Yarın
I.Bölüm
Uykulu gözlerini açtığında günün ilk ışıkları tül perdelerinin birleştiği yerin arasından süzülüp gözlerini birer çizgi haline gelene kadar kısmasına sebep oldu. Her sabah uyandığında kendine lanet olası gölgeliği kapatmasını hatırlatıp her gece tekrar unutuyordu. Homurdanarak güneşin geldiği pencereye arkasını döndü ve sehpanın üzerinde duran alarmlı saatini kapattı. Her sabah alarm çalmadan tam 2 dakika önce uyanırdı ama yine de her gün çalamayan alarmı iptal etmezdi. Saatin hemen yanında duran televizyon kumandasını aldı ve sol üstteki büyük kırmızı düğmeye basmadan önce büyük ekran televizyonun siyah çerçevesinden yansıyan görüntüsüne baktı. Uzun saçları dağılmıştı ve kesinlikle yıkanmalıydı. Bir saniye için üzerindeki oldukça ince gecelikle iki cadde aşağıdaki kuaföre fark edilmeden gidip gidemeyeceğini merak etti fakat üç bina yanda oturan kıza birkaç hafta önce saldıran sapıkları düşününce hemen bu fikirden vazgeçti. 'Üşengeçliğin de bir sınırı var kızım.' dedi kendi kendine ve düğmeye ve hatta yanındaki düğmeye (Banyodaki ikinci televizyonu açıyordu) basıp bir iç çekişle yataktan kalktı. Geceliğini bir kenara fırlatıp çoktan kalın bir buhar tabakasının esiri olmuş banyoya adımını attı.
Televizyonun ekranı buğudan net seçilmiyordu ama ses, damlaların dövdüğü kulaklarına gayet net geliyordu.
"Günaydın Tv DZ876 izleyicileri. Bugün 7 Nisan 2096 ve ben David Trigan... Bugün tarihi bir gün sevgili seyirciler. Türkiye'nin Başkenti Ankara'da yapılmakta olan Büyük Toplantı'ya geçtiğimiz günlerde, Fransa hariç - ki işin açıkçası Fransa'yı kimse umursamıyor - tüm dünya ülkeleri katılacağını bildirmişti. Bu açıklamanın ardından geçen bir haftalık süreçte hiçbir devlet bakanı ser verip sır vermezken bu toplantıda oldukça büyük kararlar alınması bekleniyor. Şimdi stüdyodaki konuğumuz siyaset bilimci Doktor Philip Deamar sizler için toplantıya gelene kadar olan süreci özetlemeye çalışacak.""Teşekkürler David, biliyorsun ki bu günlere gelmemizin en büyük sebebi şu anda dünyanın her yerinde güvenlikten sorumlu olan Amerika Ordusu'nun, 2000'li yılların başında yürüttüğü çok gizli politikalar. Peki bu politikalar neydi? Tabi bu soruya cevap vermeden önce çok gizli yürütülen ve Tracy Lampard adında bir bilim adamının yaptığı kaynak ve nüfus araştırmalarına değinmemiz gerekiyor. Bu araştırmaya göre Dünya 2000'li yılların başında kaynaklarını yenilenebilir şekilde kullanabilmesi için gereken nüfusun tam üç katına sahipti ve Tracy'nin araştırmasına göre 15 yıllık süre içinde başka bir Dünya savaşı çıkmazsa bu oran çok daha korkunç boyutlara gelecekti. Bunu bir sır olarak saklayan ve dünyayı sadece kendi vatandaşları için yaşanabilir bir yer halinde tutmayı amaçlayan Amerikan Hükümeti o dönemlerde Orta Doğuda, Asya'da ve Rusya yakınlarında huzursuzluk yaratacak terör örgütlerine destek verip gizliden gizliye bardağı taşırmasını umduğu hamlelerde bulunmuştu. Bir süre devam eden savaş ve terör olaylarının ardından kendilerine 'İsimsiz' diyen bir hacker grubu tarafından ele geçirilen bu gizli bilgiler tüm dünya ile paylaşılmıştı. Dünya'da ilk kez hepsi bir araya gelen Asya, Orta Doğu ve Avrupa Birliği mensubu ülkeler radikal bir karara imza atıp Amerika dışında ölen her bir vatandaş için yine Amerika'da aynı sayıda vatandaşı öldürmek için saldırıda bulunacaklarını açıklamışlardı. Bu misillemeyi önceleri umursamayan ve kendilerinin diğer ülkelerde ölenlerin her birinden sorumlu tutulamayacağını savunan Amerikan Hükümeti ilk yıl içerisinde ciddi kayıplar yaşayınca politikalarını tamamen değiştirip dünyanın her bir yerinde bulunan askeri güçlerini Dünya üzerinde barışı ve huzuru sağlamaya adamıştı. Bu kararın alınmasının üzerinden 50 yıldan fazla zaman geçmesi ve AO'nun (Amerika Ordusu) muntazam çalışması sonucu günümüzde suç oranları oldukça azalmış durumda."
