Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Alanna Mosnavi

Sayfa: 1 2 3 [4] 5
46
"Faaliyetlerinin ufak tefek izleri dört bir yandaydı."

Frank Herbert - Dune

Bu arada, Dersimiz Cinayet Christie'nin en sevdiğim kitabıdır. Bir yazar bir insanın fikirlerini ancak bu kadar çabuk değiştirebilir heralde. Sanırım en az iki üç kez "Aaaa katil kesin bu!" dediğim olmuştur farklı farklı karakterlere.

47
Zaman Çarkı / Ynt: Zaman Çarkı - Sohbet
« : 25 Eylül 2016, 13:13:24 »
Spoiler: Göster
Mat Avendesora'ya asılınca ölmedi ki? Ölse zaten diğer kitaplarda olmazdı :D Ben Valere Borusu'nun bu durumunu gözden kaçmış bir şey olarak algılamıştım çünkü aynı şeyi ben de farkettim. Eh, bize düşen Valere Borusu böyle işliyormuş demek :D

48
Zaman Çarkı / Ynt: Zaman Çarkı Gölge Yükseliyor
« : 25 Eylül 2016, 12:22:44 »
Spoiler: Göster
Sebep Tear lord ve leydilerinin çevirdiği planlar. Rand onlar üzerinde henüz gerçek bir hakimiyete sahip değil, en ufak bir şeyde sorun çıkabilir, birileri isyan edip Rand'ın otortitesine karşı gelebilir. Rand burada zeki, kurnaz ve evler oyununda başarılı olan Alteima'yı yollayarak Tear'da yanlış gidebilecek olasılıkları azaltıyor. Estanda'nın kocasına bakacak olması ise Yüksek Lordlar arasında da birkaç sorun çıkarmayı amaçlaması diye hatırlıyorum. Böylelikle hepsi bir olup isyan edemeyecekler, çünkü aralarında kopukluklar olacak.

49
Zaman Çarkı / Ynt: Zaman Çarkı
« : 24 Haziran 2016, 23:32:42 »
Moiraine'in bir yetisinden kaynaklanıyor. Moiraine ta'verenlerin yanındayken onların ta'veren etkileri katlanıyor. Kehaneti kendine saklamasına gelirsek Yenibahar'ı okumadın sanırım? Orada son derece açıktı. Başta Tamra Ospenya yasaklıyor açıklamalarını ve kendisi yayıyor en güvendiği 5-6 aes sedaiye. Sonra Tamra ve arayıcıları ölünce de Siuan ile kara ajahın işi olduğunu anlıyorlar. Bu yüzden de güvenecek kimse bulamıyorlar normal olarak birbirleri dışında. Yanlış birine öterlerse ölümleri olur zaten :D Eh, en yakın dostlarından olan Sheriam'ın bile karanlıkdostu çıktığını düşünürsek aralarında tuttukları iyi oldu.

Moiraine'i severim özellikle 4.kitap ve sonrasında Rand'a gerektiği gibi yaklaşmasını öğrenen ve yaşına göre gerçekten bilge bir kişilik olmuştu.

Mat'ten çok Perrin'i severim ama seride en sevdiğim karakter Nynaeve'dur. Geleneklere bu kadar bağlı bir kadın olarak gerektiği yerde Aes Sedai geleneklerini eze eze doğru bulduğu şeyi savunmuştur. Kimi zaman çok aptal davranır, çabuk öfkelenir ama azimle yapamazsın dedikleri şeylere çareler arayıp bulmuştur. Özellikle aes sedailiğe terfisinde kendine hakim olamayıp başkalarına yardım ettiği için şala layık olup olmadığı tartışıldığı sırada "Eğer bu sebeple şalı takamayacaksam takmasam daha iyi." gibisinden bir şey demişti. O sahneden sonra favorimin Nynaeve olduğuna tam olarak karar vermiştim.


50
Zaman Çarkı / Ynt: Zaman Çarkı
« : 17 Haziran 2016, 19:59:38 »
Kızıl ajah dışında bariz bir cinsiyetçilik gördüğümü düşünmüyorum aes sedailerde Zaman Çarkı camiasındaki diğer kadın karakterlerle karşılaştırınca. Ki tersi durumu da erkeklerinde de görüyoruz evrenin zaten. Eğer böyle bir cinsiyetçilik durumu olsaydı aes sedailer en güvenilir yoldaşları olan muhafızlarını erkekler arasından seçmez, başka sedailerle paylaşmadıkları sırlarını onlarla paylaşmazlardı.

