
Elif
Sabah kalktığında her zamanki gibi yüzünü yıkayıp elinde havluyla birlikte aynanın karşısına geçti. Havluyla yüzünü kurularken aynada kendi yüzüne bakıyordu. Kaşlar, gözler ve kırmızı dudaklar. Bir erkek daha fazla ne isteyebilirdi ki ? Üstelik, iki yıl peşinde koşmuştu kendisinin. Dile kolay tam iki yıl boyunca süründürmüştü çocuğu.
Düşünürken aynaya biraz daha yaklaştı. Şimdi büyüleyici kahverengi gözler karşısında daha net duruyordu. Onlara baktı... Gülümsedi. "İşte beni bunlar için seviyor..." dedi. Kendi kendine sohbet ediyordu. Eskiden böyle biri değildi, aynanın karşısında sadece biraz süslenir çıkardı evden. Şu aralar kendini çok fazla izler olmuştu. Alperen, kendisini fark etmesini sağlamıştı Elif'e. Gerçekten güzel biriydi... Mükemmel bir güzellik.
"Neden iki yıl süründürdüm ki onu?" diye sordu kendi kendine. "Neden daha önce kabul etmedim de üzdüm sevgilimi ? " diye sordu ardından. "Daha mutlu olabilirdik." dedi içinden başka bir ses. Sonra cevap verdi başka bir ses ona " Daha önce sevmiyordun ki, nefret ediyordun." Bunu duyunca çıldırdı Elif. "Hayır seviyordum ! Deliler gibi aşıktım ona ! " İçindeki sesler konuşmaya devam ediyordu. "Niye üzdün o zaman ? " Elif çıldırma noktasına gelmişti, "Bilmiyorum, bilmiyorum susun artık yalvarıyorum susun ! "
Fakat sesler Elif'i takmıyordu. "Hayır, hiç sevmedin hiç ! " diyordu bir tanesi, diğeri destekliyordu onu. "Kaç kere ağlattın ha kaç kere? " Kafasının içinde binlerce ses çıldırtma noktasına getirirken Elif'i, artık odanın köşesinde yere kapılmış bir biçimde ağlayan Elif son bir gayretle bağırdı içindeki seslere. "SEVİYORUM SUSUN ARTIK, SEVİYORUM ! " Fakat sesler susmadı... Çünkü Elif, Elif değildi artık. . .