Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Deadman107

Sayfa: [1]
1
Ejderha Mızrağı / Favori Seriniz ?
« : 02 Eylül 2010, 00:32:54 »
Not : İkinci Nesil ve Yaz Alevi ejderhaları tek kitaptan oluşmaktadır.

2
Sinema / Ölümcül Deney 4 - Resident Evil: Afterlife
« : 31 Mayıs 2010, 11:55:45 »
Resident Evil: Afterlife


Yapım:2010 ABD,  Almanya,  İngiltere

Tür:3 Boyutlu,  Aksiyon,  Bilim Kurgu,  Gerilim,  Korku

Oyuncular : Milla Jovovich , Wentworth Miller , Ali Larter , Sienna Guuillory , Shawn Roberts

Yönetmen:Paul W.S. Anderson

Senaryo:Paul W.S. Anderson

Görüntü Yönetmeni:James Cameron,  Mauro Fiore,  Glen MacPherson

Müzik:Tomandandy ,  A Perfect Circle

Gösterim Tarihi:10 Eylül 2010 (Türkiye)


Konusu : Dünya virüsün etkilerinden sarsılıp insanlar zombilere dönüşürken, Alice(millaJovovich) sağ kalanları bulup onları kurtarma macerasına devam ediyor. Umbrellayla olan savaşı yeni boyutlar kazanıyor, fakat Alice (millaJovovich)beklenmedik eski bir arkadaşından yardım alıyor. Yeni bir yol buluyorlar ve bu yol zombilerden uzak Los angeles daki bir sığınağa gidiyor. Fakat, şehre vardıklarında şehir binlerce zombi ile dolu olmaktadır, Alice ve arkadaşları ölümcül bir tuzağa doğru adım atmaktadır..


3
Başka Kurgular / Yeni Hayat - Orhan Pamuk
« : 07 Şubat 2010, 13:36:43 »
YENİ HAYAT






Arka kapak yazısı

“Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” Kitaplar ve onların hayatımızı değiştiren sihirli etkileriyle ilgili bir roman. Okuduğu kitaptan fışkıran ışığa bütün hayatını veren, kitabın vaadettiği ‘yeni hayat’ın peşinden koşan kahraman bir yandan Hayat’ın, Eşsiz Anlar’ın, Ölüm’ün, Yazı’nın, Kaza’nın sırlarına, bir yandan da çocukluğa, resimli romanlara, bir meleğin görünüp kayboluşuna, Dante’-ye, Rilke’ye açılan kapılardan geçip başka bir hayata girer.

Orhan Pamuk'un coşkulu, lirik ve sihirli romanı Yeni Hayat bu sözlerle başlıyor. Okuduğu bir kitaptan sarsılarak etkilenen, sayfalardan neredeyse fışkıran ışığa bütün hayatını veren ve kitabın vaat ettiği yeni hayatın peşinden koşan bir kahramanın olağanüstü hikâyesi bu. Kitabın etkisiyle âşık oluyor, üniversite öğrenciliğinden uzaklaşıyor, İstanbul'dan ayrılıyor, bitip tükenmeyen otobüs yolculuklarına çıkıyor, taşra şehirlerine doğru savruluyor. Onunla birlikte ve aynı hızla sürüklenen okuyucu, kahramanın okuduğu kitabı değil, başından geçenleri izleyerek bize özgü bir hüznün ve şiddetin ta kalbinde buluyor kendini. Siyah-beyaz televizyonlu kahvelere, video seyredilen otobüslere, trafik kazalarına, siyasi kumpas ve cinayetlere, bayi örgütlerine, paranoyakça kuramlara, saat kadar dakik muhbirlere, kaybolan eski eşyaların şiirine, taşranın öfkesine uzanan bu hârikûlâde yolculuk, Orhan Pamuk'un, çağdaş dünya romanının en özgün yaratıcılarından biri olduğunu bir kere daha kanıtlıyor. Bir yandan Hayat'ın, Eşsiz Anlar'ın, Ölüm'ün, Yazı'nın, Kaza'nın sırlarına, bir yandan da çocukluğun resimli romanlarına bir belirip bir kaybolan bir meleğe ve Dante'nin Rilke'nin şiirlerine açılan benzersiz bir roman.
Bize özgü bir hüznün ve şiddetin kalbine yolculuk.

