Kayıt Ol

Ölümsüzlük Küresi

Çevrimdışı johnconstantine

  • **
  • 167
  • Rom: 14
    • Profili Görüntüle
    • Her Şeyi Gören Faesla
Ölümsüzlük Küresi
« : 04 Şubat 2010, 17:43:20 »
Herkese merhaba;

Ölümsüzlük Küresi, benim dört yıldır üzerinde durduğum, neredeyse yazamama noktasına birçok kez geldiğim, lâkin buna cesaret edemediğim ilk göz ağrımdır. Dört yıllık bir geçmişe sahip, hikaye devamlılığı sürekli değişmişti. Irklar, diller, haritalar, olaylar, sürekli ama sürekli değişti ta ki tek başıma kalana kadar. İlk yıllarda grup olarak başladık bu hikayeye. Lise birinci sınıftı sanırım. Aslında sekizinci sınıfta sadece yazalım bırakalım gibi bir düşünce vardı, sonra olaya daha farklı boyutlar kazandırmak istedik ama olmadı, bazı işler tek başına yapılması gerekiyormuş. Lisenin ilerleyen vakitlerinde tek başıma kalınca hepsini tek bir yere oturtmaya çalıştım, yine olmadı ve üstüne üstlük o zamanlar iyi bir yol kat etmiştim derken yazılan altmış sayfayı geçik kurgu kayboldu. Ben her şey bitti, umutlarım çöktü derken içimde yeniden yazmaya dair heves oluştu. :D Tekrar tek başıma başladım. Tek başına yapabilmek bambaşka bir duyguymuş meğer. Şimdi haritalar, diller, ırklar, kurgu hepsi benim kontrolümde ve bu konuda bilgili insanlarla bunu paylaşarak kendimi geliştiriyorum.

Ölümsüzlük Küresi - Kürenin Sırları - Sayfa 1

''Efendim düşman boruları duyulmaya başladı.Kulelerdeki gözcülerimiz gece olduğundan dolayı sadece Nimdar Ormanı'nın içinde hareket eden meşaleler gördüklerini söylediler.Bir keşif ekibi gödermemizi ister misiniz ?'' dedi muhafız Esienthes.

Kral sakindi,daha önce bulunduğu birçok savaşın izlerini taşıyan ve sevgili eşinin ölümünden sonra neredeyse hiç gülmeyen hüzünlü bir yüze sahipti.Yaşlılığın getirdiği yorgunlukla muhafıza döndü ve ''Hayır. Önemsiz yaratıkları ayakaltından kaldırmak için bu kadar çabayı gereksiz görüyorum, sence haksız mıyım kızım ?'' Kral Gregon bunları söylerken bile çok çaba harcıyor gibiydi.

''Haklısınız kralım, lâkin ben, bizim için kendilerinden başka ne tür uğursuzluklar getirdiklerini öğrenmemizin uygun olacağını düşünmüştüm. Boş beyinli,insan eti yemekten başka zevkleri olmayan, iğrenç, pis Ralklar. Adamlarınız...'' bir an duraksadı ve gözleri Kral Gregon'un yanında ki pencereye kaydı.''Efendim adamlarınız Ralklar'ın pis yüzlerini vücutlarından ayırmak için sabırsızlanıyorlar.'' dedi.

Kral ayağa kalkıp pencereden dışarı Nimdar Ormanı'na baktı;Ormanda ki hareket eden meşaleleri gördü.''Adamlarım...'' dedi ''Onlar birçok şey için sabırsızlanıyorlar. Ralkların kökünü kurutmayı, onları bu dünyadan silmeyi...ama bilmiyorlar bilmedikleri yeni bir musibet var. Geçirdiğim bunca yıl sadece benim yüzümü kırıştırmadı güzel kızım ama şimdi savaş ile ilgilenmek lazım.''Ayağa kalktı ve şöyle devam etti:''Sana söylediğim okları hazırladın mı ?''

Esienthes:''Evet efendim. Tam on adet ve dediğiniz gibi en güvendiğim okçularıma verdim, aynı zamanda kendime de iki adet aldım. Bu arada bu söylediğiniz bitki Limfye'yi bulmak hiç de kolay olmadı. Umarım bize bir zararı yoktur.''Bunu söylerken kollarında ki kollukları çıkarıp bileklerinden dirseklerine kadar olan bölgedeki Limfye yüzünden çizilen yerleri gösterdi.

