Konu: Akıllara Kazınan Replikler

[Josephine]

Zindan Adası - " geçen seferde aynı şeyi söylemiştin ... "
bu söz Film'in gidişatını değiştirip olayın ne olduğunu ortaya çıkartıyor. izleyenler bilir.

Leonardo Dı Caprio

[Alorka Greenleaf]

;
“Bugünü Jack Sparrow'u neredeyse yakaladığınız gün olarak anın!!!”
-----------------------------------
Mahkum: Siyah inci mi? Hakkında hikayeler duydum. Neredeyse on senedir gemilere ve şehirlere
saldırırmışgeride hiç bir zaman canlı bırakmazmış.
Jack: Canlı bırakmaz mıymış? O zaman o hikayeler nereden geliyor, merak ettim?

[mit]

Adam: İstediğini öldürüp istediği canlı bırakıyorsun. Sen kendini ne sanıyorsun? Tanrı mı?
Punisher: Hayır. Tanrı affeder, ben affetmem!

[DarLy OpuS]

Zindan Adası - " geçen seferde aynı şeyi söylemiştin ... "
bu söz Film'in gidişatını değiştirip olayın ne olduğunu ortaya çıkartıyor. izleyenler bilir.

Leonardo Dı Caprio

O zaman bir kez daha gelsin:

"Sence hangisi daha kötü olurdu? Canavar olarak yaşamak mı... yoksa iyi bir insan olarak ölmek mi?"

Zindan Adası

[Marius]

Cutter: Her sihirbazlık numarası üç bölüm ya da perdeden oluşur. Birincisi "Vaat" bölümüdür. Sihirbaz size sıradan bir şey gösterir; iskambil destesi, bir kuş ya da bir insan. Bu nesneyi size gösterir ve son derece gerçek, üzerinde oynanmamış, normal bir şey olduğunu görmeniz için nesneyi incelemenizi ister. Fakat gerçek, farklı olabilir. İkinci perdeye "Dönemeç" denir. Sihirbaz olağan bir nesneyi alır ve onu olağanüstü bir şeye dönüştürür. Hilenin sırrını arıyorsunuz, ama bulamazsınız. Çünkü dikkatli bakmıyorsunuz. Siz sırrı bilmek değil, kandırılmak istiyorsunuz. Henüz alkışlamazsınız çünkü bir şeyi yok etmek yeterli değildir. Onu geri getirmeniz gerekir. İşte bu yüzden her sihirbazlık numarasında üçüncü bir perde bulunur. İçlerinde en zorlusu. Bizlerin deyişiyle "Prestij."

---
[İdam edilmeden önce]
Görevli: Söyleyecek bir şeyiniz var mı?
Alfred Borden: Abracadabra.

---

Sarah: Alfred, bu şekilde yaşayamam!
Alfred Borden: Peki benden istediğin nedir?
Sarah: İstiyorumki - İstiyorumki bana karşı dürüst ol, hile yapma, yalan söyleme, sır saklama.
[Biraz bekler]
Sarah: Beni - Beni seviyor musun?
Alfred Borden: Bugün sevmiyorum. Hayır.

The Prestige

[Elijah]

"Hatırla, 5 Kasımı hatırla!"

V for Vendetta

[Marius]

Kaybolan babaları ve zorunlu olarak miras bıraktıkları iş hakkında tartışırken;

Sam:  When I told dad I was scared of the thing in my closet, he gave me a .45.
Dean: What was he supposed to do?
Sam:  I was 9 years old! He was supposed to say: "Don't be afraid of the dark."
Dean: "Don't be afraid of the dark"? Are you kidding me? Of course, you should be afraid. You know what's out there.

---

Sam:  Babama dolabımın içindeki şeyden korktuğumu söylediğimde bana bir 45lik verdi.
Dean: Ne yapmalıydı?
Sam:  9 yaşındaydım! Şöyle diyebilirdi: "Karanlıktan korkma."
Dean: "Karanlıktan korkma" mı? Dalga mı geçiyorsun? Tabiki korkmalısın. Orada ne olduğunu biliyorsun.

