Bölüm 5: İlk Ders
Nick uyandığında pek yumuşak olmayan bir şeyde yatıyordu. Kafasını çevirdiğinde bunun bir saman tomarı olduğunu gördü.Sonra gözü duvardakilere takıldı.Silahlar,kalkanlar,zırhlar…Nick büyülenmiş gibiydi.Silah bölümünde kılıçlar,mızraklar,hançerler,yaylar ve oklar...Zırh bölümünde ise birbirinden ağır,birbirinden parlak,birbirinden sağlam ve birbirinden büyük zırhlar vardı. Kalkanlar bölümünde nasıl bir kalkan istersen vardı.Sonra yanı başında Kheiron’u gördü.Kheiron:
“Buraya gelen herkes neden şu duvara bakakalıyor anlamıyorum.Normal silahlar bunlar.”
Nick ona katılmadığını belirtmek istiyordu:
“Sana katılmıyorum Kheiron.Bunlar yeni eğitim görecek bir melezin hayatında ilk defa gördüğü özel aletler.”
Kheiron Nick’e dikkatlice baktı ve:
“Yorgun görünüyorsun.Yemek yedikten sonra ilk dersimize başlarız.”
Nick yemek lafını duyunca gözleri parıldadı ve hiç yorgun değilmiş gibi saman tomarından etrafına samanlar saçarak kalktı ve:
“Yemek mi dedin?”
Sonra Kheiron kahkahalara boğuldu.Nick onu ilk defa kahkaha atarken görüyordu.Ama kahkahasında bile bir bilgelik,bir savaşçılık vardı.Nick ona hayran kalmaya başladığını hissetti.Kheiron gülerek konuşmaya başladı:
“Ben gidip yemeği hazırlayayım sende şurada ateş yak.”
Nick şaşırmıştı.Dışarı baktı ve kuşların neşeli bir şekilde uçtuklarını ve cıvıldadıklarını,ağaçların yemyeşil olduğunu gördü.Bu mevsimde ne ateşiydi bu?
“Kheiron ilk baharın ortasında neden ateş yakıyoruz?”
Kheiron:
“Sen ateşi yak yemeği hazırladıktan sonra anlatacağım.”
Nick itiraz etmeden ateşi yakmaya koyuldu.Bu işleri biliyordu çünkü birkaç yaz önce kampa gitmişti.Kheiron’ un ahırından birkaç tomar çalı buldu ve onları tutuşturdu.Ateş…Ateşe dikkatlice bakmaya başladı.İçinde sanki bir şeyler hareket ediyordu.İçinde ölüm vardı.Can çekişen ruhlar cehennemden kaçmaya çalışıyorlardı.Çığlıklar atarak…Nick gözlerini kapattı ve düşünmemeye çalıştı.Sonra Kheiron’dan öğrendiği(aynı zamanda tek bildiği) Antik Yunanca küfür söyledi:
“Di İmmortales!"
Sonra toynak sesleri duydu .Birbirine bu kadar uyumlu toynakları hiç görmemişti.Kheiron’un elinde bir tabak kuzu pirzola bir tabakta makarna vardı.
“Kusura bakma çocuk bu seferlik ani oldu.İyi bir şeyler hazırlayamadım.”
Nick pirzola dolu tabağa baktı ve:
“İyi bir şeyler hazırlayamadın mı? Bu kadar pirzolayı nasıl yiyeceğim tek başıma?”
Kheiron yine bilge bir tavırla:
“Hepsini sen yemeyeceksin evlat.Tanrılarla bölüşüp yiyeceksiniz.Şimdi ateşin yanına git ve hangi Tanrı’ya adak sunmak istiyorsan adağını kabul etmesini söyle.Hadi bakalım.”
Nick ateşin yanına doğru gitti.Derisinde sıcaklığı hissediyordu.Yutkundu ve onun için ne kadar zor olsa da konuşmaya başladı.” Hades,baba ! Bu adağımı kabul et.!” Dedi ve tabaktaki10 parça pirzoladan 4 ünü ateşe attı.Pirzola ateşin içinde kömür olmadı direk yok oldu.Galiba adağı kabul olmuştu.Sonra durdu.Biraz yalakalığın bir zararı olmazdı ya ?! Ateşe tekrar yaklaştı ve yine konuşmaya başladı “ Zeus, amca ! Bu adağımı kabul et! Eee..Afiyet olsun.” Dedi ve 3 tane pirzolayı ateşe fırlattı.Sonra hemen geri kaçtı çünkü amcasının ne yapacağı belli olmazdı.Ama pirzola babasına sunduğu adak gibi ateşin içinde kömür olmadan yok oldu.Nick tam yere oturmuştu ki gök gürledi ve tam adak ateşinin üstüne bir şimşek çaktı.Nick gökyüzüne baktı.
