Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - LegalMc

Sayfa: [1] 2
1
Televizyon / Revolution
« : 28 Ekim 2012, 15:42:10 »

Konu: Elektriğin var olmadığı bir dünyada ne yapardınız? Lost, Alias ve Person of Interest gibi dizilerle televizyon dünyasının en önemli isimlerinden birine dönüşen J.J. Abrams ile Eric Kripke’nin ortak imzasını taşıyan Revolution, bu sorudan yola çıkıyor.

Bilgisayarların, uçakların, telefonların, hatta aydınlatmanın dahi olmadığı, dünyanın sonsuza dek karanlığa gömüldüğü bir gelecekte hayatta kalma mücadelesine girişen insanların öyküsüne odaklanan Revolution, aynı zamanda aile olmanın anlamını da sorgulayacak.

Dizinin başkarakteri Charlie Matheson, fiziğiyle olduğu kadar karakteriyle de oldukça güçlü genç bir kız. 15 yıl önce elektrikle çalışan bütün aletlerin birdenbire durmasıyla başlayan kaotik ortamda sağ kalmayı başaran babası ve erkek kardeşiyle birlikte yaşamını sürdürürken kendini hiç beklemediği olayların içinde buluyor. Erkek kardeşi Danny milis kuvvetleri tarafından kaçırılıyor. Babası, Charlie’den uzun zamandır görüşmediği eski bir asker olan amcası Miles’ı bulmasını ve kardeşini kurtarmasını istiyor. Birkaç arkadaşıyla yola koyulan Charlie önce amcasını buluyor, onu ikna etmeyi başardıktan sonra kardeşini kurtarmak üzere yola koyuluyor.

Yorum: Bu senenin merakla beklenen yeni dizilerinden biriydi Revolution. Diğerleri de Arrow, 666 Park Avenue ve Elementary'di. Elementary bir yana, diğer üçünü ben özellikle merak ediyordum ve sadece Revolution ve Arrow'u izleyebildim şu ana kadar. Ve diyorum ki, keşke Revolution yerine 666 Park Avenue'yu izleseydim.

Öncelikle konuya değinmek istiyorum. Elektriğin gitmesi ve insanlığın sefalet içinde yaşamaya mahkum kalması güzel fikir olmuş. Gerçi herkes "ya böyle bi' şeyler olsa, millet orta çağ'a dönse, telefon falan hiçbir şey olmasa ne biçim olurdu ya" der hayatının bir döneminde. Bazıları kitabını/hikayesini yazar, bazıları dizisini/filmini çeker, bazıları da "iyi fikir oldu da kim uğraşacak bununla" der ve boş boş oturmaya devam eder[*]ben[/*].

Yoğun distopya fırtınalarına maruz kalmış bu çekingen yeni dünyanın sıradan bir köyünde sıradan bir şekilde başlıyor dizi. Yalnız Danny ile Charlie'nin takla atmış bir otobüsün yukarı bakan camından içeri girme sahnesi Lost'taki uçaklara girme sahnelerini anımsattı bana. J.J. Abrams'ın -çok uzaktan da olsa- parmağı olunca işin içinde, çok hoş bir detay olmuş. Ne bileyim, insan bir yerlerde Lost ile ilgili bir şeyler görünce ya da fark edince bir hoş oluyor, gülümseyesi geliyor.

Neyse, dizi böyle başlıyor, biraz ilerliyor ve çok önemli bir şey gözünüze batmaya başlıyor. Başroldeki kız, Charlie, Tracy Spiridakos. Hayatınızda görüp görebileceğiniz en yapmacık mimikler, en kontrolsüz duygu değişimleri, en gıcık karakter kendisinde bulunuyor. İzlerken resmen kızla kavga ettim. En acı anlarda bile suratında bir gülümseme var. Aynı zamanda dünyanın en çirkin ağlayan insanı. Apartmanınızdan, mahallenizden, sülalenizden 10 yaşında çocuk getirseniz yüzde yüz bu kızdan daha iyi rol yapar. Şu an yandaki afişte de görünüyor zaten. Herkes ciddi ciddi dururken, suratında bir gülümsemenin silueti var. Optimist olduğundan da değil bu arada. Her şeyde ağlayabilecek bir havası var. "Karakteriyle de güçlü bir kız"mış, peh. Diğer oyuncular ise iyi denebilecek bir performans sergiliyorlar.

Diziyi beğenmeme sebeplerimden biri de mantık hatalarıyla dolu olması. Mesela kesintiden sonra sadece 15 yıl geçmesine rağmen büyük şehirlerdeki binalar resmen harabeye dönmüş. O kadar emek verilen yapıların bu kadar çabuk heba olacağını düşünmüyorum. Onun dışında güneş panellerine ne oldu? Neden elektrik üretmek için onları kullanmıyorlar? Başka şeyler de var, ama spoiler olur. İzleyin, kendiniz de fark edeceksiniz zaten.

Diyeceksiniz ki "e neden izliyorsun o zaman?". Ben de bilmiyorum. Sanırım elektriklerin neden gittiğini merak ediyorum. Ne olduğu açıklandığı an izlemeyi bırakacağım. Çünkü Charlie ve Danny'nin elektriği geri getirmeye çalışmalarını umursamıyor olacağım. İlk bölümü izlediğimde beğenmedim ve bırakmayı düşündüm ama bölümün sonunda olan şey yüzünden ikinci bölümü izledim. Aynı olaya maruz kaldım, üçü de izledim. Üçün sonunda olan şeyden sonra dördü de izledim. Dördüncü bölümün sonunda -sanırım Abrams gittiği için- pek bir şey olmadı ama bu sefer de elektriğin neden gittiğini merak etmeye başladım. Böyle böyle izletiyorlar dizilerini işte.

Bilmiyorum, ben bir türlü beğenemedim. Ama izlemeye de devam edeceğim. Belki bir gün düzelir, hı?

2
Televizyon / Arrow
« : 28 Ekim 2012, 01:53:44 »

Konu: Milyarder bir çapkın olan Oliver Queen korkunç bir deniz kazasından sonra hayatında yeni bir sayfa açar. Beş yıl boyunca bulunamayan ve öldüğü zannedilen Oliver sonunda Büyük Okyanus'un ortasındaki tropik bir adada bulunur. Oliver Starling City'e, evine geri döner. Kendisini karşılayan annesi Moira, kız kardeşi Thea ve en iyi dostu Tommy Oliver'ın son beş sene içinde yaşadığı şeyler yüzünden çok değiştiğini fark ederler.

Birçok süper kahraman gibi Oliver da dönüştüğü adamı insanlardan saklamak ister ama bir taraftan da eskiden işlediği günahların bedelini ödemeye de kararlıdır. Bu nedenle suçlularla mücadele etmek ve şehrin eski ününe kavuşmasını sağlamak için gizli Arrow kişiliğini yaratır.

Ancak Arrow'un yetkisi olmadan düzeni korumaya çalışırken kullandığı yöntemler bazılarının canını sıkmaktadır. Detektif Quentin Lance'in en büyük dileği (Oliver'ın eski kız arkadaşı Laurel'in babası) Arrow'u yakalamaktır. Bir süre sonra Oliver'ın dönüşünden çevresindeki bazı insanların memnun olmadığı da anlaşılır... Oliver'ın annesi Moira'nın oğlunun geçirdiği deniz kazasıyla ilgili daha çok şey biliyordur...

Yorum: Bahsi geçen Arrow ve Oliver Queen isimleri çizgi roman ve DC severlere oldukça tanıdık gelecektir. Evet, kendisi Green Arrow. Star City'nin(dizide Starling City olarak geçiyor) koruyucu meleği.

Green Arrow çizgi romanlarda ve türevlerinde pek önde olan bir karakter değil. Tıpkı Marvel'daki Hawkeye gibi. Ve ben ikisini de çok severim, yay-ok kombinasyonu sağ olsun. Dizide de olması gerektiği gibi Oliver pahalı oyuncaklar yerine ilkel silahların modernleşmiş hallerini kullanıyor. Kostüm olarak da Robin Hood'un kukuletalı halini seçmiş. Bu da onun kimliğini gizliyor-muş. Adamların tepesine çöküyor, yakasına yapışıyor, hiçbiri mi "aa, bu oliver queen değil mi ya?" demiyor bilmiyorum.

Birçok yönden Batman kendisine benziyor. Evet, Green Arrow Batman'den önce vardı. Çok zengin olması, parasını suçlularla savaşma harcaması, gizli bir yerde çalışmalarını sürdürmesi, insanüstü güce sahip olmaması vs. He diyeceksiniz adam hedef ıskalamıyor, o da adada kaldığı zamanki çalışmalarından elde ettiği bir yetenek. Hatta gelmiş geçmiş en iyi okçu olarak görülüyor çizgi romanseverler arasında. Unvanını da gayet hak ettiğini bu dizide görebilirsiniz.


Filmin afişinde başrol oyuncusunun kasları fazla ön plana çıkarılmış ama dizide sürekli yarı çıplak dolaşmıyor, merak etmeyin. Bu rol için mi yaptı kasları bilmiyorum ama baya işine yarıyor rolünde.

Yalnız şu makineli tüfek olayı çok koyuyor adama ya. 20 tane adam etrafı tarıyor, bir mermi Green Arrow'a isabet etmiyor. Ne bileyim, sanki adamların hepsi 3d20 sallamış da 1,1,1 almış gibi etrafı tarıyorlar, Arrow da ışık hızıyla ok atıyor. Tamam, ok atma olayı olabilir, sonuçta adam gelmiş geçmiş en iyi okçu ve oldukça da hızlı. Ama pahalı ve öldürmek için eğitilmiş korumaların etrafı taraması çok basit kaçmış diziye. Yakıştıramadım. Bari hepsinin elinde birer pistol olsaydı.