Supernatural - 1. Sezon 1. Bölüm

[Marius]

Yuri Orlov: Dünya çapında 550 milyondan fazla silah mevcut. Bunun anlamı, her 12 kişiden 1 kişiye silah düşüyor. Şimdi soru ise: geri kalan 11 kişiyi nasıl silahlandırabiriz?
---
Yuri Orlov: İlk silah satışınız, ilk seks yapışınıza benzer. Çok memnunsunuzdur ama ne yaptığınızı gerçekten bilmiyorsunuzdur. Ve bir şekilde öyle yada böyle olaylar çok hızlı gelişir.
---
Yuri Orlov: Soğuk Savaştan sonra, AK-47(Kalaşnikof)'ler Rusya'nın en büyük ihraç malı haline geldi. Ondan sonra votka, havyar ve intihara meyilli roman yazarları gelir.
---
Yuri Orlov: Hayatta iki çeşit trajedi vardır. Biri istediğini elde edememek, diğeri ise elde etmek.
---
Güvenlik Görevlisi: Ben Alkol, Tütün ve Ateşli Silahlar Bürosu'ndanım. Benimle gelmelisiniz.
Yuri Orlov: Tahmin edeyim... konu alkol ya da tütün değil.


Lord of War adlı filmden.

[Lunod]

@Marius Süpernatural' daki replikleri yazssak roman olur tarzında bitmek bilmeyen bir epic diyolog var dizide. ^^

Supernatural, 3. sezon.

-Can I kill her?
-Not in public.

The Big Bang Theory var birde tabi...

Friends' den çok güldüğüm bir bölüm sonra arkadaş da atmıştı direk onu kopyalıyorum.

-

Phoebe: Imm, hayır.
Ross: Nası, yani... Evrime inanmıyor musun?!
Phoebe: Bilmiyorum, sadece şey, bilirsin... Darwin, maymunlar, falan filan, güzel hikaye ama çok basit.
Ross: Basit?! Gezegen üzerindeki yaşayan her canlının tek hücreli halinden bu yana milyonlarca yıl boyunca evrim geçirmesi, çok basit?
Phoebe: Hıhı, ben inanmıyorum.
Ross: Üzgünüm ama evrim inanmaman gereken bişi değil Phoebe. Evrim bilimsel bir gerçektir, soluduğumuz hava ya da yerçekimi gibi.
Phoebe: Yerçekimi mi, ah tabi.
Ross: Yerçekimine de mi inanmıyorsun?
Phoebe: İnanmamak değil aslında, şey bilirsin, sanki çekiliyor gibi değil de yukarıdan itiliyor gibi hissediyorum ben.
Ross: ...
Phoebe: ^_^
Ross: Bak, bu çantamda bilimsel gerçekleri taşıyorum ben, bir çanta dolusu gerçek. 200 m. yıllık fosiller var bu çantanın içinde.
Phoebe: Ross, tamam bak, ben evrimi inkar etmiyorum, bana göre olasılıklardan biri sadece.
Ross: Ne? Bu tek olasılık Phoebe!
Phoebe: Tamam, Ross, biraz aklını açabilir misin, şu kadarcık? Dünyadaki en parlak zekaların gezegenin aslında yuvarlak değil de düz olduğuna inandıkları bir zaman yok muydu? Ve, ne kadar oldu, 50 yıl önce mi, hepiniz atomun en ufak şey olduğunu düşünüyordunuz, taa ki onu bölene dek. Şimdi, bana ısrarla bu konunun ne kadar doğru olduğunu ve senin haksız olabileceğine dair ufacık, minicik bir olasılığın bile bulunduğunu kabul etmeyeceğini mi söylüyorsun?
Ross: Eü, şey, ufacık, minicik bir olasılık olabilir, evet.
Phoebe: Kabul ettiğine inanamıyorum.
Ross: Ne?
Phoebe: Az önce ömrün boyunca tutunduğun tüm inanç sistemini yıktın! Daha önce senle aynı fikirde olmasam da sana ve düşüncene saygı duyuyordum ama bak, sen bile ömrünü adadığın bu iddianın ardında durmuyorsun. Nasıl işe gideceksin yarın, diğer bilimadamı arkadaşlarının yüzüne hangi hakla bakacaksın?
Ross: *sarsılmış*
Phoebe: Ahah, bu çok eğlenceliydi. Şimdi *diğerlerine döner* kim acıktı?

