Arkadaşlar bu ilk fantastik-hikaye denemem olacak(ayrıca ilk hikayem).Daha önceleri şiir , kompozisyon makale gibi türlerde çalışmalarım olmuştu.Birde kendimi bu alanda denemek istedim.Olumlu olumsuz tüm eleştirelere açığım.Hikayeyi devam ettirip ettirmeyeceğim size bağlı.sonuçta hikaye yazmak da bir yetenek işidir.
teşekkürler
Bölüm 1 Arnavutköy’ün boğaza bakan en güzel yalısının sahibi Kaan ve Helena Savaş çiftiydi. Mutlu bir şekilde hayatlarını sürdürmekteydiler.
Kaan, Dragon yayıncılık adlı ünlü bir yayın evinin sahibiydi. Uzun boylu, atletik bir vücuda sahipti. Gözleri yeşildi, saçları ise hafif kızıldı. Helena ise orta boylu, kısa siyah saçlıydı. Hafif çilli olmasına rağmen çok çekici bir kızdı.
Kaan sabahları işe gitmek için erken kalkardı. Helena da Kaan’a kahvaltı hazırlamak için hemen eşinin arkasından uyanırdı. Kaan defalarca Helena‘ya kendisi için uykusunu bölmemesini istese de Helena bu işi zevkle yaptığını söylerdi.
¬¬“Günaydın hayatım” dedi Helena. Kaan’ın kahvaltı için mutfağa geldiğini görünce.”Sanada günaydın hayatım” diyerek Helena’nın yanaklarında öptü. Yemek masasının üstünde duran gazeteyi alıp okumaya başladı.
“Akşam biraz erken gelmeye çalış. Biraz beraber vakit geçirelim.”
“işlerimin çok yoğun olduğunu sende biliyorsun aşkım. Bende senle birlikte vakit geçirmeyi istiyorum. Az daha sabret, işleri bir yoluna sokayım senle çok vakit geçireceğim, söz.”Eşinin bu söylediklerine üzülmüş olduğunu gören Kaan Helena’nın yanaklarından öptü. Saate baktığında işe geç kaldığını anladı.”Çıkmam gerek, geç kalıyorum.”çantasını aldı ve hızlıca arabasına doğru yöneldi.
Yayınevine geldiğinde Cesur’un kendisini beklediğini gördü. Cesur, Kaan’ın yayınevinde olmadığı zamanlar buraları idare edebilen tek kişiydi. Ayrıca Kaan’ın çocukluk arkadaşıydı.
“ Geç kaldın. Bugün bizi bekleyen bir sürü iş var.” Dedi cesur. “Kusura bakma geçen haftanın yoğunluğunu daha üstümden atamadım.” Diyerek tebessüm etti. Hemen işlerine koyulmaya başladılar.
Öğle vakti geldiğinde Kaan kendisini çok yorgun hissederek bulunduğu sandalyede uyuklamaya başladı. Birazcık kestirmenin kimseye zararı olmayacağını düşünerek uyumaya başladı.
Şimdi Helena ile kırlarda dolaşmaktaydılar. İkisi de çok mutluydu. Helena, Kaan’a yorulduğunu söyleyerek geri dönmek istedi. Kaan ona gülümseyerek karşılık verdi. Biraz daha yürüdükten sonra kendisininde ona katılacağını söyleyerek devam etti.
Birkaç dakika yürüdükten sonra küçük bir göl gördü. Gölün olduğu tarafa doğru yürümeye başladı. Yol Kaan’ı çok yormuştu. Gölden biraz su içti. Havanın sıcak olduğunu şimdi anlamıştı güneş yakmaya başlamıştı. Geri dönüş vaktinin geldiğini anlayınca arkasına döndü. Döndüğünde karşısında beyaz cübbeli kırk yaşlarında bir adam duruyordu. Siyah saçlarının arasındaki beyazlıklar kolaylıkla seçilebiliyordu. Elinde ise kendisinin göğsüne kadar gelen bir asa vardı. Asanın üstünde çeşitli süslemeler vardı.
Kaan ilk başta biraz panikledi. Adamın ona zarar vermeyeceğini düşünmeye çalışarak heyecanını dindirmeye çalıştı. Kaan yaşlı adama biraz daha yaklaştı. Aralarında üç beş metre var yok idi. Tam konuşmaya başlayacaktı ki adamın ağzından kelimeler dökülmeye başlamıştı bile.
