Ejderha Mızrağı'nın en çok sevdiğim yanı, o dünyaya adım atar atmaz bir anda tüm karakterleri ile içle dışlı oluyor insan. Daha dur bir yeni gelmişiz değil mi? Ama yok, yazarlar buna izin vermiyor ve ilk kitabın başından itibaren tüm karakterleri benimsiyoruz. Hal böyle olunca Yol Arkadaşları'nın yeri bambaşka oluyor.
Bana yaşattığı sayısızı macera, sıcak dostluk, düşmeyen adrenalin ve her bir Yol Arkadaşı'nı tanıma fırsatı verdiği için Ejderha Mızrağı Destanı serisi benim ilk favori serim. Ardından Efsaneler Üçlemesi soluksuz bir devam serisi olsa da ben tercihimi Ruhlar Savaşı'ndan yana kullanacağım. Çoğu Mızrak severin pek tercih etmediği bir üçleme olsa da, bana Huma ve Magius'u birebir gösterdiği için ve Yitik Ayın Ejderhaları ile "ohaaa!" dedirten bir son ile bittiği için bu serinin yeri ayrıdır. Okuduğum serileri arasında en sağlam sonlardan biriydi bana göre [*]Bir diğeri için bkz.Efsaneler Üçlemesi[/*]. Bitmedi! Solamniya Şövalyeleri'ni seven bendenizin Gerard gibi kitabına uymayan bir Solamniyalı ile tanışmasına da fırsat vermiştir bu seri. Dahası, Odila gibi lafı gediğine koyan bir kadın şövalyeyi de gözlerimin önüne sermiş ve beni bir hayli eğlendirmiştir.
Ruhlar Savaşı neden favoriler arasında geçmiyor peki? Bunun yanıtı her seride Yol Arkadaşları'ndan giderek daha çok uzaklaşmaktandır sanırım. Kimseyi suçlayamam. Çünkü Karanlık Havari serisini tam anlamıyla sevememe nedenim bu mesela. Mina, seni sevemedim ben
. Olmadı, elektriki alamadım senden. Millet öldü bitti senin için ama ı-ıh bende o etkiyi yaratamadın. Fakat bu seri Rhys gibi tam tamına bir keşişi yaşamak için bile okunabilir. Yine de favorim diyemiyorum.