Yazdıklarımı okudum da, diziyi beğenmemiş gibi yazmışım. Hayır, oldukça beğendim diziyi. Bence yapılmış en iyi çizgi roman uyarlamalarından biri. Gerçi daha her şey için çok erken, henüz sadece 3 bölüm yayınlandı ama şu an iyi gidiyor. IMDB puanı da biraz fazla ama zamanla o da inecektir tahminen.

Bağlamaları gereken bir iki şey var, nasıl bağlayacaklar merak ediyorum. 3. bölümde bir tanesi için ipucu verdiler. Diğerlerini de güzelce bağlarlarsa tadından yenmez. Mesela ilk bölümün başlarında adayı gösterirken Deathstroke'un turuncu-siyah maskesi -yanılmıyorsam- bir çubuğun üstünde çakılı duruyordu. 5. bölümde de dahil olacakmış senaryoya. Nasıl olacak merakla bekliyorum.

Bu arada dedektif rolünde The Dresden Files'ta Harry Dresden'i oynayan Paul Blackthorne'u görmek hoş bir sürpriz oldu. Adam dedektifliği seviyor. Son derece zıt karakterler o ayrı.

Yazıyı şöyle bitireyim: süper kahraman uyarlamalarını, aksiyon filmlerini/dizilerini seviyorsanız ve Batman'in bir benzerini görmek istiyorsanız Arrow'u izleyin.

"Bu diziyi beğenenler gerizekâlıdır" gibi sözlüklerdeki yorumları da takmayın. İyi seyirler.

3
Buz ve Ateşin Şarkısı / Dinler ve Tanrılar
« : 09 Ekim 2012, 20:53:42 »
Başlamadan önce #1: Yazıda spoiler yok denecek kadar azdır, okuma zevkinizi hiçbir şekilde baltalamaz. Gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.

Başlamadan önce #2: Yazı henüz çevrilmemiş kitaplardan isimler de barındırmaktadır. Metnin çoğunluğu İngilizce aslından çevrilmiştir. Kitaplar Türkçe’ye kazandırıldığında isimlerde tutarsızlık olabilir ama büyük bir fark olmayacaktır.

Boğulmuş Tanrı

Boğulmuş Tanrı, Westeros’ta sadece Demir Adamların taptığı bir tanrıdır. Bu inanış Andal İşgali’nden öncesine dayanır. Andal işgalcileri Demir Adalar’da geçerli olan yerel dini yok edemeyince Yedi İnanışı ile Boğulmuş Tanrı’yı gölgede bırakmak istemişler, fakat başarılı olamamışlardır. Boğulmuş Tanrı dini, Demir Adamların korsanca davranışlarını desteklemektedir.

Demir Doğumlular gibi, Boğulmuş Tanrı da acımasızdır ve Eski Yol’dan gider. Tüm halkı yağmalamak, tecavüz etmek, krallıklar şekillendirmek ve isimlerinin kan ve ateş şarkılarında geçmesi için yarattığı söylenir. Boğulmuş Tanrı’nın denizden alev getirdiğine, ateş ve kılıçla dünyaya yelken açtığına inanılır.

Boğulmuş Tanrı temsili resmi.

Boğulmuş Tanrı'nın, Fırtına Tanrısı adında bir ebedi düşmanı vardır. Bu iki tanrının bir milenyumdur çatışma içinde olduğu ve savaşmaya başladıklarında denizin kızgın dalgalar saçtığı söylenir. Boğulmuş Tanrı gibi, Fırtına Tanrısı’na da Demir Adamlar’dan başka kimse inanmaz.

Bir Demir Adam boğulduğu zaman, Boğulmuş Tanrı’nın güçlü bir kürekçiye ihtiyacı olduğu söylenir ve “Zaten ölü olan ölemez.” sözleri zikredilir.

Boğulmuş Tanrı dininde boğulmak ve dirilmek terimleri dualarda ve ayinlerde sıkça geçer. Boğulmak Demir Adamlar için geleneksel bir idam yöntemidir. Bunun yanı sıra boğulmak kutsal ayinlerde de kullanılır ve yalnızca en inançlı olanlar bundan korku duymaz.

Yenidoğanlar doğduktan hemen sonra kısaca boğulur. Böylece deniz dünyaya adım attıkları ilk günden itibaren vücutlarında olur ve öldükten sonra Boğulmuş Tanrı’nın salonunda kendilerine yer bulabilirler.

Çok Yüzlü Tanrı

Çok Yüzlü Tanrı, sadece Çok Yüzlü olarak da bilinir. Braavos’un Özgür Şehirleri’nden bir suikastçı loncası olan Yüzsüz Adamlar’ın inandığı tanrıdır.

Yüzsüz adamlardan biri olan Jaqen H'ghar

Yüzsüz Adamlar’ın kurucusu, Valyria’nın tüm köle nüfusunun aynı Ölüm Tanrısı’na dua ettiğini ama hepsinin farklı şekillere büründüğüne inanmaktaydı. Çok Yüzlü Tanrı'nın Qohor’da Kara Keçi,Yi Ti’de Gecenin Aslanı, Yedi İnancı’nda da Yabancı olarak bilindiğini düşünüyordu.

İnanışa göre sadece bir tane tanrı vardır ve kendisini birçok yüz ile Siyah ve Beyazın Evi’ne yansıtır. Birçok Ölüm Tanrısı farklı dinlerde mevcuttur.

Çok Yüzlü Tanrı’ya inananlara göre ölüm, acının merhamet dolu sonudur. Bir bedel karşılığında loncadan biri dünyaya ölüm hediye eder. Suikastçılık yaparak tanrılarına kurban sunarlar.

Acısı için son arayanlar, loncanın tapınağındaki içinde acısız ölüm bulunduran siyah kupadan içerlerse tamamen acısız bir şekilde ölürler. Yüzsüz Adamlar, Çok Yüzlü Tanrı’ya hizmet için kendi kimliklerinden vazgeçerler. Sadece kendilerine belirtilen hedefleri öldürürler. Kimin daha değerli bir hediye olduğuna kendileri karar veremezler.

Eski Tanrılar

Ormanın Çocukları’nın Eski Tanrılar’ı ağaçların, taşların ve toprağın isimsiz tanrılarılardır. Andal İşgalcileri Westeros’a gelirken yanlarında getirdikleri dinlerini (Yedi İnancı) bir türlü geçemedikleri Moat Cailin’den kuzeye yayamamışlardır.

Bu inanışta Yeşilgörenler adı verilen, yaratıklarla ve kuşlarla konuşabilen şaman benzeri nadir görülen kişiler vardır. Büvet ağaçlarındaki yüzleri oyarak onları yürek ağacı haline getirdikleri söylenir. Her bin kişiden biri wargdır ve her bin wargdan bir kişi yeşilgörendir. Bu kişiler kilometrelerce ötede bile olsa istedikleri yürek ağacının gözlerinden dünyaya bakabilirler, geleceği rüyalarında görebilirler ama gördüklerin doğru yorumlanması gerekir.

Eski Tanrılar’ın rahipleri, kutsal kitapları, ilahileri yoktur, ibadetleri de düzenli değildir ve istediği zaman tanrı korularında ya da yürek ağaçlarının önünde yapılabilir. Tek ibadet şekli yürek ağacının önünde dua etmektir. Daha çok geleneksel bir dindir, nesilden nesile geçer.

Kılıcını temizleyen Eddard Stark ve bir yürek ağacı.

Yürek ağaçlarındaki yüzlerin göremediği yerlerde Eski Tanrılar’ın gücü yoktur. Andal İşgalcileri’nin güneydeki neredeyse tüm yürek ağaçlarını yok etmesiyle Kuzeyin Eski Tanrıları’nın güneyde gücü kalmamıştır.

Bir misafir ev sahibinden tuz ve ekmek isterse ve ev sahibi de verirse, bu bir yemin sayılır. Ev sahibi, çatısı altında misafirine zarar gelmeyeceğini temin eder. Misafirperverlik kuralları geçerliyken ensest, kral katletmek ve kölelik tanrılara hakaret olarak kabul edilir.

R’hllor

R’hllor, Işığın Lordu, Ateşin Kalbi, Alevin ve Gölgenin Tanrısı olarak da bilinir. Essos’ta yaygın bir tanrı olmasına rağmen, Westeros’ta az sayıda takipçisi vardır. Genellikle Kızıl Tanrı olarak bilinir. Sembolü alev almış bir kalptir.

Bu din temelde dualistiktir, dünyayı iki şekilde görmeye dayanır. R’hllor ateşin, yaşamın ve ışığın tanrısı iken onun zıttı gerçek adı asla konuşulmaması gereken tanrı soğuğun ve ölümün tanrısıdır. Dünyanın kaderini belirlemek üzere ebedi bir mücadelededirler. Asshai’deki kitaplarda geçen çok eski bir kehanete göre bu mücadele yalnızca elinde alevlerle kaplı, Kahramanların Kızıl Kılıcı Işıkgetiren ile Azor Azhai dünyaya yeniden gelip taştan ejderhayı uyandırmasıyla bitecektir.

R’hllor’un din adamları oldukça bol ve kızıl cüppeler giydikleri için Kızıl Rahip/Rahibe olarak adlandırılırlar. Çocuklar rahiplik veya kölelik için tapınağa alınırlar.  Rahip/Rahibe, tapınak fahişesi ya da savaşçı olmaları için yetiştirilir. Köle olanlara R’hllor’un Köleleri denir. Savaşçılara “Ateşten El” denir. Görevleri Volantis’teki büyük tapınağı korumaktır. Sayıları tam olarak 1000’dir.

Kızıl Rahipler ve R'hllor için yakılan ateş.

