Adam sigarasını yere atıp ayağının altında ezdi. İzmaritlerin, yağan yağmura akıp, uzaklara gidişini çok kısa bir süre sonra izledikten sonra derin bir iç çekip sokaktan aşağıya doğru yürüdü. Bir bakkalın ve bir kitapçının önünden geçti, sonra ağır ağır ona doğru yürüyen çiftlere garip gözlerle baktı.
Çiftlerden sağındaki, oydu. Hatırlıyordu.
Gözlerini kapattı. Sonra tekrar açtı gözlerini, ışık gözlerini kamaştırdı çok kısa bir süre ve yatağından kalktı. Başı zonkluyordu. Farklı bir duyguydu bu, nasıl olduğunu unutmuştu. Tıpkı bir dondurma yerken çay içmek gibiydi bu, ne hissettiğinizden asla emin olamazdı. Gözleri ağırlaşıyordu, tıpkı başı ve omuzlarındaki palto gibi.
O yine binadan dışarı çıktı, paltosunun altında sigarasını yaktı ve yüzünne her zamanki kızgın, huysuz ifadesini takındı.
Arkasını döndü, seyircilere baktı. Sahnedeydi, bir tiyatro. Gülümsemeliydi, çünkü bunu bekliyorlardı. Birazdan onu öldürmeliydi, çünkü bunu bekliyorlardı. Sibirlenmeliydi, çünkü bu onun tek savunmasıydı. Paltoyu hiç çıkarmadığını iki sene önce fark etmişti adam. Tiyatroda oynadığı ilk gün taktığı o palto, asla çıkmıyordu. Banyoyu bile o paltoyla yapmak zorundaydı. Sevişirken, palto bir yüktü. Severken bile, palto oradaydı.
Gözleri ağırlaşıyordu yine, kitap okumaktan. Uzak Doğudaki rahipler gibi, bedeninden kurtulduğunu sanmak için kendi ibadetine sahipti, kitap okurdu.
Bir de onları yazdığı zamanlar vardı, o zamanlar paltonun ağırlığı yetmiyormuş gibi, iğrenç bir nefret duygusu sarardı adamı. Ve hayır, bu kimseye değildi. En sevdiği söz, belkide söylendiği kitlenin en az anladığı sözdü.
''Yarınızı gerektiğinin yarısı kadar tanımıyorum,
yarınızdan daha azına da hak ettiğinin yarısı kadar sevgi gösterebildim.''
Adam sevgi göstermişti, sadece bunu görememişti kimse.
O sırada, sokakta yürüyen çift ayrıldılar. Yanındaki, geride kaldı ve yavaşça gölgelerde kayboldu. Kadın ise paltolu adamın yanına geldi. Hafifçe gülümsedi ve elini adamın kalbine koydu.
"Yiğit, artık bırakmalısın." dedi kadın. Yağmur kara, kar doluya döndü. Ardından palto su çekti, iyice ağırlaştığını fark etti adam. Yüzünü göğe çevirdi ve gözlerini kapattı. Uyumak istiyordu.
***
Saati çaldı. Adam yavaşça yatağından kalkıp gözünü ovuşturdu. Güzel bir gün diye düşündü içinden ve banyoya gitti. Kabusunu hatırladığında, güldü. Aynaya baktığında ise korktu.
Palto, gerçekti.