Önemli olan gücün nasıl kullanıldığı. Zorbalık için kullanılıyorsa zorbalıktır. "Pozitif ayrımcılık" denen bana göre saçma olan şeyden bahsediyorsan zorbalık konusunda kimsenin "Pozitif ayrımcılık" yapacağını da sanmam.

Aes sedailer hep efsaneler çağında saidin ve saidarın birlikte kullanıldığında harika şeylerin ortaya çıkabildiğini söylerdi. Bence düşündüğünün aksine denediler. Ama çabalarınon yersiz olduğunu gördüler ki bence de imkanlı değildi zaten. Bence bir yol bulunamazdı. Erkekleri de delirmeye ve karmaşıklık yaratmaya bırakamazlar tabi. Ehlileştirmeyle yaptıkları şey hoş değildi, ama zorunluydular.

51
Zaman Çarkı / Ynt: Zaman Çarkı
« : 17 Haziran 2016, 18:48:38 »
^Cinsiyetin sevilip sevilmemeleriyle ne gibi bir ilgisi olabilir ki?

Yalnızca izliyorlar ve hiçbir şey yapmıyorlar demek doğru olmaz bence. Her ajah kendine göre bir hizmet veriyor. Gri ajah ülkeler arası kıvılcımları söndürüyor, barış sağlıyor. Kızıllar delirecek erkekleri ehlileştiriyor, yeşiller son savaşa hazırlanıp herkesten öne kendileri ve mıhafızlarının hayatlarını koyuyor vesaire.

Evet, her şeyden bir çıkar arıyorlar, ülkeleri kendi istekleri ve arzularına göre manipüle ediyorlar. Kendi bildiklerini yapıyorlar ve başka kimsenin tavsiyesine kulak vermiyorlar. Yine de yaptıkları tek şey izlemek değil bence kesinlikle. Özellikle kulenin kurulduğu dönemlerde düzeni sağlayanın, dağılan ülkeleri toplayıp gölge tehlikesi hala sürerken saçma sapan çıkar savaşlarına son verenlerin de onlar olduğunu unutmamalı.

Ve Saidini temizlemek konusunda söylediklerin tamamıyla imkansız. Öncelikle Rand gibi çok güçlü bir yönlendirici bile Nynaeve ile birlikte "Choedan Kal" kullanarak zorla temizliyor saidini. Binlerce yönlendirebilen kadını birleştirsen dahi, bence Choedan Kal gibi hem erkek hem kadın aes sesailerce yapılan efsanevi bir sa'angreal'in gücüne ulaşılması çok zor. Unutmamalı ki Rand Choedan Kal ile isteseydi çarkın kendisini bile yok edebilirdi. Ki zincir falan kurulması gerekirdi ki bu da erkekleri gerektiriyor tabii... Her şeyden önce zaten kadınların bunu kendi başlarına yapabilmesi imkanlı değil ki. Çarkı döndüren tüm saidini süzmeleri gerekiyor ki bunu da ancak bir erkek yapabilir. Ve tüm saidini bu şekilde hiçbir sa'angreal kullanmadan süzebilecek güvenilir bir erkek yönlendirici var mı? Yok. Olamaz da zaten. Temizleme işleminde Choedan Kal gerekliydi.


52
Zaman Çarkı / Ynt: Zaman Çarkı
« : 17 Haziran 2016, 12:16:23 »
Bence bu ilişki devlet halk ilişkisi gibi bir şey. Beyaz kule insanları yönetmek için kurulmuyor insanların ortak ihtiyaçların, otorite gereksiniminden doğuyor ve insanlar bu yüzden üstün güç olarak kule ve aes sedaileri benimsiyor.

53
Zaman Çarkı / Ynt: Zaman Çarkı
« : 17 Haziran 2016, 10:40:10 »
Aes Sedailerin yaptıklarından ve davranışlarından, onları okumaktan bu kadar çok zevk alan benden başka kimse yok mu yahu?

Kadınların 3000 yıllık yıkılmaz bir otoritesi var. Herkes onlara eğiliyor, saygı gösteriyor, göstermiyorsa korkuyor. Bunun üzerine bir de güç var tabi.

Eh, her türlü davranışlarını kendilerince mantıklı buluyorlarsa bu yeterinden de fazla bir sebep. Kibirliler mi? Bence 3000 yıl böyle bir otoritede duran herhangi bir kesim için gösterdikleri bu kibir... Az bile.

Ama herkes gibi onlar da saçmalıyor mu? Evet ^^

54
Tartışma Platformu / Ynt: Fantastik Edebiyat ve Hayran Kurgu
« : 10 Haziran 2016, 19:21:48 »
Teşekkürler Fahrettin bir bakıp araştıracağım.