“Önemli değil amca.”
Sonra bir şimşek daha çaktı.Nick Kheiron’a döndü:
“Ona yağlı olanları yolladım diye mi böyle yapıyor?” dedi
Kheiron yeni bir ateş yaktı ve kendi tabağındaki pirzolalardan 5 tanesini ona attı ve şimşekler durdu.
“Evlat bir daha Zeus ile dalga geçmezsen sağlığın için iyi olur.Neyse hadi hemen yemeğini ye de derse başlayalım.Daha sana uygun silahı seçeceğiz.Son 9 dakika.”
Nick yine başlıyrouz diye düşündü ve nefes almadan makarnasından ve pirzolasından yemeye başladı.Tam zamanında tabağındaki her şeyi silip süpürdü.
“E iyide ben daha yeni yemek yedim biraz dinlenmem gerekmiyor mu?”
Kheiron:
“Evlat bunlar kutsal yiyecekler yediğin anda sindirilirler.Enerjisini hemen alırsın.Hadi bakalım derse başlayalım.Önce sana bir zırh giydirelim.” Dedi ve o meşhur duvara doğru yürüdü. Bir Nick’e bir zırhlara bakıyordu.Sonra bir tane zırh buldu.”Kap bakalım evlat!” deyip Nick’e doğru fırlattı.Nick’in tam kucağına geldi ama bu kadar ağır olabileceği hiç aklına gelmemişti.Ağırlığını hissettiği anda Nick arka üstü yere oturdu.Kheiron güldü.
Sonra Nick’e bir de Yunan savaş miğferi verdi.Nick zar zor yerden kalktı.Miğferi ve zırhı kenara koydu.Önce zırhı giydi.Zırhın ağırlığını omuzlarında hissedince bu seferde dizlerinin üstüne düştü.Daha derse başlamadan birkaç fire vermişti Nick.Sonra miğferi kafasına geçirdi.O da biraz büyük geldi.
Kheiron devam etti.Şimdide bir kalkan arıyordu.Sonra haififinden bir tane buldu.Ama Nick’e bu da ağır gelmişti.Sonra kılıç bölümüne gittiğinde tereddütsüz bir kılıcı aldı ve Nick’e verdi.Nick önce kılıcı kabzasının ucundan tuttuğu için yere düşürdü.Nick üstündeki zırhlar dolayısıyla zorla eğilip kılıcı aldı.Bu seferde yere paralel olarak tutmaya başladı.Kheiron’da kılıcını kılıfından çıkardı.Nick bakakaldı bu görkemli kılıca.Yaklaşık 170 cm boyundaydı.Ucu bir dinozor dişi gibi sipsivriydi.Güneşte parıl parıl parlıyordu.
”Babandan ödünç aldığım yeniden dirilen iskelet adamlar çok işimize yarayacak.”
Ardından Yunanca bir şeyler fısıldadı.Ormandan 15 tane iskelet adam çıktı.Ellerinde kılıç vardı. Kheiron:
“İzle evlat.” Dedi ve uyumlu toynaklarıyla iskelet adamlara koşmaya başladı onlarda Kheiron’a koşuyorlardı.Kheiron kılıcı artistlik bir hareketle elinde çevirdi sonra en önde giden iskelet adamın kafasını hafif bir hareketle uçurdu.Arkasından 4 iskelet adam birden geliyordu.Kheiron durdu ve onları bekledi.Sonra geri koşmaya başladı tüm gücüyle.Nick bir an Kheiron’un onlardan korktuğunu sandı.Ama sonra ne yaptığını görünce ağzı açık kaldı.Samanlığın önünde kılıcını kılıfına soktu ve arkasındaki yayı çıkardı.Ok torbasından 4 ok aldı.Dördünü birden yaya gerdi ve fırlattı.Nick oku takip etmek istedi ama bir şey göremeden 4 iskelet adamın kafası koptu..Geriye 10 tane kalmıştı.Kheiron yine 4 ok aldı ve yaya gerdi.Her zamanki gibi yine tam isabet.Sonra yayı attı.Kılıcı yine çıkarttı ve 6 iskelet adamın üstüne koştu sonra her şey 10 saniye içinde oldu.Kheiron zıpladı,iki tanesinin kafasını kopardı sonra tekine çifte attı.En arkadakine koştu iskelet adam kılıcını savurdu, Kheiron iskelet adamın kılıcını elinden uçurdu ve kabzasıyla kafatasını kırdı.Sonra kalan 2 sinin işini hiç zorlanmadan bitirdi.Yanıma geldi ve:
“Sıra sende!” dedi.
