Ahahahahaha..
Filme yalnız gitmeme çook üzüldüm.
Gülmek istediğim bir çok yerde kıkırdamalarımı kendime sakladım..
Neydi film ya?
Zaten Robert filmin 4'te 3'ünde yoktu.
Film Bella'nın duygularından ibaret, ötesini aramak haksızlık olur.
Tek ayrılık acısı çeken insanoğlu kendisi..Bu ayrıcalığı nasıl bir filmin çekilebilir yanı olarak önümüze sürmeye çalışmışlar inanamadım.
Her şey bir yana, filmde ciddi anlamda kahkaha atmak istediğim üç kısım oldu.
Birincisi Edward'cığımızın ilk filme giriş sahnesi..Omuzlarını sallaya sallaya ağır çekimde sahneye girmesi..
Diğer ve en can alıcı güldüren kısım ise kırlarda koşan Edward ve Bella.. Hülya Koçyiğit ile Ediz Hun'a taş çıkartacak moddalardı..Yarışırlar cidden..
En son hatırladığım kadarıyla öyle bir sahne Bridget Jones'ta dalga konusuydu..
Üçüncü bölüm ise filmin son repliği..Ahahaha..
Of..Smokin giydirilmiş bir Ajdar misaliydi film..
Korkunç basit bir senaryoyu mükemmel efekt ve oyuncularla donatmışlar..
İyi bir pazarlama tekniği tabi ama sanatsal açıdan kesinlikle çok değersiz bir filmdi..
Parama acımadım..Pattinson'a feda olsun.
Ne de olsa eski toprağımız..Cedric.
Ha bir de..
İtalya'da konseydeki sarışın çocuğumuzu hatırlayan çıktı mı aranızdan?
Sweeny Todd'da Johanna Johanna diye sayıklayan arkadaşımızdı kendisi.
Jamie Campbell Bower
+
Bir Dakota gördüm sanki..
Ne kadar güzel bir kız olmuş.
Maşallah..
Ay ay ay bir de Edward'ın rujunun numarasını istiyorum.