Düşüncelerine genel olarak katılıyorum Şenaydın.

Sana gelince Ryuk, malesef Dark Sun'ı bilmiyorum. Ancak böyle bir şey için uygun bulduysan bence ilk denemeyi sen yapabilirsin ;)

55
Tartışma Platformu / Ynt: Kitap Okumanın Zararları
« : 10 Haziran 2016, 19:11:31 »
Aynı mantık bilgisayar ortamındaki oyunlar için de geçerli lucas. Oyunlarda gerçek hayatta bulamadığı tadı bulan kişi daha fazla oynamak isteyecektir ve bu da onu gerçek hayattan uzaklaştıracaktır.

Her şeyden önce ben kişinin mutluluğunu göz ederim. Mesela çok kitap okuyorsun, biraz asosyalleştiğini hissediyorsun ama olduğun gibi son derece mutlu olabiliyor musun? Bence o zaman ortada çok büyük bir problem yok. Her şeyden önce önemli olan özne bence.

Ancak eğer kişi de durumdan memnun değilse, mutlu hissetmiyorsa veya sosyal hayatındaki etkileri onu üzüyorsa bazen ara vermenin faydası var.

56
Tartışma Platformu / Ynt: Fantastik Edebiyat ve Hayran Kurgu
« : 09 Haziran 2016, 11:27:03 »
Seveni kadar sevmeyeni de mevcut zaten. Seninkisi daha çok seçtiğin hikayelerle alakalı olabilir ama :D

Kimisi ise o tür hikayelerden hoşlanıyor. Demek istediğim... Çook değişik şeyler var :D Sen yine onlara oranla az garip olanlara denk gelmişsin ^^

Herkesin seveceği tarz bir şey değil zaten hayran kurgu. Kimi okuyucu yazarın yazısının üzerine o esere dair bir şeylerin yazılıyor olmasını saçma buluyor da olabilir. Ama bence aynı eserin iki ayrı okuru arasında güzel bir iletişim, fikir alışverişi sağlıyor mu? Kesinlikle evet!

57
Tartışma Platformu / Ynt: Fantastik Edebiyat ve Hayran Kurgu
« : 09 Haziran 2016, 11:05:24 »
Harry Potter fandomunun çok ezici bir üstünlüğü olduğunu kabul ediyorum zaten. Her zaman popüler bir eser ve yazmaya müsait. Harry Potter'ı parmakla gösterme amacım hayran kurguda değil, çeşitlilikte geriyiz demek benim için. İstersek yazabiliyoruz demek. Yoksa HP'yi örnek vermemin başka bir sebebi yok Türkçe hayran kurguya öncü olması dışında.

Benim verdiğim sayılar toplamda Türkçe hayran kurgu olarak bulabildiklerimdi. Seninkilere bir de öncelikle Ao3 ve daha birçok ingilizce hayran kurgu sitesi eklenince sayılar daha da artıyor. Mesela yalnızca Ao3'te 113 tane Fırtınaışığı Arşivi kurgusu var. Harry Potter da (Yine onla kıyaslamış oluyorum ama oran farkını göstermek için :D) 90.000 tane.

Oranlarsak yine oran olarak çok az. Ama hiç değilse bir çeşitlilik söz konusu. Fırtınaışığı Arşivi okumak isteyenin okuyabileceği en az 150 hikaye var. Eh dediğin gibi dünya çapında katkı var bu sitelere. Ama benim umrumda olan yazının hangi dilde olduğu. Bu romanların Türkçe hayran kurgularını okuyabiliyor muyum okuyamıyor muyum? Böyle bir imkan var mı Türkçe hayran kurguda?

Yani orana bakınca Türkçe'de yazılmamış olması normal geliyordur belki. Ancak dediğim gibi benim için önemli olan Türkçe hayran kurguda da böyle bir olanağın sunulması. 10-15 bile 0 ile karşılaştırınca yeterli sayılardır. Hiç vardır, az vardır. Dürüst olmak gerekirse çok yazılmasına fazla ihtimal vermiyorum zaten.

Her şeyi geçtim, hani yabancı dillerde de durum aynı diyelim. Bu Türkçe'de de böyle olması için bir özür olmamalı. Bence en büyük sorun insanların böyle bir imkan görmeyince zaten okunmayacağım kaygısı ile bu işi başlatmaya yönelmemeleri. Okunmak için yazmayan yazar da pek bulunmaz zaten. Kaygıları haksız da değil, çünkü ana eserin okuyucuları da böyle bir imkan bulabileceklerinin, bundan karşılıklı olarak faydalanabileceklerinin pek farkında değiller ya da hayran kurgu konusunda pek bir fikirleri yok.

