Bornaffrum
Yazan: Buğra Batuhan BERAH
Zamanın, günlerinin fazlasıyla sarı olduğu bir vakitte, Atum her zamanki hali ile seyreltirken karaterinin sivri dişlerini tapınağın bahçesinde, gözü bir çalı parçasına takılır. Sahip olduklarından fazlasıyla önemsiz ve değersiz bu parçanın çekiciliiğine harcar vaktini. Genç olmasına rağmen ileride sırtına alacağı sorumluluklar ve adına adanacağı sunaklar, bir ihtiyarın göreceği kızıldan ve bağnazlıktan daha fazla olacaktır. Kolay değildir, çocukluk ve tanrılık arasında kalmış olmak, yaşıtlarının bedenlerinde birikmiş ufak çaplı kabukların güzel tadı bir tarafa, o herhangi bir kendi akranının arkasından ve yanından yürüyemeyecek kadar yalnızdı babasının hükümdarlığında. Etrafta kimsenin olmadığından emin olarak dizlerinin üzerine çöktü. Suratında birşeylere karşı koymaya çalışan heycan ve ardında o heycanı izleyen anlamsız bir gülümseme vardı. Bir çocuk için fazlasıyla küstahtı. Ve bu küstahlık ona tanrı babası tarafından zoraki kazıttırılmıştı. Ayağa kalkması gerektiğinin farkındaydı. Onu kimse bu halde görmemeliydi. Ama o sadece bir firavunun oğul tarafıydı. Aklı kusursuz bulduğu çalıya takılmıştı. Çırpınırsa bir taraflarının çizileceğinin, ve düşündeki zayıflığın babası tarafından gözlemleneceği ortadaydı. Önce ufak daireler çizmeye başladı, yerdeki kumun üzerine. Dairelerin ortasından geçecek şekilde, bir deniz yaptı. Hoşuna gitmişti, ihtiyacı vardı aklında yer alan hayallerin gözünün önünde durmasına. Daha sonrasın çalının elinde aldığı halden hali, Atum'un dikkatini tamamen içine çekti. Öyleki, ardından yaklaşan büyücüyü farkedemedi. Oysa elinde tuttuğu asası ve bu topraklarda yabancı olduğu her halinden belliydi. Görseydi ve yitirmeseydi dikkatini, ardından bir büyücünün ona doğru ilerlediğini farkedebilirdi. Yaşlı adam, boynunu eğip Atum' a söz bahşederken - o sözler ile onun elinde yuvarladığı çalının neler yapabileceğini göstermek, hatta o çalıdan ona fazlasını vermek istemişti. Atum öyle bir yükseldiki, elinde tuttuğu çalı avucunun içini fazlasıyla kırmızıya boyamaya başladı. Ve kırmızının fazlalığından, bıraktı esen rüzgara.
Atum avuçlarından damlayana rağmen sert bir ifadde ile dedi ki :
'' Kim oluyorsunda, tanrının huzurunda sessizce ilerliyorsun ! '' Sorgulamaksızın kurduğu cümlede...
Cevap vermedi yaşlı adam, ayağa kalkarak bir tanrıdan uzun olabileceğini gösterdi, Atum' un gördüklerinin aksine. Çocuk ürkmüştü yaşlı adamın heybetli endamı önünde. Gözleri Nil' den çaldığı tuzu bırakmaya hazır gibi görünüyordu. Kuşku yok ki yaşlı adam, sahip olduklarının farkında ve bu farkındalığın kattığı saygı isteğinin doğrultusunda, taşıdığı değerin iyi niyetli sunumuna edilen saygısızlığın bedeli için bir cümle fısıldadı çocuğa :
'' Avuçlarından damlayan kan, takdir ki tanrı olmadığının melodisi nabzının kulaklarında. Ve ne yazık öğütleri yetersiz kalmış babanın oğlu adına... ''
Ufak bir çift kulak, hangi soya sahip olursa olsun, büyücünün sarf ettiği sözleri anlayamayacak kadar yetersizdi daha. Ve yetersiz olan hangi diyarda olursa olsun, bir çocuksa en büyük silahı mızıkmaktır yaşlarını toparlamak için suratından yukarıya. Yaşlı adam getirdiği gülümseme ile keyifliliği pekiştirmedi. Fakat çocuğun azat ettiği çalıyı geri çağırmıştı. Sanki seyirlediği yolu gözü kapalı yazmış hattına, ve sahibiymiş gibi yaşlı adamın parmaklarına kondu çalı, bulanmamış üstüne başınada tanrı çocuğun kanı. Fakat ufak dilinden çıkan lafları, yaşlı adamı fazlasıyla boyayacaktır.
