Kayıt Ol

Gordon Borcha // Silvarath

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gordon Borcha // Wisquas
« Yanıtla #15 : 10 Ağustos 2012, 17:34:20 »
İçeriden bir fahişe fırlayacakmış gibi duran parlak kırmızı renkteki karavanın hemen yanında camları siyah filtreyle kaplanmış bir Mercedes, motoru çalışır vaziyette seni bekliyor. Karavan çevresinde göründüğün an arabadan çıkan üç adam yanında bitiyor ve aralarından takım elbise giymiş olanı seni görünce saatine bakıp selam veriyor. “Gordon Borcha? Evet, tam zamanında.”

Yanındaki iki adamdan önce sağında kalanı işaret ederek: “Bunlar gümrük memurları Sn. Harrison ve Dack.” diyor. “Birazdan limana yanaşacak olan askeri gemiye gireceksiniz. Memur Dack evrak kontrolü ve sayım işlemlerini hallederken sen ve Bay Harrison gemi kaptanıyla özel olarak görüşüyor olacaksınız. Kaptan size 32 kilo ağırlığında, şöylece bir paket verecek. Tabi alım sonrasında rüşvetini de vereceksiniz, o da şu zarfın içinde.” Zarfı eline vermek yerine çabuk bir el hareketiyle ceket cebine sıkıştırıyor. “Paketi gemiden inmeden önce Bay Harrison kontrol edecek. Ardından onu gemiden alıp bana, limanın kuzeyine getirin. Bay Gordon, paranı paketi bana sapasağlam getirdiğiniz zaman, takas sırasında alacaksın. Yanlış paketi getirmeniz, paketi zarar görmüş bir şekilde getirmeniz ya da gemide yakalanmanız durumunda siz sorumlu tutulursunuz. Ama ben temiz bir iş olacağına inanıyorum. Görüşmek üzere.”

Sessizlik içinde geçen birkaç dakika sonrası beklediğiniz geminin güvertesinden mürettebatın yarattığı kuru gürültü yükselmeye başlıyor. Harrison ve Dack sükûneti korur halde yürümeye başladıklarında onları takip ediyor ve demir atmaya hazırlanan gemiye giriş yapıyorsun. Askerlerden biri garipser bir yüz ifadesiyle evrakları uzatıyor.

“Ben evrakları gümrük işlemleri için getiriyordum zaten.” diyor asker ancak Dack umursamıyor. “Sayım için her şekilde girecektik gemiye. Her ne kadar askeri gemi olsa da, kaide bu bayım. Ama belli ki beklediğimizden daha fazla mal var burada. Hepsini gümrüğe bildirdiğinizden emin misiniz?”

Harrison “Kaptanla bir görüşelim biz.” deyip, aceleyle bölmeye giriyor. Sen de gemi mürettebatının arasından sıyrılıp onu izliyor ve arkandan kapıyı kapatıyorsun.

Çevrimdışı Catrouble

  • **
  • 267
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gordon Borcha // Wisquas
« Yanıtla #16 : 17 Ağustos 2012, 13:22:03 »
Mercedes.. Nedense bütün görgüsüzlerin Mercedes kullandığını düşünmüşümdür, muadili olarak BMW ya da daha uygun fiyata daha güzelini sunabilen Audi varken Mercedes almak..

“Gordon Borcha? Evet, tam zamanında.”

Adamı ve işaret etmiş olduğu memurları başımla selamlayarak iyice yaklaşıyorum.

“Birazdan limana yanaşacak olan askeri gemiye gireceksiniz. Memur Dack evrak kontrolü ve sayım işlemlerini hallederken sen ve Bay Harrison gemi kaptanıyla özel olarak görüşüyor olacaksınız. Kaptan size 32 kilo ağırlığında, şöylece bir paket verecek. Tabi alım sonrasında rüşvetini de vereceksiniz, o da şu zarfın içinde.”

“Paketi gemiden inmeden önce Bay Harrison kontrol edecek. Ardından onu gemiden alıp bana, limanın kuzeyine getirin. Bay Gordon, paranı paketi bana sapasağlam getirdiğiniz zaman, takas sırasında alacaksın. Yanlış paketi getirmeniz, paketi zarar görmüş bir şekilde getirmeniz ya da gemide yakalanmanız durumunda siz sorumlu tutulursunuz. Ama ben temiz bir iş olacağına inanıyorum. Görüşmek üzere.”


Temiz bir iş mi? 32 kilogramlık paketi ben taşımadığım sürece kesinlikle temiz olacaktır! Üstü kapalı tehditlerden pek hoşlanmasam da mevcut durumda yapabileceğim pek bir şey olmadığını kabul ederek normal bir ses tonuyla cevaplıyorum:

“Hiçbir sorun çıkmayacak, merak etmeyin.”