"Yeni Hayat insana Walter Benjamin'in 'bütün büyük edebiyat eserleri bir biçimi ya sona erdirir ya da bir yenisini başlatır, yani özel vakalardır', sözünü hatırlatıyor. Yeni Hayat özel bir vaka."
The Guardian

4
Düşler Limanı / Gölge
« : 08 Ocak 2010, 10:42:01 »
Dar zamanda yazdığım kısa ve öz bir hikaye.Umarım beğenirsiniz.






                                                            GÖLGE

Artık yolun sonuna gelmişti. Bu dünyadan göçüp gitmesine az bir vakti kaldığını biliyordu.
Başında ki leşçillerin sayısı her geçen saniye artıyordu. Çaresizdi, onların kan bürümüş gözlerine bakmaktan başka elinden bir şey gelmiyordu.

Dostum diyebileceği hiç kimse yanında yoktu. Zaten kendisini bu duruma başta hazırlamıştı.. Sağlığını kaybedince kendi isteğiyle onlardan ayrılmıştı, sessizce ölümünü beklemek için.

Karşısındaki leşçiller ölümünü beklerken doğumundan şu anına kadar kimine göre iyi kimine göre kötü hayatını değerlendiriyordu belkide.

Hayat denilen canavar onu çok küçükken sınamaya başlamıştı. Kötü niyetli insanlar onun senaryosunu yazmaya çoktan başlamıştı.
Küçükken onun annesinin şefkat dolu bakımından alıkoyup onu insanların eğlenebileceği bir varlığa dönüştürmeye çalışacaklardı. Fakat annesinin yardımı, kendisinin de gayreti ile kurulan tuzaklardan bir bir kurtulmuştu. İşte o zaman anlamıştı hayatın onun üzerindeki düşüncelerini. Ayağı takıldığı anda onu ezecek kadar acımasız, arkasını döndüğü anda kuyusunu kazacak kadar bir kalleş, bir çukura düştüğü anda ona bir dal parçasını uzatmayacak kadar şerefsiz olduğunu anlamıştı.

Gençlik döneminde çocukluğunun ona vermiş olduğu tecrübe ile artık daha rahat hareket edebiliyordu.
Çevresinde en çok saygı gören kişi kendisiydi. Atikliği, güçlülüğü sayesinde çok rahat karnını doyurabiliyordu. Alın teri ile kazandığı yiyeceklerini dost dediği fakat hiçbir zaman gerçek bir dost olmayacağını bildiği kişilerle paylaşıyordu.
Daima zayıf olanların yanında yer aldı. Çünkü onda diğerlerinde olmayan bir şey vardı.
Merhamet.
Bu duygu onu dahada çok olgunlaştırmış, çeşitli tecrübeler kazanmasına vesile olmuştu.

Yaşlılığının ilk zamanlarında dost dediği insanlardan uzak durmaya başlamıştı. Eskisi kadar güçlü olamadığından haksızlıklara boyun eğmek zorunda kalıyordu. Dostlarının arkasından kuyusunu kazdığını biliyordu. Anlamıştı. Burada istenmeyen bir kişiydi. Artık bir köşeye çekilmesi gerektiğini anlamıştı.

Ve şimdi başında leş kargaları on üç yıllık dostum Gölge’nin ölümünü bekliyorlardı.
Gölge onlara karşı koyamayacak kadar zayıftı.
Ama birden büyük bir çeviklikle ayağa kalktı. Kargalar bu hareketi beklemediklerinden uçup gitmişlerdi. Bende o kargalar kadar şaşkın bir ifade takınmıştım. Sonra bu şaşkınlık bende bir sevince dönüşmüştü. Dostum hayata geri dönmüştü.
 