İşte bu yüzden biraz diretiyorum ben de. En azından insanların böyle bir imkanları olabileceğini göstermek ve bu yönde biraz bilgilendirebilmek için ^^







58
Tartışma Platformu / Ynt: Fantastik Edebiyat ve Hayran Kurgu
« : 08 Haziran 2016, 01:18:58 »
Eh, yazmak tabii ki okumak gibi değil. Yetenek gerektiriyor, yetenekten çok çaba gerektiriyor. Zaman konusunda da hemen hemen hak veriyorum, çünkü planlanılan konunun derinliği ve sizin ne kadar kelimeyle anlatmak istediğiniz de bunu oldukça etkiliyor.

Ben ana konunun dışına çıkmanın devam etme potansiyelinin daha az olduğuna katılmıyorum. Bu yazarın materyal bulma yeteneğine bağlı. Birçok fandomda en başarılı hayran kurguların bu tarz kurgular olduğunu da rahatlıkla söyleyebilirim. Eğer araştıracak olursanız muhtemelen siz de fark edeceksinizdir. Ancak ana konunun gölgesinde kalmayacak kadar kaliteli bir konu seçmeniz gerekiyor ve bu da durumu zor kılıyor.

Yine de tabii ki uzun soluklu hayran kurgular yazan birisi bunu daha güzel cevaplayabilirdi. Ben hayran kurguyu kısa yazmayı seviyorum. Tadımlık gibi. Ancak uzun soluklu hayran kurgular yazmayı başaran ve kaliteyi de yakalamış olanlara duyduğum saygı da ayrı tabii.

Konu hayran kurgu olduğunda mesele bence kendinizden bir renk katabilmekte hikayeye. Onu hissettiğinizde üslubunuz pek iyi olmasa da hayran kurgu yazmaktan zevk alacaksınızdır. Bu benim kendi fikrim tabi.

Eleştirilmeye gelince hayran kurgu nasıl eleştirilir hiç bilmeyenler var, doğru. Ancak bu yazdığınız metni nerede paylaştığınıza da bağlı. Gidip de Wattpad'de paylaşırsanız böyle insanlara rastlarsınız. Ancak hayran kurgu paylaşılan sitelerde veyahut burada paylaşıldığında ben ana metinle yapılmaması gereken bir şekilde kıyaslanma yapılacağını düşünmüyorum. Olsa da başkaları bu yanlışların üzerini kapatır.

59
Zaman Çarkı / Ynt: Zaman Çarkı evreni ve hayran kurgu
« : 05 Haziran 2016, 02:03:42 »
http://www.kayiprihtim.org/forum/index.php?topic=17695.new#new

Zaman Çarkı kurgularımı paylaşmaya karar verdim. Fikir edinmenize yardımcı olabilir..

60
Pekala, Zaman Çarkı hayran kurgu hikayelerimi paylaşacağım. Umarım zevkle okursunuz.

Bunu bir songfic olarak yazmıştım yani şarkıdan ilham alarak yazılan bir hikayedir. Rihanna'nın Umbrella'sını kullanarak yazmıştım isteyen okurken dinleyebilir. Başlık da bu nedenle ingilizce, şarkıdan bir kısım.

Seriyi bitirmeden okursanız spoiler yersiniz, benden söylemesi:

Spoiler: Göster

Under My Umbrella

Zaida yanında kocası Amel, peşlerinde ise rüzgarbulanı Shielyn ile birlikte dağın tepesine doğru yürüyordu. Çamurlu yamaçlarda kaymamaya çalışırken aynı zamanda aniden esen rüzgarlarla da yerinden uçmamaya çabalıyordu. Yağmur bir şiddetleniyor bir azalıyordu. En azından Zaida'nın üç katlı Gemiler Hanımı şemsiyesi gerçek anlamda bir işe yarıyordu. Yalnızca fırtınada uçup gitmesini veya ters dönmesini engellemek biraz uğraş istiyordu.
 
Amel bu Işık yakasıca toprak parçalarına sanki uzun zamandır kıyıbağlıymış gibi rahatça tırmanıyordu. Zaida yine de ağzını tuttu çünkü bunu sesli söylese Amel çok bozulurdu.
 