''Merak etme insanlara karşı bir zararı yoktur. Bunun niçin böyle olduğunu da bilen tek ırk olan Drekardlar ise artık bu dünya üzerinde değiller. Prens Gredon hala dönmedi mi ? Üç gün oldu tam üç gündür ortalıklarda yok. Nerdesin oğlum, nerdesin ? Niye hiçbir şey söylemeden gidersin ki. ''Kral kapıya döndü ve hızlı adımlarla dışarı çıktı ve tam çıkarken kapının yanındaki masanın üzerinde birkaç ay önce bulduğu kalın ve gösterişli kitap gözüne ilişti. Acaba nasıl açılıyor?

Heh, okudukça düzeltmek istiyorum bazı yerleri ama olmuyor. Düzeltmeyeceğim.
Devam edeceğim. Hali hazırda internet ortamında iki sitede yayınladım. Bir süredir diğer sayfaları bilgisayar ortamına aktarmak istiyorum lâkin vakit bulamıyorum.

Çevrimdışı johnconstantine

  • **
  • 167
  • Rom: 14
    • Profili Görüntüle
    • Her Şeyi Gören Faesla
Ynt: Ölümsüzlük Küresi
« Yanıtla #1 : 04 Şubat 2010, 18:27:53 »
Ölümsüzlük Küresi - Kürenin Sırları - Sayfa 2

''Meşaleler''dedi bir anda Kral Gregon, bunun nasıl olduğunu kendi bile anlamadan. Geri dönüp tekrar pencereden dışarı Nimdar Ormanı'na baktı ve bir şey dikkatini çekmişti, Ralklar'ın meşaleleri ormanda hep aynı şekilde hareketini tekrarlıyordu. Önce sağa sonrada sola doğru hiç ilerlemeden hareket ediyordu. ''Bu lanet şeyler neden hiç ilerlemiyorlar, bu bir tuzak, ahhh! Kuleler... Kulelerde adam olduğundan emin değilim. Esienthes.'' diye seslendi muhafıza.

O ana kadar ne olduğunu anlamadan dışarıda bekleyen genç muhafız kralının seslenmesinin ardından hızla içeri girdi. ''Kralım.'' dedi kız. Kral: ''Senden hızla gözcü kulelerine adam yollamanı istiyorum, yanılmıyorsam içeriye yaklaşıyorlar, belki de içerideler. Çok dikkatli olmalıyız. Bu bir baskın olabilir. Ayrıca senden istediğim başka bir şey daha var; Gözcü kulelerine adam gönderdikten sonra yanına en iyi okçularını alıp sana verdiğim görevi yerine getirmelisin. Angorath Tepeleri'nde dikkatli olun, şu andan sonra orada sadece geceyi karşılayan ağaçların gölgesi yok.''dedi. Bu kadar kelimeyi o kadar hızlı söylemişti ki kendine, nefes alabilmek için birkaç saniye ayırdı.

''Bu kadar olayın gerçekleşeceğini nasıl bildiniz ? Hiç anlamıyorum.''dedi Esienthes, kralına yani babasına şaşkınlık ve hayranlıkla bakarak. Kral kızının bu şaşkınlığına yüzündeki hafif bir tebessümle cevap verdi ve şöyle dedi: ''Dediğim gibi bunca yıl sadece benim yüzümü kırıştırmadı.'' Az önce oturduğu koltuğuna geri döndü ve oturdu, sanki şehrinde savaş olmayacakmış gibi davranıyordu. Halsizdi, yorgundu, yalnızdı, artık yaşamak istemiyor gibiydi. ''Ben burada kalacağım.Sen gidebilirsin.''

Esienthes böyle bir durumu hiç beklemiyordu. Lakin hızla geri döndü, babasına hiç bir şey söylemeden.Şaşkındı, ''Acaba ne oldu'' diye düşünüyordu. Yemek Salonunu geçti ve Büyük Salona geldi en ilerde ki kapıya doğru koşmaya başladı. Dışarı çıktığında ise şehrin bin yıllık meşelerin, köknarların   arasındaki yoldan şehrin içerisine doğru koşmaya başladı.

Geniş meydana geldiği zaman birçok adamın surda oluğunu gördü. Okçular herhangi bir saldırıya karşı bekliyorlardı. Surun en yüksek kulesinde üzerinde güneş resmi bulanan sancaklar; rüzgara kapılmış şahlanıyordu.Hiçbir düşman Angorath'ın yüksek surlarını geçememişti, ki zaten bu gerçekten imkansız gibiydi. Surlar eski Drekard ustaları tarafından hem çok yüksek hem de kalın inşa edilmişlerdi.