Gölge gençliğindeki gibi vahşi bir şekilde kükredi. Ve yere yığıldı. Yanaklarımdan aşağı doğru süzülen göz yaşlarıma ve yerde yatan vahşi aslanın bana saldırma ihtimaline aldırmayarak yanına koştum.
Hareket etmiyordu. Elimi kalbinin olduğu yere koydum bir titreşim hissetme hevesiyle. Fakat vücudu bir taş kadar soğuk ve sessizdi.

Ağlıyordum.
Çünkü o son bir kükremenin ne anlama geldiğini anlamıştım.
Hayatın onun bileğini bükemediğinin bir sevinciydi.

Ölürken bile bana hayat dersi veren dostum Gölge’yi sonsuzluklar âlemine işte bu şekilde uğurlamıştım.
                                                                                                     
                                                                                                            Safari'nin Günlüğü
                                                            SON

5
Ejderha Mızrağı / İkinci Nesil
« : 24 Ekim 2009, 18:44:13 »
Düzeltme: İkinci Nesil kitabından daha geride olanların(hele ki seriye yeni başlayanlar için) burada geçen tanıtımı okumaları "spoiler" olacaktır.

Palin Majere

Caramon ve Tika'nın en genç oğlu olan Palin şu anda Krynn'in en güçlü büyücüsüdür. Aslında Beyaz Cüppelilerden olan Palin, Test'ten sonra amcasının asasını—Magius'un asasını—taşımaya başlamıştır. İkinci Afet'ten sonra, Sihir Akademisi'ni kurmuş ve dünyada kalan büyücülere kayıp büyü sanatının yeni halini öğretmeye başlamıştır.

Steel Brightblade

Kitiara Uth-Matar ve Sturm Brightblade'in oğlu olan Steel, genç yaşında Takhisis Şövalyeleri'nin arasına katılmıştır. Karanlık Kraliçe'nin etkisinden babasının yıldız ziyneti ve taşıdığı Brightblade kılıcı sayesinde kurtulmuştur. Steel Yarık Savaşı'nda hayatını kaybetmiş ve Son Kahramanlar Mezarlığı'na gömüşmüştür.


Usha Majere

Usha Majere bir Irda çocuğudur. Bu unutumuş ırk tarafından yetiştirilen Usha, dünya karşısında çok toy kalmaktadır. Palin Majere ile karşılaşmış ve ona Yarık Savaşı sırasında Kaos'u yenmesi için yardım etmiştir. Palin ve Usha evlenmişler ve sonradan bir Solamniya Şövalyesi olan Linsha adlı bir kız çocukları ve Ulin adında büyücü bir oğulları olmuştur.

Tanin ve Sturm Majere

Bu ikisi Caramon ve Tika'nın Palin'den daha büyük olan çocuklarıdır. Yüzyıllarca geçmişe dayanan aile tarihinde ilk defa Solamniya Şövalyeliği'ni seçen Majere'lerdir. Tanis Yarımelf ve Sturm Brightblade'den isimlerini alan iki kardeş, Kaos'un Yazı'nda gerçekleşen savaşın başlarında hayatlarını kaybetmişlerdir.

Ayşarkısı & Parlakşafak

Nehiryeli ve Altınay'ın kızları olan Ayşarkısı ve Parlakşafak, babalarıyla birlikte Ansalon'un doğusundaki topraklara, Malystyrx'in istilası üzerine yola çıkmışlardır. Bu sırada Parlakşafak ve babası ölmüşlerdir fakat Ayşarkısı—korkunç yaralar almasına karşın—canlı bir şekilde kaçabilmiştir. Hala Kenderyurdu'nun kanayan yaralarını sarmakla uğraşmaktadır.