Atum :
'' Ver onu bana ! '' bir lütfeni mahrum bırakarak. Mahrum bırakılan ağıza prangalanmalı oysa. Geldiği ve geçtiği yerde çok veliahta rastlamıştı Borna. Yaşlı adamın adıydı, üzerinde taşıdığı cüppenin eğer bir adı varsa, ona yakışır bir tondaydı ve o tonun adı Borna olmalıydı. Sol eli ile asasının başına yakın durduğunda, derisinin üzerine işlenmiş satırlar hangi lisanın tipografisiydi bilinmez fakat Borna için bir sıfattı edindiği yeteneklerin toprağında. Öğretmek istiyordu ve erdemini sertleştirmek çocuğa. Sesini bu sefer farklı kıldı, diyezi yoksun bir rüzgar eşlik ederken :
'' Sözlerine dikkat et aptal, dilersem bulduğun çalıyı korkuların yaparım. Yaparım ki, ufak yaşına gerek kabusları tanırsın. '' Fazlası ile ürkütücü bir ikazdı... Nil git gide kabarmak istiyor, küçük tanrı adayı önce piyonları yerine atlarını çıkartmayı tercih ediyoru Borna' nın karşısına. Mat edebilmesi için Borna' dan
az meydana şahitlik etmişti, üzerinde önce elçileri gidip gelen anlara. Kıyaslamak tabiiki aptalca bir davranıştı. Hak edilen, ve edilgenliğe zorlanılan sebep, sadece Borna' nın çocuğa bir armağan bırakma amacındandı. Küstah bir kesim ile izin verilmemesi, ne olursa olsun kızdırmıştı yaşlı adamı. Yargılanacak bir değer varsa, yargı için değil, değer için olmalı ve dokunmalıyıdı karşılığa. Karşılıksız sahip olunan anlamlar, sonradan edinilen için pekte başlangıç hakkında hüküm sahibi bırakamazdı. Ve düşünmeden benimsemek, olduğundan haksız bir olmamışlık katardı. Borna kimler huzuruna çıktı ve sözler etti ki, ilk kez bu denli karşılandı soylu bir kanda. Ve kana soy verilmiş ise, ettiği sözler yaş ve baş ile kıyaslanmazdı cümle sonları, yapılması gereken kararlarda. Öfke ve heves git gide artar genç nefesin ciğerlerinde. Isıtan bilinmez, tapınak kalsada gölgede - taşınırsa kin yakar, fakat sokulmaz
bileklerden ellere. Atum fazlası ile serinletmişti, amcası Sekmet' in hediyesi gözüne çarptı, bu çarpmanın ve uzun halin betimlemesi, Borna' nın çalı ile birlikte ardını dönüp tapınaktan uzaklaşmaya başlaığı anda çıkar akıla. Atum' un hediyesi amcasının adına yakışacak şekilde Anubis' in zamanını meşgul eder gerçekte. Bir bileklik, altının yeşili makbul iken devirde, nasıl olurda uzatılan ile yere düşer kırmızı bir halde. Doğrulttu Bornaya, yaşlı adam uzun saçlarının melteme eşlik etmesine aldırmış bir halde, kendini alışık olmadığı bir şehrin eteklerine uzandırmaya hazırken, kendini Seth' in kucağında buldu.
Büyük bir öfke ile bağırdı, Amon' un yüzüne bakıp. Yukarıda duruyordu... Şöyle ki : '' Aptal ! Git ve lanet ol ! ''
Bunun üzerine başlıyacaktı herşey. Lanet, olacak zamana kadar kendini saklayacak ve zaman karar verdiğinde ortaya çıkıp, Borna' nın karşısına çıkartacaktır, Atum' u...