Kayıt Ol

Deli İtiraf Ediyor

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Deli İtiraf Ediyor
« Yanıtla #15 : 29 Ağustos 2010, 16:25:43 »
Birde balkon terliği ile evin içinde dolaşırlar çok uyuz olurum.
Aynen... Bi de, "Yenge terlik var mıydı az..?"
Veya "Yenge bi küçük bıçak..."
"Delikanlı şu ucundan bi tut..."
"At bunu yenisini al..."
Da gıcık olduğum klasikleşmiş lafları arasındadır :P
May the force, be with you.

Çevrimdışı Alorka Greenleaf

  • ***
  • 603
  • Rom: 6
  • End of the Ergenism
    • Profili Görüntüle
    • f
Ynt: Deli İtiraf Ediyor
« Yanıtla #16 : 29 Ağustos 2010, 18:31:48 »
İşçi olmadan da olmuyor ama. İşçi milletin efendisidir.  :P

Çevrimdışı Dúrgonath

  • ***
  • 680
  • Rom: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: Deli İtiraf Ediyor
« Yanıtla #17 : 29 Ağustos 2010, 21:54:34 »
İşçi değil; ustabaşı.

Deli değil; akıl hastası.

Tımarhane değil; akıl hastanesi.

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: Deli İtiraf Ediyor
« Yanıtla #18 : 03 Ocak 2011, 20:14:10 »
Ben ve arkadaşım diyebileceğim birkaç kişi adını çıktıktan sonra unuttuğum bir barda birkaç kadeh bir şeyler içiyorduk. Geniş bir masanın etrafına toplanmıştık. Beş belki altı kişiydik. Ben kendime güzel bir White Russian söylemiştim bu muhteşem beyaz içkinin tadını çıkarıyordum. Çoğu yerin aksine bu sefer Votkası boldu. Evet sanırım o güne hakkında en güzel şey buydu. Her zaman iyi bir içkiyi takdir etmişimdir zaten.

Masanın bir köşesinde iki kişinin oturabileceği bir kanepe vardı. Kanepenin arkasında ise kanepenin aynısından bir tane yanda ki masaya dönük bir şekilde duruyordu. Ben tek başıma oturuyordum bu kanepede. Arkamdaki kanepede ise bir çift tavla oynuyordu.

Saatler akıp geçti biralar ve viskiler yuvarladık ve uzun uzun sohbet ettik. Biz yavaş yavaş çakırkeyif oluyorduk fakat arkamda oturan iki pısırık hala tavla oynayıp kahve içiyorlardı. Bir süre sonra arkamda ki çiftten biri - erkek olan- ayağa kalktı ve masa da oturan arkadaşımın yanına geldi. Elini omzuna koydu ve "Bir dakika benimle gelir misin birader?" diye sordu. Masada oturan herkesin kaslarının gerildiğini, kemiklerinin çıtırdadığını hissedebiliyordum. Kavga arayan sarhoşlardık nede olsa. En ufak bir anlaşmazlıkta hepsi adamın üzerine atlamaya hazır görünüyordu.

Ben ise bir bacağımı diğerinin üzerine doksan derecelik açı oluşturacak şekilde attım ve kafamı arkamda oturan çiftin kadın olan üyesine çevirdim. "Ne oluyor?" diye sordum hatuna. Benden biraz yaşlı görünen sarışın entel kılıklı bir şeydi. Ufacık göğüsleri ve kemikli bir kıçı vardı. Her ikisini de hileli iç çamaşırları ile gizlemeye çalışıyordu.