Kaptan köşküne girdiğimde odada kaptan olduğunu tahmin ettiğim üniformalı adam haricinde başka bir personel olmamasıyla rahatlıyorum. Paketin burada mı olduğu ya da yapılacak olan konuşmanın ne kadar şifreli olacağı konusunda emin olamadığım ve bu işle görevlendirilmiş olan memur Harrison yanımda olduğundan dolayı olayın akışını Harrison’a bırakarak arkada bekliyor ve gelişecek olan olayları gözlemliyorum.

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gordon Borcha // Wisquas
« Yanıtla #17 : 17 Ağustos 2012, 15:01:41 »
Harrison kaptanın elini sıkıyor ve seni göstererek “Bu Borcha. Paketi teslim etmeme yardım edecek.” diyor. Kaptan elini uzattığında karşılık veriyor ve basitçe “Memnun oldum.” diyerek formalite konuşmaları es geçiyorsun. Bunun üzerine kaptan siyah naylon poşet içerisindeki paketi gösteriyor ancak kendi payına düşeni isteme konusunda acele etmemeye kararlı bir şekilde emaneti kontrol etmenizi bekliyor.

Harrison kolinin kenarını yırtarak içini görebileceği kadar küçük bir delik yaratıyor. Birkaç dakika sonra umutsuzca doğrularak “Paketi tamamen açın; orijinal olup olmadığını böyle anlayamam.” diyor.

Kaptan huzursuzlanıyor. “Ben sadece taşıma ve teslim işine dâhil oldum, gerçek olup olmadığı alıcıyı ya da satıcıyı ilgilendirir. Ama için rahat edecekse al şu maket bıçağını kontrol et bölmeden çıkmadan evvel. Acele et, askerler şüphelenmesin.”

Harrison başıyla kaptanı işaret ettiğinde elindeki maket bıçağı alıp koliyi boydan boya bölüyorsun. Paketi parçaladığınız için belki hem taşımakta hem de gizlemede daha fazla zorluk çekeceksiniz ama sen de biliyorsun ki bu patrona sahte bir malı teslim etmekten daha ‘göze alınabilir’ bir durum.

Poşeti sıyırıp, koliyi böldüğünde ve son olarak nesnenin sarılı olduğu kese kâğıdını yırttığında irkiliyorsun. Bu yalnızca sürrealist ressam ve heykeltıraşların “Hmmm…” edalarıyla anlamlandırabileceği türden modernist bir sanat eserine benziyor ilk bakışta. Tabi kaptan ve Harrison arasında gerçekleşen ‘orijinal olup olmama’ konuşmalarından dolayı biliyorsun ki dışındaki bu altın kaplama onu asıl değerli yapan şey. Duraksadığın o kısa anda nesnenin tamamen altından yapılma olabileceği ihtimali de geliyor aklına tabi. 32 kilo… 32 kilo altın. Yalnızca kaplamanın altın olması yetersiz olurdu evet.

Harrison yaklaşıyor ve emanete şöyle alıcı gözüyle bir kez daha bakıyor. “Umarım bu beklediğimiz tarihi eserdir. Kimse hayal kırıklığına uğrasın istemem. Çünkü gerçekten saf altına benziyor ama kaç yıllık olduğu konusunda şimdilik bir yorum yapmam imkânsıza yakın. Venedik zamanından denilmişti bize…”

“Dediğim gibi; o kadarını ben bilemem. Şimdi ödememi alayım.”

Harrison’ın bakışları onayı verdikten sonra cebine sıkıştırılmış zarfı kaptana uzatıyorsun. Kaptan parayı sayma işiyle meşgul olurken poşeti beraberce geminin dışına taşımaya başlıyorsunuz. Emanet oldukça ağır sayılsa da mürettebattan kimse sizinle ilgilenmediği için kolayca kendinizi limana atabiliyorsunuz. Buluşma noktasına doğru ilerlerken Harrison aniden duraksıyor.

“Borcha, dur bir dakika. Sen bu paketi al ve duvarın yanına park edilmiş arabayla beraber kaç. Ben patronu senaryolarımla oyalarım birkaç gün. Sonra seni bulurum ve bunu satıp parasını yeriz. Ha? Olur mu? Borcha şu poşetin içindeki eser kaç para ediyor haberin var mı? Sen bu işten kaç alacaksın ki sonuçta? Ama eseri satıp da kazanacağın deste deste paraları taşımak en az şu poşettekini taşımak kadar güç olacak onu söyleyeyim. Ondan sonra istersen dünyanın bir ucuna siktirirsin. Ben de öbür ucuna. Ne diyorsun?”