Kızıl Rahipler her akşam ateş yakarlar ve R’hllor’a şafağı getirmesi için dua ederler. Gelecekten haber alabilmek için rahipler alevlerin içine bakarlar. Ama her zaman bir şeyler göremezler.

Yedi İnancı

Yedi İnancı, Yedi Krallık’taki en baskın dindir ve yalnızca “İnanç” olarak da bilinir. Westeros’un kuzeyinde ve Demir Adalar’da İnanç yaygın değildir.

Yedi Tanrı, tek bir tanrının her biri farklı bir erdemi temsil eden yedi farklı yüzüdür. İnananlar ihtiyaçları olduğunda onlara rehberlik etmesi için Yedi’nin yüzlerinden hangileri konu ile alakadar ise, ona/onlara dua eder.

Baba (Yüce): Baba, adaleti temsil eder. Elinde terazi olan sakallı bir adam olarak tasvir edilir ve adaleti sağlaması için dua edilir.

Anne (Yüce Anne): Anne, anneliği ve besleyiciliği temsil eder. Doğurganlık ve merhamet için dua edilir. Sevgi ve merhamet ile gülümseyen bir kadın olarak tasvir edilir.

Savaşçı: Savaştaki gücü temsil eder. Zafer ve cesaret için dua edilir. Bir kılıç taşır.

Bakire: Masumiyeti ve iffeti temsil eder. Genelde bakireliği koruması için dua edilir.

Demirci: Hüneri ve işçiliği temsil eder. Bir işin yapılması için gerekli olan güç için dua edilir. Bir çekiç taşır.

Yaşlı Hatun: Bilgeli temsil eder. Rehberlik etmesi için dua edilir ve bir fener taşır.

Yabancı: Diğer yüzlere göre bir istisnadır. Ölümü ve bilinmezliği temsil eder. İnsanlar nadiren Yabancı’ya dua ederler.

Yedi Tanrı. Soldan sağa; Demirci, Yaşlı Hatun, Bakire, Savaşçı, Anne, Baba, Yabancı.

Yedi İnancı, Yedi Krallık’ın resmi dinidir ve yasaları ile kültürün içine işlemiştir. Kumarı hor görür, piçlik aleyhinde vaaz verir, ensest ve kral katletmeyi lanetler. İncil gibi bölümlere ayrılmış Yedi Köşeli Yıldız, inancın merkezinde bulunan kutsal kitaplardan biridir. Büyük ihtimalle Yedi’nin her biri kendi kitabına sahiptir.

Yedi İnancı’nın ibadet yeri sept adı verilen tapınaklardır. Her sept evi Yedi’nin görünüşünü betimleyen sanat eserleri bulundurur. Kırsaldaki fakir septlerde Yedi, duvara yerleştirilmiş basit maskeler veya karakalem çizimleri iken, zengin şehirlerin zengin septlerinde taş kakmalı, üstünde değerli mücevherler bulunduran heykellerdir.

Diğer Dinler ve Tanrılar[*]Çevirinin büyük kısmı Daarlan Gaardan'a aittir. Yardımları için bir de buradan teşekkür edeyim.[/*]

Ağlayan Kadın

Ağlayan Kadın bir tanrıçadır. Siyah ve Beyazın Evi’nde bir heykeli vardır. Genelde yaşlı kadınlar tarafından ziyaret edilir. Gözlerinden gerçek damlalar dökülmekte ve bir çanağı doldurmaktadır.

Anne Rhoyne

Rhoynar'ın baş tanrıçasıdır. Rhoyne nehirlerini temsil etmektedir. Gün doğuşundan beridir Rhoyne nehirlerini besler.

Ayşarkıcıları

Doğu kıtasında bulunan bir dindir. Braavos'da büyük bir tapınağa sahiptirler.

Bakkalon

Bakkalon bir tanrıdır. Siyah ve Beyazın Evi’nde bir heykeli bulunmaktadır. Genelde askerler tarafından ziyaret edilir.

Başlıklı Yaya

Başlıklı Yaya bir tanrıdır. Siyah ve Beyazın Evi’nde bir heykeli vardır. Heykel genellikle fakir insanlar tarafından ziyaret edilir.

Büyük Aygır

Dothrakilerin tanrısıdır.

Dothrakilerin At Tanrısı, atın Dothraki kültüründeki önemini gösterir. Kültürleri hakkında çok şey bilinmese de tecavüzün ve öldürmenin ahlaki bir problem olmadığı açıkça görülür. Dothrakiler Dünyanın Tepesine Binecek Aygır kehanetine inanır. Kehanete göre bu aygır tüm Dothrakileri bir khalasar haline getirecek ve bu khalasar dünyanın atlarını sonuna sürecektir.

Kan Büyüsü kullanımı kesinlikle yasaktır.

Büyük Çoban

Bir Lhazareen tanrısıdır.

Fırtına Tanrısı

Fırtına Tanrısı bir Demir Doğumlu tanrısıdır. Boğulmuş Tanrı’nın ebedi düşmanıdır. Buluttan tepelerde yaşar ve kuzgunlar onun yaratıklarıdır. Demir Adamlar’ı yıldırmak için tuzaklar kurar, denizlere fırtınalar gönderir.

Gecenin Aslanı

Gecenin Aslanı, Yi Ti tanrısıdır. Yüzsüz Adamlar Çok-Yüzlü tanrının bir başka emsali olduğuna inanırlar.

Siyah ve Beyazın Evi'nde bir heykeli bulunmaktadır. Heykel bir çok zengin insan tarafından ziyaret edilmektedir. Evde abanoz üzerine oyulmuş tahtta oturan aslan başlı bir adamın heykeli vardır. Bu siyah aslan, Gecenin Aslanı’dır.

Güzeller

Güzeller, Ghiscari bölgesindeki rahibelere denir. Güzeller Tapınağı’nı e edinmişlerdir. Görevlerini belli etmek için farklı renkte cüppeler giyerler.

Yeşil Güzel: Yüksek rahibeler.
Mavi Güzel: İyileştiriciler.
Kırmızı Güzel: Tapınak fahişeleri.
Beyaz Güzel: Saraylardan memnun olmak için daha çok genç olan, soylu doğan kızlar.
Pembe Güzel: Özellikleri bilinmiyor.

Kral Merling

Kral Merling bir tanrıdır. Siyah ve Beyazın Evi'nde bir heykeli bulunmaktadır. Heykeli en çok denizciler tarafından ziyaret edilmektedir. Dar Deniz’de Kral Merling’in Mızrakları adında, biçimli bir kaya topluluğu vardır.

Nehrin Yaşlı Adamı

Rhoynar'daki küçük tanrılardan birisidir. Anne Rhoyne'ın oğludur. Dev bir kaplumbağa formundadır. Akan suların altındaki yaşam hakimiyeti için Yengeç Kral ile savaşmaktadır.

Qohor'un Kara Keçisi

Qohor'un Kara Keçisi, Özgür Şehir Qohor'da bulunan bir tanrıdır. Çok Yüzlü Tanrı’nın yüzlerinden bir tanesidir. Qohor’da R'hllor’un takipçileri Kara Keçi’yi yakmaya kalkışmışlardır.

Suların Babası

Suların Babası, Özgün Şehir Braavos sınırlarındaki tanrılarından biridir. Baba yeni bir gelin aldığında, tapınağı tekrardan inşa edilmektedir.

Yengeç Kral

Rhoynar'da küçük bir tanrıdır. Akan suların altındaki yaşam hakimiyeti için Nehrin Yaşlı Adamı ile savaşmaktadır.

4
Oyunlar / The Amazing Spider-Man
« : 09 Haziran 2012, 13:08:49 »
Yazı, LEVEL dergisinin bu ayki sayısında bulunmaktadır, ben sadece özet geçeceğim.[*]kendimden bir şeyler de ekleyeceğim tabii[/*]


Bir nevi "köklerine dönüş" yaşayan Örümcek Adam, yıllar önce PSOne'da beğenerek oynadığımız ve Neversoft tarafından hazırlanan Örümcek Adam'a birçok yönden benziyor. Bununla birlikte Batman: Arkham City'ye de benziyor. Yani iki tane mükemmel oyunun karışımı, şahane bir Örümcek Adam geliyor.

Oyun bu ayın sonunda çıkacak olan filmde olanların sonrasını konu alıyor. Oscorp firması, Michael Morbius'un da yardımlarıyla yeni deneyler yapmaya başlar ve türleri birbirine karışıtırarak bunu Aleksei Sytsevich üzerinde dener. Deneyin sonucunda ortaya Rhino çıkar. Oscorp aynı zamanda bazı robot tasarımları da yapmaktadır ve bu robotlar da insanlara karşı savaş açar. Ne oldu? İki sağlam rakip ortaya çıktı. Bir de ortama Scorpion, Iguana ve Black Cat'i ekleyin ve Örümcek Adam'ın yardımınıza ne kadar ihtiyacı olduğunu anlayın.


Oyun GTA gibi (Batman Arkham City de olur) şehirde serbestçe dolaşmamıza izin verecek. Ve yine Batman Arkham City'de olduğu gibi istersek ana görevi takip edeceğiz, istersek yan görevleri yapacağız ya da karşımıza çıkan minik oyunları deneyeceğiz. Yapımcıları farklı olsa da The Amazing Spider-Man ve Batman Arkham City oldukça benzer oyunlar olacaklar gibi. Yine sadece bir kişiyle değil 7-8 kişiyle dövüşeceğiz ve Örümcek Adam, Batman'e göre çok daha atletik hareketler sergileyecek. Ağ atarak da çeşitli kombinasyonlar gerçekleştirebileceğiz.

