34. İstanbul Kitap Fuarı: Oradaydık. Yine!

fuar 2015

fuar-2015

Kayıp Rıhtım fuara gider de, garip olaylar peşlerini bırakır mı? İşte bu sene de bırakmadı!

Geçen seneki gibi üzerimize sürülen bebek arabalarıyla Carmageddon* oynayan aileler, dirsek atarak kendini metrobüste sanan kitapseverler(?) bu yıl da olduğu yerde duruyordu. Ama bu seneki fuar daha önce görülmemiş bir şeye de tanık oldu. TÜYAP, TÜYAP olalı böyle zulüm görmedi.

Elbette geçen sene olduğu gibi, bu yazıda da sizlere işin sanatsal ve parasal durumunu da anlatacağım. Yayınevleri, yaptıkları ve yapmadıkları indirimler, katıldığımız paneller de bu yazının konusu. Ama tüm bunlara geçmeden önce TÜYAP’ın ev sahipliği yaptığı o kıyamet gösterisini bilmenizi isterim.

Ben, Efsane’deki (kitabında) Robert Neville karakterinin yaşadıklarının nasıl bir his olduğunu artık ilk elden biliyorum.

[stextbox id=”black”]Kıyamet Vakti: Wattpadcilerin İstilası

Tarih: 7 Kasım 2015, Cumartesi

Sevgili günlük,

Artık dirayetim kırılıyor. Yine kapımın önüne geldiler ve “BÜŞRA! BÜŞRA! BÜŞRA!” haykırışları karşı konulmaz olmaya başladı. Bunca gündür, kendimi onlardan sakındığım bu dört duvar arasında gizleniyorum. Ama artık dayanamıyorum… Evde gördüğüm nesnelere bile Büşra der oldum. Korkuyorum. Her gece kapımın önünde haykırmalarına teslim olmamalıyım, ama… Aralarına karışmak, bilinçsizce o adı tekrarlamak istiyorum!

BÜŞRA! İşte söyledim!

Epsilon Yayınevi‘nin Karalık Lise, 4N1K gibi Wattpad’den çıkan kitaplarını biliyorsunuzdur.  İlla ki biliyorsunuzdur, çünkü reklamı bir ara her yerdeydi. İşte oldukça genç bir Wattpad fenomeninin kitabının daha Epsilon tarafından basılması ve bu çiçeği burnunda yazarımızın ardından gelen kitapları fuara damgasını vurdu.

Her şey, Kayıp Rıhtım ahalisinin “Önce hangi stanttan başlasak?” adlı geleneksel sözlü güreş müsabakası sürer ve bu sırada avare avare stantlar arasında dolanırken oldu. Birdenbire kıyamet koptu! Epsilon standının önüne yığılmış yüzlerce genç kız hep bir ağızdan, aynı ismi haykırmaya başladı: BÜŞRA! Fuar başımıza çökecekti adeta. O nasıl bir bağırıştı! Meğer Wattpad fenomeni genç yazarımızın o gün imza günü varmış. Bir kültürel etkinlik olarak gördüğümüz kitap fuarındaysa yeri göğü ayağa kaldırıyordu hayranları. Çok uzun bir süre tezahüratlarını kesmediler. Soluklanmak için durdukları birkaç kez (gerçekten, bu birkaç kez oldu), tam bitti derken yeni bir patlamayla esip gürlüyorlardı.

O ilk bağırışlarıyla ağızları bir karış açılmış fuar sakinlerinin sabrını zorlamaya da başladılar. Dinmiyordu. Bitmiyordu. Diğer yayınevlerinin stantlarındaki görevliler bile hayretler içinde, ne olduğuna anlam veremeden bir süre Epsilon standına bakakaldılar.

Konuşmak mümkün değildi, çünkü dinmeyen tezahürattan yanınızdakini duymak bile imkansızdı neredeyse. Ama bir şeyi çok net biçimde duydum ve hâlâ aklıma geldikçe istemsizce gülüyorum. Önümde kalabalığa karşı kürek çeken orta yaşlı bir kadının, artık bu dinmeyen, fuar alanını istila etmiş sese doğru dönüp “Kuş beyinliler!” diye haykırmasını. Eh, hayran güruhu onu duymadı, ama ben duydum. Bu söz üzerine istemsiz kahkahamı da o duydu.

Bana inanmıyor musunuz? Olay haber kanallarına bile düştü sevgili okurlar. Bakın, bu da kanıtı:

[stextbox id=”black”]Hangi Yayınevlerini Gezdik ve Neler Gördük?

Bu sene de, “Bir daha gitmem,” dediğim fuar yollarını teptim de geldim. Bu yıl da su ve erzaklarımızı hazırlayıp, sırt çantalarımızın kayışlarını sıkılaştırıp, koltuklarımızı dik konuma getirip zorlu yolculuğumuzu tamamladık.