"Çok küfürlü konuşuyordunuz o yüzden arkadaşınızı uyarmak için bir kenara çekti." dedi kadın kendini beğenmişlikle. Bir yandan da boynunda ki sikik atkıyla oynuyor, saçaklarına parmağını dolayıp sonra çözüyordu. "Nasıl yani?" dedim hızlıca. "Çok küfür ediyorsunuz rahatsız oluyoruz." dedi kadın. "Beğenmiyorsanız gidin." dedim umursamazca. Kadın hayretle bana baktı ve "Efendim?" dedi. "Belki bende sizin arkadaşımı uyarmanızdan rahatsız oluyorum. Ama bunu sizi rahatsız edecek şekilde belirtmiyorum değil mi? Başkalarının konuşmalarına burnunu sokup sonrada çok kibarmış gibi davranamazsın tatlım. Burada uygunsuz bir şey yapan varsa o da sensin." diye açıkladım kadına.

"Allah allah" dedi kadın yamuk bir ağızla. "Allah hepimizden nefret ediyor. Her fırsatta onun adını anmana gerek yok. " Kadın bu küfre daha da şaşırmış olacak ki ağzını iki kere balık gibi açtıktan sonra tam onda masaya dönen manitasına baktı ve sonunda konuştu. "Burası özgür bir ülke. Ve sizde bir toplum içerisindesiniz. Ve bu toplumun bazı kuralları var. Bu kurallara uymak zorundasınız. Başkasının özgürlüğünü kısıtlayamazsınız." dedi ukalaca.

White Russian'ımı dipledikten sonra "Sikerim öyle özgürlüğü. Ağzından çıkanı kulakların duyuyor mu be kadın? Önce özgürlükten bahsediyorsun sonra da uymak zorunda olduğumuz kurallardan ve toplumdan. Açıkça söylemeliyim masamda bir sürü işe yaramaz adam olabilir ama hiç biri senin kadar cahil ve salak değil. Birde başkasının özgürlüğünü kısıtlayamazsın diyorsun bana. Lan sen bana küfretme dediğin zaman sen ne yapmış oluyorsun. Beni resmen sansürlemiş ve konuşma hakkımın bir kısmını elimden almış oluyorsun." dedim sinirle.

Kadın alt dudağını kemirerek "Konuşmak için küfürlere ihtiyacınız yok. Kibar anlamlarını da kullanabilirsiniz." dedi. Sakallarımı kaşıdıktan sonra " "Bu kızı siktim" yerine "bu kızla cinsel ilişkiye girdim" mi deseydim? İkisi aynı şey mi lan? Hıyar. Zaten ne bok olduğun üç metreden anlaşılıyor. Küfür burjuvanın ağzında kara bir delik, işçinin ağzında ise bir çiçektir demiş şair. Ama hayır tabi sen sadece erkek arkadaşına hava atmak için okuduğun lezbiyen karı şairleri veya ibne fransız şairleri bilirsin."

Kadın kendi ahlak anlayışına uymayan bu davranışa karşı bana idam edilmeliymişim gibi baktı. "Yürü Berkcan gidiyoruz." dedi ve çantasını kapıp kapıdan çıktı.

Arkasından kalçalarını süzerek baktım ve kendi kendime mırıldandım. "Gidersen ekime kadar…"

Çevrimdışı Richard Fannin

  • **
  • 58
  • Rom: 2
  • I wish I was something more.
    • Profili Görüntüle
    • kafra şehri
Ynt: Deli İtiraf Ediyor
« Yanıtla #19 : 03 Ocak 2011, 21:06:56 »
Of of of çok sertmiş, çok güzelmiş. İyi ki yazmaya devam etmişsin. Ben Elton'ın ''Popcorn'' romanından aldığım tadı aldım :)
''Biz yıldız tozuyuz, biz altınız.''

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Deli İtiraf Ediyor
« Yanıtla #20 : 03 Ocak 2011, 21:11:55 »
Çok seksi şeyler bunlar. Takdir ettim.
#rekt

Çevrimdışı Marius

  • ****
  • 1109
  • Rom: 31
  • poor misguided fool
    • Profili Görüntüle
Ynt: Deli İtiraf Ediyor
« Yanıtla #21 : 03 Ocak 2011, 21:17:27 »
Hahah! Deli çocuk.
After I count down, three rounds, in hell I'll be in good company.