Amel'in de elinde bir şemsiye vardı. Normalde şemsiyelerin amacı yağmurdan korumak değildi tabi ki. Resmi kıyı ziyaretlerinde Gemiler Hanımı ve Dalgahanımları ziyaretini belirtmek için kullanırdı. Eh, biraz da güneşten korumaya yarıyordu. Amel'in şemsiyesi de tıpkı kendisininki gibi maviydi ve altın rengi püskülleri vardı. Ancak onunkisinin aksine iki katlıydı. Kılıçlar Efendisi'nin şemsiyesi... Zaida kendini kısa sürede Gemiler Hanımı olmuş bulmaktan ziyade Amel'in Kılıçlar Efendisi olmasını daha garip karşılıyordu. Amel'in yapmak isteyeceği bir iş değildi çünkü. O başkalarını yönetmek gibi işlerden nefret ederdi. Eskiden beri hep böyle olmuştu ve muhtemelen bundan sonra da değişmeyecekti.
 
Zaida Amel ile tanıştıkları zamanları hatırladı. O günler Zaida henüz küçük bir gemide miçoydu ve görür görmez geminin Kargoefendisine vurulmuştu. Zeytin rengi kaslı vücudu ve uzun kirpikleriyle Amel'i birçok defa yatağında düşlemişti. Sonunda Yelkenhanımı olur olmaz da Amel'i kendi gemisinin Kargoefendisi yapmanın bir yolunu bulmuş, sonra da onunla evlenmişti.
 
Gök yırtılırcasına inledi. Yağmur ve rüzgar ani bir artış gösterdi. Bir sorun mu vardı? Zaida biraz uzaktaki vadiye doğru, savaşın durmadan devam ettiği yere baktı. Bulundukları yerden vadinin içini görmek imkansızdı ama savaşın gürültüsü kulaklarına rahatça ulaşıyordu. Durmaksızın patlamalar oluyor, arada güçlü çığlık veya naralar duyuluyordu. Birbirine vurunca çınlayan binlerce metalin sesi birbirine karışmıştı. Vadinin tepesinde durmaksızın birbirinin çevresinde dönen biri beyaz öbürü kara iki bulut kütlesi vardı. Rüzgarbulanlardan oluşan bir zincirin korkunç fırtınalar ve hava koşullarıyla Rüzgarlar Çanağı'nı kullanarak verdiği savaştı bu. Onlar bu savaşı vermese muhtemelen Işığın ordusu fırtınada paramparça olurdu. Zincirde yer almayan Rüzgarbulanlar ya savaşa katılmışlardı, ya zinciri yönlendirebilen karanlıkdostlarından korumakla meşgullerdi ya da İllian'da gemilerde kalmış ve yolculuk ile götürülen Rüzgarbulan ve kıyıbağlılara şifa veriyorlardı. Rüzgarbulanlar şifada genel olarak pek iyi değillerdi ama Aes Sedailerden öğrenilenler birçoğunu bu yetide geliştirmişti.
 
Zaida içinden küfürler salladı. Açıkçası Işığın unuttuğu bu topraklarda bir o yana bir bu yana sallanarak tırmanmaktansa gemisinin sağlam güvertesinde olmayı tercih ederdi.
 
İlk On İkinin fikrine göre Gemiler Hanımı böyle tehlikeli bir mesafeden savaşa katılmamalıydı. Zaida bunu bir saçmalık olarak görmüştü. Son Savaş sırasında güvertesinde oturup keyif yapmayacaktı. Atha'an Miere'den savaşa katılanların onu görebileceği bir yerde kalıp hem onları kolayca organize edebilmeli hem de varlığıyla onlara destek olmalıydı. Şemsiyelerin asıl amacı da buydu zaten. Sonunda İlk On İki karardan memnun kalmasa da Zaida buradaydı işte. Gemiler Hanımı'nın böyle bir kararını sorgulamaya hakları olmadıklarını biliyorlardı.
 
Kısa bir süre daha tırmandıktan sonra dağın tepesindeki düzlüğe çıktılar. Rüzgarbulanların önemli bir kısmı burada Rüzgarlar Çanağı'nı kullanıyor olmalıydı. Olmalıydı... Zaida tam bir kaosa şahit oldu. Düzlüğün hafifçe yükseldiği bir noktada toprak paramparça olmuştu ve şiddetli yağmura rağmen toprak alev parçalarıyla kaplanmıştı.
 
Zaida elini karnına bastırdı. Daha önce çok şey görüp yaşamış olmasına rağmen karşılaştığı görüntü dehşet vericiydi. Onlarca rüzgarbulan cesedi çamurlu toprağa saçılmıştı. Kimisi öyle kötü durumdaydı ki Zaida kim olabileceklerini dahi çıkartamıyordu. Mide bulandırıcı bir katliamdı.
 