Nick’in eli ayağına dolaştı.Kılıcını kaldırdı ve koşmaya başladı.Normalde çok hızlı koşardı ama üstünde kendisinin 2 katı ağırlığında savaş teçhizatı olduğu için elinde olmadan yavaş olarak koşuyordu.Üstüne yine 1 tanesi gelmeye başladı.Nick kendi kendine “Sakin ol “ diyordu.Sonra iskelet adam kılıcı Nick’e savurdu.Nick kalkanıyla bu atağı savuşturdu.Kılıcı kafasına geçirmek için hareketlendi ama kılıcı zar zor kaldırdı.Kılıcı kontrol edemiyordu.O arada iskelet adam 4-5 hamle daha yapmaya başladı Nick ilk 2 sini savuşturdu ama sonra yere düştü.Tam kılıç kafasına inerken iskelet adamın kafası koptu.Kheiron arkadan bağırdı:
“Bu benden olsun bakalım.”
Nick durdu ve üstündekileri çıkarmaya başladı.Çünkü yanmaya başlamıştı.Kılıcı,miğferi,üstünde savaş teçhizatı olarak ne varsa attı.Sonra Kheiron’un sesini duyar gibi oldu:
“Hile yapmazsan olmaz değil mi? Bir insan babasına bu kadar mı benzer?”
Sonra kendisine gelenler tek tek buharlaştırmaya başladı .Bir , iki , üç saymıyordu artık.Korkmadan yürüyordu.Yakıcı tekme ve yumruklarıyla hepsini buharlaştırıyordu.Sonra 15 taneden geriye bir tane kaldığını gördü.Ona doğru gitti.Ama bu diğerleri gibi değildi.Hemen vahşice kılıcını savurmaya başladı ve Nick’in yanağını çizdi.Nick o anda öfke patlaması yaşadı.Geriye doğru koşmaya başladı.Zırhının olduğu yere koşuyordu.İskelet adam da onu takip ediyordu.Nick yerden kılıcı aldı ve kullanmayı bilmediği halde kılıcı kaldırdı ve iskelet adamın tam alnının ortasına yerleştirdi.Sonra karşısındakinin bir iskelet olduğunu unutup birde diz attı.Hepsi paramparça olmuştu.Kheiron yanına geldi.
“Tamam kılıç kötü bir fikirdi ama isteyince oluyor.Son indirdiğin darbe gayet iyiydi.Neyse ben biraz ambrosia getireyim yarana iyi gelir.”
Nick şaşırmıştı.O kılıcı nasıl öyle kullanabilmişti? Ama kesinlikle onun silahı kılıç olmamalıydı.Başka bir şey…
Kheiron elinde bir parça ambrosiayla geldi.
“Al bakalım şundan küçük bir parça ye.”
Nick Kheiron’un söylediği gibi küçük bir parça ısırdı.Sonra yanağının sızlamasının geçtiğini hissetti.Kheiron:
“İlk dersimiz çok verimli geçti.Hem benim için hem senin için.Benim içinde verimliydi çünkü sana bir daha kılıç kullandırtmamam gerektiğini öğrendim.Ama ilk ders için hiç fena değildin.Ne kadar hile yapsanda…”
Nick zorlukla gülümsedi.Sonra samanlığa doğru yürüdü.Geçen gece yattığı yere yattı.Eğer çok yorgunsanız emin olun yattığınız yer hiç önemli değildir.Nick yine babasını düşünerek uykuya daldı…