Çevrimdışı Maleficum

  • **
  • 193
  • Rom: 11
  • I have the wisdom to see the dark as a light...
    • Profili Görüntüle
Ynt: Deli İtiraf Ediyor
« Yanıtla #22 : 04 Ocak 2011, 09:27:00 »
Küfürden rahatsız oluyorsan bir teklifte bulunursun veya rica edersin ikna edersen küfrü engellersin yada "Yürü Osman gidiyoruz". Fazlası saldırıya girer ki kişi kendini savunmak amacıyla saldırabilir.
...weak pleasures, lost feelings, faded dreams, doubtful hopes...

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: Deli İtiraf Ediyor
« Yanıtla #23 : 05 Şubat 2011, 22:06:20 »
"Sence de çok saçma değil mi?" diye sordum. Kadın anlamamıştı. "Nedir saçma olan?" diye karşılık verdi. Biraz düşünerek "Sarhoş sürücülere ceza yazılması." dedim sakince. Kadın elinde ki televizyon kumandasının tuşlarına basarak kanalı değiştirdi ve konuştu "Neden saçma olsun ki? Sarhoş araba kullanmak yasak.".  Ekranda ki görüntüye bakarak "Yasak olması saçma işte. Henüz kimseye zararı dokunmamış birine ceza veriliyor. Bu adil değil bence." dedim ve cebimden dokunmatik telefonumu çıkarıp mesajlarıma baktım. Gelen kutusunda yeni bir şeyler yoktu. Burun kıvırarak telefonumu cebime koydum. Kadın "Sen saçma konuşuyorsun bence. Yasak işte bu kadar basit nesini anlamıyorsun?" dedi. "Yasak olduğunu bende çok iyi biliyorum salak değilim. Benim saçma bulduğum yasak olması. Senin aksine yaşlı ve göbekli adamlar bir şeyin yasak olduğunu söylediler diye bir şeyin yasak olduğunu kabul edecek değilim. Eğer geçerli bir sebep yoksa yasak geçerli değildir." dedim biraz sinirlenerek. Kadın "Salak salak konuşma bütün dünya da yasak sarhoş araba kullanmak. Sarhoş biri insanlara tehlikeli olduğu olduğu için yasak. Kaza yapma olasılığı çok daha yüksek." dedi . "Ama henüz yapmamış. Kaza yapmamadan evine gitme ihtimalide var. İstanbul trafiğinde adamın biri  gecenin 3'ünde araba kullanıyorsa yüzde doksan sarhoştur. Ama günde kaç kaza oluyor? Beş mi? On mu? Ben eminim ki yüzlercesi yola sarhoş çıkıyor ama sapasağlam evine ulaşıyor. Bu sadece faşistlik. Silah taşımak serbestken sarhoş araba kullanmanın yasak olması sadece halkın gözünü boyamak." dedim ve durakladım. "Yaşadığımız dünya ya otuz santim siki olan bir zenci tecavüz etmiş sanki. Her şey o kadar yozlaşmış ki. Sen bile bu kadar gerikafalı olabiliyorsan insanlık için pek bir kurtuluş yok bence." diye ekledim. Kadın durakladı "Sensin geri kafalı." dedi ve kumandayla ilgilenmeye devam etti. "Sen bilirsin anne" dedim. Ayağa kalktım ve kapıya yürüdüm. "Bu son sefer" dedim kendi kendime. "Ona acıyıp yanına gelmeyeceğim bir daha. Tek başına amı büzüşünceye kadar çürüsün bunak karı." Ve çelik kapıyı açarak bana her zaman hayat vermiş sokağa adım attım. Cebimden bir sigara çıkarak yıllar önce hediye olarak gelmiş dev zippomla yaktım ve kapıyı arkamdan kapatmadan yürümeye başladım. Bir yandan da mırıldanıyordum kendi kendime "Şimdi… Buralarda bir meyhane olacaktı ama neredeydi ki acaba…"