Oyunun bir diğer öne çıkan özelliği de Web Rush. Bu özellik karakterimizi çok daha etkili kullanmamızı sağlayacak. Bu özelliği kullandığımızda zaman yavaşlayacak ve Örümcek Adam'ın çevrede etkileşime geçebileceği noktalar işaretleniyor (Batman Arkham City'deki Detective Mode'un Örümcek Adam'a uyarlanmış hali sanırım.). Örneğin binalar arasında gezerken bunu yaparsak Örümcek Adam'ın ağ atabileceği noktalar görünüyor ve böylece daha hızlı hareket edebiliyoruz. Boss savaşlarında da bu özellik kullanıldığında boss'ların zayıf noktalarını ortaya çıkarıyor veya saldırından kaçacak rotaları gösteriyor.


Oyun 29 Haziran'da PS3, Xbox 360, Wii, DS ve 3DS için çıkacak. Serbest gezinme özelliği sadece PS3 ve Xbox360'da bulunacak. LEVEL dergisi PC için de çıkacağını söylemiş ama oyunun sitesinde yazmıyor, Wikipedia'nın da bir kısmında yazıyor bir kısmında yazmıyor. PC için çıkacaksa bile geç çıkacak sanırım. Büyük ihtimalle çıkacak gibi duruyor.


Youtube'da çeşitli videolar bulmak mümkün. Oynanış ve renkler çok canlı duruyor, oyunda baya hızlı hareket edeceğiz sanırım. Yalnız filme başından neler geçiyorsa artık; kamburu çıkmış koskoca Örümcek'in!

E3 Trailer: The Amazing Spider-Man Game
The Amazing Spider-Man - E3 2012: All Access Interview
Playground
Web Rush

5
Müzik Haberleri / Bon Jovi Geliyor!
« : 23 Mayıs 2011, 20:01:15 »
BON JOVI 18 YIL SONRA TEKRAR ISTANBUL’DA!


Efsanevi rock grubu BON JOVI İstanbul’a geliyor. Greatest Hits Tour kapsamında ülkemize gelecek Bon Jovi 8 Temmuz 2011’de 18 yıl sonra tekrar İstanbul’da...

Kasım ayında yayınladıkları BON JOVI GREATEST HITS albümüyle dünya çapında 1 numara olan grup, Greatest Hits Tour kapsamında Türkiye’nin yanısıra Amerika, Kanada ve tüm Avrupa’da sahne alacak.

Kaçırılmaması gereken bu konsere Bon Jovi 1 Boeing 747 ve 65 Tır dolusu show malzemesi ile geliyor!

Dünya çapında 125 milyon albüm satışına ulaşarak, 50 ülkeden fazla yerde 2,700 konser vererek, 35 milyonun üzerinde seyirciye ulaşan Grammy® ödüllü Bon Jovi İstanbul konserinin biletleri Biletix'te!

Bilet Fiyatları:
Diamond Ring - 550.00 TL Tükendi
Sahne Önü - 400.00 TL
Kategori 1 VIP - 270.00 TL
Kategori 2 - 125.00 TL
Sahaiçi Ayakta - 90.00 TL
Kategori 3 - 75.00 TL
Spoiler: Göster


Bon Jovi bu Bon Jovi!

6


Kanada’daki bir müzede yer alan bu fotoğraf görenleri şaşırtıyor. 1940 yılında çekildiği iddia edilen resmin photoshop ile uzaktan yakından alakası olmadığı çeşitli fotoğraf analistleri tarafından onaylanmış. Resme dikkatli bakıldığında içerisinde bulunduğu zaman diliminden kopuk gibi duran, haliyle deve hörgücüne kelebek konmuş izlenimi uyandıran bir amcaya rastlanıyor.

Amcamızın güneş gözlüğü , kirli sakalı, tiki saçları, baskılı sıfır yaka tişörtünün dahil olduğu rahat giyim tarzı ve elindeki fotoğraf makinasının modeli akıllara bu herifin bir zaman yolcusu olabileceği -heyecan verici- düşüncesini getiriyormuş. Zira şahsın yansıttığı moda unsurlarına ancak ve ancak 1970′li yıllardan sonra rastlanmaya başlanmış.

Spoiler: Göster
Kaynak: Cezmi Kalorifer Blog

7
Güncel / İşte YGS'deki Meşhur Soru!
« : 29 Mart 2011, 00:08:24 »
Filler neden büyük, gri ve kırışıklar? Çünkü ufak, beyaz ve yuvarlak olsalardı aspirin olurlardı. Ufak bir fil hayal ederek ona “ufak bir fil” diyebiliriz. Beyaz bir fil hayal ederek ona “beyaz bir fil” diyebiliriz. Kırışıksız bir fil de “kırışıksız bir fil” olur. Başka bir deyişle büyüklük, grilik ve kırışıklılık, Aristotelesin’in bir fili fil yapan şeyin olduğunu tanılama sınavını geçemez. Çünkü aspirin gibi ufak, beyaz ve yuvarlak bir şey bir fil olamaz ve böyle bir nesneyle karşılaştığımızda aklımıza  “Hey, ağzına attığın bir aspirin mi yoksa alışılmamış türden bir fil mi?” diye sormak gelmez.

Bu parçada varlıkla ilgili aşağıda verilenlerden hangisi sorgulanmaktadır?

A)Zorunlu varlık/ mümkün varlık ayırma
B)Özsel/İlineksel nitelikler
C)Ana maddenin niceliği (tam okuyamıyorum bu şıkkı)
D)Madde ve form ilişkisi
E)Var olma/ olmama ilişkisi


İnsan gülmekten soruyu çözemez.

8
Genel Kültür / Kurt Cobain
« : 28 Mart 2011, 20:20:55 »
Bu tapılası şahsın neden grubu açılmamış anlamadım ama olabilir, gözden kaçmıştır.

Bilmeyenler için özet geçelim: 20.02.1967 doğumlu Kurt Cobain, dünyaca ünlü Grunge müzik yapan[*]en azından başlarda[/*] Nirvana[*]Ona da ayrı konu açılabilir[/*]'nın solistiydi. -di çünkü 05.04.1994'de tüm sevenlerine -yani bize- veda ederken şu mektubu bıraktı:

Spoiler: Göster
Daha çocukça şikayetleri olan, tükenmiş, deneyimli bir ahmağın ağzından konuşuyor olmak.

Bu bayağı kolay anlaşılabilir bir not olmalı.

Yıllar boyunca,diyelim ki, cemiyetimizin serbestliği ve benimsemesi ile ilgili ahlak punk rock 101 derslerinden alınan öğütlerin ne kadar doğru olduğunu kanıtlamıştır.

 

Çok uzun yıllardır okuyup yazmakla birlikte dinlemekten, yaratmaktan da olduğu gibi heyecan almadım.

Bunlar için kelimelerle anlatılamayacak bir suçluluk duyuyorum.

Mesela sahne arkasındayken ve ışıklar sönüp kalabalığın çılgın tezahüratı karşısında, beni hayran olduğum ve kıskandığım Freddy Mercury'e olduğu gibi etkilemedi.

 

Gerçek şu ki sizi aptal yerine koyamam. Hiçbirinizi.

Bu basitçe ne sizin ne de benim için adil değil. Aklıma gelen en kötü suç, insanlara karşı sahtekarlık yapıp %100 eğleniyormuşum gibi görünerek dolap çevirmek.

Bazen sahneye çıkmadan önce saati yumruklamak, zamanı durdurmak geçiyor içimden.

 

Kulisteyken, ışıklar söndüğünde duyduğum çığlıklar da etkilemiyor beni.

Gücümün yettiğince değer vermek için her şeyi denedim ve deniyorum.

Tanrım, inan bana deniyorum, ama bu yeterli olmuyor.

Benim ve bizim birçok insanı etkilediğimiz ve eğlendirdiğimiz gerçeğine saygı duyuyorum.

 

Elden kaybolduktan sonra kıymet veren biri, o narsistlerden biri olur. Ben çok hassasım.

Bir zamanlar bir çocukken sahip olduğum hevesi yeniden kazanmak için biraz uyuşmaya ihtiyacım var.

Son üç turumuzda şahsen tanıdıklarıma ve müziğimizin hayranı olan tüm insanlara daha çok değer verdim, ama hâlâ herkes için beslediğim asabiyet, suçluluk ve anlayışı aşamadım.

 

Hepinizin içinde iyilik var ve sanırım insanları çok fazla seviyorum.

Öyle çok ki, bu beni mutsuz hissettiriyor.

Üzgün, küçük, hassas, değer vermeyen balık burcu.

İsa oğlum! Neden tadını çıkarmıyorsunuz? Bilmiyorum!

 

İhtiras ve anlayış yemini eden cazibeli bir karım var ve bana eski halimi çok fazla hatırlatan bir kızım.

Sevgi ve neşe dolu, her gördüğü insanı öpüyor çünkü herkes çok iyidir ve ona kimse zarar vermez! Frances' in üzgün, kendine zarar veren, ölü bir rock'çı olduğumu düşünecek olmasına dayanamıyorum.

İyi yapıyorum, çok iyi.

 

Ve minnettarım, ama yedi yaşından beri insanlara karşı genel bir nefret duydum...

Sırf insanlara iyi geçinmek ve anlayış sahibi olmak çok kolay görünüyor diye. Anlayış!

Sanırım sadece insanları çok sevdiğim ve onlara çok üzüldüğüm için.

Geçen yıllar boyunca mektuplarınız ve ilginiz için alevler içindeki mide ağrısı cehenneminden hepinize teşekkür ediyorum.

 

Ben çok kararsızım, ümitsizim! Artık eski tutkum yok, ve şunu hatırla, sönüp gitmektense yanmak daha iyidir.

