Bugün günlerden 27 Mart. Yani bilimkurgunun aristokratı olarak anılan Stanislaw Lem’in dokuzuncu ölüm yıl dönümü.
9 yıl önce bugün kaybettiğimiz Stanislaw Lem, bilimkurgunun en büyük yazarlarından biri olarak kabul görmesine rağmen kendisi bunun aksini söyler ve amacının bilimkurgu yazmak olmadığını, felsefik ve psikolojik konulara değinirken bilimkurguyu bir dekor olarak kullandığını belirtirdi.
Bu yüzdendir ki kimilerine göre bir bilimkurgu yazarıydı Lem, kimilerine göreyse bir filozof. Ama değişmeyen tek bir şey vardı: Onun anlattığı öyküleri okuyan herkes, onun zekasına hayran kalıyor ve şöyle bir an durup düşünüyordu. Çünkü kitaplarında anlatılan şeyler kolayca hazmedilecek türden değildi. Stanislaw Lem’i anlamak zordu. Anladıktan sonra ise bırakmak…
Eserlerinde daima yalnızlık vardı. Yarattığı karakterlere daima ucundan köşesinden bir yalnızlık aşılardı Lem. Örneğin Solaris’i baz alırsak, Kris Kelvin daima yalnızdır. Ne idüğü belirsiz, canlı bir organizma olan kocaman okyanus ile yalnız başınadır. Onu çözmeye, onunla iletişim kurmaya çalışır; okyanusun gönderdiği “konuk” olan sevgilisi Rheya da ona hep yalnız olduğunu hatırlatmaktadır. Onu gördüğü her an, zihninde canlanan anılar kendisine acı çektirmektedir. İşte bu olgu yıldızlardan gelen adam (Yıldızlardan Dönüş) için de geçerlidir, sistemi eleştiren Ijon (Gelecekbilim Kongresi) için de geçerlidir ve daha nicesinde; Yenilmez, Dönüşüm Hastanesi, Aden…
Külliyatına Solaris ile başlayan herkesin aklındaki tek hedef hiç şüphesiz diğer eserlerini de okumak oluyordu. Başyapıt sayılan Solaris eseri, aslında sanıldığı gibi tek başyapıtı değildir. Stanislaw Lem’in yazdığı her kitap birer başyapıttır. Tüm eserlerinde odak noktası insandır. Merkezine bilimkurguyu alarak insanlığı sorgular. Ruh halini sorgular, psikolojisini sorgular, insanlar arası ilişkiyi sorgular, farklı canlı türleriyle olan ilişkimizi sorgular…
Ve bizler, onun eserlerini okumaya devam ederek, onun izinden giderek, sorgulamayı hiçbir zaman bırakmayacağız.
Kendisini özlemle anıyor ve ardında bıraktığı zeka dolu hikayeler için teşekkür ediyoruz. Bizler onu her daim okumaya ve sindirmeye devam edeceğiz.
Ne demişti bir zamanlar Philip K. Dick:
Stanislaw Lem’in gerçekte yaşadığına inanmıyorum. Çünkü bu kitapları bir insanın yazmış olabileceği fikrine sıcak bakmıyorum.
Bilimkurgunun saygın yazarlarından olan Dick, Lem’e olan saygısını bu sözlerle dile getirmiştir. Belki de bu Lem için en güzel iltifatlardan biridir.
Ne demişti Lem:
Ölümsüz olmanın ilk adımı ölmektir.
Her geçen yıl biraz daha ölümsüzlüğe yol alıyor Stanislaw Lem. Biraz daha yıldızlara…