Yaklaşık kırk kişilik bir grup hala ayaktaydı. Ancak yıkılmak üzereymiş gibi yorgun görünüyorlardı. Rüzgarlar Çanağı grubun ortasındaydı ve bir zincir hala onun üzerinde yoğunlaşmaya çalışıyordu.
 
Birden karşıdaki dağın zirvesinden bir ateş topu fırladı. Ateş topu süzülerek gruba doğru uçtu ve çarpmak üzereyken yok olarak havaya karıştı. Bir saniye daha geç kalınsaydı onlarca kişi daha ölebilirdi. Rüzgarbulanlar hızla yıldırımlar yollayarak karşılık verdiler. Yine de yeterince hızlı değillerdi.
 
Gruptan bir kişi Zaida'yı görünce ona doğru koştu. Bu Rainyn'di. Yuvarlak, tombul yanaklı kadının tek güçte oldukça güçlü olduğu söyleniyordu. Rainyn yaklaştığında biraz yavaşladı ve yürüme temposuna geçti. Rainyn'in arkasında bir kadın daha vardı ama kadın o kadar sıradan görünüyordu ki Zaida ona bakarak vakit bile harcamadı.
 
Rainyn hemen başını eğerek hızla kelimeleri sıralamaya başladı.
 
"Hemen buradan uzaklaşmalısınız Gemihanımı! Burası çok tehlikeli!"
 
Rüzgarbulanı Shielyn yapmaması gereken bir şeyi yaparak Zaida ağzını açamadan konuşmaya başladı. Ne yaptığını zannediyordu? Uzun boynu bazen bu kızın beynine kan gitmesini engelliyordu. Zaida çenesini tuttu. Azarlamanın da bir vakti vardı. Shielyn cezasını daha sonra fazlasıyla çekecekti.
 
"Neler oluyor Rainyn?" dedi Shielyn. "Neden kapıyol açıp yardım almıyorsunuz?"
 
Kapıyol yeni öğrenilen ve çok yararlı bir yetiydi. Ancak yapması da zor bir örgüydü. Çoğu Rüzgarbulan öğrenememişti bile. Rainyn Shielyn'in aksine mantıklı davranarak Zaida'ya yönelik konuştu.
 
"Düşman saldırıları bizi çok zayıf düşürdü Gemihanımı. Kapıyol açabilen hiçbir Rüzgarbulanın bunu yapabilecek kadar gücü kalmadı. Kimisi tek bir iplik bile yönlendiremiyor. Bu gidişle Rüzgarlar Çanağı'nı daha fazla koruyamayız."
 
"Shielyn" dedi Zaida ince belli rüzgarbulanına dönerek. Sonra etrafını süzdü. Başka bir kadın onlara doğru yaklaşıyordu ama Zaida'nın ilgisini çekmedi. "Hemen İllian'a dön ve İlk On İki'ye haber yolla. Şifa vermekle uğraşan tüm Rüzgarbulanların dakikalar içerisinde burada çanağı koruyor olmasını istiyorum!"
 
Zaida garip bir ürperti hissetti. Bir şeyi gözden mi kaçırmıştı? Etrafına bakındı. O kadınlar... Birisinin kendine doğru yürümekte olduğunu fark etti. Zaida'nın gözleri sanki kadının üzerinden kayıp geçmek istiyordu. Kadının yüzü olabileceğinden fazla sıradandı.
 
"Ruhsuzlar!" diye bağırdı şok içinde. Sıradan kadın ancak bağırmasına yetecek zaman bırakmıştı. Yanına vararak daha Zaida şemsiyeyi bırakıp kırmızı saçaklı kuşağına takılı zümrüt kakmalı hançeri çekemeden Zaida'nın böğrüne bıçağını soktu.
 
Zaida sendeleyerek şemsiyeye sarıldı ve yavaşça yere çöktü. Karnı yanıyordu. Sanki sıcak demiri midesine bastırıyorlarmış gibi bir histi. Zaida bilincine tutunmaya çalışırken Shielyn'in telaşla kapıyol açmasını ve tam geçerken sırtından bıçaklanmasını seyretti. Shielyn'in cesedi kapıyoldan içeri düştü ve kapıyol arkasından kapandı.
 
Zaida başını yavaşça çevirmeye çalıştı. Ağzından kan geliyordu ve kalan tüm gücüyle şemsiyeye sarılıyordu. Bir an için şemsiyeyi bıraksa uykuya dalacağını biliyordu.
 
Görüşü bulanıklaşmıştı. Düşünmekte zorluk çekiyordu. Rainyn'in kafasının çamurun üzerinde ne aradığını kavraması zaman aldı. Amel'in ruhsuzlardan birini öldürmesini sonra da diğeri tarafından bıçaklanmasını kavraması zaman aldı.
 