Esienthes surun yanına geldiğinde gökyüzünde o kadar yüksek bir gürültü koptu ki şehirdekiler elleriyle kulaklarını kapatıp yere kapaklandılar. Esienthes yüksek bir sesle ''Bunlar at-ejderhaları!Geç kaldım çok geç kaldım. Okçular siz yerlerinizde kalın, diğerleri herhangi bir baskına karşı şehri gözetleyin ve halkın tamamının sığınaklarda oluğuna emin olun.'' dedi.At-ejderhalarının onlarla birlikte olması imkansızdı çünkü at-ejderhaları Karanlık Efendi Barlund Tek Dağ da hapis olduktan sonra Ralkları yalnız bırakmışlardı.

Çevrimdışı johnconstantine

  • **
  • 167
  • Rom: 14
    • Profili Görüntüle
    • Her Şeyi Gören Faesla
Ynt: Ölümsüzlük Küresi
« Yanıtla #2 : 04 Şubat 2010, 22:33:43 »
Ölümsüzlük Küresi - Kürenin Sırları - Sayfa 3

Angorath Tepelerine geldiklerinde çevreye hakim olan rüzgarın hafif esintisinin sesi, geride ve aşağı da kalan şehrin sesleri kulakları meşgul ediyordu. Esienthes bir anda şaşkınlıkla: ''Yerdeki ayak izlerine bakacak olursak, buraya bizden önce gelen biri olmuş ! Yalnız değiliz. At-Ejderhalarını hatırlıyorsunuzdur, on beş kişilik grubumuzdan dördümüzü yok ettiler,bu sefer bizler değil, onlar yok olacak.'' dedi ve şöyle devam etti ''Biraz daha ilerleyip uygun bir yerde bekleyeceğiz.'' Tam o sırada arkalarından bir ses gelmişti, kral muhafızı ve diğer muhafızlar hızla cüsseli ağaçların arkasına saklandılar, ortam o kadar sessizleşmeye başlamıştı ki, artık neredeyse kendi nefeslerini duyacaklardı, diğer ses iyice yaklaşırken, Esienthes muhafızlara beklemelerini işaret etti ve sonunda Esienthes'in yanına kadar gelmişti,Kral Muhafızı bir anda korkuyla irkildi, sağına baktı lâkin kimseyi göremiyordu,ayak seslerinin kaynağı yoktu.''Bu şeyde ne böyle.''diye düşünmeye başladı.Elini yavaşça Limfye işlenmiş oklarından bir tanesine götürdü.''At-Ejderhaları sessizdirler ama bu kadar değil ayrıca görünmezde değiller.''İster istemez içini bir an da korku kaplamıştı.

''Na dîshe aer rannu,rime li aer nahn ? Mi Esienthes ? Nan de nerri feruf. Lindef na rimeli unraf aerdan yarud, rumadan rannu dîshe aerdan,na aer.''(*)

Ses çok derinden geliyordu, üstelik yabancının konuştuğu lisanı daha önce hiç duymamıştı. Başı ağrımaya başladı. Düşüncelerini toparlayıp, artık bu oyundan sıkıldığını fark etti, sesin sahibini görmek istiyordu. ''Ortaya çık, eğer o kadar cesaretliysen, dediklerinden hiçbir şey anlamıyorum.'' dedi bir hışımla. Yabancı ses tekrar cevap verdi, bu sefer kendi lisanlarında konuşmaya başladı. ''Anlayacaksınız, çok uzak olmayan bir zamanda anlayacaksınız. O vakit şimdikinden daha fazla korku taşıyor olacaksınız Esienthes. At-Ejderhaları ve binicileri ile karşılaşmaya hazır olun. Bir kısmı burada, diğer birlik ise az sonra buraya gelecek. Ağaçları kullanın çünkü gecenin efendileri ile karşılaşmak sizin için kolay olmayacak. Şimdilik hoşçakalın.''Güneyden esen yel, geceye boyun eğmiş yaprakları okşuyordu. Kral Muhafızı sesin büyüsüne kapılmış gibiydi. Askerler ne olduğunu anlamamışlardı, sadece çevreyi izliyorlardı. Esienthes yabancının bir şeyler daha demesini bekliyor ama ses gelmiyordu. ''Kim olduğunu söyle !'' diye bağırdı lâkin cevabı rüzgarın etkisiyle dallar ve yapraklar verdi.

