İyi haftalar pek sevgili çizgi roman dostları!
Bu hafta yeni başlayan seriler ve devam edenler için oldukça iyi geçti denebilir. Özellikle Gerry Conway gibi bir ustanın dönüşü beni sevince boğdu. Yeni başlayan birkaç hikayeyse hiç beklemediğim kadar etkileyici çıkıp ilk sayıdan beni kendine bağladı. Heyecanı kaçırmayayım, az sonra okuyacaksınız zaten!
Ancak bu hafta sizinle konuşup tartışmak istediğim bir konu var: Sizce süper kahramanlar suçlulara daha sert davranıp onları öldürmeli mi? Çizgi roman evreninde kötüden iyiye geçiş yapan, yapabilecek karakterler üzerinden buna verecek bir cevabınız var mı? Batman’den örnek verecek olursak, düşmanlarını öldürmemek için elinden geleni yaparken düşmanları birçok kez yakınlarını büyük şiddet içinde öldürdü. Sizce bu bir süper kahramanın zayıflığı mıdır yoksa üstünlüğü mü?
Cevaplarınızı forumdaki başlıktan heyecanla okuyup tartışmaya katılacağım. (Tabii yazarsanız. :3)
[stextbox id=”black”]BATMAN/SUPERMAN #20
Flashbacklerle Kandor’un geçmişine tanık olmak da heyecan verici bir bölüm olmasında büyük pay sahibi. Ancak bilinen şeyler dışında Kandor veya Superman hakkında pek de bir şey öğrenmiyoruz. Bu pek de güzel olmamış. Zaten nadir gördüğümüz geçmişe yeni bilgiler eklememek merakı biraz baltalıyor. Olaylar da çok hızlı bir şekilde geçilmiş. Bir sayı kısıtlamasından mıdır bu bilmiyoruz ancak olaylar daha geniş ve detaylı bir şekilde yayılıp sonuç kısmı bu kadar hızlı gelişmeseydi çok etkileyici bir iş ortaya çıkabilirdi. Greg Pak bu yüzden heyecanı tuttursa da okuyucuda pek fazla bir merak duygusu yaratamıyor.
Ardian Syaf çizgiler konusunda oldukça etkileyici iş çıkarmış. Özellikle Supergirl’ün yüzüne odaklanılan bir karede yüzüne vuran duyguları o kadar iyi resmetmiş ki içiniz burkuluyor…
Puanım: 8.0
* * *
[stextbox id=”black”]THE AMAZING SPIDER-MAN #16.1
Açıkcası eski bir yazar olduğu için günümüz karakterine ne kadar ayak uydurabileceği konusunda oldukça büyük şüphelerim vardı lakin çok boş olduğu ortaya çıktı. Conway, Gwen Stacy’nin Ölümü ile Örümcekçiler arasında unutulmazlardaki yerini sabitledi.
Hikaye konusunda Conway zamana ayak uydurmakla kalmıyor, eski alışkanlıklarını da harika bir şekilde uyarlıyor. Yazdıklarını okumak sizi eskiyle yeni arasında bir yolculuğa çıkartıyor.
Çizer koltuğunda Carlos Barberi’nin olması iyi mi yoksa kötü mü emin olamadım. Barberi’nin çizgileri Conway gibi bir yazar için biraz çocuksu duruyor. Son yorum elbette siz okuyuculara kalmış.
Puanım: 8.5
* * *
[stextbox id=”black”]THE NEW 52 – FUTURES END #46
Sonunda Lana’nın gücünü de öğrenmiş olduk, böcekler! Rock’a çok fazla acı çektirecek gibi görünüyor. Sona iki bölüm kalmışken buraya pek fazla değinmek istemiyorum. Konuşmak istediğim konu Terry! Sizce de Terry için çok ama çok dandik bir son olmadı mı? Daha önce de çok kez savaştığı şeyle doğru dürüst bir savaşma sahnesi bile görmeden ölümcül bir sürü yara aldığı gösterilip sevgilisinin kollarına kadar gidip can vermesi?
Son iki bölümde her şeyi düzgünce toparlayacaklarına dair inancım ne yazık ki pek yok ancak hala epik bir son yapmaları için şansları var.
Puanım: 5.5
* * *
[stextbox id=”black”]PRINCESS LEIA #2
Öte yandan Mark Vaid’in yazıp Dodson çiftinin çizimlere taşıdığı Star Wars evreni çok çocuksu olmuş. Bu konuda Leia’nın şımarık çocuk hareketlerine değinmek bile istemiyorum. Öte yandan iş kavgaya gelince çok can yakıyor. Evaan bunu biraz olsun düzeltmeye çalışıyor gibi görünse de küçücük bir dokunuş ile onun da Leia gibi olacakmış gibi bir hali var.
Hikayeye gelecek olursa tehlikeli bir biçimde İmparatorluk sahasında araştırma için giren çiftimizi tanıdık, düşman bir çok yüz karşılıyor. Hala pilot diyebileceğimiz bu bölümün de yavaş ilerlemesi bu yüzden pek fazla bir sıkıntı yaratmıyor. Ancak yazar hala konuya tam olarak hakim olamamış gibi. Okuyucuların beklentisini izleyemiyor gibi. Hikaye nasıl gidecek, nelerle karşılaşacağız hiç ipucu vermiyor. Kendisi de bundan pek emin değilmiş gibi bir izlenim bırakıyor okuduğumuz bu son 2 bölümde. Prensesin kaçışının Asiler arasında nasıl bir yankı uyandırdığını göstermemişler, sonraki bölümlere saklanıyor sanırım.
Ne kadar büyük bir Star Wars hayranı olsam da Leia’nın hareketleri o kadar sinir bozucu oluyor ki zaman zaman, sırf bu yüzden takip etmeyi bırakabilirim.