Çevrimdışı Catrouble

  • **
  • 267
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gordon Borcha // Wisquas
« Yanıtla #18 : 18 Ağustos 2012, 21:01:39 »
“Borcha, dur bir dakika. Sen bu paketi al ve duvarın yanına park edilmiş arabayla beraber kaç. Ben patronu senaryolarımla oyalarım birkaç gün. Sonra seni bulurum ve bunu satıp parasını yeriz. Ha? Olur mu? Borcha şu poşetin içindeki eser kaç para ediyor haberin var mı? Sen bu işten kaç alacaksın ki sonuçta? Ama eseri satıp da kazanacağın deste deste paraları taşımak en az şu poşettekini taşımak kadar güç olacak onu söyleyeyim. Ondan sonra istersen dünyanın bir ucuna siktirirsin. Ben de öbür ucuna. Ne diyorsun?”

32 kilogramlık herhangi bir mal için beni kullanmak istemelerini anlayabilirim. Bu silah olsa, uyuşturucu olsa, hatta daha değerli bir şey bile olsa anlayabilirim. Hatta 32 kilogramlık altın olsa bile anlayabilirim demek isterdim ama 32 kilogram ağırlığında altından yapılmış bir tarihi eser! Bu kesinlikle hiç tanımadıkları birine verilmesi muhtemel ilk görev olamaz. Bu durumda aklıma iki sonuç geliyor, ya sahte bir operasyonla sınanıyorum ya da çok sıkı bir şekilde izleniyorum. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de Harrison’un yaptığı teklif şüphelerimi kat be kat arttırıyor. Bana diktatörden mal çalmamı ve kendisinin bir senaryo ile diktatörü ikna edeceğini söylüyor, daha sonra gelip beni bulacakmış..

Diktatörden malı çalan birisi neden birkaç gün onu bekleyip birde malı paylaşsın ki? Neresinden bakarsam bakayım bu senaryonun içinde içime sinmeyen ve mantıklı gelmeyen onlarca detay sıralayabilirim. Ayrıca ben bir hırsız değilim, gerçi düne kadar çete üyesi de değildim ya neyse..

Kendimi kısa bir sürede toparlayıp şaşkınlığımı üzerimden atarak oldukça net ve sert bir ses tonuyla “Harrison bu paketi arabaya beraber taşıyacağız ve sahibine teslim edeceğiz. Bende senin bu teklifini duymamış olacağım. Bu ikimiz için, özellikle de senin için en hayırlı olanı.” diye cevaplıyorum.

Ardından tekrar paketi tutup taşımaya başlamadan önce Harrison’ın paketi taşımak için tutmasını bekliyorum.

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gordon Borcha // Silvarath
« Yanıtla #19 : 20 Ağustos 2012, 00:52:16 »
“Harrison bu paketi arabaya beraber taşıyacağız ve sahibine teslim edeceğiz. Bende senin bu teklifini duymamış olacağım. Bu ikimiz için, özellikle de senin için en hayırlı olanı.”

Harrison bu beklenmedik sert çıkış karşısında yüzünü ekşitiyor ve bir süre kararsız bir şekilde suratına bakmaya devam ediyor. Neden sonra herhangi bir şey söylemeksizin paketinizin ucundan tutup çekiştirmeye başladığında bu gergin an da sona ermiş oluyor. Sessizlik içinde limanın kuzey yakasına vardığınızda ise diktatörün silueti sizi bu gece için son bir kez daha karşılıyor. Yaklaştıkça netleşen suratına memnuniyet dolu bir ifade oturmuş durumda.

Paketi kontrol eder etmez bir sevinç nidası baş gösteriyor diktatörde: “Evvet! Bu işten alnınızın akıyla çıkacağınızı biliyordum!”

Harrison yapmacık bir gülümsemeyle ellerini sıvazlıyor. “Eee patron? Sıra geldi benim payıma.”

Diktatör burun kıvırıyor. “Alacaksın paranı, bu ne acele?” Ardından göz ucuyla sana bakıyor. “Önce bir Borcha’mızı evine at da, sonra konuşalım bakalım; gemide bir pürüz çıktı mı ne yaptınızsanız artık. Ayrıntı istiyorum.”

Çevrimdışı Catrouble

  • **
  • 267
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gordon Borcha // Silvarath
« Yanıtla #20 : 22 Ağustos 2012, 00:06:26 »
Harrison’ın yüz ifadesinden teklifinde ciddi olduğunu fark ediyor ve fazlasıyla şaşırıyorum. Bu durumda bilgi sahibi olmadığım bir konuda iki farklı yargıda bulunma fırsatına sahibim. Ya diktatör denilen adam tahmin ettiğim kadar otoriter ve güçlü birisi değil ya da Harrison onu pek iyi tanımıyor. Eğer bu Harrison’ın ilk işiyse onu bana verirler miydi diye düşünmeden edemiyorum.