Gilthas Kanan

Tanis Yarımelf ve Laurana Kanan'ın tek çocukları Gilthas Kanan'dır. Porthios zorla Qualinesti tahtından kovulunca, elf senatörler onun yerine Gilthas'ı geçirdiler. Gilthas şimdi bir kukla kraldır ve senatörlerin dediklerini yaptığı gibi, Takhisis Şövalyeleri tarafından da kullanılmaktadır.

Jasper Fireforge

Flint Fireforge'un yiğeni olan Jasper dini bir görev için Abanasinya'ya gitmiş ve burada amcası ona bir rüyada görünmüş ve onun Son Yuva Hano'na gelmesini sağlamıştır. Burada Jasper ölümcül bir şekilde yaralanmış ve oldukça fazla çaba harcayan Altınay tarafından iyileştirilmiştir. Bu sırada mistizimi öğrenen Jasper, Altınay'la birlikte bu konuda çalışmaya başlamış ve onun sağ kolu olmuştur. Schallsea'deki Işık Hisarı'nda ona yardım etmekteydi. Daha sonraları ejderha yükseklordlarının peşlerinden maceraya çıkan kahramanlara yardım etmek için gruba katılmıştır. Beş ejderhaya karşı verilen son dövüşte, Jasper siyah yükseklord Onysablet tarafından öldürülmüştür.

Alıntıdır

6
Sinema / Cennet Gibi - Just Like Heaven
« : 26 Haziran 2009, 11:41:56 »
cennet gibi - Just Like Heaven

Spoiler: Göster


Tür:fantastik,komedi,romantik
Gösterim Tarihi:25 Kasım 2005
Yönetmen:Mark Waters
Senaryo:Leslie Dixon,  Peter Tolan



San Fransisco'da bir apartman dairesi kiralayan David oraya taşınmıştır. Oda arkadaşı istemeyen David'in(Mark Ruffalo) karşısına Elizabeth(Reese Witherspoon) isimli kız çıkar ve ortalık karışır. Oturduğu yerin kendi evi olduğunu iddia eden Elizabeth sonra birden ortadan kaybolur...


Spoiler: Göster
Romantik deyip geçmeyin.izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.harika bir yapıt bana göre....



7
Kurgu İskelesi / Zaman Gezgini
« : 24 Haziran 2009, 13:47:29 »
Spoiler: Göster
Arkadaşlar bu ilk fantastik-hikaye denemem olacak(ayrıca ilk hikayem).Daha önceleri şiir , kompozisyon makale gibi türlerde çalışmalarım olmuştu.Birde kendimi bu alanda denemek istedim.Olumlu olumsuz tüm eleştirelere açığım.Hikayeyi devam ettirip ettirmeyeceğim size bağlı.sonuçta  hikaye yazmak da bir yetenek işidir.
                                                                                                                               teşekkürler





Bölüm 1

    Arnavutköy’ün boğaza bakan en güzel yalısının sahibi Kaan ve Helena Savaş çiftiydi. Mutlu bir şekilde hayatlarını sürdürmekteydiler.
   
    Kaan, Dragon yayıncılık adlı ünlü bir yayın evinin sahibiydi. Uzun boylu, atletik bir vücuda sahipti. Gözleri yeşildi, saçları ise hafif kızıldı. Helena ise orta boylu, kısa siyah saçlıydı. Hafif çilli olmasına rağmen çok çekici bir kızdı.

    Kaan sabahları işe gitmek için erken kalkardı. Helena da Kaan’a kahvaltı hazırlamak için hemen eşinin arkasından uyanırdı. Kaan defalarca Helena‘ya kendisi için uykusunu bölmemesini istese de Helena bu işi zevkle yaptığını söylerdi.