Barış, sevgi ve hoşgörü dileğiyle,Frances ve Courtney sunağınızda olacağım. Lütfen devam et Courtney.

Frances icin hayatı çok daha mutlu olacak bensiz...

Sizi seviyorum, sizi seviyorum!



'Bu ne iki satır yazmışsın daha çok bilgi isterim!' diyenler için vikipedi sponsorluğunda tık.

Ve son olarak grubun amacı 'Ben bu gruba katıldım' demek değil, Kurt Cobain hakkında tüm bildiklerimizi, bulabildiğimiz resimleri vs. paylaşmaktır. Herkese iyi akşamlar :)

Unplugged in New York'tan bir görüntü ile siftahı yapıyorum:
Spoiler: Göster


Bir de şu var:
Spoiler: Göster

9
Sinema / En Saçma 5 Bilim Kurgu Filmi
« : 12 Ocak 2011, 12:57:36 »
                               

NASA, bugüne kadar çekilmiş en aptal filmleri seçti, listenin en tepesinde Roland Emmerich’in 2009 yapımı ‘2012’si var.

Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi'nin (NASA) seçtiği listeyi, Times gazetesi 'Pardon kıyamet mi dediniz?' başlığıyla verdi.

Star gazetesinin haberine göre, ‘NASA, Bilim ve Eğlence İhracatı’ adı verilen listenin ilk sırasını Roland Emmerich’in ‘2012’si kimseye kaptırmadı. Dünyanın sonunu Maya takvimine dayandıran 2009 yapımı film için ‘En aptalca senaryoya sahip yapıt’ tanımlamasını yapan kurumun astroid bölümü başkanı Donald Yeomans, şu görüşleri aktardı:

"2012 NASA’nın vaktini çaldı. Filmi izleyen binlerce kişinin kaygılı sorularını cevaplamak zorunda kaldık. Yetmedi bir de panik atak geçirenlere özel website kurduk. Bu anlamda Hollywood NASA’yı fena incitti. Bir kere saçmalık filmin başında başlıyor. Bir göktaşı dünyaya gelecek de NASA bunu herkesten gizleyecek. Bizim dışımızda pek çok uzay kurumu ve çok iyi ekipmanlara sahip onbinlerce astronom var. Peki ya Maya takvimine ne demeli? Takvim efsaneden başka bir şey değil. Afetler zincirine hiç girmemekte fayda var. Zira bu bölümdeki olaylar fizik, mantık ve doğa kurallarına aykırı."

TAMAMEN MANTIK DIŞI

NASA’nın tüm zamanların tartışmasız en saçma filmi dediği 2012’yi, başrolünü Bruce Willis’in oynadığı Armageddon izliyor. Filmde bir göktaşının dünyaya çarpmasını engellemek için yola çıkan sondajcının maceralarının tamamen mantık dışı olduğunu söyleyen NASA, Armageddon için “Ancak bu bile 2012’yle boy ölçüşemez” ifadesini kullandı.

ZAMANDA ABUK YOLCULUK 3. SIRADA

NASA’nın listesinin 3. sırasında başrolünü Arnold Schwarzenegger’in oynadığı 2000 yapımı ‘6th Day’ izliyor. Film, bir helikopter pilotunun, kendi hayatının bir kopyası tarafından yaşanmakta olduğunu; bu kopyanın evde karısı ve çocuklarıyla vakit geçirdiğini öğrenmesiyle başlayan mücadelesini konu alıyor.

SPİELBERG BÜTÜNLEMEYLE SINIFI GEÇTİ!

NASA Gattaca ve Hollywood’un ünlü bilimkurgu ustası Steven Spielberg’in Jurassic Park filmlerinin senaryolarının bir miktar da olsa gerçekçilik barındırdığını açıkladı. 1997 yapımı Contact ve 1927 yapımı Metropolis de NASA’nın övgüye değer bulduğu filmler arasında yer aldı. NASA, Jurassic Park’ta geçen “Genetik güç, gezegenin şimdiye kadar tanık olduğu en büyük kuvvettir” sözünü mantıklı buldu.

NASA’NIN TOP 5’İ

1- 2012 (John Cusack ve Thandie Newton)
2- Armageddon (Bruce Willis)
3- The 6th Day (Arnold Schwarzenegger)
4- Volcano (Tommy Lee Jones ve Don Cheadle)
5- Chain Reaction (Rachel Weisz ve Keanu Reeves)


Kaynak: ntvmsnbc

10
Sinema / Superman Çok Yüksekten Uçacak!
« : 13 Ekim 2010, 17:37:24 »
 
  Uzun zamandır çekilmesi düşünülen Superman'in yönetmeni belli oldu. '300' ve özellikle 'Watchmen' ile gibi filmlerle büyük çıkış yakalayan Zack Snyder, merakla beklenen yeni Superman'i yönetecek isim olarak açıklandı.

  Stüdyonun Superman'i telif hakları sorunu yüzünden 2012'ye dek bitirmesi şart. Şimdi merak edilense, oyuncu kadrosu. Onların da önümüzdeki günlerde açıklanması bekleniyor.

  Synder'in yöneteceği filmin yaratcısı kadrosu da tüm sinema ve çizgiroman severleri heyecandıracak kadar iyi.
                                         
                                       

  Filmin senaryosunda iki usta ismin imzası var. 'Memento/ Akıl Defteri', 'Prestij/ The Prestige', 'Kara Şövalye/ Dark Knight' ve son olarak da 'Başlangıç/ Inception' son yıllara damgasını vuran Chrsitopher Nolan ve 'Gizemli Şehir/ Dark City' ve 'Kara Şövalye' gibi başyapıtların senaristi David S. Goyer. Nolan ile Goyer Batman'in 3. filminde de birlikte çalışacaklar.

  Son Superman filmi, 'Superman Returns' Bryan Singer imzalıydı ve 'çelik adam'ı Brandon Routh canlandırmıştı.

Kaynak: ntvmsnbc

11
İşte Ejderha Mızrağı'ndaki büyük büyücüler! (Raistlin dışında)

Ancilla
Spoiler: Göster
Ancilla, Garlund'un bir köyünde büyümüştür ve Hederick'in kardeşidir. Çok genç yaşta büyüye karşı doğal yetenek göstermiş ve kendi annesi tarafından bir cadı olması için Garlund'un dışına çıkarılmıştır. Ancilla gerçek tanrıların varlığını keşfetmiş ve güçlü bir beyaz cübbeli büyü kullanıcısı olmuştur. Yıllar sonra Hederick'i kurtarmak için Garlund'a dönmüştür. Fakat Hederick bunu kabul etmemiş ve bir Arayan rahibi olmuştur. Buna rağmen o zamanlar Hederick'in Arayan rahip-öğretmeni Tarscenian Ancilla'yı dinlemiş ve ona katılmıştır. Bu ikisi birbirlerine aşık olmuş ve uzun bir süre birlikte yaşamışlardır. Ancilla kardeşini izlemiş ve onu ve Arayanlar adına yapılan hareketleri durdurmaya çalışmıştır. Mızrak Savaşı'ndan birkaç sene öncesinde gücünü kırk kadar beyaz cübbeli büyücüyle birleştirerek Hederick'in karşısına çıkmışlardır. Hederick güçlü bir büyülü aletle, Ancilla'nın büyüsünü geri kendisine döndürmüş ve ruhunu Solace'daki bir vallenağacının içine hapsetmiştir. Daha sonra buradan kurtulmuş ve Arayan Tapınağı'nın yıkılmasına neden olmuştur. Ancilla, Hederick'in kaçmasına izin vermiştir ve vallenağacı hapsinden kurtulduktan kısa bir süre sonra da ölmüştür.



'Bob'
Spoiler: Göster
'Bob', Flotsam yakınlarında yaşayan bir necromancerın çevredeki bilinen ismidir. Kendisini korumak amacıyla kimliğini saklamış ve sadece sahte ismini kullanmıştır. Bu karanlık büyücü Mızrak Savaşı sırasında, kötü bir ordu oluşturmuştur. Savaştan kısa bir süre sonra ordusunu Floatsam'ı ele geçirmek için buraya saldırtmıştır. Ordusu bir 'greater abishai' tarafından bozguna uğratılmış ve saha sonra da peşinden gönderilmiş olan bir 'juggernaut demon' tarafından da öldürülmüştür.


Caitiff
Spoiler: Göster
Caitiff, normalde bir Silvanesti elfidir fakat büyünün karanlık tarafına ilgi duymasından dolayı kısa bir süre sonra yurdundan ayrılmak zorunda kalmıştır. Daha sonraki yıllarda Ergoth İmparatoru Emann Quisling'e hizmek etmeye karar vermiş ve onun danışmanı olmuştur. Karanlık sanatla uğraşması sayesinde Caitiff, bir 'lich' olarak sonsuza kadar yaşama şansını elde etmiştir. Bir süre sonra da Emann yerine İmparatoriçe Phrygia'nın hizmetine geçmiştir çünkü İmparatoriçe onu kontrolü altına alıp kendisini kontrol etmesine izin vermemek istemiştir. Solamnus'un güçleri Daligoth'daki imparaktorluk sarayını kuşattıklarında başka boyuttan undead güçleri çağıran da yine Caitiff'tir. Vinas ve adamları nihayet Daligoth'u ele geçirdikten sonra yaptıkları ilk işlerden biri de Caitiff'i yok etmek olmuştur. Ruh taşlarını parçalamış, kemiklerini kırmış ve kutsal suyla onu kutsamışlardır. Lich sonunda ölmüş ve ikinci defa dünyaya gelmeyi başaramamıştır.