Bu sırada diktatör burun kıvırıyor. “Alacaksın paranı, bu ne acele?” Ardından göz ucuyla sana bakıyor. “Önce bir Borcha’mızı evine at da, sonra konuşalım bakalım; gemide bir pürüz çıktı mı ne yaptınızsanız artık. Ayrıntı istiyorum.”

“Aslında arabam hemen liman yolunun kenarında dolayısıyla memur beyin beni eve bırakmasına hiç gerek yok, arabama kadar bıraksa çok daha rahat olur.” Cümlemin bitmesiyle ‘Ya benim payım ne olacak?’ diye bağırmak istesem de bundan vazgeçip konuşmama devam ediyorum. “Bu gece sizinle tanışma şerefine eriştiğim için çok mutluyum Bay Diktatör, ilk işimizin temiz bir şekilde bitmesi ve güveninizi boşa çıkarmamış olmaktan ise daha da mutluyum. Bu işi çok daha büyük ve çok daha temiz işlerin takip edeceğine inanıyorum.”

Diktatör ve Harrison’la karşılıklı konuşmalar sonucunda vedalaşıyorum ve Harrison beni arabama bırakıyor. Daha sonra eve mi dönsem yoksa eğlenceye mi gitsem diye düşünürken eve gidip dinlenmeye karar veriyor ve eve dönüyorum. Hızlı bir duş aldıktan sonra telefonuma şarja takıyor, başucuma koyuyor ve uykuya dalıyorum.

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gordon Borcha // Silvarath
« Yanıtla #21 : 23 Ağustos 2012, 18:02:39 »


Güneşin ilk ışıkları müsaadesiz ziyaretçiler gibi süzülerek dolanmaktalar yatağının başı ucunda, sen gözlerini aralayabilmek için derin uykuna karşı verdiğin savaşı bir sona erdirememişken henüz. Uykunun o albenili geri çağrısını yok sayıp doğrulmayı başardığında ise uyanmış olman gereken yerden çok uzaklarda olduğun hissi baş gösteriyor bir anda.

Oda fazlasıyla aydınlık ve ihtişamlı. Yatağın ayakları dibinden, gümüş kafatasları üzerine eritilmiş beyaz, hem sarı renkli mumların kaynağı olduğu hoş kokular yayılıyor ve o kokular tam karşındaki balkondan içeri başını sokan ancak uçuşan tüllerin perdeleyip de tamamen kesmeyi beceremediği usul bir esinti sayesinde odanın her bir yanına fütursuzca dağılıyor.

Yeterince geniş ve gösterişli olan mekânı daha da heybetli kılan aynalar iki taraftan sarıyorlar duvarları. Kenarda, o hafif tüllerin görüntüsünü yarım yamalak kapladığı beyaz eskitmeli bir piyano var. Piyanonun üzerine kurumuş gül yaprakları saçılmış, aynı eritilmiş mumlardan da birkaç tane var. Tavandan aşağıya onlarca kristal taştan yapılma bir avize uzanıyor; güneş ışınları o avizedeki taşlara, o taşlardan aynalara, aynalardan da oda içerisindeki diğer bütün nesnelere birer parıltı formunda dokunuyor. Yer yer ise şöminenin, küçük heykellerin hatta tabloların sahip olduğu ayrıntılarda beyaz, gümüş, altın ve krem renklerin modern çizgilere yakın tonlamaları kullanılmış. Bütün olarak bakıldığında, oldukça mistik ve büyülü bir atmosfere sahip bir oda.

Bedenini sarmalayan bu ziyafetten sıyrıldığın an, bilinmezliğe açılan oda kapısına doğru kayıyor gözlerin.

Çevrimdışı Catrouble

  • **
  • 267
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gordon Borcha // Silvarath
« Yanıtla #22 : 24 Ağustos 2012, 00:52:47 »
Madde bağımlısı değilim, dün gece uyurken alkollü olmadığım ve odamda uyuduğum konusunda da eminim. Bir rüya olabilir mi bilmiyorum ama rüya olsa rüyada olduğumu düşünecek durumda olur muydum bilemiyorum. Aklımdaki bütün soruların cevabının odanın kapısının arkasında beni beklediğini düşünmem bir kahinlik değil elbette ama yataktan çıkma ve kapıyı açma konusunda pek hevesli olduğumu söyleyebilmem mümkün değil. Şaşırmak değil hayır, korkmuş durumdayım ve kendimi savunmasız hissediyorum hatta çaresiz. İnsanlar bir konu hakkında hiçbir şey bilmedikleri zaman ya hiç korkmazlar ya da çok korkarlarmış. Bu durumun beni oldukça korkuttuğunu itiraf etmeliyim.

