Kayıp Rıhtım Aylık Öykü Seçkisi, koca bir canavara dönüşeli çok oldu. Canavarları severiz. Onları yatağımızın altında saklarız ve yeterince büyüdüğümüzde hepsini tek cümleyle yok ederiz: “Sen gerçek değilsin.” Öykü Seçkisi’nin 7. yılında, her sene olduğu gibi yine özel bir dosya hazırladık. Bu seferki yaratıklar yatağımızın altında değildi. Onları bulmak için zaman makinemize atlayıp geçmişe doğru pedal çevirdik. Türk mitolojisinin kıyılarına. ...
Tren ormanın içinden geçiyor. Ejderhayı ininde bulamadığı için üzgün. Biraz ileride sahipsiz bir paraşüt var, hemen yanındaysa yün çoraplar. Çorapları bir iskelet giyiyor, istemsizce sırıtıyor. Paraşütün (ve çorapların) sahibi trenin arka vagonundan geride bırakılan rayları izliyor. Her santimde başka öyküler. Raylar boyunca. Yolun biteceği yok, bütün dünya bu rayların ucunda. Sonra gözlere bir baraka ilişiyor. Tren barakanın önünden geçerken yavaşlıyor. ...
Ejderhamızı nasıl yetiştiririz? Onu saman ve yavru geyiklerle mi beslemeliyiz? Kamp ateşi ricalarımıza orman yangınlarıyla cevap verse de onunla Gringotts’u soymak neşeli bir sanattır. Arka bahçede ailemizden saklamaya çalıştığımız minik canavar, şimdi ufak çaplı bir bina kadar. Artık ailemizi ondan saklamaya çalışıyoruz çünkü daha dün kardeşimizi yedi. Hep öyle olur. Çin’de bayraklarda dalgalanıyor ve bundan haberi yok. İstese mağaralar dolusu ...
Paraşütler can güvenliğiniz için var. Metrelerce yüksektesiniz ve düşüyorsunuz. Bulutların arasından devasa ovaları görüyor, paraşütünüzü açmak için doğru anı bekliyorsunuz. İçinizde kötü bir his var. O an düşüyor olmanızla alakalı değil. Bu his sabah uyandığınızda da vardı. Kahvaltı ederken, okula ya da işe giderken, toplu taşımayla eve dönerken… İçinizden hiç silinmiyor. Yine de paraşütünüz var. Hem de iki tane. Açma ...
Kayıp Rıhtım Öykü Seçkisi 7. yılına yaklaşırken bu zamana kadar yaptığımız özel dosyaları yeniden hatırlatmak istedik. Seçki ekibi olarak Seçki’nin her yıl dönümünde özel sayılar organize etmeyi çok seviyoruz. Bu senenin sürprizini bozacak değiliz fakat gelin önceki yılların olaylarına hep birlikte bakalım: Haziran 2010‘da Seçki henüz kendi yağında kavrulurken pek çok yazar, çevirmen, editör ve eleştirmeni davet ederek gerçekleştirdiğimiz 1. ...
Yün içlikler hayat kurtarıyor ve anneanneler durmadan atkı örüyor. Bere örüyor. Hırka ve patik örüyor. O sihirli şişler asla durmuyor. Başlar yazmalı. Dudaklar mırıldanıyor. Bazen, yeterince şanslıysak o masalları biz de duyabiliyoruz. Bazen onların dizlerinin dibine oturup Kemal Sunal filmleri izliyor ve sonsuz peri hikayeleri dinliyoruz. Böyle bir gelenekten geliyoruz. En azından bir gelenekten söz edebiliyoruz. Yün, bu geleneğin kilit ...
Gemimiz Rıhtım’dan ayrıldığından beri yetmiş sekiz ay geçti. Atlattığımız onca fırtına, girdap, uçan halı saldırısı ve daha fazlasına dayanan evimiz; Atlantik’in şeytanıyla baş edebilecek mi, bilmiyoruz. Bermuda Şeytan Üçgeni bizi kıskıvrak kavradı. Suların dibine gömülmeden önce anlatabileceğimiz on öykü var, belki kurtuluşun yolu, onlardan birindedir: – Mine adlı öyküsü ile Ahmet Furkan Süner – Hiçkimse, BerMu Dağ Savaşı adlı öyküsü ...
Amerikalı kurtadam Londra’da değil, burada! Rıhtım’ın doklarında dün geceki kargaşanın izlerini okumak hâlâ mümkün. Dolunay, serin sulara bereketiyle geldi. Deniz kana kesti ve gece vardiyasının işçileri kafasızlıkla yargılanıyor. Kopmuş kafalar ve kollar ne zamandan beri suç? Parçalanan bedenlere cezai indirim bile var. Kurtadam aramızda. 16 öykü, arkasında bıraktığı izlerle dolu. İşte birer gümüş kurşun sıkmanız gereken o öyküler: – Adamcıl ...
Sırıtıyor. Yaşarken hiç gülmezdi. Üzerinden eti sıyırınca altından nasıl da neşeli bir varlık çıktı! Kemikten ibaret olmak onun için sorun değil. Kendisini hafiflemiş hissediyor. Toprağın içinde yeterince bekledi. Yanıp kül olan ve okyanuslara savrulan ırkdaşlarından haberdar değil. Hep böyle beklenir sanıyor. Ama artık uyandı. İskelet göz çukurlarını araladı. Şimdi o çukurlarda yıllar boyu gördüğü rüyaları izleyeceğiz. Ya da kâbusları: – ...
Okyanusların kara deliği. Baş dönmesi, kusma hissi. Boğuluyoruz. En derinlerde ne olduğunu asla öğrenemedik. Dünya sularının yüzde bilmem kaçı, hâlâ keşfedilemedi. Ama Mars’tayız, patates ekseler yiyeceğiz. Parçalanan gemilerin kancasız kaptanları. Dualar gemiyi girdaptan koparamayacak. Merkeze yolculuğumuz başlıyor. Basınç düşecek. Daha hızlı döneceğiz. Kusabilmek için dünyayı tutturmak imkansız. Burada patates yetişmiyor. Ama öyküler var. Sizi çıkışa götürebilir. – Yaşamaya değer bir ...