Bu filmin benim için anlamı: hayal kırıklığı.
Christopher Nolan'ın sıkı bir hayranıyım ve bu filmi aylardır bekliyordum. Bilmiyorum belki gözümde çok büyüttüm ve bir sinema filminden çok daha fazlasını beklemeye başladım. Ama benim beklediğim Nolan'ın şaheseri bu değildi.
Peki kötü mü? Kesinlikle hayır. The Dark Knight'tan bu yana sinemada izlediğim en harika filmdi (Belki Imax'te izlenmeli aslında bilmiyorum) ama asla onun yanına yaraşamayacak.
Sanırım eksikliğini hissettiğim şey rüyaların içindeki yaratıcılık ve bize rüya olduğunu hissettirecek altyapıydı. Bu eksikliği Nolan da fark etmiş olacak ki "Architect" diye bir olay koymuş. Yine de yeterli değildi. O olmadan rüyaların kendi mucizevi dünyasında yolculuk etseydik çok daha güzel olabilirdi. Ama sanıyorum Nolan bu iş için çok düşünmüş ve araştırmış çünkü inanılmaz derecede ayakları yere basan bir film izledik.
Sanki olanlar hayal ürünü veya kurgu değil de gerçek bir hikaye anlatılıyormuş gibi. Ben bunu sevmedim.. Öykü alabildiğine özgün ama daha önce yapılmamış diyemem. Bariz bir "Eternal Sunshine of the Spotless Mind, Memento, La Science des Reves ve Paprika isimli anime esintileri vardı filmde. Nihbrin'den aldığım duyuma göre zaten temelinde bir manga yatıyormuş. Doğruluğunu bilemem. Ancak hiçbirinde yapımın temeli bu kadar sağlam atılmamıştı. Hepsi hayal ürünüydü. Inception ise gerçek. Benim en büyük sıkıntım da bu. Arka Pencere'de söylendiği gibi "Charlie Kaufman" senaryosu ve "Michel Gondry" yönetmenliğinde neyle karşılaşırdık bilmiyorum, o zaman sinema tarihinin en büyük başyapıtı olurdu.
Ancak tabi ki şöyle bir durum var ki. Bu kadar uçuk ve dışarıdan bakınca toparlaması mümkün değil gibi görünen bir senaryoyu hangi yapımcı kabul ederdi eğer isminiz "Christopher Nolan" değilse. Böyle bir şeyi çektiği için tebrik ediyorum kendisini. Hiç kimsenin cesaret edemeyeceğine eminim.
İyi yanlarından biri de filmin hikayesiyle doğru orantılı olarak bir süre sonra gerçeklik algısını yitirmeye başlıyorsunuz ve filmi kafanızda toparlamanız fena halde güçleşiyor. Yönetmen burada bir çok yerde size bazı şeyleri göstermeyerek kafanızın karışmasına yol açıyor. Örneğin film aniden başlıyor, tıpkı bir rüya gibi.. Hiçbir şey açıklanmıyor. Ne olduğundan haberiniz yok ve size parça parça gerçeklik ve hayal sunuyor. Nerede olduğunuzdan emin olamıyorsunuz ve sadece tahmin etmek zorunda kalıyorsunuz. Tam bir kurgu şaheseri.
Bana göre sonu ne Deus ex machina ne de değil. Nolan her şey rüyaaa deyip geçecek bir yönetmen değil. Tüm ayrıntılara dikkat etmedik ama rüya olduğunu kanıtlayacak pek bir şey yok.
Bunun dışında başkasının rüyasında bile sadece Dom'ın kendi derinliklerine inebilmesi bizi şüpheye düşürüyor. Sonu öylece kalacak
Bana inanın gerçekten üzgünüm. Asla sinema tarihinin en önemli olaylarından birisi değil.
Ama mükemmel olduğu gerçeğini kabul etmeden geçemeyeceğim. Gidin görün, fırsatınız varsa IMAX'e gidin.
Bir de
şöyle hikaye var kaç defa alıntılayacağım bilmiyorum da bence epey benziyor, biraz daha toparlasaydım şu an Los Angeles uçağında olurdum, Nolan kardeşler beni mahkemede bekliyor olurlardı. Dönüşte milyon dolarlarla gelirdim

Edit: Bu arada belirtmeyi unuttuğum bir şey var.
Hayatımda izlediğim en iyi soygun filmi budur.
Edit2: Off dayanamıyorum;
1. Eternal Sunshine of the Spotless Mind
2. The Matrix
3. La Science des Reves
4. Memento
5. The Prestige (kurgu)
6. The Dark City (özellikle buna dikkat edin)
7. Paprika
.
.
Daha gider mutlaka bu. Lütfen daha önce hiç yapılmamış demeyin.