Ne kadar sürdüğünü kestiremediğim bir süre boyunca kendi içimde bir cesaret ve özgüven kazanma savaşı devam ettirdikten sonra biraz başarılı olmam biraz da başka çarem olmamasından dolayı yataktan çıkacak ve kapıya yönelecek gücü kendimde buluyorum. Görebildiklerim bana hiçbir anlam ifade etmediği için diğer duyu organlarımı zorlayarak bir veri elde etmeyi deniyor ancak burnuma gelen mumların kokusu ve kulağıma gelen esintinin neden olduğu hafif bir rüzgar sesi haricinde duyu organlarımın rehberliğinden yoksun bir şekilde bilinmeyenin içine doğru ilerlemek zorunda kalıyor ve kapıyı açıyorum.

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gordon Borcha // Silvarath
« Yanıtla #23 : 25 Ağustos 2012, 14:26:56 »
Kapının ardına attığın anda adımını, kendini bir sarayda buluyorsun. Görevliler ve hizmetliler yemek hazırlığında, gümüş tepsilerde onlarca çeşit yiyeceği taşıyıp duruyorlar farklı masalara. Bu sofralar baharatlı çorbalar, soslu tavuklar, ızgara etler, rengârenk salatalar, taptaze meyveler ve gözünün alabildiği kadar içecekle donatılmış. Kokuları lütufkâr bir endamla davet ediyorlar seni ziyafete katılmaya.

Şahit olduğun kaotik düzenin her bir parçası, bu zamana kadar bildiğinden farklı bir renkte, farklı bir dokuda ışık saçıyor. Masada dizili sebzelerin tazeliğini, daha onları uzaktan uzağa görmüşken duyumsayabiliyor; çeşnilerin kokusunu daha önce tadılmadık lezzetleriyle birlikte hissediyorsun adeta. Görüş alanına ne girse onu tüm duyularınla algılıyor, bütünüyle sezimliyorsun anlayacağın.

Güzel bir bayan yanaşıyor sonra, duyu organlarının sağladığı rehberliğin yetersiz kaldığını görmüş gibi. Bütün telaşenin içinde serin bir şalgam suyuyla buyur ediyor seni içeri. Bardaktan tattığın bir yudumla mest oluyor, hafif meşrep bir hal alıyorsun. Ardından bayan seni kolundan beri, nazikçe tutup sarayın üst katlarına doğru yönlendiriyor. Sana kule tepesine kadar eşlik ediyor ancak araladığı son kapının dışına ulaşmanızla birlikte refakatçilik görevi sona ermişçesine hızla uzaklaşıyor.

Kule, bulutları aşmış bir yükseklikte. Bu yüzden ki kapıdan çıktığında daha aşağısını göremiyorsun. Siluetlerin üzerinde yürüdüğü zemin ise o sık bulutlardan başka bir şey değil. Elbette boşluğa yürümek konusundaki çekimserliğin bir süre devam ediyor.

Bahçe kapısının üstünde “Gordon’un Köşkü” yazan bir ev çarpıyor gözüne, yakınlarda. Biraz da oraya varma hevesiyle, denemen gerektiğine kanaat getirip çıplak ayaklarını bulut kümesi üzerinde gezdiriyorsun. Bu sende sis ya da duman dağıtmaktan başka bir his uyandırmıyor. Ayağını biraz daha aşağı, bulutların daha yoğun olduğu noktalara bastırdığında ise dengeyi bulduğunu tecrübe ediyorsun. Parmaklarında baskı sezmeksizin, süzülerek ilerlemeyi başardığında köşkün kapısı önündesin.

Çevrimdışı Catrouble

  • **
  • 267
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gordon Borcha // Silvarath
« Yanıtla #24 : 25 Ağustos 2012, 21:04:49 »
Köşk bahçesinin etrafını saran taş parapet duvarları ayıran kısa ahşap kapının önüne geldiğimde adeta şok geçiriyorum. Karşımda iki eklemlenmiş yapıdan oluşan ve hayallerimin dahi ötesinde tasarlanmış olan bir ev görüyorum.

İlk bakışta ilgimi daha çok çeken kısmı sol tarafta kalan ve üç kat yükseklikte olan bir kule, kulenin dış duvarları geçmişte yer alan kale ve şatolara benzer şekilde koyu grimsi renkte taşlardan yapılmış ve sadece ön cephesinde her katta boydan boya, sürgülü ve tavan yüksekliğinde olmak üzere üç adet geniş penceresi bulunuyor.