Buraya kadar... Böyle mi bitiyordu? Şemsiye sanki elinden kayıyordu. Zaida şemsiyeyi tutamayacağını bilse de bırakmamak için çabalıyordu. Çamurun kahverengisi yoğun, kırmızı kanıyla kaplanmıştı.
 
Amel'in süründüğünü gördü. Hala hayatta mıydı? Ona doğru gelmeye çalışıyordu. Zaida yardım edebilmeyi isterdi ama şemsiyeyi ve bilincini bırakmamaya uğraşmak bile yeterince zordu. Artık karnı acımıyordu.
 
Amel sonsuzluk gibi gelen bir an boyunca ona uzanarak yerde süründü ve Zaida bu sonsuzluk boyunca Amel'in ona ulaşabilmesi için dayandı. Sonunda Amel ona erişip şemsiyenin altında ona sarıldığında Zaida hiçbir şey hissedemiyordu. Yine de onun yanında olduğunu biliyordu. Gözlerini kapadı ve başını Amel'in omzuna koydu.
 
* * * * *
 
Harine geminin güvertesinde dolaşıyor, arada bir kurşun rengi bulutlarla kaplı gökyüzüne bakıyordu. Çok uzakta, ta sınırboylarında ve hatta Shayol Ghul'de, Son Savaş veriliyordu. Harine ise burada durmuş İlk On İki'nin bitmek bilmeyen toplantılarına katılıyordu. İlk On İki'nin arasındaki yeri o kadar düşük bir konumdu ki toplantıda konuştuğunda hiçbiri Harine'i dinlemiyordu sanki.
 
Rüzgarbulanı ve ablası olan Shalon da yanındaydı. Bir başka sıkıcı İlk On İki toplantısından hava almak için az önce çıkmıştı. İllian'ın nemli havası açılmak bilmeyen bulut örtüsünün daha çok farkına varmasına sebep oluyordu. Bu bulut örtüsüne bakınca fırtınalar esecek, yağmurlar boşanacak gibi görünüyordu. Ama havada ne bir yağmur damlası görmüştü ne de rüzgar zaten olduğundan daha sert esmişti. Bulutların varlığı dışında her şey son derece normaldi. Son Savaş'ın böyle olacağını beklememişti Harine. Nasıl olmasını beklediğini bilmiyordu ama bu kadar sakin bir yerde bulunurken aynı kıtada Son Savaş'ın verildiği gerçeği çok garipti.
 
Harine birden gözünün kenarıyla güvertede bir ışık çakması gördü. Harine ışığa döndü. Işık bir daire şeklinde dönerek genişledi ve bir kapıyol ortaya çıktı. Kapıyol açılır açılmaz içeri boğuk bir inlemeyle birlikte bir vücut düştü ve kapıyol daha vücut tam düşemeden hemen arkasından kapandı.
 
Shalon koşarak yüzüstü düşen vücudun kafasını kaldırdı ve iki parmağını boynuna dayadı. Bir küfür sallayarak Shielyn olduğu belli olan yüzü güverteye geri bıraktı ve kapıyolun açıldığı yere yaklaştı.
 
"Kalıntılardan kapıyolun izini süreceğim." dedi. "Geldiği yere kapıyol açabilirim."
 
Harine başını sallayarak yaklaştı. Shielyn öldüyse bunun Zaida için de ne gibi bir anlam taşıyabileceğini biliyordu. Shielyn'in cesedini süzdü. Bacaklarının bir kısmı kapıyol tarafından dümdüz bir şekilde kesilmişti. Sırtındaysa bir bıçak saplı duruyordu ve etrafından kan sızıyordu. Zavallı kadın...
 
Harine içini çekerek Shalon'un yanına geldi. "Shalon..." Elini omzuna koydu. "Lütfen dikkatli ol."
 
Shalon önce şaşırarak baktı ama sonra gülümsedi. Hafifçe geri çekilerek Harine'i de kendisiyle birlikte kapıyolun açılmış olduğu yerden uzaklaştırdı. Sonra orada beyaz bir ışık sütunu belirdi ve dönerek bir kapıyol oluşturdu. Kapıyol çamurlu, engebeli bir yere açılıyordu. Gök gürültüleri ve patlama sesleri geminin güvertesine geliyordu.
 
Shalon kaşlarını çatmıştı. Harine onun endişesini okuyabiliyordu.
 
"Hemen arkamdan ayrılmayın, Dalgahanımı."
 
Harine Shalon'un dediği gibi yaptı ve Shalon hızlı adımlarla kapıyola girerken onu takip etti. Kapıyoldan çıktıklarında Shalon kapıyolu salmadı.
 
