İkinci kitabın sonunda karakterler ve gidişat hakkında düşüncelerimi yazmıştım. Üçüncü kitabı dün gece bitirdim ve ikinci kitabı okuduktan sonra yazdıklarımı baştan okudum. Üzülerek söyleyeceğim ki, o mesajdaki heyecanı taşımıyorum.
Tam olarak ne olmuş bilmiyorum ama bu kitapta bir şeyler eksikti. Kendini tekrar eden olaylar, kurgunun önceki kitaplara göre biraz daha yüzeysel olması ya da kulağa sapıkça gelebilir ama Harry'nin yeterince sürünmemesi olabilir bu bahsettiğim garipliğin sebebi. İlk kitapta yaşadığım hayranlıktan, ikinci kitaptaki adrenalin patlamasından eser yoktu. Ama bu kitabın puanını en fazla iki puan düşürür, çünkü kitabın çok büyük artıları da var; Michael Carpenter.
İlk başta tek tabanca Harry'nin bir takım oyunu içinde olması garip gelmişti ama Michael'ı tanıdıkça - ki eminim bu kitap Michael 101 idi, ileriki kitaplarda çok daha coşacak - daha önce niye görmedik bu karakteri dedim. Kitaba çok ayrı bir hava katması dışında, öyle güzel bir yoğunluk taşıyor ki. Bir taraftan aile babası, bir taraftan bir kahraman. İnancı çelik bir duvar, yüreği ise oyuncak hamur gibi. Başarıları? En az Harry kadar düşmanı var diyeyim.
Çoğu fantastik kurguda kullanılan klasik bir durum vardır; beraber çalışan ancak sürekli didişen büyücü ve şövalye ikilisi. Michael'ın kurguya girmesi ile bu bilindik duruma tanık oluyoruz fakat bunu yadırgamıyoruz. Çünkü Harry ile Michael'ın ilişkisi, o bildiğimiz türden büyücü-şövalye ilişkisi gibi değil. Evet, büyücü aksi. Evet, şövalye tam bir kuralcı. Evet, sürekli atışıyorlar. Ama bunları okurken çok farklı bir tat kalıyor ağızlarda.
Her ne kadar birbirlerine fazlasıyla değer verseler de, sürekli birbirlerini kollasalar da Michael, gerçek anlamda hayatı olan bir karakter, Harry gibi bir serseri değil. Bu yüzden Harry için Michael'ı sağa sola sürüklemek vicdanını sızlatıyor ve tahminim, bu konu daha fazla şeyler görebiliriz.
Ara not: Yeri gelmişken, yüzeysellikten bahsettiğim şey buydu. Yani irdelenebilecek çok fazla öğe vardı kitapta fakat bazı noktalar çok az değinilerek geçilmiş.
Ayrıca, isim de karaktere cuk oturmuş. Bildiğiniz üzere, incilde geçen büyük meleklerden birisi olan Michael, kocaman kılıcıyla beraber tanrının gazabını taşır. Bilmem anlatabildim mi?
Karakterler konusunda, ilk iki kitaptaki karakterlerde bir gerileme görüyoruz. Çoğu "ana" karakterin o kadar az geçiyor olması fakat buna rağmen çok radikal durumlar içinde olmaları, biraz can sıkıyor. Neyse ki Bob var, gülmek yine garanti.
Ara not 2: Gülmek demişken, kitabın bir kısmını oluşturan parti sahnesinde, hiç bir kitapta gülmediğim kadar güldüm. Bu açıdan, kitap hiç bir şey kaybetmemiş.
Karakter konusunda başka bir bomba saklı kitapta, o da Thomas. Bu yakışıklı vampirimiz, muhtemelen ileriki kitaplarda en sevdiğimiz karakterlerden birisi olacak.
Ara not 3: "Yakışıklı vampir" kelime grubunu okuyunca aklına Edward gelenlerin ağzına fuego derim.
Harry hakkında diyecek bir şey yok. Tavrı, yaptıkları, kostümü (ki buraya dikkat) ve düşmanları ile bizi zaman zaman güldürdü, zaman zaman ağlattı. Fakat yaşadığı duygusal inişler çıkışlar, onu gittikçe daha çok yıpratan olaylar onu ne hale getirecek çok merak ediyorum. Her kitapta yeni insanları kendi çemberine kattıkça, onların başına gelenlerin acısını da taşıyor Harry. Hele hele bu kitabın sonunda artık korkunç bir noktaya gelmiş olan kişiler ve kurumsal ilişkiler (spoiler vermeden ne kadar güzel söyledim bunu) Harry'i gittikçe daha da batıracak gibi duruyor. Tabi düşmanları Harry'i haklamak için birbirlerine girmezlerse.
İlk kitapta büyücülüğe giriş, ikinci kitapta kurtadamlar temalarının yerine bu kitapta hayalet teması işlenmiş. Jim Butcher'ın düşmanları yazmak hakkında muhteşem bir yeteneği olduğunu daha önce söylemiştim. Yine çoğu evrenin bir sentezi olarak, kendi rengini de katarak, çok güzel bir şey çıkartmış ortaya.
Kısaca toparlayacağım, kitapta hoşuma gitmeyen şeyler oldu. İki kitapta da gördüğümüz klasik şeyler - ne olduklarını söylemeyeceğim ama tahmin edebiliyorsunuzdur - , araya sıkıştırılmış olaylar, kurgunun o kadar da gümbür gümbür olmaması, Harry'nin yeterince ölüme yaklaşmaması - ya da bizde oluşmuş olan "Harry kurtulur ya nolcak, şimdi sinirlenir halledir herşeyi" bilinci -, ve en önemlisi kitabın bitiyor olması ancak sonraki kitabın henüz telif hakkının bile alınmamış olması hoşuma gitmeyen şeylerdi.
Mesajım olumsuz yorumlar taşısa da hayal kırıklığına uğratan bir kitap değil. Sadece Jim Butcher çıtayı öyle yükseltti ki, tempoyu biraz düşürünce hemen mırın kırın yapıyoruz. Okuyun, okutun ve İthaki'ye dördüncü kitap için yalvaran mailler atın.