“Merhaba Kaan!”. Kaan kulaklarına inanamamıştı. Az önce hayatında bir kere dahi görmediği adam kendi ismini söylemişti. Sonra gülümsemeye başladı. Sonuçta kendisi ünlü bir yayınevinin sahibiydi.
“Evet benim. Ama sizi tanıyamadım.” Kaan gülümsemesini korumaya çalışarak. Adam sakin bir tavırla hareket ederek Kaan’a biraz daha yaklaştı. Kaan, adamın bu tavrı karşısında bir adım geri çekildi. Kaan’ın bu şekilde tepki vereceğini biliyormuş gibi gözüken adam “korkmanıza gerek yok. Ben sizden yardım istemeye geldim” dedi. Şaşkınlıktan ne yapacağını şaşıran Kaan adama yaptığı tavırdan dolayı biraz utanarak “Ya-yardım mı? “ dedi.
“Evet, yardımına ihtiyacımız var. Ülkemizi karanlık güçlerden ancak sen kurtarabilirsin”. Tam Kaan bir şey söyleyecekti adam ısrarla sözlerine devam etti.”Biliyorum söyleyeceklerim mantıksız gelebilir sana, ama gerçek. İlk önce kendimi tanıtayım. Ben ülkemin önde gelen büyücülerinden Zahir Bedreke! Buraya Büyücüler Konseyi tarafından seni bulmam için gönderildim.”
Kaan duyduklarına nasıl bir tepki vereceğini bilemedi. Kelimeler boğazında düğümleniyordu. Karşısındaki adamın söyledikleri inanılacak türden bir şey değildi. Biraz bulduğu cesaretle “ Sana inanmıyorum. Senin söylediklerini deliler hastanesindeki zavallı insanlar bile söylemez. Şimdi çekil yolumdan karıma fazla gecikmeyeceğime söz verdim.”Kaan tam adımını atacaktı ki birden her şey değişmeye başladı. Göl kayboldu, ağaçlar, dağlar, her şey. Artık ayakları bir yere değmiyordu. Etrafı tamamen karanlıktı. Hiç bir şey görmüyordu. Sonra karanlığın içinden bir ses yankılanmaya başladı. Giderek kendisine doğru yaklaşıyordu.
“Şu an kendini bir rüyanın içinde zannediyorsun, maalesef bu bir rüya değil Kaan.”İsminin Zahir Bedreke olduğunu söyleyen adam Kaan’a biraz daha yaklaştı. Kaan hareket etmeye çalıştı ama sanki bir güç onu engelliyor gibiydi.
“Bana ne yapacaksın? “ artık korkmaya başlamıştı.
“Sana hiçbir şey yapmayacağım. Ben buraya kendi ülkemizde başlayan kötülüğün tüm dünyamıza yayılmasına engel olabilecek kişiden yardım istemeye geldim.”Zahir çok sakindi. Kaan’ı da korkutan buydu adamın sakin olması…
Aniden Zahir ‘in yüz ifadesi değişmeye başladı. Canı yanıyormuş gibi bir hali vardı. Dizlerinin üstüne düştü. Güçlükle bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.”Seninle bağlantı kurabilecek tek insan bendim. Bunu yapmak çok tehlikeli ve büyük bir cesaret ister. Galiba gücümü yavaş yavaş yitiriyorum. Sana sadece şunu söyleyeceğim Kaan; bu görev senin alın yazında var. Kehanet beni sana getirdi. Tekrar senle irtibata geçene kadar iyi düşün. “
“ Kaan uyan artık, yine uyuya kalmışsın.”Cesurun kendisini sarsmasıyla uyanan Kaan, az önce yaşadıklarının etkisiyle Cesur’un gözüne öyle bir vurdu ki çocukluk arkadaşı kendisini yerde buluverdi. Kaan etrafına baktığında odasında olduğunu fark etti. Bir an kime vurduğunu anımsamaya çalışınca birden panikledi.
“Cesur iyi misin? Özür dilerim. Bir rü- hayır bir kâbus gördüm, galiba onun etkisiyle sana vurdum.” Cesur, Kaan’ın kolları arasında darbenin yarattığı şoktan daha yeni çıkıyordu. Aldığı birkaç nefesle Kaan’a “Önemli değil “ dedi ve bayıldı.