Bu kulenin hemen yanında ona bitişik şekilde eklemlenmiş olan tek katlı, daha geniş ve uzun bir başka yapı bulunuyor, onun üzerinde ise yapının yarısından biraz daha fazlasına denk gelecek şekilde bir sundurma çatı ile kapatılmış çatı katını görüyorum. Bu ikinci yapının alt katının dış kaplamaları canlı göstermesi için cilalanmış ahşap ve kulede kullanılan taşların bir kombinasyonu ile oluşturulmuş iken sundurma çatıyı taşıyan duvarlarda geniş pencerelerinin haricinde kalan yerler ise kule ile uyumlu olmasını sağlayacak şekilde taş dokunun devamı olarak yapılmış. Sundurma çatının bittiği yerden itibaren boşta kalan alan ise evin terası olarak ayrılmış. Terasın bittiği yerde kocaman kan kırmızısı yapraklı bir ağaç yaklaşık 5 metre yüksekliğe kadar çıkarak 3 metre kotunda olduğunu sandığım terasın üzerine kan kırmızısı yapraklarını dökerek yapraklardan bir zemin yaratıyor ve aynı zamanda terasın bir kısmını adeta bir şemsiye gibi kaplıyor. Karşımda gördüğüm görüntünün büyüleyici etkisinden kurtulurken şaşkınlığın ağına yakalanıyorum.

Uyandığım oda, içinden geçtiğim saray, üzerinde yürüdüğüm bulutlar ve ardından önünde Gordon’un Köşkü yazan bir ev.. Artık rüyada olduğuma eminim ama uyanmak istediğimi hiç sanmıyorum. Belki de gece uykuya daldıktan sonra öldürüldüm ve şuanda cennetteyim bilemiyorum. Kendime itiraf edebileceğim tek şey bu her ne ise uyanmak istemiyorum.

Kapıyı hafifçe aralayarak bahçenin içinde ilerlemeye başlıyorum. Bulutumsu madde bahçenin içinde daha seyrek şekilde bulunuyor, üstüne bastığım bahçenin çimlerini ve ekili çiçekleri rahatlıkla görebiliyorum. Düzgün kesilmiş taşlardan yapılmış olan bir patikayı takip ederek çiçeklerin arasından süzülürken evin ana kapısına doğru gittiğimi farkediyorum. Kapıya vardığımda kapının kapalı olduğunu görerek hayal kırıklığına uğruyorum. Evin bana ait olmama ihtimalini ilk olarak o anda hissederken bir anda içinde olduğum şeylerin nasıl da garip olduğu fikri kafamda çalkalanmaya başlıyor. Bir anlık istemsiz bir hareketle ya da belki de içten gelen bir hamleyle kapının tokmağını vurarak kapıyı çalıyorum.

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gordon Borcha // Silvarath
« Yanıtla #25 : 26 Ağustos 2012, 00:37:32 »
+2 RP Bonus

Tokmağın tok sesi yankılanmaya kalmadan kapı aralanıyor. İçeri girdiğinde, divana uzanmış eşsiz güzellikteki bakireyle yalnız birkaç adım sonra rastlaşıyorsun. Hafif bedeni yorgunluktan yığılmış gibi, ağır soluklarla uyuyor. İncecik parmaklarının zarif görünüşüne tezat; pençe gibi tırnakları sıcacık bir gülkurusuna boyanmış. Üzerinde ise beyaz tenini okşayan ancak narin bedeninin kıvrımlarını gizlemeye yetememiş kadife bir örtü var.

Yaklaştıkça, yüzünün keskin hatları daha bir belirginleşiyor. Uzun, kahve saçları alenen sinesine saçılmış. Gözlerini kırpıştırıp kirpiklerini bir iki defa titreştirdi mi, sonra da kışkırtıcı bakışlarını sana doğrulttu mu, dolgun dudaklarına yapışıp o enfes tadı almamak için kendini zor tutuyorsun. Onu izlemekte olduğun her an, içinde şehvani bir arzu tohumu filizleniyor, hoşnutluğun hat safhalara ulaşıp tarifi zor bir feyze eriyor.

Huri biraz doğruluyor, ardından kalkıyor ve divanın karşısında kalan geniş yatağa uzanıyor. Sana saf bir gülücükle karşılık veriyor o an. Böylece yanına geliyorsun. Saçlarını geriye doğru attığında gerdanına dizilmiş inci ve zümrüt gibi envaı değerli taşın pırıltısı nizamını okşamaya başlıyor. Onun sendeki dokunuşlarıysa, bedenini keşfeder gibi ürkek. Her hareketinde etrafa biraz daha karanfil kokusu dağılıyor.