[Alorka Greenleaf]

Biraz argo ama bir filmi izledikten sonra bir hafta herkese anlatıyordum. Bu aralar kendi kendime söyleyip gülüyorum.
Çocuk: Ohooo! Her şey olup bitmiş, bu daha g.tünü yırtacak!
Adam: Oğlum, ayıptır, niçin g.t diyorsun?
Çocuk: E g.ttür! Ne diyeyim?

_{Ay Lav Yu}

[DarLy OpuS]

”Gülersen herkes seninle güler, ağlarsan yalnız ağlarsın.”

&

”İster kum tanesi olsun, ister kaya. İkisi de aynı şekilde batar suya.”

~ Oldboy

[Alorka Greenleaf]

”Gülersen herkes seninle güler, ağlarsan yalnız ağlarsın.”

&

”İster kum tanesi olsun, ister kaya. İkisi de aynı şekilde batar suya.”

~ Oldboy

Söyleyecek söz bulamadım. +Rom derim anca.

[Madam Vio]

- O aptal tavşan kostümünü neden giyiyorsun?
- Sen neden o aptal insan kostümünü giyiyorsun?

Donnie Darko

  Doğrusu Donnie Darko gibi bir filmin başka izleyicileri de olduğunu tahmin etmemiştim. O güne hala lanet ediyorum. Psikolojim bozuldu...( Bkz: Şizofreni Belirtileri)
 
  Aklıma gelmişken ben de bir Pan’ın Labirenti alıntısı yapayım;
-Emri yerine getirmiş olmak senin için daha iyi olurdu... Neden itaat etmedin?
-Sorgulamadan, itaat etmiş olmak için itaat etmek, yalnızca sizin gibilerin yapabileceği birşey yüzbaşı.

(Repliği tam hatırlamadığım için düblajlısından alıntı yaptım)

[Marius]

Doctoru avlamak ve sonsuz yaşamını paylaşmak isteyen avcı "Aile" nin bir üyesinin, yenildikten sonra Doctor hakkındaki sözleri;

"Tanrılarla ve Şeytanlarla korkusuzca dövüşmüş Doctor neden bizden kaçıp saklansın ki? Meğer, kibarlık ediyormuş. Babamı, kırılmaz zincirlerle sarmalayıp cüce bir yıldızın kalbine işledi. Annemi oyuna getirip, çökmüş bir galaksideki kara deliğe hapsetti. Hem de sonsuza dek. Kız kardeşimi hâlen yılda bir kez ziyaret eder. Her yıl. Günün birinde onu affedebileceğini umuyorum. Ama işte orada, görebiliyor musun? Bir aynanın içinde kapana kısıldı. Bütün aynalarda. Kendi yansımana bakıyor olsan da bir anlığına, arkanda bir şeylerin kımıldadığını görürsün. Kımıldayan o. Her zaman odur. Bana gelince, zamanda asılı kaldım. Doktor beni İngiltere topraklarını gözetleyip, onları korumam için görevlendirdi. Sonsuza dek yaşamak istemiştik. Böylece Doktor, sonsuza dek yaşayacağımızdan emin oldu."

S3E09 - Family of Blood

-------

Elton: Çocukken, bilirsiniz işte, çocukken size hayatın; "büyüyüp, işe girmek, evlenmek, ev alıp, çocuk sahibi olmaktan ibaret." olduğunu söylerler. Gerçek şu ki; dünya bu söylenenlerden daha garip bir yer ve daha karanlık ve daha çılgın. Ve daha güzel.

S2E10 - Love and Monster

[Cúthalion]

Arthur: Paradox..

- Inception / Başlangıç

Saito: Don't you want to take a leap of faith? Or become an old man, filled with regret, waiting to die alone?

- Inception / Başlangıç