Beylikdüzü’nün soğuk kalbine doğru yol almak elbette kolay olmadı. Ne zaman oldu ki? Bir merkezden servis kaldırmak yerine Bakırköy’e kadar gitmemize neden olan fuar yetkilileri, sanata olan düşkünlüğünü (!) yine harika biçimde gösterdi. Yollar ve imkanlarda değişen hiçbir şey yok.

Bu yılki fuarın diğerlerinden şöyle bir farkı vardı ama: sıcak karşılama. Özellikle küçük yayınevlerinde yaptığımız uzun sohbet ve şakalaşmaları hiçbir şeye değişmem sanırım.

Hadi başlayalım.

MonoKL standına 5-6 kez uğradık sanırım. Hepimiz deli gibi Silo’nun devamı olan Vardiya’yı bekliyorduk. Geldi, gelecek, 1 saate, 2 saate derken akşam vaktinde kitap standa ulaştı. Biz de defalarca kez önlerinden geçerek “Bak, bak, yine geliyorlar,” sözleriyle dolu gülüşmelere neden olduk. Ama eğlendik doğrusu.

Burada bir de yeni çıkacak kitaplardan konuştuk. Ölümsüz’ün aykırı yazarı Catherynne M. Valente’den bir kitap daha geliyor! Dahası,WOOL 3’ün çevirisi de birkaç ay içinde başlayacak.

Yitik Ülke Yayınları, artık belimiz ve ayaklarımız kopmuş, yediğimiz dirseklerle kaburgalarımız morarmış hâlimizi görünce her birimize ikram ettiği tatlıyla enerjimizi yeniledi. Ayrıca çoğunluğu genç olan bu okur grubunu görünce 2 kitap alana 1 kitap hediye ederek yüzlerimizi güldürdü. Her fuarda olduğu gibi, bu fuarda da kitap alanlara hediye ettikleri tohumlar da cabası! Üstelik güzel mi güzel defterleri de göz dolduruyordu. Bu güzel anlar için özellikle Kadir Aydemir‘e teşekkürler.

Alakarga Yayınları, edebiyatla çarpan kalpleriyle %40 indirim sundular. Geçtiğimiz günlerde, Poe’nun ardından H. G. Wells’in Kipss adlı daha önce hiç çevrilmemiş bir eserini basarak iyice bizleri mutlu etmişlerdi. Fuardaki tatlı tutumları ve konuşmalarıyla çok eğlenceli bir ekiptiler.

Delidolu Kitap, Diskdünya ve Phil’in Dehşet Verici Kısa Saltanatı için şıp diye damladığımız ilk stantlardan oldu. Küçük bir indirim koymuşlardı ve daha fazlasını alamadık. Yine de stant görevlileri kesinlikle cana yakın ve fazlasıyla naziktiler. Profesyonel bir ekip vardı karşımızda. Nezaketleri için teşekkür ederiz. Ayrıca insanın içi giden, rengarenk bir standa sahiptiler.

Söylemeden geçmeyelim, fuardan aldığımız (ve internette de PDF olarak bulabileceğiniz) yayın takviminde 4 Diskdünya romanı daha var! Kapakları bu yayın takviminde yerini almış bile. Aldığımız duyumlara göre çevirileri bitmiş, editöryel süreçleri başlamış.

Fuara gideriz de İthaki’ye uğramaz mıyız? Uğradık tabii. Cixin Liu’nun imza günü olan 7 Kasım Cumartesi, yani fuarın ilk günü, Kayıp Rıhtım’a özel %40 indirim uygulamışlardı. Bizlere verdikleri değer için bir kez daha teşekkür ederiz. Her sene olduğu gibi hoş sohbetlerinden ve eğlenceli tavırlarından hiçbir şey kaybetmemiş, dinamik bir ekip vardı karşımızda. Ayrıca yayınevinin Kurgu editörü Alican Saygı Ortanca’yı da bulmuşken çıkacak kitaplar hakkında onu soru yağmuruna tuttuk. Eh, bir şeyler öğrendik ama şimdilik bilinmesini istemiyor. Sadece şu kadarını diyelim: Bilimkurgu Klasikleri serisi için süper şeyler var yolda!

İthaki demişken, yayınevi sahibi Ünal Koçak‘a da değinmemek olmaz. Kendisi her yıl olduğu gibi, bu yıl da oldukça samimi bir tavırla karşıladı bizleri. Sohbetini de esirgemedi, dostluğunu da.