Fistandantilus
Spoiler: Göster
Fistandantilus şu ana kadar en uzun süre yaşamış insandır. Büyü kariyerine Kırmızı Cübbe ile başladı, fakat yaşı ilerledikçe artık kesinlikle öleceğini anladı. Bu yüzden Karanlık Kraliçe'nin tarafına döndü ve bu sayede ihtiyacı oldukça sayısız genç çırağının yaşam enerjisini emerek kendi hayatını uzattı. Fistandantilus, Cücekapısı Savaşı'nda Skullcap'de yok olmuştur (beden olarak), fakat ruhu Raistlin Majere'i canlı tutarak gelecekte bu ruhu kabul edebilecek tek bedene (Raistlin'in bedenine) sahip olmak için çabalamıştır. Raistlin geçmişe yolculuk yapıp onu yokettiğinde planı da suya düşmüştür.


Harrawell Dracart
Spoiler: Göster
Dracart, Luerkhisis Tapınağı'nın ilk günlerinde göze batan önemli bir siyah cübbeli büyücüdür. Baş rahip Wryllish Parkane'in yakın bir müttefiki olan Dracart ayrıca ejderanların yaratılmasından sorumlu olan üç kişiden de biridir. Mızrak Savaşı sırasında Dracart, ejderhaordularını güçlendirmek amacıyla çok sayıda ejderan yaratmış ve Ariakas'ın gerçek takipçilerinden biri olduğunu kanıtlamıştır. Savaşın son zamanlarında boynu kesilmiş olarak bulunmuştur. Katil hiçbir zaman doğrulanamamıştır; fakat birçok kişi bunu ejderan generali Maranta'nın yaptığından şüphelenmektedir.


Justarius
Spoiler: Göster
Justarius, atletik bir yapıya sahip olmasıyla övünen bir gençdi. Genç yaşlarda büyüye karşı doğal bir yetenek göstermiştir. Justarius'un daima dengede duran bir ruhu vardır ve kırmızı cübbe giymektedir. Test'i sırasında yaralanmış ve bedenini büyüye feda etmiştir. O günden sonra da Justarius topallayarak yürümeye mahkum olmuştur. Birkaç yıl sonra Kırmızı Cübbeliler tarikatı basamaklarında yükselmeye başlamış ve kısa bir süre sonra da Kırmızı Cübbelilerin Başı Belize'den sonra en yetkili kişi olmuştur. Belize daha sonra asi bir büyücü olmuş ve öldürülmüş, bunun üzerine de Justarius tarikatın başına geçmiştir. Justarius daha sonraki yıllarda önemli bir kişilik olarak rol oynamıştır. Öğrenci olarak kendisine hiçbir ünü olmayan Guerrand DiThon'u seçmiştir. Üçler Konseyi'ne yükselmiş ve Mızrak Savaşı'ndan sonra da en yüksek mevki olan Büyücüler Konseyi Başı mevkisine, bir önceki Konsey Başı olan Par-Salian yaşlılıktan dolayı bu görevden ayrıldıktan sonra, yükselmiştir. Justarius, kendisinin yetenekli bir lider olduğunu zamanla kanıtlamıştır. Takhisis Şövalyeleri Ansalon'u ele geçirmeye başladıklarında, birkaç büyücüyle birlikte Fırtınanın Kalesi'ne saldırmışlardır. Dalamar ve diğer güçlü büyücülerle birlikte Gri Cübbeliler'e karşı savaşmış fakat saldırı sırasında hayatını kaybetmiştir. Kızı, Jenna, onun konseydeki yerine geçmiştir.



Karanlık Dalamar
Spoiler: Göster
Karanlık Dalamar, Raistlin'in tek çırağıydı. Konsey tarafından başbüyücünün yaptıklarına casusluk etmesi için gönderilmiştir. Raistlin bu yapılanları farketmiş ve Dalamar'ı ihaneti yüzünden cezalandırmıştır. İntikam çok güçlü olmasına karşı, bu karanlık Silvanesti elfi efendisine oldukça fazla saygı duymaktadır. Dalamar, İkinci Afet'ten sonra gizemli bir şekilde ortadan kaybolmuştur.


Krago
Spoiler: Göster
Krago, Sanction'da yaşayan bir simyacı ve büyü kullanıcısıdır. Mezar soygunculuğundan ve yasaklanmış türde büyü kullanmaktan, Mızrak Savaşı'ndan birkaç yıl önce tutuklanmış ve ölüme mahkum edilmiştir. İnfaz edileceği zamanı beklerken Krago serbest kalması sağlanmış ve Takhisis'in ajanları tarafından Xak Tsaroth'a götürülmüştür. Yıkık şehirde, Krago siyah ejderha Khisanth'a hizmet etmeye karar vermiş ve ejderhaorduları için savaşacak olan yeni bir kentenkele-savaşçı türü yaratmaya uğraşmıştır. Krago, civa ve yılan yumurtaları kullanarak çok güçlü kertenkele adamlar yapmayı başarmıştır da. Nehiryeli prototipleri yok etmeyi başardığındaysa Krago hayat çalışmasının gitmiş olduğunu ve bu yüzden hayatını kaybedeceğini anlamıştır. Nehiryeli'yle birlikte kaçmaya çalışmış fakat Khisanth'ın ejderan subayı Shanz tarafından öldürülmüştür.



Ladonna
Spoiler: Göster
Ladonna uzun bir süre boyunca Siyah Cübbeliler'in başında kalmıştır. Konsey'in başı olan Par-Salian'ın ilk aşkıdır. Gençken güzel bir kadındı, büyüsü güçlüydü ve biraz da kendini beğenmiş biriydi. Dalamar'ı Palanthas Kulesi'ne bir ajan olarak göndermek onun önerisiydi. Raistlin'in kendisinden çok daha güçlü olduğunu ve istese, kendisini Konsey'deki yerinden edebileceğini çok iyi biliyordu. Mızrak Savaşı'ndan sonra, tamamen ortadan kaybolmuştur (Ardılı Dalamar ile yaptığı büyüsel bir savaşta kaybedip ölmüş olduğu düşünülmektedir.).


L'Indasha Yman
Spoiler: Göster
L'Indasha, üç bin yıl boyunca Paladine için, ötesindeki muazzam güce kötü güçler ulaşmasın diye yazısız rünleri korumuştur. Paladine rünlerin koruyucusunun yaşlanmamasını ve ölmemesini sağlamış ve onu, Huma'nın soyundan gelen uygun birinin gelip devralacağı zamana kadar, rünleri korumakla görevlendirmiştir. L'Indasha, Daeghrefn, Abelaard ve Nidus'un leydisi ile karşılaşmıştır. Mızrak Savaşından birkaç on yıl önce, Verminaard'ın doğumu sırasında ebelik yapmıştır. Daha sonraki yıllarda Nidus'un mutemedi Robert ile birlikte yaşamaya başlamıştır. Aglaca rünleri taşıyan kişidir ve öldürüldüğünde kehanet asla gerçekleşmeyecek bir hal alır ve bu yüzden de L'Indasha sonsuza kadar rünü korumakla lanetlenir. Fakat genç bir Solamniya leydisi ve Aglaca'nın sevgilisi olan Judyth, L'Indasha ve Robert'ın arasındaki aşka tanık olmuştur. Buna dayanamayan Judyth tüm merhametiyle rünün koruma görevini kendi üzerine almıştır. Daha sonra L'Indasha, Robert ile birlikte oradan ayrılmış ve geri kalan yıllarını birlikte huzur içinde yaşayarak geçirmişlerdir.


Par-Salian
Spoiler: Göster
Par-Salian, Dördüncü Çağ boyunca, Krynn üzerinde yürüyen ve söz sahibi olan en güçlü büyücülerden biriydi. Daima çalışkan biri olmuştur ve arkadaşı Justarius gibi macera peşinde koşmaktansa kitapların tozlu sayfaları arasında kaybolup gitmeyi tercih etmiştir. Genç yaşlarındayken Ladonna'yla karşılaşmış ve ona aşık olmuştur. Fakat büyücülük kariyerlerinde Par-Salian daima ışığın yolunu takip ederken Ladonna gölgelerin arasını seçmiştir, bu yüzden aşkları hiçbir zaman açığa vurulmamıştır. Par-Salian sonunda Beyaz Cübbeliler'in başı olmuştur ve hemen sonra da Büyücüler Konseyi Başkanlığı'na getirilmiştir. Uzun yıllar boyunca, başbüyücü bu mevkide kalmış ve Üçler Koneyi'ne hizmet etmiştir. Ayrıca Par-Salian, dünyaya yayılan kötülüğü durduracak kişinin Raistlin Majere olduğunu öngörerek kendisini genç yaşta Test'e girmesine izin vermiştir. Daha sonraki yıllarda, Raistlin'in Ansalon için bir tehdit olduğu zamanlarda bile yaşça zayıflamış olan Par-Salian görevini terketmemiştir. Saygıdeğer büyücü, Raistlin'in Cehennem'e girmesinden birkaç yıl sonra vefat etmiş ve Paladine tarafından eşlik edilmiştir. Daha sonra yerine, Beyaz Cübbeliler'in başı olarak Dunbar Mastersmate geçmiş ve Justarius da Büyücüler Konseyi Başkanı olmuştur.


Rannoch
Spoiler: Göster
Işık Çağı'nın sonlarına doğru yaşamış olan Rannoch, o zamanların en güçlü siyah cübbeli büyücülerinden biriydi. Kralrahip tüm büyücülere karşı savaşma kararı aldığında buna çok sinirlendi. Bununla birlikte Beyaz Cübbelilerin başı kulenin anahtarını Palanthas'ın lorduna verirkense iyice çileden çıkmıştır. Büyük bir sinirle, Palanthas kulesinin üzerine yaptığı bir lanetle bir daha kuleye kimsenin girememesini sağlamış ve kanıyla da kuleyi mühürlemiştir. Bununla birlikte, Rannoch kendini kuleden aşağı atmış ve parmaklıklara saplanarak ölmüştür. Lanetse kulede kalmış ve asla da bozulamamıştır.


