım ).

burada da  çeşme birşey yapmıyor ama hepsi  çeşme sayesinde  şans kazanıyor. bana göre çok yaratıcı bir hikaye değil hatta klasik sayılabilir  ama bunu bile müthiş yazmış yaw :D
8.kitaba  başladık  bilipte okumayan, okuyupta yorum yapmayan bizden değildirr :D


z anka yoldaşlıgı   FRED WEASLEY
ölüm yiyen    REGULUS  BLACK

Çevrimdışı brave_prens_1988

  • **
  • 380
  • Rom: 2
  • dürüstlük yoksa arkadaslıgında anlamı yoktur
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ozan Beedle'in Masalları 3. Masal
« Yanıtla #7 : 25 Mart 2008, 10:38:37 »
ıyyy  bu hikayeyi okurken cidden korktum yaw.  kalp malp   jk bazen adamı ürkütmeyi başarabiliyor.

bana biraz tom riddle ı hatırlattı. ölümsüzlük için herşeyi yapan tom riddle dan esinlenmiş olabilir. sonunda ölmesi ise  belki beklenen bir durum ama  yine de ürkütücü
8.kitaba  başladık  bilipte okumayan, okuyupta yorum yapmayan bizden değildirr :D


z anka yoldaşlıgı   FRED WEASLEY
ölüm yiyen    REGULUS  BLACK

Çevrimdışı brave_prens_1988

  • **
  • 380
  • Rom: 2
  • dürüstlük yoksa arkadaslıgında anlamı yoktur
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ozan Beedle'in Masalları 4. Masal
« Yanıtla #8 : 25 Mart 2008, 10:40:24 »
yine klasik bir masal ile karşı karşıyayız.

aptal bir kral,bundan faydalanmak isteyen bir düzenbaz ve zeki bir büyücü. galiba  bu 5 masal içinde en az sıra dışı olanı buydu. tek güselliğinin betimlemeler olduğunu sölemek lazım. tabi kralın aşağılanması da her zaman hoşuma gider :D
8.kitaba  başladık  bilipte okumayan, okuyupta yorum yapmayan bizden değildirr :D


z anka yoldaşlıgı   FRED WEASLEY
ölüm yiyen    REGULUS  BLACK

Çevrimdışı brave_prens_1988

  • **
  • 380
  • Rom: 2
  • dürüstlük yoksa arkadaslıgında anlamı yoktur
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ozan Beedle'in Masalları 5. Masal
« Yanıtla #9 : 25 Mart 2008, 10:45:08 »
veee geldik  en son  ve tek bildiğimiz masala. diriltme taşı,görünmezlik pelerini ve yenilmez asa. bir çoğumuz 7. kitabı okuduktan sonra bu nesnelere kafa yormuş olmalı. acaba hangimiz isterdik.

hikaye burda bize doğru olanın görünmezlik pelerini olduğunu, yanlış olanın ise asanın seçilmesi oldugunu anlatıyor. ama dumbledore un yazdıklarını okuyanlar böyle düşünmeyebilirler ( benim gibi )

" ancak en az sıra dışı olana sahip olabilirdim.öldürmeden ve ehlileştirerek kullanabilirdim".  galiba bende bu asayı alırdım. görünmez olmak için zaten bu asayı kullanabiliriz. diriltme taşı ile uğraşacağına  yakınlarının  tablosunu çıkarmak ve ordan konuşmak daha mantıklı :D .

keşke jk ölümden biraz bahsetseydi bize. onu nasıl tasvir edeceğini merak etmiştim ama  burda pek yok.
8.kitaba  başladık  bilipte okumayan, okuyupta yorum yapmayan bizden değildirr :D


z anka yoldaşlıgı   FRED WEASLEY
ölüm yiyen    REGULUS  BLACK

Çevrimdışı Ira Arel

  • **
  • 198
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ozan Beedle'in Masalları Merakla Beklenen Masalların İlki
« Yanıtla #10 : 25 Mart 2008, 17:38:34 »
evt bunu okumamı sağlayan tüm herkese(sen de dahil) tşk bir borç biliyorum.
Aslında hikayenin tümünü okumak daha bi tad verirdi, yani özet tarzı geçilmeseydi daha ii olurdu.
"Bize aslında kim olduğumuzu göstren şey yeteneklerimizden çok SEÇİMLERİMİZ'dir."

Çevrimdışı Ira Arel

  • **
  • 198
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ozan Beedle'in Masalları 2. Masal
« Yanıtla #11 : 25 Mart 2008, 17:47:20 »
gayet mükemmel bir ders çıkıor içinden.
"Bize aslında kim olduğumuzu göstren şey yeteneklerimizden çok SEÇİMLERİMİZ'dir."

Çevrimdışı Ira Arel

  • **
  • 198
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ozan Beedle'in Masalları 3. Masal
« Yanıtla #12 : 25 Mart 2008, 17:57:17 »
off kitaptaki yazıların hikayeyi biz yaşıormuş gibi yazılmış olması mükemmel(bunu yazna öle dior), elbette resimler de öle. O kitabı okumayı çok isterdim.
"Bize aslında kim olduğumuzu göstren şey yeteneklerimizden çok SEÇİMLERİMİZ'dir."

Çevrimdışı Ira Arel

  • **
  • 198
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ozan Beedle'in Masalları 4. Masal
« Yanıtla #13 : 25 Mart 2008, 18:07:10 »
ilk masalla pek de farkı yoq gibi geldi bana,,,
"Bize aslında kim olduğumuzu göstren şey yeteneklerimizden çok SEÇİMLERİMİZ'dir."

Çevrimdışı Ira Arel

  • **
  • 198
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ozan Beedle'in Masalları 5. Masal
« Yanıtla #14 : 25 Mart 2008, 18:17:35 »
en mükemmeliii
"Bize aslında kim olduğumuzu göstren şey yeteneklerimizden çok SEÇİMLERİMİZ'dir."