Siyaset bilimci ellerini birleştirdi ve derin bir nefes alıp yanındaki spikere döndü ve ciddi bir yüz ifadesi ile konuşmaya devam etti.
"Gel gelelim geçirdiğimiz barış dolu yıllar Tracy Lampard’ın parmak bastığı sorunları çözmemizde bize yardımcı olmadığı gibi bu durumu daha da kötü hale getirdi ve tüm dünya ülkelerinin gündemindeki bir numaralı sorun su kaynakları ve gıda üretiminin yetersiz olması. Eskiden en pahalı denilebilecek teknolojik ürünlerin günümüzde bir çuval un ile takas edilmeye başlandığı bir gerçek. Yürürken kullanabileceğiniz hologramlı gözlük camları ve Iphone 9875'ler artık beş para etmiyor. Açlık çeken ülkelerin sayısı 2000’li yıllara oranla %600 artmış durumda ve…”
Spikerin eli kulağının içine yerleştirilmiş kulaklığa gitti ve gözleri büyümüş bir şekilde konuşmaya başladı. Yüzünün her karesinden şoka girdiği anlaşılıyordu.
“Sözünüzü kesiyorum… Fakat Büyük Toplantı sona erdi. Yapılan ilk açıklamayı şimdi ekranlarınıza getiriyoruz.”
Spiker duygularını bir an gizleyemedi ve ellerini gözlerine kapattı ve ekran hemen değişti. Bin bir çeşit ülkenin bayraklarının bulunduğu arka planın önüne alelacele kurulmuş kürsüden önündeki binlerce gazeteciye seslenen Dünya Birliği Genel Sekreteri mikrofonlardan yankılanan bir yutkunma ile konuşmaya başladı.
“Dünya mevcut nüfusu ve artışı yaşanılabilir sınırın onlarca katına çıkmıştır. Bu sebeple Fransa hariç, ki onları zaten kimse umursamıyor, Tüm Dünya Ülkeleri liderleri ortak bir karara varmış durumdayız. Bu karara göre; her gün Dünya vatandaşlarından 120.000 kişi ölüme mahkum edilecek.” Gazetecilerin bazıları şoka girerken bazıları yüksek sesle itiraz etmeye başladı, oluşan uğultuyu iki eliyle bastıran genel sekreter devam etti.
“İlk etapta mahkumlar ve ölüm döşeğinde olanlardan başlayacağız, iyileşmesi çok maliyetli olan hastalar ve genetik bozukluk taşıyan kişiler listemizin başında yer alacak. Suç işleyen her birey suçun derecesine bakılmaksızın idam edilecek. İdamlar yarından başlamak üzere her sabah 07:00’da başlayacak. Bu durum dünya nüfusu yaşanabilir boyutlara gelene kadar devam edecektir. Detaylı açıklama bir saat içinde sizlerle paylaşılacak.Teşekkürler.” Soru bombardımanı ve izdihamı görmeksizin gözlüğünün altından gözünde oluşan bir damla yaşı silen Genel Sekreter arkasını dönüp toplantı salonuna geri girdi.
Duş başlığı sert bir şekilde fayans kaplı duvara çarptı ve sağa sola su sıçratmaya başladı. Ağzını kapatmaya çalıştı ama bir türlü vücuduna söz geçiremiyordu. Bir an önce üzerine bir şeyler giyinip dışarı çıkmalıydı, nedenini bilemiyordu ama her yanını panik dalgaları kaplamıştı. Ne yapacaktı? Ne olacaktı?
--o--