Koridor Yayıncılık bu senenin sürprizlerindendi bizim için. Önce bu yılın Arthur C. Clarke Ödülü adaylarından Harry August’ın İlk On Beş Hayatı’nı basmış ve ardından uzun zamandır bulunmayan, bir yeraltı edebiyatı şaheseri Eşekarısı Fabrikası’nı bizlerle buluşturmuş olan Koridor Yayınları da fuarın tatlı ekiplerindendi. Oldukça ilgiliydiler. Aynı zamanda, Kayıp Rıhtım’dan geldiğimizi söyleyip kendimizi tanıttığımızda da bizlere daha çok yardımcı oldular. Bir teşekkür de onlara gelsin! Saydığım bu iki eserin incelemesi de pek yakında sitemizde olacak.

Malazan Book of the Fallen’ın teliflerini elinde bulunduran Beyaz Balina Yayınları da fuarda hoş sürprizlere sahipti. Onlarla da keyifle bir sohbette bulunduk. Dahası, kitapla ilgili gelişmelerden bizleri haberdar edeceklerini öğrendik! Gözünüz bizde olsun.

YKY, yeni kapaklarıyla Harry Potter serisini stantlarına koyarak herkesi başına esir etmişti doğrusu. Ama daha da önemlisi, fuarda satışa çıkan illüstrasyonlu Harry Potter ve Felsefe Taşı’nın kapağını stantlarındaki dev arka plana koymaları, onların bulunduğu salona girdiğinizde sizi can evinizden vuruyor! O tren resmi varı yoğu bırakıp, Hogwarts’a giden bu tek yolu kaçırmamak için resmin içine atlayasınızın gelmesine neden oluyor!

Can Yayınları bu yılki fuarda tatsız bir olaya ev sahipliği yaptı. Neyse ki ardından sorumluluk sahibi ve olgun bir davranış sergilediler. Ancak ben en çok şu küçük kitaplarına takıldım. Normal kitapla aynı fiyata sattıkları cep kitaplarının ne mantığını, ne de o fiyatına bir anlam verebiliyorum.

Daha birçok stant gezdik biz aslında. Özellikle Rıhtım yolcuları Türkçe edebiyata bu sene daha çok ilgi gösterdi. Bu şekilde gözlemledim. Ancak fuaramıza tat katan yayınevleri kesinlikle bu yukarıda saydıklarımız oldu.

[stextbox id=”black”]Çizgi Roman Cephesi’nde Neler Oldu?

Marmara Çizgi, Çizgi Düşler ve Gerekli Şeyler’in katıldığı fuarda JBC, Büyülü Rüzgâr ve Arka Bahçe Yayıncılık gibi isimleri göremedik. Kadıköy’ün en köklü çizgi roman dükkanı olan Büyülü Dükkan’ın standıysa hepsine kucak açmıştı yine. Oradan temin edilebiliyorlardı.

Gönül isterdi ki hepsinin bir standı olsun, ama olmadı.

Marmara Çizgi ekibi Çizgi Düşler ile yan yanaydı. Marmara Çizgi’nin delidolu kadrosuyla ne kadar uzun süre konuştuk, vallahi hatırlamıyorum. Ama en net hatırladığım şey tüm Kayıp Rıhtım ekibinin gözlerini kısmış halde Saga 3’ün ne zaman çıkacağını, çıkmazsa standı başlarına yıkacakları sözleriydi. Efendim, yıl bitmeden Saga 3’e kavuşacağız gibi görünüyor! Bunun dışında pek çok genç okurun JBC Yayıncılık’ın bastığı çizgi romanları Marmara’ya sorması tam bir komediydi. Ajan mı onlar yoksa?

Inception

Çizgi Düşler keşfedilmeyi bekleyen bir cevher. Özellikle Injustice’ı dilimize kazandırarak son zamanlarda büyük bir hizmet sundular bizlere. Fuarda hem sayıyı edindik, hem de inceledik. Dahası, Cable ve Deadpool’un beraber yer aldığı Mesih Savaşı’nı da yine kendi etiketleri altında bizlerle buluşturdular.

Marmara’nın şen şakrak tavırlarının aksine oldukça ağırbaşlı, ama sıcak bir ekiptiler. Onlarla daha ciddi bir sohbetimiz oldu. Kendilerini tanıdığımız için hepimiz çok mutluyuz. Ama kaliteli işlerinin okurlarca daha çok takdir edilmesi gerek.

[stextbox id=”black”]İndirimlerden N’aber?

İndirim cephesinde yeni bir şey yok, açık açık söylemiş olalım.