   ¬¬“Günaydın hayatım” dedi Helena. Kaan’ın kahvaltı için mutfağa geldiğini görünce.”Sanada günaydın hayatım” diyerek Helena’nın yanaklarında öptü. Yemek masasının üstünde duran gazeteyi alıp okumaya başladı.

  “Akşam biraz erken gelmeye çalış. Biraz beraber vakit geçirelim.”
“işlerimin çok yoğun olduğunu sende biliyorsun aşkım. Bende senle birlikte vakit geçirmeyi istiyorum. Az daha sabret, işleri bir yoluna sokayım senle çok vakit geçireceğim, söz.”Eşinin bu söylediklerine üzülmüş olduğunu gören Kaan Helena’nın yanaklarından öptü. Saate baktığında işe geç kaldığını anladı.”Çıkmam gerek, geç kalıyorum.”çantasını aldı ve hızlıca arabasına doğru yöneldi.

   Yayınevine geldiğinde Cesur’un kendisini beklediğini gördü. Cesur, Kaan’ın yayınevinde olmadığı zamanlar buraları idare edebilen tek kişiydi. Ayrıca Kaan’ın çocukluk arkadaşıydı.
 
   “ Geç kaldın. Bugün bizi bekleyen bir sürü iş var.” Dedi cesur. “Kusura bakma geçen haftanın yoğunluğunu daha üstümden atamadım.” Diyerek tebessüm etti. Hemen işlerine koyulmaya başladılar.

     Öğle vakti geldiğinde Kaan kendisini çok yorgun hissederek bulunduğu sandalyede uyuklamaya başladı. Birazcık kestirmenin kimseye zararı olmayacağını düşünerek uyumaya başladı.
   
     Şimdi Helena ile kırlarda dolaşmaktaydılar. İkisi de çok mutluydu. Helena, Kaan’a yorulduğunu söyleyerek geri dönmek istedi. Kaan ona gülümseyerek karşılık verdi. Biraz daha yürüdükten sonra kendisininde ona katılacağını söyleyerek devam etti.

     Birkaç dakika yürüdükten sonra küçük bir göl gördü. Gölün olduğu tarafa doğru yürümeye başladı. Yol Kaan’ı çok yormuştu. Gölden biraz su içti. Havanın sıcak olduğunu şimdi anlamıştı güneş yakmaya başlamıştı. Geri dönüş vaktinin geldiğini anlayınca arkasına döndü. Döndüğünde karşısında beyaz cübbeli kırk yaşlarında bir adam duruyordu. Siyah saçlarının arasındaki beyazlıklar kolaylıkla seçilebiliyordu. Elinde ise kendisinin göğsüne kadar gelen bir asa vardı. Asanın üstünde çeşitli süslemeler vardı.
 
     Kaan ilk başta biraz panikledi. Adamın ona zarar vermeyeceğini düşünmeye çalışarak heyecanını dindirmeye çalıştı. Kaan yaşlı adama biraz daha yaklaştı. Aralarında üç beş metre var yok idi.  Tam konuşmaya başlayacaktı ki adamın ağzından kelimeler dökülmeye başlamıştı bile.

     “Merhaba Kaan!”. Kaan kulaklarına inanamamıştı. Az önce hayatında bir kere dahi görmediği adam kendi ismini söylemişti. Sonra gülümsemeye başladı. Sonuçta kendisi ünlü bir yayınevinin sahibiydi.

      “Evet benim. Ama sizi tanıyamadım.” Kaan gülümsemesini korumaya çalışarak. Adam sakin bir tavırla hareket ederek Kaan’a biraz daha yaklaştı. Kaan, adamın bu tavrı karşısında bir adım geri çekildi. Kaan’ın bu şekilde tepki vereceğini biliyormuş gibi gözüken adam “korkmanıza gerek yok. Ben sizden yardım istemeye geldim” dedi. Şaşkınlıktan ne yapacağını şaşıran Kaan adama yaptığı tavırdan dolayı biraz utanarak “Ya-yardım mı? “ dedi.