Rubina
Spoiler: Göster
Siyah Cübbeliler Tarikatı'nın yüksek rütleli büyücülerinden biridir. Güç Çağı'nda Rubina, Istar'ın en güzel ve en güçlü büyücüsü olarak ün yaptı. Istar ve Karthay arasındaki ticari kavka patlak verdiğinde, bu büyücünün dikkatini çekti. Rubina daha sonra Istar ordusunu Karthay'ın ticaret yollarına saldırmasını önlemek için çabalayan Solamniya Şövalyesi Sir Pirvan ve onun yol arkadaşları arasına katıldı. Bu mücadeleleri sırasında Rubina, Karanlık Kraliçe'si için savaşmak yerine, Takhisis'in rahiplerine karşı savaşmak zorunda kalmış ve birçok yerde arkadaşlarını korumak için savaşmıştır. Rubina orduyu attığı birçok ateştopu büyüsü sayesinde bozguna uğratmış fakat sonunda da General Gildas Aurhinius tarafından le geçirilmiştir. Daha sonra Takhisis tarafından, ihaneti nedeniyle lanetlenmiş ve esir düşmesinden kısa bir süre sonra da öldürülmüştür.


Speratus
Spoiler: Göster
Speratus, Kırmızı Cübbeliler tarikatına ait güçlü bir büyü kullanıcısıdır. Ünü sayesinde Nidus'un saray üyeleri arasında kendisine yer edinebilmiştir. Nidus, Taman Busuk bölgesindeki güçlü bir şehirdir. Speratus daha sonra, Nidus'un Lord'u Daeghrefn'in danışmanı olmuş ve baş büyücü mevkisine yükselmiştir. Speratus lordu için entrikalar çevirmiş ve suikastler düzenlemiş fakat Nidus ve Doğu Sınırları arasında yapılacak bölgenin yönetici kardeşi değiştirme törenine kadar da istediği konuma yükselememiştir. Kırmızı ejderha Köz, Nerakalı haydutlar tarafından öldürülebilmesi için Speratus'u yönlendirmeye çalışmıştır. Sonunda Speratus gerçekten de haydutlar tarafından öldürülür. Köz ise büyücünün saraydaki mevkisine, Cerestes adını taşıyan bir insan kılığına bürünerek geçmiştir ve Nidus Lordu'nun danışmanı ve baş büyücüsü olmuştur.


Tik Deepspeaker
Spoiler: Göster
Tik hem bir Zhakar hem de bir cüce bilginidir. Zhakar Kalesi'ndeki gücün anahtarının entrika ve ihanet olduğunu kısa sürede anlamıştır. Hırslı Lord Rackas Ironcog'la yakın arkadaş olmuşlardır ve bir sonraki kişi olarak krallığa yükselebilmesinde ona yardım etmiştir. Önemli bir günde, bu ikili Zhakar'ın o günkü kralı olan Pulc Tenstone'u tuzağa düşürmüşlerdir. Tik kralı kör etmiş ve Rackas da onu öldürmüştür. Rackas daha sonra kral, Tik ise onun yakın büyücüsü ve baş danışmanı olmuştur. Tik, Mızrak Savaşı öncesine, Ariakas'ın Zhakar Kalesi'ne gelişine kadar, bir süreliğine hizmetine devam etmiştir. Bilge kralının isteği üzerine Ariakas'ı öldürmeye teşebbüs etmiş ve bu sırada, ihaneti nedeniyle, Ariakas'ın ejderhası olan Tombfyre tarafından öldürülmüştür.


Whastryk Kite
Spoiler: Göster
Whastryk, Afet'ten birkaç on sene öncesinde yaşamış olan ve gelecek vaadeden bir Siyah Cübbeli'dir. Kariyeri, büyük Fistandantilus'un kendisini birlikte çalışmaya davet etmesiyle değişmiştir. Genç büyücü bu teklifi kabul etmiş ve başbüyücüyle birkaç ay geçirmiştir. Afet'e birkaç ay kalmışken, Whastryk ve diğer çıraklar Fistandantilus'un kulesinden gönderilmişlerdir (Bu sayede başbüyücü ve seçilmiş öğrencisi (Raistlin) çalışmalarına devam edebileceklerdi!). Ayrılmaları üzerine, Fistandantilus, Whastryk'e gizemli bir gümüş şişe hediye etmiş ve onu hayatını kesin olarak kaybedeceğini anladığı anda içmesini söylemiştir. Whastryk daha sonra Liman şehrine gitmiş ve kendisini orada şehrin efendisi olarak ilan etmiştir. Kara Kite korkulan ve saygı gösterilen bir efendi olmuş ve insanlardan vergi almaya başlamıştır. Ama ne yazık ki, AS 37'de, Kara Kite kendisine vergisini vermeyen bir demircinin kızını kaçırmıştır ve kendi sonunu hazırlamıştır. Bir sinirle demirci Kite'ın kulesinegirmiş ve büyücüyü öldürmüştür. Ölümünden hemen önce Whastryk, gümüş şişenin içindekileri içimiş fakat yine de ölümden kurtulamamıştır. Korkulan Kite'ın saltanatı da bu şekilde sonlanmıştır.


Alıntıdır: www.frpnet.net

12
Televizyon / Spartacus: Blood and Sand (+18)
« : 13 Eylül 2010, 18:31:37 »

  Trakyalı bir asker olan Spartacus sürekli baskısı altında kaldıkları Roma Cumhuriyeti ile birlikte Getaelar'a karşı savaşmak için Roma ordusuna katılır. İlk çarpışmadan sonra Spartacus doğuya doğru çekilen Getae ordusunu takip etmek yerine Karadeniz'e gitme emri veren Gaius Claudius Glaber'a karşı gelir ve köyüne gitmeye karar verir. Köyüne yaklaştığında Getaelar'ın orayı mahvettiğini görür ancak karısı kurtulmuştur. Geceyi bir mağarada karısıyla geçiren Spartacus'u sabah Roma ordusu bulur. Glaber, Spartacus'u köle olarak alır ve karısını da Suriyeli bir tüccara satar. Spartacus daha sonra Ludus'a (Batiatus'un gladyatör okulu) girer ve karısını bulmak için savaşmaya başlar.

Yorumum: Öncelikle bu dizinin konusunun açılmamış olmaması beni bir hayli şaşırttı. Böyle bir dizinin bir çok takipçisi vardır diye tahmin etmekteydim. Neyse diziye gelecek olursak, biraz fazla erotik sahne var. Tabii ki de sonuçta Roma dönemi bu olacak ama arada çok gereksiz olanlar da var. Onları çıkartırsak, savaş efektleriyle ve oyunculuklarla büyüleyici bir dizi bence. Kan efektlerinin, savaşların gerçekçiliği sayesinde sanki eskiden çekilmiş bir belgesel gibi izliyorsunuz kaptırınca. 1. sezondan sonra başrol oyuncusunun (Andy Whitfield) kanser tedavisi görmesi yüzünden uzun bir sezon arası yapılmış. Şimdi de 1. sezonu e2 de 15 Eylül Çarşamba'dan itibaren 22.15'te (tam emin değilim ama muhtemelen bu), 19 Eylül Pazar'dan itibaren de 23.00'da başlıyor. Eğer 1. sezonu hala izleyemediyseniz, hala vaktiniz var derim.
Spoiler: Göster


Karakterler:
Spartacus (Andy Whitfield):
Spoiler: Göster
Ortak düşmanlarına karşı Roma ordusu adına gönüllü savaşan Trakyalı bir asker. Gaius Claudius Glaber tarafından itaatsizliğinin cezası olarak Arena'da gladyatörler tarafından öldürülmeye mahkûm edilmiştir. Arena'da gladyatörleri öldürmesi üzerine köle olarak satılmış ve Batiatus tarafından Ludus'a katılması için satın alınmıştır. İlk günlerinde asi bir tavır sergilerken Batiatus ile kayıp karısını bulması konusunda bir anlaşma yapmış ve itaat etmeye başlamıştır...


Crixus (Manu Bennett):
Spoiler: Göster
Capua Şampiyonu, Ludus hiyerarşisinin en üstündeki kişi. Ukala ve güçlüdür. Spartacus'a karşı derin bir antipatisi vardır. Efendisi Lucretia ile cinsel ilişki içindedir, Naevia ile de gizli bir aşk yaşar. Capua Şampiyonluğu'nu korurken aynı zamanda yasak ilişkilerini dengede tutmaya çalışır.


Batiatus (John Hannah):
Spoiler: Göster
Capua vatandaşı ve dedesinden babasına, babasından da kendisine kalan Ludus'un sahibi. Maddi olarak zor bir durumda iken yüksek bir maliyetle Spartacus'u satın almıştır. Eşi Lucretia ile gerçek bir ruhsal ve fiziksel uyum içindedir, ikisi de hırslı kişiliklere sahiptir. Spartacus'u Lucretia karşısında her zaman savunmuş ve ona ayrı önem vermiştir.


Lucretia (Lucy Lawless):
Spoiler: Göster
Batiatus'un kurnaz ve kibar eşi. Köleleri olan Capua Şampiyonu Gladyatör Crixus ile gizli cinsel ilişki yaşamaktadır. Spartacus'un fazla maliyetli ve Ludus'a şanssızlık getireceğine inanmaktadır.


Doctore (Peter Mensah):
Spoiler: Göster
Kendi zamanının en ünlü gladyatörü. Shadow of Death (Ölümün Gölgesi) olarak anılan efsane gladyatörle savaşıp hayatta kalan tek insandır. Batiatus'un en önem verdiği kölesi ve Ludus'un eğitmenidir. Gladyatörlerini ve gladyatör adaylarını çok sıkı bir eğitimden geçirir, disiplinlidir.