Peki bu fuarın gerçekten bir avantajı var mı? Var. En büyük avantaj aslında markalaşmamış küçük yayınevlerinde. Çünkü en çok onlar size indirim yapıyor ve güzel anılar bırakacak sohbetler edebilmenize olanak sağlıyorlar. Her ne kadar İthaki bu yıl da bilimkurgu ve fantastik hayranlarına güzel zaman geçirtmesi ve stantlarından kahkahalar yükselmesini sağlasa da, diğer büyük isimlerde değişen bir şey yok.

Tüm bu nedenlerden dolayı, bir okur olarak fuarları ve sanal kitap fuarlarını şu şekilde değerlendiriyorum:

  1. Çok istediğim, artık beklemeye dayanamadığım kitapları fuardan alıyorum. Ama bunlarda da abartıya kaçmıyorum. Zirve noktasında merak ettiklerim için bunu yapıyorum. Bu sene fuardan toplam 4 kitap aldım mesela.
  2. Küçük yayınevlerinden alacaklarımı fuardan alıyorum. Hem güzel indirimleri oluyor, hem de indirim yapmasalar bile hak ettikleri emeklerinin karşılığını yüz yüze ödemek istiyorum.
  3. Sanal fuarlardan özellikle büyük yayınevlerinin eserlerini ediniyorum.

Hâlen sürmekte olan Idefix Sanal Kitap Fuarı, Kitapyurdu Sanal Fuarı ve yeni başlayan Babil.com indirimleri yine fuardan çok daha avantajlı. Ama zaten İstanbul Kitap Fuarı’na gelen yayınevlerinin de internetle rekabet etme derdi yok. Yüzünüze karşı açık açık (kimi pişkin stant görevlileri), daha ucuzsa madem internetten al, diyebiliyorlarsa bunu umursadıklarını söyleyemeyiz.

O yüzden siz siz olun, fuarın büyüsüne kendinizi kaptırıp bütçenizi göz ardı etmeyin. Kitap kokusu kafa yapıyor, bilirim.

[stextbox id=”black”]Bu Yıla Damgasını Vuranlar

İlki, hiç şüphesiz Çinli bir bilimkurgu yazarıyla tanışmamızı sağlayan ve Hugo Ödülü gibi prestijli bir ödülün bu seneki galibini bizlerle buluşturan Cixin Liu imza günüydü. Hemen ardından da Cixin Liu’nun Barış Müstecaplıoğlu ile katıldığı, biri Çinli diğeri Türk iki değerli yazarın bilimkurgu edebiyatını tartıştığı panel de eşine az rastlanır türdendi. Tabii burada tatlı bir olay da yaşandı. Cixin Liu’yu dinlerken kulaklıklar takılıyor (Türkçe çevirisini duymak için), Barış Müstecaplıoğlu’na sıra gelince kulaklıklar çıkarılıyor. Bu tak-çıkar döngüsü Rıhtım yolcuları içinde eğlenceli anlar yaşanmasına neden oldu. Öyle ki, İthaki editörü Alican Saygı Ortanca’ya bile bulaştırdık bunu.

Panel sonunda Cixin Liu’nun, 2015 Hugo Ödülü’nü kazandığı Üç Cisim Problemi’nin Türkçe baskısını Barış Müstecaplıoğlu için imzalayıp takdim etmesi; Barış Müstecaplıoğlu’nun da Çinceye çevrilmiş Perg Efsaneleri‘ni imzalayıp Liu’ya sunması da panelin en güzel anlarından biriydi kuşkusuz.

Bir diğer (bizim için) yılın olayıysa, Sinemada Bilimkurgu Uyarlamaları adlı paneldi. Yankı Enki, Kutlukhan Kutlu ve Doğu Yücel’in konuşmacı olarak katıldığı bu paneli, sizler için kayıt altına da aldık! 1 saat süren panelin her saniyesi fazlasıyla tatmin edici bir güzellikteydi. Her üç katılımcı üstadımızın da ağzına sağlık.

Biz bu yıl da çok eğlendik. Fuar yollarını tepmemizin en büyük nedeni sevdiğimiz insanları ve birbirimizi görmek aslında. Geçen sene dediğimi tekrar edeceğim: Para medyumları işin büyüsünü bozdu. Pek çok şehirdeki fuar bir bir iptal olurken, İstanbul’dakinin de fazla uzun ömürlü olacağını düşünmüyorum. Ama o ölüp gidene kadar, hâlâ var olan güzel insanlar ve onların edebiyat kokulu hoş sohbetleri için yolları arşınlamaya devam edeceğiz.

Gelecek sene görüşmek üzere!

*Carmageddon: 97 yılına ait bir bilgisayar oyunu. Ya rakip araçları kendi aracınızla haşat ederek yarış dışı bırakmanıza, ya da yaya sivilleri ezerek puan toplamanıza yarar. Sonradan o siviller gelen tepkiler üzerine zombilere dönüştürülmüştür.