Esienthes yaslandığı ağaçtan kurtulup, kendisini izleyen askerlerine yürümeye devam etmelerini söyledi. İçlerinden Aldon onun yanına gelip ne olduğunu sordu, bir ses duyduğunu ama bilmediği bir lisanda konuştuğunu söyledi. Askerlerden duyan olup olmadığını sordu ama kimse duymamıştı.

En tepeye vardıklarında biraz dinlendiler, Aldon'un kardeşi Adro bir şeyler duyuyordu ve doğuya yöneldi, artık ağaçların sık olduğu yerleri geçmişlerdi, taşların üstünden atikçe zıplayarak aşağıya baktı, birileri ateş yakmıştı. ''Leydi Esienthes, bunu görmek istersiniz. Şuraya bakın efendim.'' Hızla Adro'nun yanına geldi, aşağıya baktı. ''Bunlar onlar Leydim, ama neyi bekliyorlar ? Neden şehire saldırmak için ilerlemiyorlar ? Kendi ayaklarıyla gelmedikleri aşikâr.'' dedi gülerek, parmağıyla biraz daha aşağıdaki, ağaçların sık olduğu yeri işaret etti, kalın cüsseli ağaçların gövdelerine bağlamışlardı At-Ejderhalarını.Esienthes ''Demek haklıymış...Ralklar...Pislikler...Bekliyorlar Adro çünkü ikinci bir grup gelecek. Hızlı olmalıyız, ikinci grup gelmeden.'' Diğer askerlerde yanlarına gelmişti artık. ''Şimdi 5 bölüme ayrılıyoruz, ikişerli grup halinde. Ne kadar az ses olursa o kadar işimize yarar, At-Ejderhalarını önceliğe alıyoruz. İkinci birlik gelmeden önce hepsini öldürmeliyiz. Oturup hepsinin toplanmasını beklersek hata yaparız. Ağaçları kullanın, At-Ejderhalarından sonra gözcüleri, en sona da çadırlardakileri öldürüyoruz. Gruplar; Adro ve Aldon, Ben ve Argina, Essis ve Ode, Udred ve Elanga, Temras ve Daros. Unutmayın her grup bir At-Ejderhası alacak. Herkes nasıl başlayacağını gayet iyi biliyor, her zamanki gibi. Onlara kendimizi hatırlatalım.''

Gruplar yerlerine dağılmaya başladı, göreve uyacaklardı.At-Ejderhaları, gözcüler ve kamp çadırlarının içindekiler, sıra böyle koyulmuştu.

Temras ve Daros son taştan da aşağıya atlayıp, etrafı gözetlemeye başladılar, birkaç dakika yürümeye devam ettiler. İkisi de çok sessiz ilerliyordu. At-Ejderhasının sesi duyulma başlamıştı. Temras ileriyi işaret etti. ''Orada, bak.'' Daros başıyla onayladı ve biraz daha hızlı ilerlemeye başladılar. Daros, Limfye işlenmiş okundan bir tanesini çıkardı ve uygun bir yere geçti, Temras herhangi ani bir saldırıya karşı, etrafı kolaçan etmeye başladı.Mümkün olduğu kadar bir sessizlikle Daros'un yanına yaklaştı.''Tek bir isabetli atış, şayet olmazsa, şu an yediği etlerin yanında tuz oluruz. İkinci atışa şansımız yok dostum, başaracaksın.''

Daros derin bir nefes aldı. Yayını gerdi. Bekledi, bekledi, bekledi. At-Ejderhası önündeki yemeğiyle oynuyor gibiydi, et parçasını ağzıyla havaya fırlattı ve yakalamak için kafasını yukarı kaldırdı, tam o sırada Daros ''Mükemmel bir yer.'' diyerek yayını saldı. Ok yaratığın boğazına saplanmıştı, kafası öylece havada kaldı. Birkaç saniye içinde yere yığılan At-Ejderhasının yemeği havadan kafasına düştü. Limfye o kadar etkili bir bitkiydi ki, vücuda saplandığı an da etkisini gösteriyordu. Yaratık öldükten sonra ikisi çevredeki gözcüleri aramaya başladılar.

Not: (Üzerinde çalıştığım kendi dilim*) ''Gerçek korku yaklaşırken, içinizdeki korku niçin ? Leydi Esienthes ? Bunu sizlerde biliyorsunuz. Öyleyse içinizdeki sahte korkudan değil, dışarıdaki gerçek korkudan korkun.''

Aşağıda ise hikayelerin geçtiği harita yer almaktadır;
Buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.