Ilithyia (Viva Bianca):
Spoiler: Göster
Senatör Albinius'un şımarık ve bencil kızı. General Claudius Glaber'ın karısı. Lucretia ile arkadaştır. Lucretia ise onu Ludus'un tanınması için bir araç olarak görmektedir. Crixus'a karşı ilgisi vardır.


Claudius Glaber (Craig Parker):
Spoiler: Göster
Bir lejyonun Roma ordusu komutanı, Ilithyia'nın kocasıdır. Eşini seviyor olsa bile onunla daha yüksek mevkiilere gelebilmek için evlenmiştir. Hırslı bir kişiliği vardır. Getaelar ile savaştayken ordusunun dağılmasından Spartacus'u sorumlu tutar ve ondan nefret eder.


Varro (Jai Courtney):
Spoiler: Göster
Aslen bir Roma vatandaşıdır. Ludus'a gladyatör olmak ve kumar borçlarını kapamak ve eşini geçindirmek için para kazanmak amacıyla kendi isteğiyle gelmiştir. Güçlü bir savaşçıdır ve diğer gladyatörler tarafından çabuk kabul görmüştür. Spartacus'un Death of Shadow karşısında aldığı efsanevi zafer nedeniyle ona hayrandır. Ayrıca Spartacus'un Ludus'taki tek arkadaşıdır.


Sura (Erin Cummings):
Spoiler: Göster
Spartacus'un eşi. Romalılar tarafından Suriyeli bir tüccara köle olarak satılmıştır Daha sonra köle tüccarların elinden kurtulup Batiatus Tarafından Öldürülmüştür.


Ashur (Nick Tarabay):
Spoiler: Göster
Bacağından sakat olan eski bir gladyatör. Batiatus'un sağ kolu ve en güvendiği kişilerden birisi.


Barca (Antonio Te Maioho):
Spoiler: Göster
Saygın bir gladyatör ve Batiatus'un koruması. Crixus'tan sonra Ludus'taki en önemli ikinci gladyatör. Her ne kadar öfkeli bir kişiliğe sahip olsa da kuşlar ve köle sevgilisi Pietros'a karşı şefkatlidir. Batiatus'a sadıktır ama özgür olacağı günlerin hayalini kurar.


Naevia (Lesley-Ann Brandt):
Spoiler: Göster
Lucretia'nın kölesi.ve Crixus ile gizli bir aşk yaşamaktadır...


13
Güncel / Dünya Şampiyonu İspanya!
« : 12 Temmuz 2010, 23:51:53 »
Aylar öncesinden girilen meraklı bekleyiş, zaman zaman unutulmaz, zaman zaman çekilmez maçlar; hepsi geride kaldı... Futbolun sahnesine 4 yılda bir çıkan, ama hafızasında hep özel yeri olan bir Dünya Kupası'nı daha geride bıraktık. Çoğu otoriteye göre 'oynaması gerekenlerin oynadığı' final, tarihte ikince kez 90 dakikası golsüz biten final oldu ve kazanan uzatmalarda İspanya oldu.

Güney Afrika'da düzenlenen 19. Dünya Kupası finallerinde 64 maçlık serüvenine son halka Johannesburg'daki Soccer City Stadı'nda eklendi. Son Şampiyonlar Ligi finalinin hakemi Howard Webb, son başlama düdüğünü patlayan flaşlar altında çalarken, Avrupa'nın iki büyük futbol ülkesinin oyuncuları bir gözleri kupada dokundular 'Jobulani'ye...
Bir yanda 25 maçtır yenilmeyen ve beyinlerdeki 'Avrupalı Brezilyalılar' imajını takım disipliniyle soslayıp, tarihinde 3. kez final başarısı gösteren Hollanda... Diğer yanda tarihinde ilk kez final oynasa da; son yıllara 'öldürücü orta saha organizasyonu'yla damgasını vuran, 54 maçta sadece 2 kez kaybeden son Avrupa şampiyonu İspanya...


İsviçre maçında yediği hatalı golden sonra çok laf işiten Casillas, finalde gösterdiği performansla kupayı herkese inat kaldırırken:



Ve işte şampiyon İspanya'nın başlangıç 11'i:


Alıntıdır...

14
Düşler Limanı / Bazen...
« : 11 Haziran 2010, 12:24:08 »
Bu konu altında online olabildiğim günlerde 1 paragraf yayınlayacağım. Yani paragraf paragraf olacak. Fantastik bir kurgusu yok, öyle olsa Kurgu İskelesi'nde yayınlardım. Şimdiden teşekkürler :).

15
Düşler Limanı / Kendi Gölgesinde Dinlenen Adam
« : 16 Mayıs 2010, 01:11:37 »
Kendi Gölgesinde Dinlenen Adam

"Hey!Dikkat etsene.”

“Pardon.”
 
  Bu çarptığı beşinci kişiydi.Evinin iki sokak ötesindeki meydanda boş boş yürüdüğünün bile farkında değildi belki de.Neden buraya geldiğini bilmiyordu ama evden bir an önce kurtulmak istediğini hatırlıyordu.Nede olsa izmarit dolu,bakımsız,dağınık,etrafa beyaz tozlar saçılmış ve neredeyse ev denemeyecek durumdaki bir kulübede durmayı kimse istemezdi.Hele ki o ev hayattan kopmuş ve ruhsuz bir evse.Kendi gibi...Etrafı bulanık.örüyordu.Ya tozdan ya da uyuşturucudan.Annesine söz vermişti;Bir daha uyuşturucu kullanmayacaktı.Ama bunun imkansız olduğunu ikisi de biliyordu.Çünkü uyuşturucu onun için artık nefes alıp vermeden farksızdı.Belki de uyuşturucu onu bu pis insanların yanına getirmişti.
 
  Bu insanlardan nefret ediyordu.Çünkü hepsi kördü,para ve daha birçok şeytan icadı onları kör yapmıştı.Cebini yokladı ve bir aydır cebinde bulunan beşliği eline aldı.Pis pis baktı,buruşturdu ve yere attı.Onun yere atmasıyla kafasında iki tel saç kalmış orta halli bir herif kaptı parayı ve cebe indirdi:
 
  “Ha ha!Ayyaş herif, herhalde onu kağıt sandı.”
 
   Bunları duymuştu.Ama o her şeyin bilincindeydi.Dışarıdan ne kadar sakat, gözü yarım kapalı bir ayyaş gibi gözükse de o her şeyin bilincindeydi.İnsanlar salaktı..İnsanlar cahildi...Ama o değildi,çünkü o cahil olduğunu biliyordu.Etrafındaki birçok maskeli yüze baktı,eğer dikkatli bakmazsan o maskelerin farkına varamayacak kadar iyi monte edilmişti yüzlerine.Kaçması gerekiyordu…Bu maskeli şeytanlar diyarından kaçıp kendi ahiretini yaratmak istiyordu.
 
  Meydanın en tenha sokağında bulunan,cansız mankenlere sadece salakların beğenebileceği garip giysiler yerleştirilmişti.

  ”Ulan bu mankenler bile daha anlamlı bakıyor maskelilerden…”dedi içinden.İşte o mağazanın gölgesine bıraktı kendini.Öylece uzandı.Yüzünden dökülen terler betonu ıslatmıştı.Çok sıcaktı. Mankenler huzurlu, yoldan geçen insanlar şüpheyle ve acıyarak bakıyorlardı adama. Bunlar yetmezmiş gibi sokak köpekleri de rahat vermiyordu. Geliyorlar kulağını, yanağını yalıyorlar, koklayıp koklayıp gidiyorlardı. Adam söverek yerden kalktı.
 
  "Ulan yeter! Bir yerde rahat verin pis mahalle itleri!"

  Köpekler hırıldama ve havlama karışımı sesler çıkartarak pis pis adama baktılar.Sonra adam fark etti:O, köpekten farksızdı.Uzandığı yere baktı,sonra yanındaki mağazaya baktı.Ayağa kalktı,kalkmasıyla baş ağrısı  başladı.Başı döndü.Evet,bugün biraz fazla kaçırmıştı.
 
  Tekrar meydanda insanlara çarpa çarpa yürüyordu.Boş boş yürümek onu yormuştu,ayağı yere basamıyordu adam gibi,kolları kalkmıyor,ağzını oynatamıyordu.Bir gölge..Ufak bir gölge yeterdi ona.Ama her gölgede bir b*kluk vardı.Ne de olsa şeytanların gölgeleriydi onlar.Güneşe baktı,daha doğrusu bakamadı.Ama bu kocaman Güneş bile bu cahilleri aydınlatamıyordu.İnsanların hepsi sönüktü,sönüyordu..
 
  Daha fazla yürüyemiyordu,Güneş arkasındaydı ve hemen önündeki gölgesine baktı.İşte bu gölge kimseye ait değildi,kendi dışında.Gözlerini kapattı,nefesini tuttu ve.tüm kaslarını serbest bıraktı.Öylece komik bir şekilde yere yığıldı.İşte o an kendini ermiş gibi hissetti,gülümsedi.Kendi gölgesine uzanmıştı.Güneş ne kadar hala onu tokatlasa da gölgesi onu koruyordu.Gölgesi onu tüm maskelilerden koruyordu. Dışarıdaki dünyadan koruyordu. O, artık kendi dünyasındaydı.Oradan geçen çoğu kişi başta ona gülümseyerek baktı. Ama bir süre sonra kimse ona aldırış etmedi. Kendi gölgesinde dinlenen adama kimse aldırış etmedi…

Sayfa: [1] 2