O sana bahşedilmiş bir armağan; kabul edip etmemek ise senin arzuna kalmış.

Çevrimdışı Catrouble

  • **
  • 267
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gordon Borcha // Silvarath
« Yanıtla #26 : 27 Ağustos 2012, 21:08:20 »
Hayatım boyunca çapkınlığın temel taşının flört ve tahrik aşaması olmasını düşünmüş biri olarak kolay elde edilen kadınları her daim reddetmişimdir, bana göre bu tip ilişkiler işin doğasının tamamen dışında ve insanlıktan çok hayvanlığa yakın şekilde yaşanmaktadır. Ancak tıpkı bana ait olmaması gereken bu evin bahçesine girerken hissettiğim gibi bu kadına karşı da bir aitlik hissi yaşıyorum, içimde aman vermez bir his burasının benim evim ve o kadının benim kadınım olduğunu her bir hücreme ayrı ayrı fısıldıyor.

Yatağa yaklaştıkça içime dolan müthiş bir kokuyla sarhoş oluyorum. Öyle bir koku ki şüphelerimi yok ediyor, kanımın akışını hızlandırıyor ve düşünebilme kabiliyetimi elimden alıyor. Yatak ve üzerinde yatan müthiş güzellik haricinde görüş alanımda kalan diğer bütün cisimlerin silikleştiğini, algılarımın sadece kadının üzerinde yoğunlaştığını hissediyorum. Bir an sonra henüz bir şey düşünme ve uygulama şansı bulamadığımı sanırken kendimi kadının hemen yanında, açmış olduğu gerdanını koklar ve öperken buluyorum.

Aradan geçen birkaç saatlik sürenin sonunda yorgun bir şekilde yatağa geri düşerken zihnimdeki sis yavaş yavaş dağılıyor ve odayı yeniden görebilir hale geliyorum. Adını dahi bilmediğim kadın yavaşça bana doğru kayıyor ve başını göğsüme koyarak bir saniye içinde uykuya dalıyor. Az önce beni bakışıyla tahrik eden ve düşünme şansına dahi sahip olamadan ilişkiye girmemize neden olan o kadının şimdiki dokunuşu ise karşı konulamaz bir huzur veriyor. Parmaklarının değdiği göğsümden vücuduma dalga dalga huzur yayıldığını hissederek uyuyakalıyorum.

Rüyamda ise kelimelerle ifade edilemeyecek ve uyandığımda hatırlayamayacağım ancak hissedebileceğim müthiş bir mutluluk ve huzur tablosu içerisinde hayat bularak bir başka müthiş deneyim daha yaşıyorum.

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gordon Borcha // Silvarath
« Yanıtla #27 : 27 Ağustos 2012, 23:24:32 »
Yekvücut olduğunuz andaki hissiyatlarını dünyevi zevklerinle mukayese çalışacak olursan, aldığın hazzı anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalıyor maalesef. Bu durumdan oldukça hoşnutsun tabii. O kadar ki, naralar atmak için garip bir hevese kapıldığını bile seziyorsun sarhoşluğunun henüz etkisini sürdürdüğü bir an.

Nefes nefese kaldıysan da terlemiyorsun, hatta bilakis; güzelin leziz kokusu senin de vücuduna siniyor. Üzerine çöken tatlı yorgunlukla beraber yarım saat kadar daha kucak kucağa uyuyorsunuz, ardından da dinç ve huzur dolu bir şekilde kalkıyorsun yerinden. Güzel, kıpırdanışla birlikte hemencecik uyanıveriyor.

Etrafına bakındığında yatağın kenarında ipekten, kırmızı bir entari olduğunu fark ediyorsun. Onu huriye giydirdikten sonra da oradan ayrılıyorsun. Köşkten çıktığında gür bir ses seni buluyor, o sesin söyledikleri ise tatlı düşün bitip de gerçekliğe döndüğünde bile bir süre için aklından çıkmıyor:

“Bakir toprakları andıran teninde hurinin, oldun sarhoş
Ve henüz yemediğin meyvelerin tütmesi celp etti seni,
Kavuşmadasın mes’ud eden cennete; ancak daha mühimi
Diyecek misin bu saltanata, hem hakezasına, berdevam?”