Puanım: 6.5
* * *
[stextbox id=”black”]MAGNETO #16
Sadece filmleri izleyenler bile bilecektir. Magneto’yu kaba bir tabirle iyi ya da kötü kalıplarına sokamayız. X-Men serisinde çalışan kişiler genellikle bu konuda ayrılığa düşüp iki tarafa da gereğinden fazla ağırlık verip Magneto’yu tanrısal konuma sokarlar. Bunn’ın Magneto’sunda dengeyi yakalamış olması bu yüzden oldukça etkileyici.
Merak konusundan bahsetmişken, bu bölümde kafalarda daha fazla soru işareti bırakan kadından konuşalım; Briar. Gerçekten yardım etmek için mi orada yoksa Magneto’dan intikam aramak için mi? Hikaye anlatımındaki gizlilik ile bu daha da kafa karıştırıcı bir hal almış. Cevabı ne zaman bulabiliriz belli değil lakin şu anda çok kilit bir konumda durduğu açık.
Puanım: 8.5
* * *
[stextbox id=”black”]INVISIBLE REPUBLIC #1
Yazar ve çizer koltuğunda Gabriel Hardman’i görsek de yazarlık kısmını başka biriyle daha paylaşıyor; Corinna Bechko. Star Wars Legacy’den, Creepy’den tanıdık gelen bu yüzleri mutlulukla karşılıyoruz.
Invisible Republic ilk bölümü ile tüm bilim kurgu severlere önerebileceğim bir çizgi roman oldu. Çizgiyi bozmadan devam etmesi umuduyla.
Puanım: 9.0
* * *
[stextbox id=”black”]SHAPER #1
Hikaye oldukça sert ve açık bir şekilde başlıyor. Yazar Eric Heisserer, çizgi romanın evrenine giriş yapabilmemiz için tüm zemini hazırlamış. Okuyucuya her şeyi veriyor. Hatta bir noktada biraz fazla verdiği duygusuna kapılıyorsunuz. Demek istediğim, neden, kim şekil değiştiren ırkından olanları avlıyor, neden avlanmaları gerekiyor gibi sorular ilk sayıdan cevap bulmuş durumda. Doğal olarak bir noktada sanki soru sorduracak, merak ettirecek bir şey olmayacakmış da tek bir sayıda her şey bitecekmiş gibi geliyor lakin sayının sonlarına doğru yazar bizi kendine bağlıyor!
Hikaye ve çizimler olarak 80-90’ların bilim kurgularına benzetebiliriz. Bunun için çizer Felipe Massafera’ya büyük bir teşekkür borçluyuz çünkü atmosferi sağlamada çok başarılı bir iş çıkarmış. Takip edilesi bir seri var önümüzde.
Puanım: 8.5
* * *
[stextbox id=”black”]FRANKENSTEIN UNDERGROUND #01
Mike Mignola zaten içinde dram taşıyan bir hikayeyi alıp daha da acıklı bir hale getirmiş. Frankenstein’ın on yıllarca dışlanarak kaçması, yakalandığında sirkten sirke satılması, artık bıkıp ölümü beklemesi ama ölümün onu kabul etmeyişi ile başlıyor hikaye. Ancak bu sefer hayatını değiştirebilecek, cadı olduğunu düşündüğü bir kadın ile tanışıyor canavarımız. Ancak talihsiz serüvenler dizisi sonucu kendisi yüzünden o kadın da kollarında ölünce tanrılara bir kere daha lanet ediyor Frankenstein, canını almaları için…
Pilot bölüm çok kısa olmuş hissi uyandırdı bende. Sanki giriş bölümünün girişiymiş gibi. İlk sayıdan çok fazla mitolojik yaratığa ve hikayeye tanık olacağımızı gösterdi.
Ben Stenbeck’in Mignola ile sağladığı uyum gözleri şenlendirecek cinsten. Ortaya enfes bir iş çıkmış.
Puanım: 9.0
* * *
[stextbox id=”black”]BATMAN ETERNAL #50
Cayır cayır yanan Gotham’ı kurtarmaya çalışırken Batman’in kendi sınırlarını zorlamasını en iyi resmeden Batman bölümü olmuş diyebilirim bunun için. Ancak şu durumda Gotham’ı düzeltme çabası ellerinden kayan kum tanelerini teker teker toplamaya çalışmak gibi. Tabi kahramanımız öldürmeye çekinmese, şimdi bunlar olmazdı! Bence biraz da suç senin Batman, bakma öyle hiç arkana…
Son sayfaya kadar heyecan dorukta, acı içindeyken bile yıkılmamaya çalışan Batman’i izliyoruz. Son sayfa ise haftalardır başımızı ağrıtan soruyu cevaplıyor. Evet evet! O soru!
Martinez kesinlikle Batman’i nasıl çizeceğini çok iyi biliyor. Şu hikayede Kara Şövalyeyi daha iyi çizebilecek çok fazla biri yok. Bize bu senenin en iyi Batman bölümlerinden birini sunduğu için alkışlar ona efendim. Kaldı 2 bölüm!
Puanım: 8.5
* * *
[stextbox id=”black”]GUARDIANS TEAM-UP #3
İlk bölümde biraz ilgi çekici bir şeyler vardıysa da azalarak yok oluyor sonraki iki bölümde.
Puanım: –
***
Gelecek haftaya yazacağım serilerden söz edemeyeceğim bu sefer maalesef çünkü sınavlarım yaklaştığı için biraz daha az yazacağım. Üstelik gelecek hafta Türkçe çizgi roman haftası! Heyecanlı şeylerin sizi beklediğine emin olabilirsiniz!
Görüşmek üzere!