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: Deli İtiraf Ediyor
« Yanıtla #24 : 07 Kasım 2012, 20:02:04 »
Dar antreyi aydınlatan lambanın düğmesine basıp, anahtarını kapının yanındaki sehpaya bıraktı. "Ben geldim." diye mırıldandı ve omzuna asılı çantayı yavaşça omzundan sıyırıp yere bıraktı. Sol ayağının topuğu ile sağ ayakkabısını çıkartıp aynı işlemi diğer ayağı için de yaptıktan sonra üstündekileri çıkarta çıkarta yatak odasına doğru ilerledi. Tuvalete girdikten ve duş aldıktan sonra, üstüne beş senelik yırtık pırtık bir tişört ve bol bir şort giyip mutfaktaki buzdolabını açtı. Raflara şöyle bir göz gezdirdikten sonra kapağın en altındaki raflardan bir bira şişesinin kapağını çevirerek açtı. Kapağı tezgahın üstüne gelişi güzel fırlatarak mikrodalga fırının üstünde duran üç cips paketinden baharatlı olanı alıp salondaki kanepeye oturdu.

Kaç senedir kendi kapısını kendi açıyordu? En son ne zaman biri ona hoş geldin diyerek yemek kokuları ile karşılamıştı? Belki lisedeyken annesi. Onun dışında? Kimse. Birasından bolca bir yudum alıp ağzına bir cips atıverdi. Evin içi sıcaktı. Şişesini ve cips paketini kaptığı gibi evin balkonunda buldu kendini. En ufak harekette gıcırdayan şezlonga büyük gürültüler eşliğinde oturarak ayaklarını balkonun demirlerine uzattı.

Gecenin sessizliğinde tembelce salınan ağaçları ve onların yapraklarını dinledi. Sokağın karşısında titreşen sokak lambasına baktı. Cebindeki bir paketten sigara çıkartarak dudaklarının arasına yerleştirdi ve yakarken düşündü; "En son ne zaman biri beni sevdiğini söyledi?". Hayatında bir yada iki kadın olmuştu. Gerçekten sevmişti onları, tam anlamıyla bağlanmıştı. Ama sonra belki onun yüzünden belki de kadınların yüzünden bitmişti. Büyük ihtimalle onun yüzündendi. Büyük ihtimalle sadece onun yanında olmak bile kadınları üzüyordu. Ama yine de sevmişti. Ama yine de bitmişti. Şimdi tek başına, evinin balkonunda şortuyla oturup sigara içiyor ve sokağın karşısındaki lambanın titreşmesini izliyordu. Oysa ne kadar az şey istiyordu şu hayatta. Birini istiyordu sadece. Değer verecek, sevecek ve karşılık görecek birini istiyordu. Yanına gelip, elini tuttuktan sonra,  "Her şey yoluna girecek, benimle gel." diyecek birini istiyordu. Ama bunun yerine tek başına, evinin balkonunda şortuyla oturup sigara içiyor ve sokağın karşısındaki lambanın titreşmesini izliyordu.

Çevrimdışı KingKiller

  • ***
  • 519
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Deli İtiraf Ediyor
« Yanıtla #25 : 18 Ocak 2013, 23:30:06 »
 Bütün yazıları tek seferde okudum. Harika bir yazı dizisi olmuş. Devamı gelecektir inşallah.

Ellerine sağlık.
“Ona reddedemeyeceği bir teklif sunacağım” ( Don Vito Carleone)

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: Deli İtiraf Ediyor
« Yanıtla #26 : 31 Mart 2015, 00:46:01 »
Son on dakikadır klavyesindeki tuşu dövüyordu ama tepkisiz ekran en sonunda pes etmesine neden oldu. Oflayarak başını kaldırıp modemde yanıp sönen kırmızı Işığa baktı. "Siktir." dedi. Sandalyesinden kalkarak mutfağa gitti. Buzdolabının kapısını açarak bir süre serinliğin tadını çıkartarak durdu öylece. En sonunda cam soda şişesini alıp mutfak tezgahınına vurarak açtı. Balkona geçip sigarasını yaktı ve karın sessizce yeryüzüne düşmesini izlemeye başladı.