      “Evet, yardımına ihtiyacımız var. Ülkemizi karanlık güçlerden ancak sen kurtarabilirsin”. Tam Kaan bir şey söyleyecekti adam ısrarla sözlerine devam etti.”Biliyorum söyleyeceklerim mantıksız gelebilir sana, ama gerçek. İlk önce kendimi tanıtayım. Ben ülkemin önde gelen büyücülerinden Zahir Bedreke! Buraya Büyücüler Konseyi tarafından seni bulmam için gönderildim.”

       Kaan duyduklarına nasıl bir tepki vereceğini bilemedi. Kelimeler boğazında düğümleniyordu. Karşısındaki adamın söyledikleri inanılacak türden bir şey değildi. Biraz bulduğu cesaretle “ Sana inanmıyorum. Senin söylediklerini deliler hastanesindeki zavallı insanlar bile söylemez. Şimdi çekil yolumdan karıma fazla gecikmeyeceğime söz verdim.”Kaan tam adımını atacaktı ki birden her şey değişmeye başladı. Göl kayboldu, ağaçlar, dağlar, her şey. Artık ayakları bir yere değmiyordu. Etrafı tamamen karanlıktı. Hiç bir şey görmüyordu. Sonra karanlığın içinden bir ses yankılanmaya başladı. Giderek kendisine doğru yaklaşıyordu.

       “Şu an kendini bir rüyanın içinde zannediyorsun, maalesef bu bir rüya değil Kaan.”İsminin Zahir Bedreke olduğunu söyleyen adam Kaan’a biraz daha yaklaştı. Kaan hareket etmeye çalıştı ama sanki bir güç onu engelliyor gibiydi.

         “Bana ne yapacaksın? “ artık korkmaya başlamıştı.
“Sana hiçbir şey yapmayacağım. Ben buraya kendi ülkemizde başlayan kötülüğün tüm dünyamıza yayılmasına engel olabilecek kişiden yardım istemeye geldim.”Zahir çok sakindi. Kaan’ı da korkutan buydu adamın sakin olması…

           Aniden Zahir ‘in yüz ifadesi değişmeye başladı. Canı yanıyormuş gibi bir hali vardı. Dizlerinin üstüne düştü. Güçlükle bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.”Seninle bağlantı kurabilecek tek insan bendim. Bunu yapmak çok tehlikeli ve büyük bir cesaret ister. Galiba gücümü yavaş yavaş yitiriyorum. Sana sadece şunu söyleyeceğim Kaan; bu görev senin alın yazında var. Kehanet beni sana getirdi. Tekrar senle irtibata geçene kadar iyi düşün. “

            “ Kaan uyan artık, yine uyuya kalmışsın.”Cesurun kendisini sarsmasıyla uyanan Kaan, az önce yaşadıklarının etkisiyle Cesur’un gözüne öyle bir vurdu ki çocukluk arkadaşı kendisini yerde buluverdi. Kaan etrafına baktığında odasında olduğunu fark etti. Bir an kime vurduğunu anımsamaya çalışınca birden panikledi.
 
           “Cesur iyi misin? Özür dilerim. Bir rü- hayır bir kâbus gördüm, galiba onun etkisiyle sana vurdum.” Cesur, Kaan’ın kolları arasında darbenin yarattığı şoktan daha yeni çıkıyordu. Aldığı birkaç nefesle Kaan’a “Önemli değil “ dedi ve bayıldı.


8
Ravenloft / Seride Sevdiğiniz Kitap Alıntıları
« : 13 Haziran 2009, 19:05:32 »
ilk ben başlayayım;

sislerin vampiri

jander in şiirlerinden anımsadığı dizeler ;

senin aşkın tek bir renk değil,bir gökkuşağıdır,çünkü sana inananların mutlulukları sonsuzdur.

Sayfa: [1]