Korkunçtu... Tam anlamıyla korkunçtu. Gökyüzünde bulutlar savaş veriyordu. Rüzgar savuruyor, yağmur tokatlarcasına çarpıyordu. İki yüz adım uzakta ateş topları ve yıldırımlar birçok gruba ayrılmış Rüzgarbulanların üzerine yağıyordu. Üç adım uzağındaysa birbirine sarılarak dengede duran, kanlar içindeki Gemiler Hanımı ve Kılıçlar Efendisi duruyordu. Zaida'nın Amel ile kendisi arasında tuttuğu Gemiler Hanımı şemsiyesi hala dimdik duruyordu ve rüzgar ve yağmura rağmen ayakta kalmıştı.
 
Harine Zaida'yı sevmezdi. Her zaman onunla bir yarış içersinde olmuştu ve kadının davranışları onu çileden çıkartıyordu. Ama şu anda kadına o kadar derin bir saygı duyuyordu ki onun hakkındaki düşünceleri bile bunu değiştiremezdi.
 
Bir kez daha etrafına, Rainyn'in yerde yatan bedeniyle kafasına ve soluk tenli kadına, verdikleri savaşı kaybetmekte olan Rüzgarbulanlara baktı. Sonra hala Amel ve Zaida'ya bakan Shalon'a döndü.
 
"Shalon," dedi. "Derhal İlk On İki'ye durumu raporlamanı ve "tüm" Rüzgarbulanları buraya getirmeni istiyorum."
 
Shalon'yun gözleri yuvalarından fırlayacak kadar büyüdü. "Dalgahanımı, henüz bir İlk On İki toplantısıyla yeni bir Gemiler Hanımı seçilmeden böyle bir emir veremeyeceğinizi biliyorsunuz."
 
Harine başını şiddetle iki yana salladı. "Işık İlk On İki'yi kavursun! O kadınlar efsanelerdeki Ogierlerden bile yavaş karar veriyorlar. Şu anda burası acilen yeniden organize edilmeye ihtiyaç duyuyor ve bunu en hızlı ve başarılı şekilde yerine getirebilecek kişi benim. Bu yüzden ne diyorsam onu dinleyecekler. Lanet toplantılarını dünyayı kurtardıktan sonra da yapabilirler!"
 
Shalon ikna olmamış gibiydi. Harine onun gözlerine baktı. Yapmaya çalıştığı şeyin ne kadar aptalca olduğunu Harine'in yüzüne vuruyordu.
 
"Abla..." dedi Harine. "Lütfen. Bu tek şansımız. Tarmon Gai'don şu anda yapacaklarımıza bağlı. Kendime dikkat edeceğim. Ama önceliğim dünyanın hayatta kalması."
 
Shalon başını kızgınlıkla iki yana salladı ama itiraz etmeden ve dudağını ısıra ısıra döndü ve hızla kapıyoldan çıkıp uzaklaştı. Kapıyol Shalon girdikten sonra dağıldı.
 
Harine dağılmaları engellemek üzere Rüzgarbulanlara koştu. Kısa bir zaman önce, deseni okuyabilmek gibi garip bir yetisi olan bir kız ona bir gün Gemiler Hanımı olacağını söylemişti. Belki de kastettiği gün bugündü.
 
* * * * *
 
Harine açık gökyüzünü izlerken keyifle gülümsedi. Rengarenk kır çiçekleri ile dolu zirvede yürürken Shalon da neşe ile çiçeklere bakınarak yanında yürüyordu. Belki de karada olmak o kadar da kötü değildi.
 
Sonunda istediği yere vardıklarında gördüğü şey Harine'i hayran bıraktı. Ölüm en fazla ne kadar güzel olabilirse o kadar güzeldi. Zaida ve Amel'in etrafında çiçekler sanki daha sıktılar ve daha renkli parlıyorlardı. Sanki kasıtlı yapılmış gibi duruyordu.
 
İki sarılan bedenin arasındaki şemsiye ne kadar derbeder hale gelmiş olursa olsun dimdik duruyordu. Şemsiye batmak üzere olan güneşin ışınlarının yüzlerine vurmasını engelleyemiyordu. Yüzlerine çarpan güneş ışığı tenlerinde saçılıyor, parlamalarına neden oluyordu.
 
Harine saygıyla başını eğdi. Ne olursa olsun Tremalking'e bu anın bir heykelinin yapılmasını sağlayacaktı. Böylece kimse bu önemli fedakarlığı unutmazdı.

Sayfa: 1 2 3 [4] 5