On altı senedir bu evde yaşıyordu. İğrenç bir muhitti ve komşularından nefret ediyordu. Her gün eve gelmek için kullandığı yolda oluşan trafikten tiksiniyor, markete gittiğinde konuşmak zorunda kaldığı insanları görmezden geliyordu. Arkadaşları ile asla burada buluşmuyor semtteki hiç bir restoran ve kafeye uğramıyordu. Kelimenin tam anlamıyla yaşadığı yerden nefret ediyordu.

Ama balkonunun önünde titreyerek yanan bir sokak lambası vardı ve bu kış gecesinde düşen karlar o Işığın altında çok huzur verici, hatta romantik görünüyordu. Mutluluğu küçük şeylerde bulabilen biriydi ve evet o titreyerek yanan sokak lambasının aydınlattığı iki bina arasındaki otoparka düşen kar taneleri onu mutlu ediyordu. Yılda bir kaç günlüğüne de olsa yaşadığı bu semt ona cehennem gibi gelmiyor aksine rahatlatıyordu.

O anda evrende sadece o ve titreyerek yanan bir sokak lambası varmış gibiydi. Ne eve gelip her şeyini götürmeye çalışan haciz memurları, ne o onu terk eden eski karısı, ne arabasını çizen küçük veletler ne de akşamları çöp toplamaya gelen dünyanın en suratsız kapıcısı. Sadece o ve titreyerek yanan sokak lambası.

"İnsanın kendini bütün dünyadan soyutlaması ne kadar kolay" diye düşündü. Sadece iki sene yetmişti. İnsanlarla olan bütün ilişkilerini koparmış, işi haricinde kimseyle muhattap olmaz hale gelmişti. Mal varlığının hepsini kaybetmişti. Sigarasını balkondan aşağı attı ve içeri geçti. Sadece toz ve ayakizleriyle dolu eşyasız salonuna bakarak yarım ağızla gülerek yatak odasına gitti. Evin kullandığı tek oda. Isınmak için kollarını vücuduna sürterek yatağına sırt üstü uzandı ve düşünmeye devam etti. "36 saattir hiç bir insan evladıyla konuşmadım. Bu gece uyurken ölürsem en az bir hafta kimse yokluğumu fark etmez. O zaman bile işten bir kaç kişi beni arar, ulaşamaz, en sonunda sabredemeyip kovulduğumu ve bir daha ofise gelmeme gerek kalmadığına dair bir mail atarlardı. Ve cesedim kokup, ev böcekleninceye kadar kimse yokluğumu fark etmez. Haftalar belki aylar."

Dünya üzerinde bu kadar az etkisi olduğunu fark ettiğinde adam garip bir şekilde huzurlu hissetti. Neredeyse yok denebilecek kadar az sorumluluğu vardı ve yakın zamanda yenisi eklenmeyecekti. Kendi zamanını kendi istediği gibi değerlendiriyor, kendinden başkasının kaprisleri ve acılarıyla uğraşmıyordu. Yalnızlığının içinde çürüyüp gidiyordu ama en azından yaşadığı bütün acıları kendi kendine yaşatıyordu. Kimseyi suçlamasına gerek yoktu. Kimseye darılmasına gerek yoktu. Kimse ona acımıyordu. Kimse ona yardım etmiyordu. Ve işin aslı adamın bununla hiç bir sorunu yoktu. Tek başına olması ona yetiyor gibiydi.

Başını çevirerek modeme baktı. Kırmızı yanıp sönen Işığın, sabit bir yeşile döndüğünü görünce gülümseyerek bir anda doğruldu ve masasının başına geçti. Ve her gece olduğu gibi o ekranın karşısında, o koltukta, o mavimsi Işıkta, tek başına çürümeye devam etti.