Çevrimdışı Catrouble

  • **
  • 267
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gordon Borcha // Silvarath
« Yanıtla #28 : 28 Ağustos 2012, 01:43:57 »
Gözlerimi açtığımda kendimi evimde, yatağımda, rüyadan uyanırken buluyorum. Rüyamın gerçek olduğuna o kadar inanmışken geri dönmüş olmanın verdiği hayal kırıklığı ve şaşkınlıkla yatakta yavaşça doğruluyorum. Rüyada gördüğüm her şey, özellikle köşk ve huriyi göz önüne alırsam tam anlamıyla zevkime uygun hatta bilincimin de ötesinde uygun olduğunu fark ediyorum. Bilinçaltımın bana görsel bir şölen hazırladığını düşünsem de duyduğumu düşündüğüm ve hala zihnimde yankılandığını hissettiğim şiirin ne benimle ne de bilinçaltımla bir alakası olduğunu sanmıyorum. Eski bir kız arkadaşımdan öğrendiğim ve sonrasında kullanmaya başladığım bir yöntem olan rüyalarımı unutmamak için not etme ve arşivleme işini gerçekleştirmek amacıyla sehpanın üstünde duran kağıt ve kalemi elime alıp hatırladığım kadarıyla şiirin sözlerini yazıyorum.

Hurinin teninde sarhoş oldun
Yemediğin meyveler celp etti seni
Mutlu cennete kavuşmaktasın ama
Devam edecek misin bu saltanata?


Şiiri anımsayabildiğim kadarıyla yazdıktan sonra tekrar okuyorum ve bana hiçbir anlam ifade etmediğine bir kez daha kanaat getiriyorum yine de bu konu hakkında yapabilecek bir şeyim olmaması nedeniyle kağıdı diğer notlarımın arasına yerleştirip banyoya gidiyor ve yüzümü yıkıyorum. Soğuk suyun tenime değmesiyle biraz da titreyerek kendime geliyor ve daha iyi hissetmeye başlıyorum. Banyodan çıktıktan sonra telefonumu kontrol ediyor ve Diktatörden hala mesaj gelmediğini görünce yüzümü ekşitiyorum. Paramın ödenmesi ne kadar sürecek bilmiyorum ama kumar oynama isteği gitgide ruhumda daha büyük bir açlığa sebep olurken acilen bir çözüm bulmam gerektiğini biliyorum. Üstüme rahat bir şeyler giyip araba anahtarımı da alarak kahvaltı etmek için bir kafeye doğru yola çıkıyorum.

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gordon Borcha // Silvarath
« Yanıtla #29 : 29 Ağustos 2012, 14:56:09 »
Ayaz vaktinden kalan soğuğu fazlasıyla hissedebildiğinden kahvaltını ısıtması olduğunu bildiğin ancak normalde pek tercih etmediğin kafelerden birinde yapmakta karar kılıyorsun. Masalardan tekine yerleşip menüye bakmadan günün kahvaltı tabağından istiyor ve siparişinin gelmesini beklerken etrafındaki orta yaşlılardan oluşan grupla birlikte duvara sabitleniş televizyondaki sabah haberlerine dikkat kesiliyorsun.

Alıntı
…Polis terörist faaliyetlerinden biri olabileceği üzerinde duruyor.

Bu sabaha karşı saat 6:40 sıralarında Hadley Road’da korkunç bir kaza meydana geldi. Güney istikametinden gelen R.C yönetimindeki araç, fabrika işçilerini taşıyan otobüsün şeridi aşıp karşı yola geçmesiyle büyük bir çarpışma yaşadı. Otobüsün yoldan çıkıp şarampole yuvarlanmasıyla sonuçlanan kazada yaralı sayısının 13’ün üstüne çıktığı belirlendi.

18 yaşındaki bir kız dün gece saat 3 sularında kendini 3. kattan aşağı atarak intihara teşebbüs etti. Caddeden geçen bir vatandaşın S.M’yi fark etmesi üzerine ambulans arandı, acil müdahale sonrasında kız en yakın hastaneye kaldırıldı. Basına konuşmayı reddeden ailesi, S.M’nin durumunun kritik olduğunu söylemekle yetindi.

Brezilya’nın Sao Paulo eyaletinde bir noterin, üç kişilik ‘medeni beraberliği’ resmi olarak tanıması tartışma yarattı. Yetkililer, kanunlarda bu tip bir sözleşmeye aykırı herhangi bir madde bulunmadığını belirttirken, noterin bu açıklaması bazı dindar kesimlerin tepkisini çekti.

Yaklaşan yerel seçimlerle ilgili halka yönelik yapılan anketlerde şok edici sonuçlar elde edildi. Hepsi az sonra Sabah Bülteni’nde…

Kafe sahibi olduğunu tahmin ettiğin adam televizyonu şarkı kanalına değiştikten sonra garsondan aldığı tabağı önüne koyuyor ve sandelyelerden birini çekip yanına oturuyor: “Eee, bu seçimler oyun kime genç adam?”