Rıhtımdaki ilk yazımın fantastik kurgu olmasını isterdim ama olmadı. İkinciye kısmet olur umarım. Bu biraz aşk konulu oldu. Buyrun:
Aşk Herkes İçindir
Ece günlerdir gönlünü kaptırdığı sınıfındaki Yahya’ya açılmayı planlıyordu. “Yüzüne mi söylesem? Yok hayır çok utanırım. Mektup? Modası geçti. Ben en iyisi e-postayla söyleyeyim. Ya terslerse? Rezil ederse?” böyle düşünmüştü dolmuşa binmiş eve giderken. Dolmuştaki havasızlık beynine vurmuş başı ağrıyordu. Bir an önce eve varmak istedi. Gerçi evdekilerin olayı sezmesinden de çok korkuyordu. Bu yüzden evde rahat geçirdiği bir dakika bile yoktu.
Çin işkencesinden daha fena geliyordu bu yolculuk Ece’ye. Sonunda ineceği yere gelmişti. Kısacık bir mutlulukla “Müsait bir yerde” diye seslendi şoföre. Dolmuş şoförü yine dolmuş şoförlüğünü yapmış, söylediğinden daha uzak bir yerde indirmişti Ece’yi. Sinirli sinirli iki yana açılan otomatik kapıdan inip soğuk ama rahatlatıcı havayı içine çekti. Bununla beraber başının ağrısını da daha şiddetli hissetmeye başlamıştı.
Bir süre yürüdükten sonra üç katlı apartmandaki en üst kattaki iki daireden biri olan evine girdi. Çantasını gelişigüzel fırlattı yere. Montunu ve beresini askıya asıp bir ağrı kesici hap içti. 12 yaş sınırı olan bu hapı üç yıldır içebiliyordu. 15 yaşındaydı.
Başının ağrısı biraz geçmişti. Bu belki de sadece psikolojik bir etkiydi. Üstünde durmadı. Daha önemli işleri vardı. Koşarak odasına girdi ve kapıyı kilitledi. Rahatsız edilmek istemiyordu. Bilgisayarı açtı çarçabuk. Açılırken bile sabırsızlanıyordu. Masaüstünü gördüğünde gözü kapalıyken bile açması çok zaman almayacak olan internet tarayıcısını açtı. İnternet bağımlısı olduğundan çok iyi biliyordu yerini. Zaten bilgisayarda açtığı başka bir yazılım yoktu.
Yahya’ya e-posta gönderebileceği siteyi açtı. Elleri titriyordu. Sonra aklına gelen en uygun cümle ile başladı yazmaya. “Yahya senden hoşlanıyorum. Hatta sana aşığım. Ama duygularım tek taraflıysa susmasını da bilirim. Arkadaş kalabiliriz. Bunu yaparak en azından kendimi rahatlatmış oluyorum. Kaç gündür içimi kemiriyor. Görüşmek üzere” yazdı Ece. Her ne kadar tereddütte kalsa da basmıştı bir kere gönder tuşuna. Sonradan gönderdiği iletiyi kendisi de beğenmedi. İçi çok boş olmuştu. Oysa Yahya’ya karşı hisleri hiçte boş değildi. Başkalarına anlatsa büyük ihtimalle ergenliğe vuracak “Geçer yakında” diyecekti. Ama bu öyle değildi. Ece buna tamamıyla karşı çıkıyordu.
Mesajı yazdıktan sonra saatlerce cevap bekledi. Cevap yoktu. Ece kötü kötü şeyler düşünmeye başladı. Karnındaki o rahatsız edici ağrıdan nefret ediyordu. Bayılacak gibi oldu. Bu heyecana dayanamayacaktı. Aklındakileri arındırmak için kitap okumaya karar verdi. Hatta aklına gelmemesi için bilgisayarı da kapattı. Bir iki sayfayı tekrar tekrar okudu. Hiçbir şey anlamamıştı. Aklında hep o vardı.
Son çare olarak uyumaya karar verdi. Yine olmuyordu. Tek yapabileceği bilgisayarı açıp cevap beklemekti. Bilgisayarı açtı yavaşça. Kanı damarlarını parçalayarak geçiyordu sanki. Yavaşça interneti açtı. Sitenin adresini yavaş yavaş yazdı. İçinde cevap geldiğine dair büyük bir his vardı. Site açıldı. Üyelik adını ve parolasını yazdı. Oturumunun açılması normalden uzun sürmüştü. Açıldığında gördüğü yeni mesaj yazısı iyice heyecanlanmasına yol açtı. Artık her hareketi istemsizdi. Mesajı açtı. Yahya’dan gelmişti. Ece mesajı okudu ve ağlamaya başladı. “Aşk herkes içindir, benim için değil” diyordu Yahya.